• Sonuç bulunamadı

E. Talakla İlgili Bazı Özel Durumlar 35

5. Maraz-ı Mevt Halinde Talak 48

Talakla ilgili bazı özel durumlar hususunda en son ele alacağımız konu ve aynı zaman çalışmamızın birinci bölümün son konusu, kocanın ölüm hastalığında hanımını boşaması ve bunun değerlendirilmesidir. İslam hukukunda kişiyi dışarıdaki ihtiyaçlarını kendi başına göremeyecek kadar eve bağımlı kılan ve netice itibariyle ölümle sonuçlanan hastalığa maraz-ı mevt veya ölüm hastalığı denilmektedir.240

Burada asıl üzerinde durulacak husus, böyle bir kimsenin tasarrufunun geçerli olup olmayacağı ve geçerli olursa kadının kocasına mirasçı olup olamayacağıdır. Çünkü böyle bir durumda insan hukuka aykırı olan şeyleri yapabilir ve hastalık o şahsı, normal zamanlarda yönelmeyeceği bazı işlemlere sevk edebilir. Kısacası ölüm hastalığı insanın iradesine etki edebilir.

Kocanın hanımını böyle bir haldeyken boşamasına gelince, Afgan hukuku bunun geçerliliğine işaret etmiştir. Ancak maraz-ı mevt halinde olan şahsın aklî dengesinin yerinde olmasını şart koşmuştur. Eğer aklı başında değil ve ne dediğinin farkında da değilse, bunun boşaması geçersizdir.241 Aklı başında olan böyle bir hasta tarafından meydana gelen boşama geçerlidir. Zira ortada eda ehliyetini zedeleyecek bir hal yoktur.242

Koca, hanımını maraz-ı mevt halinde bâin talakla boşar ve kadının iddeti, kocanın ölümünden önce tamamlanmazsa, bu boşama hanımın miras hakkına mani olmaz. Ancak mutallaka talakın meydana gelmesinden kocanın ölümüne kadarki süre içerisinde başka bir sebepten dolayı miras hakkından mahrum olmuşsa, o durum farklıdır. Eğer kadının iddeti tamamlandıktan sonra kocası vefat ederse, kadın mirastan mahrum kalır. İddet esnasında vefat ederse kadın, kocasına mirasçı olur.243 Ayrıca Afgan hukuku, maraz-ı mevt halinde yapılan karşılıklı rıza ile boşanma yani muhâle’a konusuna da değinmiştir. Afgan Medenî Kanunu, bu hususta şöyle demektedir: “Kadın, maraz-ı mevt halinde kocasıyla muhâle’a akdi yaparsa, muhâle’a akdi sahih olup bâin talak meydana gelir. Kadın iddet sırasında vefat ederse koca, mirastan, muhâle’a bedelinden ya da terekenin üçte birinden hangisi az ise onu almayı hak eder. İddetten sonra vefat ederse terekenin üçte biri ve muhâle’a bedelinden az olanına müstahak olur. Kadın sağlığına kavuşursa, koca tayin edilen muhâle’a bedelinin hepsine hak

240 İbn Kudâme, el-Muğnî, 108-109; Şelebî, a.g.e., s. 515; Hallâf, Ahkâmu’l-Ahvâli’ş-Şahsiyye, s. 147. 241 Bkz. Kanun-ı Medenî-i Afganistan, md. 137, 141.

242 Kudûrî, el-Muhtasar, 3/53; Hallâf, a.g.e., s. 148. 243 Kanun-ı Medenî-i Afganistan, md. 155.

sahibi olur.”244 Görüldüğü gibi maraz-ı mevt halinde muhâle’a yapılırsa, bu akit muteberdir ve akit sonucu bâin talak meydana gelir.

Hanefîler de maraz-ı mevt halindeki talakı ister ric’î olsun ister bâin olsun geçerliliğine hükmetmişlerdir. Buna göre ölüm hastalığında kişi hanımını bâin suretiyle boşar ve daha iddet tamam olmadan önce koca ölürse, hanım onun vârisi olur. Eğer iddet tamam olduktan sonra ölürse, hanıma mirası düşmez.245 Eğer koca bu hakkını kötüye kullanıp sadece hanımını mirastan mahrum bırakmak için yapmış ya da böyle yapmış olabileceği düşünülürse, durum ne olacaktır? Kişinin kadının bu amaçla boşamasına, talak-ı fâr denilir. Koca, hastalığı sırasında biraz ölümün geldiğini hissederek hanımını mirastan mahrum etmek için boşamış ve sonuçta talak hakkını kötüye kullanmış olabilir. Bazı müctehidler, bu tür kötüye kullanımların önünü alabilmek için sedd-i zerâi’ ilkesinden hareketle başka biriyle evlenmediği sürece, kadının miras hakkının kaybolmayacağını ifade etmişleridir.246 Bu evlenmemiş olma meselesi Ca’ferî fıkhında da vardır ki, bunu yeri geldiğinde ele alacağız.

Ca’ferî mezhebine göre, maraz-ı mevt halinde verilen talak, kerahet ile geçerlidir. Geçerli ise bundan doğan neticeye gelince Ca’ferîler, neticenin meydana gelen niteliğine göre değişiklik arz edeceğini söylemişlerdir. Yani bu durumda kadın, kocasına mirasçı olur mu olmaz mı meselesi, üzerinde durulması gereken bir meseledir. Eğer koca, hanımını ric’î talak ile boşar ve kendisi de kadın iddet beklerken vefat ederse, kadın ona mirasçı olur: Talak bâin ise kadın, şu dört şartın mevcudiyeti durumunda kocasına mirasçı olur. Birincisi, hastalıklı halinde boşayan koca, boşamanın üzerinden bir sene geçmeden vefat ederse, hanımı ona mirasçı olur. Eğer bir sene geçtikten sonra vefat ederse, kadının mirasçı olması söz konsu değildir. İkincisi, maraz-ı mevt halinde talakı verilen kadın, başka biriyle evlenmemişse kocasına mirasçı olur. Üçüncüsü, ölüm hastalığı sırasında hanımını boşayan koca, söz konusu hastalıktan dolayı vefat etmesi halinde hanımı ona mirasçı olur. Eğer koca, o hastalıktan kurtulup iyileşir ve başka bir sebepten dolayı bir sene içinde vefat ederse, kadın miras alamaz. Dördüncüsü ise, ölüm hastalığı halindeki boşama, kadının isteğiyle meydana gelmemişse, kadın mirasa hak kazanır.247 İran Medenî kanuna da baktığımızda, bâin bile olsa ölüm hastalığı halindeki boşamayı geçerli saymış ve kadının kocasına mirasçı olabilmesini Ca’ferî fıkhında öne sürülen zikrettiğimiz o dört şartın mevcudiyetine bağlamıştır. Mezkûr dört

244 Kanun-ı Medenî-i Afganistan, md. 175.

245 Çeker, “Fıkıh’ta Hasta”, SÜİFD, sy. 7, s. 57-58.

246 Serahsî, el-Mebsût, 6/154; İbn Rüşd, a.g.e., 2/68-69; İbn Kudâme, el-Muğnî, 8/94.

247 Hillî, el-Muhtasaru’n-Nafi’, s. 199; Necefî, Cevâhiru’l-Kelâm, 32/147-154; Âmilî, Vesâilu’ş-Şia, 17/533;

şarttan birinin bulunmaması halinde, kadının kocasına mirasçı olamayacağına hükmetmiştir.248

Netice itibariyle hem Afgan hukuku hem Hanefî mezhebi hem de Ca’ferî mezhebi, maraz-ı mevt haline gerçekleşen boşamayı ister ric’î olsun isterse bâin olsun, geçerli saymışlardır. Afgan hukuku da Hanefî mezhebinde olduğu gibi kadının iddeti tamamlanmadan önce kocasının vefat etmesi durumunda, kocasına mirasçı olabileceğine hükmetmiştir.