• Sonuç bulunamadı

Maria Theresia Dönemine Kadar İlk, Orta ve Lise Eğitimi

Habsburg İmparatorluğu’nda yüzyıllar boyunca eğitim-öğretim, zengin ve asil ailelerin oğullarına mahsus bir ayrıcalık olmuştur. Soylular ve zenginler, çocuklarına özel öğretmenler tutarak evlerinde ders aldırmış ve verilen eğitim sayesinde çocuklarını sarayda veya kilisede devlet memuru olarak görevlendirebilmiştir. Halk ise akıllı ve kiliseye itaatkâr çocuklarını bölgelerinde bulunan kilise okullarına gönderebilmiş ve çocuklarına verilen eğitimin karşılığı olarak kiliseye belirli bir ücret ödemiştir. Kilisede verilen eğitimden toplumun büyük bir kesiminden ziyade evleri kiliseye yakın olanlar, az da olsa kiliseye ücret ödeyebilenler faydalanabilmiş; dağlık alanlarda, kulübelerde, kiliseden uzak çiftliklerde oturanlar ise bu imkândan mahrum kalmıştır.69

Theresia döneminden önce, Habsburg İmparatorluğu’nda öğretmen yetiştiren kurum ve kuruluşlar bulunmadığından kiliselerde halka verilen eğitimi üniversite öğrencileri, askerliğini yapmış veya da askerlik hizmetinden feragat ettirilmiş kişiler, kilise orgu çalanlar, kilise hizmetlileri veya kilisenin koro şefi üstlenmiştir.70 Zikrolunan eğitimci grubu içinde askerlerin bir kısmı okuyabilen, fakat yazamayan kimselerden oluşmaktadır. Ancak buna rağmen fakir halk okuma- yazma öğrenmek için tek umudu olan bu kişilere müracaat etmiştir. Eğitimcilerin kilisede papaz tarafından görevlendirilmesi, zaman zaman yerel yönetim ile kiliseleri karşı karşıya getirmiş ve özellikle Tirol eyaletinde bulunan birçok yerel idare kilise hizmetlerine bakan personelin, görevlerini yerel idareden aldıklarını ve sadece bu amaçla kullanılabileceklerini, öğretmen olarak çalıştırılamayacağını ifade etmiştir. Kilise oluşan gerginliği yatıştırmak amacıyla kilise hizmetlilerine “Schulmeister” (eğitimci ya da belletmen) unvanını vermiş ve bu kimselerin belirli bir süre daha az ders vermelerini emretmiştir.71

Kilise hizmetlilerinin geri çektirilmesiyle oluşan

69 Helmut Engelbrecht, Schulformen/Schulreformen- Auf der Suche nach besseren Lösungen! Viertel 1, Klagenfurt 2010, s.17-25, 60; Ludwig Boyer, Elementarschulen und Elementarunterricht in Österreich. Illustrierte Chronik der Schul- und Methodengeschichte von den ältesten Quellen bis zum Ende des 19. Jahrhunderts, Graz 2012, s.38.

70 Engelbrecht, Geschichte des österreichischen Bildungswesens, III, s.21. 71 J.H.Schwicker, Oesterreichische Geschichte für das Volk, Wien 1871, s.80

20

eğitimci açığı, papaz yardımcılarının da ders vermesiyle kapatılmaya çalışılmıştır. Bütün saygıyı ve övgüyü hak eden kişi olarak nitelendirilen “Pfarrherr” (Papaz) yerel bölgelerdeki eğitim ve dini kurumların sorumlusu olması nedeniyle, yeni görevlendirilen eğitimcilerin papaza karşı olan yanlış bir sözü veya yanlış bir hareketi ya para cezası ile cezalandırılmış veya hapis cezası ile sonlandırılmıştır.

Papazın emri ve istekleri doğrultusunda kendi iradelerini kullanma hakları olmayan eğitimcilerin sosyal, hukuki ve maddi ayrıcalıkları söz konusu değildir. Her daim papazın hizmetinde bulunmak zorunda olduklarından kilise dışındaki yaşamları da sınırlı kalmıştır. 1671 yılında ilan edilen “Polizei- Ordnung” (Asayiş Kuralları) kurallarına göre eğitimciler sosyal tabakada dördüncü sıraya yerleştirilmiş ve böylelikle onlar “sandalye taşıyıcısı, kapı bekçisi, atların kölesi (seyis), aşçı, el işleri ustası” gibi kimselerle aynı sınıfta değerlendirilmiştir. Ayrıca düzenlemelerde ikinci sınıf vatandaş olarak kabul edilen toprak sahibi çiftçilere “Magistri Philosophie” (Felsefi Bilimler ustası) unvanı sahibi olabilmek için üniversite eğitimi almalarına müsaade edilmiştir. Çiftçilerin kızlarının yükselebileceği en büyük makam zengin bir köylü ile evlenmesi, oğullarının ki ise ruhban sınıfının alt kademesi olan köy papazlığı görevinde bulunabilmesidir. 1671 tarihindeki uygulamalardan da anlaşıldığı üzere, yönetim kendi halkının çocuklarına sadece dinî alanda bir kariyer sahibi olmasına izin vermiştir.

1671 tarihli düzenlemeden sonra, Niederösterrich eyaletinin Purgstall kasabasında okullar için yirmi dört maddelik bir düzenleme daha yapılmış ve düzenlemenin dokuz maddesi eğitimcilere ayrılarak onların sorumlulukları açıkça belirtilmiştir. Düzenlemeye göre onlar; “kilisede org çalmak, gerektiğinde ilahi

söylemek, eğitim hizmeti vermek, kilise hizmetlisi olarak görev yapmak (günah çıkarma kâğıtlarının toplanması ve İncillerin yerleştirilmesi), kilisedeki eşyaları, kiliseyi ve ayin elbiselerini temizlemek, eşyaları düzenlemek, kiliseyi ve mezarlığı düzenli olarak kilitlemek ve gerekli olan hususlarda yardımcı olmak”72

zorunda kalmışlardır. Ayrıca kilise çanlarını tam vaktinde çalmak ve saatleri ayarlamakla da yükümlüdürler. Eğitimci olarak vazifeleri ise; çocukları Tanrı’dan korkmaları hususunda eğitmek ve bunun yanı sıra okuma- yazma ile basit hesabı öğretmektir.

21

Eğitimciler, başarılı öğrencileri güzel sözlerle ödüllendirirken, zor öğrenen öğrencileri ise kötü ve kaba sözlerle Tanrı’nın tembel insanlara yaklaşımının nasıl olacağını hatırlatarak cezalandırmışlardır.

18. yüzyılın başlarında bir mezhebe ait jurnalcilik faaliyetlerinin yaşanmasından dolayı, kiliselerin ailelerin özel hayatlarını bazı önlemlerle korumaya çalıştığı görülmektedir. Okul ile ilgili düzenlemelerin 14. maddesinde zikrolunan şu ifadeler aktarılanları doğrulamaktadır: “eğitim işini yapan kimseler, kesinlikle

ailelerinden veya yabancılardan duydukları haberler hususunda çocukların boşboğazlık ve sohbet etmelerine müsaade etmemelidir”. 73

Eğitimcilerin kilise hizmetleri karşılığı olarak aldıkları ücret, genellikle besin maddeleri veya kiliseye verilen bağışların cüzi bir kısmından oluştuğundan, onların çocuklara okuma- yazma öğretmesi karşılığında aldıkları ücret geçinmeleri için oldukça önemli olmuştur.74

Aksi takdirde onlar ya bir el işi yapmak veya bir çiftlikte çalışmak ya da bunun gibi gündelik ücret kazanabilecek işler bulmak zorunda olmuşlardır.

İlk yenileşme döneminden önce kiliselerde eğitim gören çocukların sayısı ortalama olarak 20-30 arasındadır.75 Kırsal kesimlerde aileler genellikle çocuklarını kış mevsiminde kiliselere göndermiş, yaz döneminde ise tarlalarda yanlarında çalıştırmıştır. Erkek çocuklar, kız çocuklarına göre daha şanslı olmuş ve verilen eğitimden kızlara göre oldukça fazla yararlanmıştır. Şehirlerde ve büyük panayırların olduğu bölgelerde ise; soylular, zenginler, memurlar ve iyi kazanan tüccarlar “fakir okulu” olarak isimlendirilen bu okullara çocuklarını göndermenin kendileri için bir utanç kaynağı olacağını düşündüklerinden çocuklarını özel öğretmen tutarak eğitmeye çalışmışlardır. Evlerde soylular ve zenginler için çalışan özel eğitimciler, onların çocuklarına ya saatlik olarak ders vermişler ya da ailelerin isteği üzerine çocuğun bütün eğitimi ve öğretimi ile ilgilenmişlerdir. Bazı bölgelerde birçok çocuğa aynı anda verilen özel dersler de mevcuttur.

73 Engelbrecht, Geschichte des österreichischen Bildungswesens, III, s.22. 74 Schwicker, Oesterreichische Geschichte für das Volk, s.81

22

Çocukların eğitim- öğretim oranlarının düşük olmasında bazen yerel yönetimlerde etkili olmuştur. Örneğin, Steiermark eyaletindeki Vorauer beldesinin sorumlusu, çiftçilerin sapkın ve batıl fikirleri aktaran eserleri okuduklarında sahip olacakları kötü düşüncelerin yayılacağını, bunun da Hıristiyanlık inancına ters düşeceğini ifade etmiş ve bundan ötürü halkın eğitilmesine sıcak bakmamıştır.76

18. yüzyılın başlarında Orta Avrupa’da yaşanan Otuz Yıl Savaşları ve veba hastalığı başta Habsburg İmparatorluğu olmak üzere birçok ülkenin nüfusunun azalmasına ve halkın büyük acılar yaşamasına sebep olmuştur. Yaşanan felaketlerde yöneticilerin çaresiz kalması, halkın tek ümit ve çözüm kaynağı olarak gördüğü kiliseye ve din adamlarına rağbeti artırmış, ancak özellikle veba hastalığında onların da yetersiz kalması dini otoritelere ve kurumlara olan güveni azaltmıştır. Dini otoriteler ise kiliselerde yaptıkları ayinler, hasta ziyaretleri, defin işlemlerinin haricinde ücretsiz veya cüzi bir ücretle eğitim-öğretim vererek halkın güvenini tekrardan kazanmaya çalışmışlardır. Halkın yaşadığı acılar ve kiliseye duyulan güvenin zedelenmesi aydınlanma ruhunun ve aklın gücünün gerekliliğini ortaya koymuş ve eğitim sistemini daha iyi hale getirebilmek için reform çalışmalarının başlamasını gerekli kılmıştır. 1730’larda başlayan ve 1774 yılına kadar devam eden eğitim çalışmaları, o zamana kadar eğitimcileri kendi bünyelerinde bulunduran dini kurumlar vasıtasıyla olmuş, 1774 yılından sonra ise dini kurumlara sınırlama getirilerek eğitim laik bir yapıya dönüşebilmiştir.77

18. yüzyılın ilk döneminde, halkın yerel gereksinimleri ve elzem ihtiyaçları mercek altına alınmadığından mevcut olan okul sayısı hakkında tam olarak bilgi vermek kaynaklara göre mümkün değildir. Ama buna rağmen imparatorluk hemen hemen bütün büyük şehirlerde bir okul kurmaya çalışmıştır. Yeni okulların açılması hususu, ancak mevcut eğitim sisteminin tekrardan gözden geçirilmesine bağlı olduğundan Kutsal Roma-Germen İmparatoru VI. Karl’ın (1711-1740) emriyle 1733 yılında bir “Din Komisyonu”nu kurulmuştur.78

Komisyon öncelikle temel eğitim veren kurumlara, 1735 yılında da lise akademi ve üniversitelere yeni uygulamalar getirmiştir. Ayrıca düzenlemeden sonra, Habsburg İmparatorluğu’nun sınırları içinde

76 Engelbrecht, Geschichte des österreichischen Bildungswesens, III, s.24. 77 Schwicker, Oesterreichische Geschichte für das Volk, s.82.

23

yer alan Macaristan’ın batı bölgelerinde her yedi kasaba için bir okul yaptırılmıştır. Okulların genellikle batı kısmında doğu kısmına oranla fazla yapılmasının nedeni ise coğrafi şartların farklılığı olarak izah edilmektedir.

Okuma, yazma ve basit hesaptan oluşan temel eğitimin, Katolik mezhebinin farklı tarikatlarına mensup kiliseler tarafından halka verilmesine müsaade edilirken, lise ve üniversite eğitiminin idaresi 1551 yılında I. Ferdinand’ın izniyle Avusturya topraklarına giren Cizvitlere verilmiştir. Eğitim sisteminde oldukça tecrübeli olan Cizvitler, Avusturya’da “Jesuitencollege” adı altında sayısız lise eğitimi veren kurumlar kurmuşlar ve yavaş yavaş üniversite yönetimini de ele geçirmişlerdir. Cizvitler, 1553 yılından itibaren “studia inferiora” (Alt eğitim) ile “studia superiora” (yüksek eğitim) adı altında iki kademeli bir lise eğitimi sunmuşlardır. Beş yıl süren birinci bölümün ilk üç yılında; Latince’nin yanı sıra Yunanca, Gramer, Okuma ve İlmihal, dördüncü yılında; ilk üç yılda verilen derslerin tekrarı haricinde Retorik, 5. yılında ise Retorik ile birlikte Poetik dersleri işlenmiş ve ayrıca bu dersler bilimsel verilerle desteklenerek Cizvitlerin eğitimde ne denli mahir oldukları ispatlanmaya çalışılmıştır. Yine beş yıl sürmesi planlanan ikinci bölümde ise; “yedi özgür sanat” ın önemli unsurlarına değinilmiş, ayrıca formasyon dersi özelliğini taşıyan “euriditio” dersinin yanı sıra tarih dersleri de verilmiştir.79

İkinci bölümdeki eğitim, üniversitedeki felsefi bilimlerin hazırlık safhası sayılmıştır. Liselere verilen destek, Kaiser I. Leopold döneminde daha da artmış ve 20 Nisan 1674 tarihli fermanla lise öğrencilerinin Lisans ve Yüksek lisans öğretimine (Baccalaureatus et Magisterii) girişine hak kazandığını gösteren belge ile mezun olmasına karar verilmiştir.80

Cizvitlerin eğitim-öğretim misyonları halkın menfaatinden ziyade kendi menfaatlerine hizmet etmiştir. Zira halkın yüksek tabakadaki kısmını kendi üyeleri yaparak veya onların çocuklarını iyi yerlerde istihdam ederek nüfuzlarını artırmışlardır. Kendilerine olan saray desteğini sürdürebilmek amacıyla da aşağı tabakadaki halkın çocuklarına ücretsiz veya cüzi ücret alarak eğitim vermişler ve

79 Aytaç, Avrupa Eğitim Tarihi, s.131

80 Historische Commision der kaiserlichen Akademie der Wissenschaften in Wien, Archiv für Kunde österreichischer Geschichtsquellen- Notizenblatt, Wien 1858, VIII, s.429.

24

halkı Katolik mezhebine çekerek Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nun himayesindeki Katolikliğin yayılmasına katkı sağlamışlardır.81

18.yüzyılda ise liseler oldukça fazla kalifiye öğretmene sahip olmuştur. Bunların arasında Sebastian Insbrugger, Friedrich Tillmez, Sebastian Mitterdorfer, Martin Dobrizhofer, Liesganig, Khell von Khellburg, Hofstaetter, Triesnecker, Sehrenk (Botanikçi) gibi önemli bilim adamları bulunmaktadır. 82

1.1.3. İlk Yenileşme Dönemi Öncesinde İlk, Orta ve Lise Eğitimini Elinde

Benzer Belgeler