• Sonuç bulunamadı

1.4. EKONOMİK İSTİKRAR KAVRAM

1.4.3. İstikrar Politikası Araçları

1.4.3.3. Maliye Politikası

Kamu kesiminin yetki ve imkanlarını kullanarak ekonomik yapıyı ekonomi politikası amaçları doğrultusunda; kamu gelirleri, kamu harcamaları, kamu hizmetleri miktar ve birleşimi ile kamu iktisadi teşebbüslerinin üretim ve satış politikalarında ayarlamalar yapmak suretiyle yönlendirmesi maliye politikası olarak tanımlanır (GÖRGÜN, 1988:1). Maliye politikası kamu harcamaları ve gelirlerinde ekonomik istikrarın sağlanması ve istenilen ekonomik büyüme seviyesine ulaşılması için yapılan ayarlamaları kapsamaktadır

Maliye politikasının iki yönü vardır. Birinci yönü bütçede açık veya fazla verdirilmesi yöntemidir ve etkileri bakımından para politikasına bezemektedir. Bütçenin açık vermesi para miktarını artırırken, fazla vermesi ise azalmasına neden olur. Diğer yönü ise vergi ve harcamaların kontrol edilmesi yöntemidir ve spesifik etkiler yapmaktadır.(BAYRAKDAR,1997:106)

1.4.3.3.1. Regulasyon ve Dolaysız Kontroller Politikası

Dolaysız kontroller, devletin siyasi yetkisini kullanarak, ekonomik hayatı düzenlemek üzere almış olduğu tedbirlerdir ve içerikleri gereği daha çok enflasyonla mücadele için uygundur. Dolaysız kontrollerin başlıca iki uygulama aracı vardır.

FİYAT KONTROLÜ: Bazı malların talebe nazaran arzlarının az olması sebebiyle fiyatlarının yükselmeye başlaması, bir süre sonra diğer malların fiyatlarını da etkileyip genel bir fiyat artışına neden olabilir. Bu durumda fiyatları ilk yükselmeye başlayan mallara fiyat kontrolü yapılabilir. İlerlemiş, yani fiyat-ücret

helezonu haline gelmiş enflasyonda, fiyat kontrolü bütün mallara yapılabilir. İlerlemiş bir enflasyonda, enflasyonun sebebi bizzat kendisi olduğu için genel bir fiyat kontrolü konulması sebebi tedavi edeci bir rol oynar.

ÜCRET KONTROLÜ: Gelişmiş sanayi ülkelerinde enflasyon çok defa işçi ücretlerinin, prodüktivitedeki artıştan daha çok artması suretiyle başlar. Sendikaların etkisiyle zam yapmak zorunda kalan işverenler, bunu fiyatlara yansıtırlar. Fiyatların yükselmesi bir süre sonra ücretlere yapılan zammı telafi edeceğinden, işçiler tekrar zam talebinde bulunurlar ve böylece ücret-fiyat kovalamacası başlar. Böyle bir durumda enflasyon ancak ücret kontrolleri şeklinde durdurulabilir. Ücret kontrolü, zam taleplerinin hangi durumlarda kabul edileceğinin bir usule bağlanması suretiyle yürütülecektir.Regulasyon, hükümetin firma davranışlarını düzenlemeye yönelik olarak kural ve ilkeler belirlemesi anlamına gelmektedir. Regulasyonun hedefleri arasında şunlar sayılabilir:

• Söz konusu hizmetlerin tüketiciler arasında etkin olarak dağılımının sağlanması,

• Hizmetin belki de maliyetini bile karşılayamayacak durumda olan bölge ve gelir gruplarına ulaşmasını sağlamak,

• Aşırı karları sınırlamak yani tüketicilerin ödediği fiyatların makul olmasını sağlamak.

Özel kesimden yatırımcıların bu sektörlere yatırım yapmalarını sağlamak için de şu hedefler gözetilmelidir:

• Yatırımcıları rekabetçi bir kar elde edebilmelerini öngörmek,

• Yatırımcıların teknolojik yenilikleri yakından takip edecek biçimde yatırım yapmalarını sağlamak,

• Kuralların ileride de istikrar göstereceğine taahhütlerde bulunmak.

Böylelikle özel kesimin bu alanlara yatırım yapması sağlanırken, aynı zamanda hizmette etkinlik tüketici fiyatlarında istikrar sağlanır.

1.4.3.3.2. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Politikası

KİT’ler modern işletmecilik kurallarına göre mal ve hizmet üretiminde en ucuza ve en kaliteli üretimde bulunmak, fiyat istikrarını korumak ve dengeli kalkınmaya yardımcı olmakla görevlidir.Ancak üretilen mal ve hizmetlerin

maliyetleri artarken sosyal, ekonomik ve politik nedenlerle fiyatlarda gerekli artışların yapılmaması KİT kaynaklarını ve yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiştir.Bu durum aynı zamanda sektörler arası fiyat dengesinin bozulmasına neden olmuştur.

Uzun bir süre sonra kuruluşların faaliyetlerine devam edebilmek için yüksek oranlarda yapılan zamlar düşük fiyatlara göre kurulmuş ekonomik ve sosyal dengeyi olumsuz etkilemiştir ve yarattığı maliyet enflasyonu ile enflasyonu arttırmıştır.(BAŞOL, 1995:201) 1980 sonrası dönemde iktisadi devlet teşebbüsleri özelleştirme kapsamına alınmıştır.Bunun nedeni bu kuruluşların önemli bir kısmının zarar etmesi ve bu nedenle bütçe üzerinde olumsuz etkilerde bulunmasıdır.Özelleştirilen kuruluşların kar eden kuruluşlar olması bu hedefe ulaşmayı zorlaştırmıştır.Günümüzde de özelleştirme çabaları devam etmektedir.

1.4.3.3.3. Harcama Politikası

Kamu harcamaları, kamu gelirlerinin kamusal ihtiyaçların giderilmesi için kullanılmasıdır.(EKER, 2001:54) Enflasyonla mücadelede cari ve yatırım harcamalarını kısmak gerekmektedir. Ancak modern devlet görüşü devletin görevlerini ve bununla bağlantılı olarak kamu harcamalarını artırmaktadır. Ekonomik istikrarın sağlanması için kamu harcamalarının azaltılması açısından önemli bir sorun sosyal güvenlik ve siyaset ile ilgili harcamalar, devlet borçları, idari giderler, milli güvenlik giderleri ve yıllara yaygın yatırımlara ait giderlerde kısıntıya gitmedeki zorluklardır.(DEVRİM, 1983:168:169)

1.4.3.3.4.Borçlanma Politikası

Hazine bütçe açıklarını halktan ödünç alarak finanse ettiği zaman borçlanma ile finansmana gitmiş demektir.Borç yönetimi politikası ile devlet kamu borçlarının miktar ve bileşimini değiştirir. Ekonomik istikrarsızlık ve kriz dönemlerinde kamu açıklarının yüksekliği nedeniyle kamu kesimi borçlanma gereğinin gayri safi milli hasılaya oranı yüksektir ve borçlanma politikası bir araç olarak kullanılamaz. Böyle dönemlerde diğer araçlarla kamu açıkları azaltılmaya ve borçlanma faizleri aşağıya çekilmeye, vadeler uzatılmaya çalışılır.(ÇELEBİ:50:51) Devlet borçları vadelerine göre genellikle kısa vadeli ve uzun vadeli olarak ikiye ayrılır. Ülkemizde son yıllarda

3, 6 ve 9 aylık olarak çıkartılanlar kısa, 1-5 yıl arası orta, 5 yıl üzerinde vadeli olanlar ise uzun vadeli olarak nitelendirilmektedir.

Ekonomide bütün sektörleri etkileyecek nitelikte derin bir depresyon döneminde devlet uzun vadeli borçlanma imkanına sahiptir. Çünkü ekonomide yatırımlara gitmeyen fonların miktarı yüksektir. Enflasyon dönemlerinde ise devlet borçlanma yolu ile kısa dönemde toplam talep seviyesini düşürücü, uzun dönemde toplam arzı artırıcı bir politika izler. Ekonomik açıdan uzun vadeli borçlanma daha uygun olmaktadır. Ekonomik konjonktürün gerileme döneminde borçlanma politikası tüketimi genişletici etki yaratabilir. Bunu sağlamak için vadesi gelen borçların geri ödenmesi, borçların konsolide edilmemesi harcamalarda artış yaratarak ekonomiye canlılık getirebilir.

1.4.3.3.5. Vergi Politikası

Vergilemenin birincil amacı ulusal gelirin yeniden bölüşümünü ve devlet bütçesinin finansmanını sağlamaktır. İkincil amaçları ise ekonomik istikrarın sağlanması, enflasyonun önlenmesi, paranın dolanım miktarının ve talebinin ayarlanması, ihracatın teşviki ve işsizliğin azaltılması olarak sıralanabilir. Devletin vergilemede benimsediği amaçlar ve vergileme yetkisini kullanış biçimi vergi politikasını oluşturur .(ALİEFENDİOĞLU, 1984:3) Alınan vergiler mükelleflerin ekonomik kararlarına etki eder. Bu etki iki yönlü olmaktadır:

• Vergilemenin ‘gelir’ etkisi; vergileme sonrası kişinin elindeki harcanabilir gelir ve sermaye azalmaktadır. Böyle bir azalma karşısında mükellef kuracağı yeni ekonomik denge için daha çok gelir elde etmek amacıyla daha çok çalışmak şeklinde bir davranış içine girerse genel ekonomi açısından da faydalı olan ‘vergilemenin gelir etkisi’ meydana gelir.

• Vergilemenin ‘ikame’ etkisi; üzerine ilave vergi yükü gelen mükellef ödediği vergi sonrasında yeniden kuracağı ekonomik denge için daha çok çalışıp daha çok kazanmak yerine, daha az çalışıp daha çok boş durmayı tercih etmesi halinde ‘ikame etkisi’ meydana gelir.(DEVRİM:162)

Konjonktür politikası aracı olarak maliye politikasının temel görevi, enflasyonist ve deflasyonist gelişmelerle mücadeledir. Eksik istihdam düzeyinde bulunan bir ekonomiyi genişletebilmek için toplam talebi artırıcı yöntemlerin uygulanması gerekmektedir. Ekonomiyi genişletebilmek için vergilerde değişiklik yapılmaksızın devlet giderlerinde artış yapmak veya giderleri değiştirmeksizin devlet gelirlerinde özellikle vergi gelirlerinde azaltma yapmak yöntemlerine başvurulabilir. Günümüzde enflasyon önemli bir sorundur. Enflasyonu önlemenin yolu talebi kısmaktır. Arz artırımı kendine ek talep yaratacağından talebin kısılması enflasyonla mücadelede gereklidir. Vergi politikaları enflasyonla mücadelede etkin bir araçtır.

Enflasyonun sebeplerinden olan kamu harcamalarının kısılması efektif talebi her zaman daraltmaz. Çünkü enflasyon dönemlerinde milli gelir ve istihdam seviyesi yüksektir. Eğer vergiler yükseltilmezse kamu harcamalarındaki azalmanın yerini özel harcamalar alabilir. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde kamu harcamalarını kısmak zordur. Enflasyonla mücadelede şahıs gelirlerini vergi politikaları ile azaltmak mümkün ve uygun olacaktır. Enflasyon dönemlerinde vergiler ‘pay as you go’ usulüne göre alınmalıdır. Vergi matrahların değer üzerinden alınması matrahların donmasını önlemektedir. Ayrıca teşvik edici politikalarla arz artırılmaya çalışılmalıdır. Enflasyon dönemlerinde gayri safi vergi yükünü artırmak mükellefleri likiditelerden yoksun bırakmak ve bütçe fazlası meydana getirmek ekonomideki likidite fazlasını emmek bakımından önemlidir. Uygulanacak olan vergi politikası düzenleyici bir vergi politikasıdır. Öncelikle enflasyonu besler nitelikteki istisna ve muaflıklar uygulamadan kaldırılmalıdır. Dolaylı vergiler gelirin kullanımı üzerinden alındığı için likidite fazlasını gecikmeksizin hemen alırken, dolaysız vergiler doğrudan doğruya gelir ve servet üzerinden alındıklarından likidite fazlasını bir yıl gecikme ile emerler. Gelir üzerinden alınan vergilerin ‘pay as you as’ yöntemine göre tahsili likiditeyi emmesi ve paranın değer kaybetmesinden dolayı devletin zarar görmesini engellemesi açısından olumludur.