• Sonuç bulunamadı

Kosova-Türkiye İlişkilerinde TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı)

2. KOSOVA TARİHİNE GENEL BAKIŞ

2.3. Dayton Konferansı Sonrası Kosova

3.2.9. Kosova-Türkiye İlişkilerinde TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı)

TİKA’nın görevleri, gelişme yolundaki ülkelerle ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel ve eğitim işbirliğinin, bu ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunacak projelerle geliştirilmesi, gelişme yolundaki ülkelerin bağımsız devlet yapılarının geliştirilmesi, mevzuatın hazırlanması, kamu görevlilerinin yetiştirilmesi, serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinde bankacılık, sigorta, dış ticaret, bütçe ve vergi sistemi gibi alanlarda ihtiyaç duyacakları yardımların sağlanması, bu ülkelere uzmanlar gönderilmesi, bu ülkelerden gelecek eleman ve öğrencilerin eğitim ve staj görmesi, bu kişilere burs tahsis edilmesi amacıyla gerekli düzenlemelerin ve koordinasyonun yapılması ve eğitim ve kültür

alanlarındaki işbirliği programlarının, yurtdışında, Türk Kültür Merkezleri aracılığıyla yürütülmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır (Akçadağ, s. 20).

Kosova’nın yeniden kalkınması sürecinde dünyanın her yanından kalkınma ajansları ve STK’lar harekete geçmiştir. Bu süreçte değinildiği üzere en büyük yatırımı TİKA vasıtasıyla Türkiye yapmıştır. Kosova İstatistik Ajansı verilerine göre TİKA Kosova’ya 290 milyon EURO yatırım yapmıştır. TİKA yetkililerinin verilerine göre 2004’ten bu yana 500’den fazla proje yapılmış ve hala hazırda devam eden projeler bulunmaktadır. Eğitim, sağlık, tarihi eserleri koruma, değişik kurum çalışanlarının eğitimi gibi konularda destek sunmaktadır. Türkiye, Priştine’deki ofisi aracılığıyla her zaman Kosova hükümetini desteklemiştir (www.voal.ch, 2017).

TİKA, Kosova’daki camilere de yatırım yapmış ve bu şekilde tarihi ve kültürel eserlerin korunmasına katkı sağlamıştır. Eğitim, sağlık, kültür, tarım yatırımlarının yanında Türk şirketleri Âdem Jashari havaalanını inşa etmiştir ve çalıştırmaktadır. Kosova Enerji Distribütörlüğünü de Türk şirketleri almıştır (www.voal.ch, 2017).

2008 yılı kaynaklarının en çok harcandığı ülkeler sıralamasında Bölge ülkelerinden Kosova, Afganistan, Moldova ve Filistin’den sonra 4. Sırayı almıştır. Makedonya 5. Karadağ ise 6. sırayı almıştır. Balkanlar, TİKA kaynaklarının en çok harcandığı bölgeler sıralamasında, % 24.58’lik oranla, 2. sırayı almıştır. 2008 yılında bölge ülkelerinde yürütülmüş faaliyet örneklerine baktığımızda, bu yıl Arnavutluk’un önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biri olan İşkodra’da bulunan Osmanlı döneminde inşa edilen Parruce Camii restore edilmiştir (Karagül, 2013, s. 94).

Tablo: 1992-2010 Yılları Arasında TİKA’nın Balkan Ülkelerine Yaptığı Yardımların Miktarı (ABD Doları) (Hava, 2016, s. 125)

SONUÇ

Kosova-Türkiye diplomatik ilişkilerinin her iki toplum için de ehemmiyeti vardır. Çünkü iki toplum arasında derin tarihi ve kültürel bağlar vardır. Nitekim siyasi gelişmeler karşısında Türkiye’nin tutumu da bu bağları pekiştirmiştir.

Türkiye hem Kosova mücadelesi hem de Bosna Savaşı boyunca elinden geldiğince destek vermeye çalışmıştır. Öyle ki uluslararası ambargoya rağmen risk alarak silah yardımında dahi bulunmuştur. Kaynaklara göre Türkiye’nin Kosova politikası, 1990’lar boyunca izlediği en uzun süreli ve en aktif dış politikadır. Türkiye, Bosna Savaşı’nın en başından itibaren tutarlı bir politika izleyerek Boşnakların yanında olduğunu hissettirmiştir. Türkiye’nin bu tutumu uluslararası platformda bu sorunun çözümlenmesine de olumlu katkı sağlamıştır.

Kosova Sorunu’nun temeline inerek bir değerlendirme yapılacak olursa, bu topraklar Sırplar ve Arnavutların milliyetçilik davası güttüğü, çatıştıkları, milliyetçilik projelerini şekillendirdikleri topraklar olmuştur. Bu özelliğiyle hem “Büyük Sırbistan” hem de “Büyük Arnavutluk” Rüyasının bir parçası olmuştur. Balkanlarda yaşayan hemen hemen her etnik grubun büyük ve güçlü bir devlet kurma hayali vardır. Fakat Arnavutların Balkanlarda geniş bir yayılma göstermiş olması ve kolayca örgütlenerek siyasi talepte bulunabilen yapıları diğer toplumlarda tedirginlik oluşturmuştur denebilir. Ancak Balkanlar’daki son yüzyılda en çetin çekişmeler Sırplar ile Arnavutlar arasında olmuştur.

Balkanlarda yaşayan hemen her etnik topluluğun büyük devlet kurma idealleri vardır. Ancak Arnavutların Balkanların çok çeşitli ülkelerine yayılmış olmaları ve bu ülkelerde kolayca siyasi olarak örgütlenerek siyasi taleplerde bulunabilen toplumsal yapıları ve çeşitli ülkelerde bulunan güçlü lobileri onları diğer etnik topluluklardan ayırmaktadır.

Türkiye’nin Kosova politikasına bakıldığında ise Bosna konusunda izlediği politikadan biraz farklı olduğu söylenebilir. Nitekim Türkiye’nin Kosova meselesinde başlangıçtaki tavrı çekimser olmuştur. Bunda çeşitli etkenlerin etkili olduğu

düşünülmektedir. Öncelikle Yugoslavya’da iç çatışmalar baş gösterdiğinde Türkiye bu konuyu, Yugoslavya’nın iç meselesi olarak değerlendirmişti. Yugoslavya’nın iç çatışmalarını bastıracağını düşündüğünden Kosova’nın bağımsızlığı fikrine başlarda ılımlı yaklaşmamıştır. Ayrıca bölgede bir istikrarsızlık ve kaos ortamının oluşmasını da istemiyordu. Bu bağlamda Türkiye’nin meseleye uluslararası etik çerçevesinde yaklaştığı düşünülebilir. Yani Türkiye Kosova konusunda Bosna politikasından farklı olarak aktif olmakla beraber dış politika gereği çekimser davranmak zorunda kaldığı zamanlar da olmuştur. Başlangıçta Türkiye, Kosova’nın bağımsızlık talebine açıkça destek vermekten imtina etmiştir. Bunda Kosova sorununu bir iç çatışma şeklinde görmesinin de etkisi vardır. Ayrıca Bosna’daki katliam ve şiddet olayının çapı Kosova’ya nazaran daha geniş çaplıydı. Bunun yanında Boşnaklar sığınılacak tek liman, anavatan olarak Türkiye’yi özümsemişlerdi. Kosovalı Arnavutlar ise tamamen ayrı bir devlet oluşturma gayretindeydiler. Dolayısıyla Türkiye’nin Boşnakları daha mağdur ve sıkışmış olarak görmesinin politikasını etkilediği söylenebilir.

Bu dönemde Türkiye’nin genel olarak dış politikasına bakıldığında gerek Kafkaslar ve Orta Doğu’da gerekse Balkanlarda tek başına hareket etmekten kaçındığı, bölgedeki dengelere ve Batılı devletlerin politikasına göre hareket ettiği görülmektedir. Türkiye’nin başlardaki çekimser tavrı bu nedenle ne Sırpları ne de Kosovalıları tam anlamıyla tatmin etmemiştir denebilir. Diğer taraftan Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Balkanlarda yol açacağı istikrarsızlık ve yeni kurulan devletlerin tanınmasının doğuracağı baskılardan korunma gayreti de Türkiye’yi böyle bir tutuma itmiştir denebilir. Türkiye, Yugoslavya’nın dağılmasını kolaylaştırıcı devlet olarak nitelendirilmekten de çekinmiştir. Ayrıca Balkanlara göstereceği ilgiyle nüfuz oluşturma politikası içerisinde olarak da algılanmak istememiştir.

Kosova, Yugoslavya’nın dağılmasının ardından haklarını barışçıl yollarla aramayı tercih etmiştir. Kosova böyle bir yol takip ederek uluslararası kamuoyundan takdir göreceğini, tanınmasının kolaylaşacağını sanmıştır. Lakin gelişmeler barışçıl ve pasifist politikanın işe yaramadığını göstermiştir. Bunun en bariz kanıtı da Dayton Konferansı’nda

Kosova ile ilgili ciddi anlamda bir gündem maddesinin ortaya atılmamış olmasıdır ki bu konferanstan sonra Kosova’da pasifist tutuma olan eleştirel artmış, Kosova yetkilileri eleştirilir olmuştur. Dolayısıyla Kosova UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) oluşumuyla Sırbistan’a karşı silahlı direnişe geçmiştir. Sırbistan ise UÇK ile mücadele adı altında sivilleri katletmeye, yerleşim yerlerine saldırmaya başlamıştır. Bu olay karşısında BM Sırbistan’ın davranışlarına yönelik kararlar alsa da Sırbistan’ı engelleyememiştir. Son çare olarak 1999’da NATO, Kosova’ya hava harekâtı düzenlemeye karar vermiştir. Yetmiş sekiz günlük mücadelenin ardından Sırbistan yenilgiyi kabul ederek Kosova’dan çekilmiştir. Kosova yönetimi ise Birleşmiş Milletler Geçici Yönetim Misyonu (UNMIK)’nun gözetimine ve desteğine bırakılmıştır.

Kosova’nın UÇK kanadıyla Sırbistan ile mücadelesi döneminde Türkiye de çekimser tavrını bozmuştur. Öyle ki bu süreçte Türkiye Sırbistan’ın insan haklarını ihlal eden davranışlarına seyirci kalmayacağını, uluslararası bir müdahale söz konusu olursa destek vereceğini belirtmiştir. Bunun yanında Kosovalı Arnavutların ve Kosovalı Türklerin diğer halklarla eşit statü sahibi olması gerektiğini vurgulamıştır. Türkiye’nin bu dönemde diplomatik yönden gündemi yoğundu. Buna rağmen Türkiye, Kosova konusuyla yakından ilgilenmiş, sergilediği akılcı dış politika ile hem bölge istikrarına katkıda bulunmuş, hem de ulusal çıkarlarını korumuştur. Ayrıca NATO ve BM kaynaklı operasyonlarda da ağırlığını koyarak, uluslararası camiadaki konumunu pekiştirmiştir.

Nitekim Kosova’da tırmanan çatışmalar nedeniyle Kosova’ya BM nezdinde bir askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğu düşününülmüştür. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyi’nin 1160 ve 1199 Sayılı Kararlarının ardından bir askeri müdahale düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye’de düzenlenen operasyonda NATO ile birlikte yer almış, hava ve deniz kuvvetleriyle destek göndermiştir. Türkiye’nin bu dönemdeki tutumu değerlendirilecek olursa, Türkiye Kosova konusunda tek başına sorumluluk üstlenmekten kaçınmış, Kosova konusunda uluslararası toplum ve ABD söylemlerini dikkate almıştır. Esasında dış politikada böyle bir yolun seçilmesi Türk siyasetçilerinin rasyonel politikası olarak yorumlanabilir. Dış politikada Türkiye’nin sonuçlarını düşünmeden, hesapsız ve

sivri çıkışlar yapması kendi iç dinamikleri bakımından zararlı olabilirdi. Çünkü Türkiye de pek çok etnik kimliği bünyesinde barındıran bir ülke olarak dikkat çekiyordu. Ani ve hesapsız çıkışları kendi iç işlerini de karıştırabilirdi. Dolayısıyla Türkiye’nin dış politikada akılcı ve tutarlı bir yol izlediği söylenebilir.

Türkiye’nin Kosova’ya desteği her koşulda devam etmiştir. Öyle ki savaşın etkilerinden kaçarak sığınan insanlara ev sahipliği yapmış, pek çok mültecinin güvenli yerlere yerleştirilmesinde elinden geleni yapmıştır. Bilindiği üzere savaşın olumsuz etkilerinden kaçan bir mülteci akınıyla uğraşmak bir devlete maddi ve manevi anlamda sıkıntı verebilmektedir. Türkiye buna rağmen desteğini esirgememiştir. Bunun yanında Kosova’daki savaştan dolayı Avrupa’ya olan ihracatında da farklı ulaştırma yolları aramak zorunda kalmıştır. Türkiye sadece askeri ve siyasi yönden destek olmamıştır. Eğitim ve kültür alanında da resmi kurumlar arasında günden güne gelişen bir işbirliği geliştirerek Kosova-Türkiye ilişkilerinin temelini sağlamlaştırmıştır. Türkiye’nin Kosova konusundaki en önemli desteği de 1990’larda Sırp baskısı devam ederken Türkiye’nin İstanbul’da bir Kosova Ofisi açılmasına izin vermesidir. Bu Türkiye açısından diplomatik açıdan büyük riskti. Çünkü bu dönem, Türkiye’nin Sırbistan ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı bir dönemdi. Nitekim ilerleyen süreçte Sırbistan’dan Türkiye bir uyarı almıştır. Fakat buna rağmen Türkiye Kosova’ya desteğini sürdürmüş, ofis faaliyetine uluslararası kamuoyundan gizlenerek devam etmiştir. Görüleceği üzere Kosova-Türkiye ilişkileri çok çetin dönemlerde dahi devam etmiş, iki ülke birbirini desteklemeyi sürdürmüştür.

Türkiye’nin katkıları UNMIK yönetiminin kurulmasından sonra da sivillere yönelik olarak devam etmiştir. Bunun yanında KFOR bünyesinde bölgede Kosova Türk Tabur Görev Kuvveti ile istikrara katkıda bulunmuştur. Savaşın sebep olduğu yıkımın etkilerini hafifletmek için altyapı yatırımlarıyla da destek olmuştur. Ayrıca Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) gibi Başbakanlığa bağlı kurumlar ile Türkiye Kosova’ya maddi-manevi destek olmuştur. Bunun yanında iki ülke arasında vize uygulaması kaldırılmış, eğitim alanında çeşitli hamleler yapılarak Kosovalı öğrencilerin

Türkiye’de, Türk öğrencilerin ise Kosova’da öğrenim görmesini kolaylaştırıcı anlaşmalar yapılmıştır. Türkiye desteğini tarihi eserler konusunda da esirgemeyerek Kosova’daki tarihi eserlerin restorasyonuna yardımcı olmuştur. Özellikle Osmanlı dönemine ait eserlerle bizzat ilgilenilmiştir.

Birleşmiş Milletler Geçici Yönetim Misyonu UNMIK, Kosova’da yönetimi devraldığında amacı bir ülkenin sahip olması gereken kurumları oluşturmaktı. Fakat Arnavutlar UNMIK desteğiyle ve gözetiminde oluşturulan kurumlardan hiç memnun değillerdi. Çünkü akıllarında tüm etki ve denetimden uzak tam bağımsız ülke hayali vardı. Bu sebeple Kosova bağımsızlık isteğinde direterek Sırpların ve Rusya’nın tüm olumsuz çalışmalarına rağmen 17 Şubat 2008’de tam bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlık talebinde AB ve ABD’nin de desteğini almıştır. Yugoslavya’nın 1990’da dağılma sürecinin ardından en geç bağımsızlığını elde eden ülke Kosova olmuştur.

Eski Yugoslavya coğrafyasına bakıldığında Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasına kadar bütün bölünmelerin siyasi sınırlara göre gerçekleştirildiği görülmektedir. Federasyondan ayrılan devletlerin hepsi Yugoslavya Anayasası’na dayanarak bağımsızlık isteklerini gerçekleştirmişlerdir. Fakat Kosova olayında bir istisna olarak çoğunluk durumundaki Arnavutların bağımsızlık istekleriyle özerk bir bölge, Batı’nın bu isteği desteklemesiyle bağımsızlığını kazanmıştır. Üstelik silahlı bir örgüt tarafından başlatılan mücadelenin, sonrasında ulusal kamuoyunda haklılık kazanarak desteklenmesi bir milat olarak nitelendirilebilir.

Kosova olayında ilk defa özerk bir bölge, çoğunluğu oluşturan Arnavut unsurunun bağımsızlık talebi, silahlı bir örgütün yürüttüğü savaş ve Batı’nın Kosova’nın bağımsızlık talebini desteklemesi sonucunda bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu açıdan bakıldığı zaman Kosova’nın bağımsızlık ilanı bir milattır.

2008 yılında ise Türkiye diğer devletlerle birlikte Kosova’nın bağımsızlık ilanını tanıyan devletlerden birisi olmuştur. Kosova’nın bağımsızlığının tanınması Türkiye- Sırbistan ilişkilerinde gerileme sebep olmuştur. Nitekim Sırbistan, Türkiye’nin Kosova’yı

tanıma kararının ardından Ankara’daki büyükelçisini geri çektiğini açıklamıştır. Türkiye’nin Sırbistan büyükelçisinin güven mektubunu sunması için randevu vermeyi de geciktirmiştir. Sırbistan-Türkiye arasındaki gergin ilişkiler ancak 2009 yılında normal seyrine dönmeye başlamıştır. Sırbistan büyükelçisi Ankara’ya geri dönmüş, iki ülkenin Dışişleri Bakanları karşılıklı resmi ziyarette bulunmuştur.

Sonuç olarak Kosova-Türkiye ilişkilerinin köklü bir mazisi vardır. Ortak köklü değerler her iki milletin diplomatik ilişkilerine de yansımıştır. Her ne kadar Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığı konusunda başlangıçta çekimser davrandığı görünse de bunun uluslararası konjonktür gereği izlenen bir yol olduğu görülmüştür. Fakat Sırbistan baskısının artmasıyla Türkiye maddi ve manevi desteğini esirgememiş, resmi ve sivil örgütleriyle seferber olmuştur. Türkiye, Kosova için sığınılacak bir liman olmuştur denebilir.

Türkiye’nin Balkan coğrafyası ve oradaki Müslüman ve Türk halklarla yakından ilgilenmesini kimi çevreler duygusal yük olarak nitelendirmiştir. Bu duygusal yükün de Osmanlı zamanından kalan ortak tarihi ve kültürel miras ve coğrafya yakınlığından ileri geldiği vurgulanmaktadır. Buna karşın Türkiye’nin ilgi ve alakasını güç ve güvenlik eksenli değerlendiren çevreler de vardır. Davutoğlu’nun Balkanlara dair görüşü ise bu her iki anlayışı da desteklemektedir. Çünkü ona göre burnumuzun dibindeki bir coğrafyada etkili olamamak demek uluslararası alanda da ülke kamuoyunda da etkili olamamak demektir. Yani bölgede söz sahibi güçlü bir devlet olmak önemlidir. Diğer taraftan bölgede etkili olmanın yolu ise buradaki dini ve kültürel bağımızın olduğu topluluklarla iletişim ve ilişkilerin kuvvetlendirilmesinden geçmektedir. Yani Türkiye’nin Balkanlar’a ilgisi ve Kosova Sorunu’na yaklaşımında sadece duygusal nedenlere dayanıldığı düşünülmemelidir. Bunun yanında siyasi nedenler de etkili olmuştur.

Ayrıca Türkiye son yıllarda değişen dış politika anlayışı gereği kamu diplomasisi kurumlarını da diplomasi aracı olarak kullanmasını özen vermiştir. Bu vasıtayla Balkanlar’da ve dolayısıyla Kosova Sorunu’nda yaptığı insani yardımlar ve destekleriyle etkin rol oynamıştır. Nitekim 2013 senesinin verilerine bakıldığında GSMH’ya oranla

dünyada en çok yardım yapan ülke olmuştur. Buradan hareketle etkili bir dış politikanın sadece güce dayalı olmadığı yardımlaşma, dayanışma ve barışçıl politikalarla da uluslararası arenada prestij elde edilebileceği sonucuna varılabilir.

Türkiye geçmişten günümüze “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışı ile temel attığı dış politika dünyasında müspet, barışçıl yaklaşımını korumayı altın çizmiştir. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT gibi kurumların aracılığıyla yürüttüğü insani yardımlar, kültürel etkileşim faaliyetleri, kriz bölgelerindeki ılımlı rolü dış politikadaki yumuşak güç siyasetinin göstergesidir. Türkiye sadece Balkanlar’da değil dış politikadaki yumuşak gücünü Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Afrika gibi bölgelerde de göstermiştir.

KAYNAKÇA

Acar, D. Ş. (2006). Küreselleşen Dünya Diplomasisi. Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Dergisi, 419.

Akçadağ, E. (tarih yok). Dünya ve Türkiye'de Kamu Diplomasisi.

http://www.kamudiplomasisi.org/pdf/emineakcadag.pdf adresinden alınmıştır Akıllı, E. (2013). Kimlik-Dış Politika İlişkisi: Türk Devlet Kimliğinin Türk Dış Politikası

Üzerine Etkisi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Aksoy, M., Polisi, A., & Büyükçiçek, M. (2014). Barışı Konuşmak Teori ve Pratik Çatışma Yönetimi. N. Akyelişmen (Dü.) içinde, Kosova Kimin Barışı (s. 266). Ankara: ODTÜ Yayıncılık.

Aksu, F. (2010). Kosova Krizinde Türkiye'nin Dış Politikası. YDÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 51-89.

Aksu, F. (2017). Kosova Krizinde Türkiye’nin Dış Politikası. Nisan 20, 2017 tarihinde https://www.tfpcrises.org/images/pdfmakaleler/KOSOVA-ydu.pdf adresinden alındı

Albright, M. (2003). Zonja Sekretare (s. 443). içinde Tiranë: Botimet Dudaj. Albright, M. (2003). Zonja Sekretare (s. 443). içinde Tiranë: Botimet Dudaj.

Alkan, N., Yalçınkaya, M. A., & Öz, M. (2012). Osmanlı Diplomasisi. Eskişehir: Anadolu Üniversiresi.

Atlı, A. (2013). Akdeniz Oyunları ve Uluslararası İlişkiler. Analist Dergisi(28).

Bajrami, A. (2011). Sistemi Kushtetues i Republikës së Kosovës (s. 59). içinde Prishtinë: Universiteti FAMA.

Bal, İ. (2010). Türk Dış Politikasında Süreklilik ve Değişim. Ankara: Nobel Yayın. Balcı, A. (2013). Türkiye Dış Politikası: İlkeler, Aktörler, Uygulamalar. içinde İstanbul:

Etkileşim Yayınları.

Bardhok, B. (2014). Doktrina e Administrimit Territorial Nderkombetar Rasti i Kosoves nen UNMİK-un 1999-2008. 39.

Barlas, D. (2000). Atatürk Döneminde Türkiye’nin Balkan Politikası.

Baş, N. (2009). Kosova Sorununun Ortaya Çıkışı ve Balkanlar Üzerine Etkileri. Yüksek Lisans Tezi.

Başkaya, F. (1999). Küreselleşme mi? Emperyalizm mi? Piyasacı Efsanenin Çöküşü. Ankara: Ütopya Yayınevi.

Bekim Baliqi(2010) Hyrje ne Marrdheni Nderkombtare dhe Politken e Jashtme Prishtine Universiteti i Prishtines

Berisha, M. (2000). Nje Veshtrim Historik dhe Bashkëkohor. Aralık 29, 2016 tarihinde http://malberisha.com/diaspora-shqiptare-ne-turqi/ adresinden alındı

Blair, T. (2005). Për Shqiptarët (s. 65). içinde Tiranë.

Börklü, M. Y. (1999). Türkiye Cumhuriyeti'nin Takip Ettiği Dış Türkler Politikası. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Buja, R. (2007). Çështja e Kosovës dhe Shkatërrimi i Jugosllavisë. Prishtinë: Universiteti AAB.

Clinton, B. (2005). Jeta Ime (s. 713). içinde Tiranë: Dudaj Yayınları.

Coşkun, D. D. (2016). Kosova’nın Bağımsızlığı Türk Dış Politikası (1990-2008). Haziran 2016, 20 tarihinde www.uidergisi.com.tr: http://www.uidergisi.com.tr/wp- content/uploads/2013/02/kosova-bagimsizligi.pdf adresinden alındı

Çatal, B. (2015). Küresel Diplomasi: Prexenos’tan Dijital. Yüksek Lisans Tezi.

Çavuş, T. (2012, Eylül). Dış Politikada Yumuşak Güç Kullanımı Türk Dış Politikası. Yüksek Lisans Tezi.

Dajaku, B. (2016, Mayıs 10). Atashe Policior I Republikes se Kosoves ne Ankara. Ankara. Davutoğlu, A. (2011). Teoriden Pratiğe Türk Dış Politikası Üzerine Konuşmalar. içinde

İstanbul: Küre Yayınları.

Davutoğlu, A. (2015). Stratejik Derinlik. içinde İstanbul: Küre Yayınları.

Dedeoğlu, B. (2001). "Değişen Uluslararası Sistemde Türkiye-Abd İlişkilerini Türkiye- Avrupa Birliği İlişkilerine Etkileri” Türk Dış Politikasının Analizi. F. Sönmezoğlu (Dü.). içinde Der Yayınları.

Demir, B. (2016). Ak Parti Döneminde: Türk Dış Politikasında Stratejik Dönüşüm. Yüksek Lisans Tezi.

Demir, V. (2012). Kamu Diplomasisi ve Yumuşak Güç. Beta Basım Yayım.

Demirtaş Coşkun, B. (2010). Kosova’nın Bağımsızlığı ve Türk Dış Politikası (1990- 2008). Uluslararası İlişkiler, 7(27), 51-86.

Ekşi, M. (2014). Türkiye'de Kamu Diplomasisi: Ortaya Çıkışı, Kurumsal İnşaa SÜreci ve Uygulanışı (2002-2013). Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Erdağ, R. (2008). Türk Dış Politikasında Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Kuruluşu, Faaliyetleri ve Kurumsal Çevresi. Yüksek Lisans Tezi.

Erkonuk, C. (2010). Tarihi Gelişim Sürecinde Avrupa Birliği-Kosova İlişkileri ve Nihai Statü. Yüksek Lisans Tezi.

Erol, E., & Solak, E. (tarih yok). DİPLOMASİDE DİLİN KULLANIMI. KHO BİLİM DERGİSİ, 23(1).

Fazliu, F. (2015). Diplomacia Publike me shembuj. Shkup (s. 75). içinde instituti per studime politike dhe nderkombetare.

Fischer, J. (2008). Vitet kuq-gjelbër (s. 98). içinde Prishtinë: Koha.

Gashi, S. (2004). Marrëveshja për Paqe (s. 46). içinde Prishtinë: Copyright Yayınları.

gazetaexpress.com. (2017). Ocak 2017, 24 tarihinde

http://m.gazetaexpress.com/lajme/tri-momentet-historike-kur-rusia-kishte- tradhetuar-serbine-312777/ adresinden alındı

Gecaj, B. (2009). Konferenca e Rambujesë (s. 51). içinde Prishtinë: Botimet AIKD. Gönlübol, M. (1993). Uluslararası Politika. Ankara: Attila Kitabevi.

Gözen, R. (2006). Türk Dış Politikası Barış Vizyonu. Ankara: Palme Yayıncılık.

Gurakuqi, R. (2017). Konfernca e Bujanit dhe Kthimi i Kosoves ne Serbi. Ocak 30, 2017 tarihinde http://www.panorama.com.al/konferenca-e-bujanit-dhe-kthimi-i- kosoves-nen-serbi/ adresinden alındı

Gültekin, H. (2015). Türk Dış Politikasında Kamu Diplomasisi ve Yumuşak Güç Kavramı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Güntay, V. (2012). Türk Dış Politikasında Güncel Yaklaşımlar ve Eksen Kayması. Yüksek Lisans Tezi. Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Gürkan, İ. (1993). H. İnalcık, E. Manisalı, & O. Koloğlu (Dü) içinde, Jeopolitik ve

Stratejik Yönleriyle Balkanlar ve Türkiye. İstanbul: Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları.

Benzer Belgeler