• Sonuç bulunamadı

3.1 24 OCAK 1980 KARARLARI VE EKONOMİK İSTİKRAR 1979 yılında Türk ekonomisi pahalılık, yokluk ve karaborsa ile kilitlenmiştir.

B- Programın Aksamasının Neden

3.5. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve Ekonomik İstikrar

3.5.3. Özelleştirme

KİT’lerin sektör ve kuruluş özellikleri farklı olduğu için GEGP’nda özelleştirme süreçlerini kuruluşlar itibariyle tek tek ve ayrıntılarıyla tanımlamıştır. Örneğin Türk Telekom’un özelleştirilme şansının artırılması için aşağıdakiler yapılması kararlaştırılmıştır. Türk Telekom’un % 51’inin blok olarak, kalan hisselerinin halka arz yöntemi ve çalışanlarına satılması yoluyla tamamının özelleştirilmesine olanak sağlayacak yasal değişiklikler hızla yapılmıştır (HAZİNE, 2001:6).

Sonuç olarak, Türk Telekom, Tüpraş, THY, Erdemir, Tekel, Seker, Teaş ve Tedaş gibi önem taşıyan KİT’lerdeki çoğunluk hisselerinin özelleştirilmesindeki isletmeler portföyündeki mülkiyet devirlerini sürdürmeyi kararlaştırılmıştır. Gerçekçi olma kaygısı ile hareket eden GEGP, özelleştirmelerden 2000 ve 2001 yıllarında beklenilen hasılat elde edilememiştir. Öte yandan GEGP’ın önemli bularak ismen saydığı girişimler tekel durumunda olup, GEGP tekel sorunu karsısında sessiz kalmış ve bir sanayi politikasına dayanmadığı için denetim meselesini kurullara devretmekten öteye gitmemiştir (BAĞIMSIZ SOSYAL BİLİMCİLER, 2006:41).

3.5.4. Bankacılık

Bankacılık sektörü ekonomik programın acil olarak çözüm bulması gereken en büyük sorundur. Zaten büyük sorunları olan bankacılık sektörünün yapısı, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri ile daha da bozulmuştur. Kamu bankaları, gecelik piyasadan çok yüksek miktarda borçlanma mecburiyetindedir. Bu bankacılık sistemini tehdit eden en acil sorundur. Bu sorunun çözümü için 3 kamu bankasına yaklaşık 13 katrilyon TL tutarında bir kaynak sağlanması gerekmektedir.

Bu bankaların % 8’lik sermaye yeterliliği oranına ulaşmaları için ise sermaye katkısı olarak ilaveten Hazine tarafından 3 katrilyon TL civarında sermaye aktarılması gerekmektedir. Bu acil sorunun bir ölçüde çözümü için, oluşmuş görev zararları karşılığında piyasa koşullarında Hazine tarafından devlet iç borçlanma senedi ihraç edilmesi karalaştırılmıştır. Daha sonra, görev zararları karşılığı verilen bu kağıtlar nakde çevrilmek suretiyle kamu bankalarının bilançoları önemli ölçüde küçültülmüştür. Yurtdışından sağlanacak kaynaklar öncelikle bu amaca tahsis olunmuştur. Ayrıca, getirilecek çözümlerin kalıcı olması, benzer sorunların zaman

içinde tekrar oluşmaması ve piyasanın güveninin tesis edilebilmesi için önemli yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesi şarttır. Bundan sonra kamu bankalarına zarar oluşturacak görev verilmeyeceği kararlaştırılmıştır. Hükümetin sosyal açıdan gerekli gördüğü hallerde yardıma gerçekten muhtaç bazı kesimlere kamu bankaları kanalıyla verilecek desteğin bütçeye konulacak ödeneklerden karşılanması kararlaştırılmıştır.

Bu yeniden yapılanma sürecinde, ekonominin ve özellikle küçük ve orta ölçekli özel girişimin en verimli şekilde çalışabilmesi için, sadece kamu bankaları değil tüm bankacılık sistemi göz önünde tutularak, yeni bir perspektif getirilmesi amacıyla her türlü çaba gösterilmiştir. Kamu bankalarının piyasa kurallarına ve karlılık esasına uygun bir şekilde çalışması esastır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Kapsamındaki Bankaların bir plan dahilinde tasfiye edilmesine karar verilmiştir (HAZİNE, 2001:10).

Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması sürmektedir. Bu çerçevede özel sermayeli bankaların kuvvetlendirilmesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına alınan bankaların hızlı tasfiyesi veya satışı, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması ve bankacılık sektörünün denetlenmesi ve düzenlenmesi açısından yapılan çalışmalar çok önemli aşamalar geçirmiştir (BELGENET, 2006:8). Esasen bankacılık sektörü, kamu ve özel sektör bankalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak, yeni krizlere karsı düzenlemeler yapılmıştır.

Çizilen bu çerçevede düzenlemelerin çoğu gerçekleştirilmiş, toplumun hem enerjisi hem de kaynakları bu alana yönlendirilmiştir. Buna rağmen sektör hala işlevlerini tam olarak yerine getirememekte ve güven sorunu yaşanmaktadır. Bankacılık sektörü, sermaye hareketleriyle, nominal ve reel kurlarla, menkul değerlerin fiyatlarıyla ve enflasyonla yakından ilişkilidir (ESEN, 2005:19). Bu konuda bankacılık sisteminin, temel fonksiyonu temel fonksiyonu olan reel sektöre kaynak aktarımı fonksiyonunu yerine getirecek biçimde yapılandırılması, güçlendirilmesi ve denetlenmesi de büyük önem taşımaktadır (SEYİDOĞLU, 2003:141-156).

3.5.5. Para Politikası

İleriye yönelik belirsizlikleri azaltmak ve bekleyişleri azaltmak için parasal hedefleme ve enflasyon hedeflemesine dayalı para politikasına geçilmiştir. Para tabanı uygulamasına geçilmiştir. Para tabanı uygulaması ile nominal milli gelirin artması hedeflenmiştir. GEGP ile uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanması beklenen ek dış finansmanın Hazine tarafından bütçe ihtiyaçlarında kullanımı ile piyasaya ek likidite çıkması amaçlanmıştır (BELGENET, 2006:8). GEGP uygulamasıyla süre gelen TL’deki değerlenmenin 2002-2004 yılları arasında aşırı değerlenmesi, dövizin baskı altında olmasına neden olmuştur. Dış ticaret dengesi ithalat lehine değişmiş, cari işlemler açığında büyüme, yüksek faiz getirisinin sıcak para akımlarının cazip hale getirmiştir. Net Hat ve Noksan kalemindeki kaynağı belirsiz döviz girişlerinin yarattığı döviz bolluğuyla ithalat talebi artırmıştır. Açığın finansmanında uzun vadeli doğrudan yatırımlar ve ihracata dayalı büyüme stratejileri kullanılmıştır. 2001 krizi sonrası kısa vadeli dış borçların TCMB Net rezervlerine oranı GEGP ile %58,6 ile yükselişe geçmiştir.

Bu da büyük hacimli kısa vadeli sıcak para girişleri sonucunda cari işlemler açığını artırmıştır. 2001 krizi sonrası uygulanan GEGP ile büyüme hızı 2004 sonunda %9,9 olmuştur. Yüksek oranlı büyüme gerçekleşmesine rağmen yok denecek kadar az bir istihdam artışının gerçekleşmesi büyümenin motorunun sabit yatırımlar olmadığını göstermektedir. Dalgalı döviz kuru rejimine geçilmesi ile birlikte Merkez Bankası’nın para politikası yeni bir çerçeve almıştır. Yeni dönemde para politikasının nihai politika amacı fiyat istikrarı olmaya devam etmiştir. Tek ve nihai hedef olan fiyat istikrarını desteklemek amacıyla finansal piyasalardaki istikrarı korumak da Merkez Bankası’nın öncelikleri arasındadır. Mali piyasalardaki istikrarı sağlama ve koruma amacına yönelik olarak, kamu bankalarının sorunlarının çözülmesi ve mali sistem üzerinde yarattıkları baskının en aza indirgenmesine yönelik uygulamaların hayata geçirilmesi ve bankacılık sisteminin tümüne yönelik politikanın açıklanması büyük önem taşımaktadır. Merkez Bankası nihai amacı doğrultusunda kendi bilançosundan Net İç Varlıklar ve Net Uluslararası Rezervler büyüklüklerini operasyonel hedef olarak izlemeye devam etmiştir. Net iç Varlıklar için belirlenecek değerler Merkez Bankası’nın para talebinin üzerinde para yaratmasını kısıtlayarak iç varlık genişlemesinin enflasyona yol açmasını