• Sonuç bulunamadı

C

uma namazý, ordu namazgâhýnda hep beraber kýlýndý. Sultan Alparslan baþta olmak üzere din âlimlerinin önderliðinde, fatiha ve fetih sûreleri okundu. Zafer için dualar edildi. Alparslan, duasýnda Yüce Allah’a, “Senin dinine hizmette bize samimiyet ver ve bizi zafere ulaþtýr. Bu aciz kulunu da Yüce Ýslâm dini uðrunda þehit eyle.” dileðinde bulundu. Sanki savaþmak için deðil, þehit olmak için gelmiþti oraya.

Sonra da askerlerine:

“Yiðitlerim! Savaþta hükümdar gibi deðil, bir er gibi çarpýþacaðýmdan þüpheniz olmasýn.

Sultanlarý da yaratan Allah’týr ve Allah katýnda herkes eþittir. Ok, yay ve mýzrakla deðil, gürz ve kýlýçla çarpýþacaðým. Korkunun ecele faydasý yok-tur. Gönüllerini korku kaplayanlar hemen evlerine dönebilirler. Þayet þehit olursam, üzerimdeki bu beyaz elbiseyle düþtüðüm yere beni gömün ve oðlum Melikþah’ýn emirlerine uyun.

Sað ve sol kanatlar ile pusularda görevli olan komutanlarým! Çok dikkatli olmalýsýnýz.

Pusu kuracak atlý kuvvetler yeri ve zamaný gelince önce düþmaný ok yaðmuruna tutacak, daha sonra hýzlý bir manevra ile düþmaný kuþatacaklar.

Düþmanýn kalabalýk olmasý çok önemli deðil, çünkü aralarýnda birlik ve beraberlik yok. Tarih þahittir ki zafere inanmýþ ve iyi örgütlenmiþ sayýca az kuvvet-ler, kendilerinden kalabalýk güçleri yenmiþlerdir.

Bizans Ordusu’ndan bazý kopmalar olacak, bunlarý çok iyi izlemek ve deðerlendirmek gerekir.

Bizans Ordusu’ndaki Hristiyan Türkler olan Peçenek ve Oðuzlarla iliþkilerimizi sürdürmeye devam edeceðiz. Bizans Ýmparatorluðu’nun zulüm ve baskýsýndan nefret eden ve mezhep deðiþtirmeye zorlanan Ermeni, Süryani ve Gürcüler de Bizans Ordusu’ndan ayrýlabilirler.

Yüreðimiz ve cesaretimiz Allah’ýn izniyle düþ-maný alt etmeye yeter. Atalarýmýzýn büyük savaþlarda uyguladýðý ‘Bozkýr Taktiði’ savaþ sýrrýmýzdýr.’’ diye-rek ordusunu savaþ düzenine soktu.

Bu etkileyici konuþma, Selçuklu askerlerinin daha da bir coþmasýna vesile olmuþtu.

Bu arada Sultan Alparslan’ýn, düþmanýn duru-munu tesbit etmek için gönderdiði öncü kuvvet dönmüþtü.

Alparslan’ýn yanýna gelen asker heyecanla:

– Sultaným, üç yüz bine yakýn askerle düþman kuvvetleri hýzla bize yaklaþýyor, dedi.

Sultan kendinden emin bir tavýrla tebessüm ederek:

– Güzel! Biz de onlara yaklaþýyoruz, dedi.

Vakit öðleyi yaklaþýk bir iki saat geçmiþti. Ýki ordu vuruþabilecek kadar birbirlerine yaklaþtý.

Perþembe gününden beri, Türk ordusunda yüksek sesle tekbirler getiriliyor, Kur’ân’dan baþta Fetih sûresi olmak üzere âyetler ve dualar okunu-yordu. Askeri coþturmak için kösler, davullar cenk havasý çalýyordu. Bu durum Bizans Ordusu’nun moralini bozuyor, cesaretini kýrýyordu.

Bizans askerleri uykusuzluk, korku ve þaþkýnlýk içindeydi.

Rahipler, Bizans askerlerini takdis ediyor ve yer yer ayinlerde okunan kilise ilâhileri söyleniyordu.

Karþý taraftan beklenen saldýrý gelmeyince, Sultan Alparslan’ýn tekbir sesiyle savaþ baþladý.

Baþkomutan Alpaslan’ýn tekbiriyle Selçuklu Ordu-su hareketlendi ve atlý okçular hýzla Bizans Ordu Ordu-su’nun merkezindeki Ýmparator kuvvetlerine saldýrdý.

Tam bu sýrada, Bizans Ordusu’nun sað ve sol kanatlarýnýn uç kýsmýnda bulunan atlý birlik ler,

soydaþlarýnýn tarafýna geçmek için Bizans saf-larýndan ayrýldý. Bunlar, daha önce bu konuda Afþin Beye söz veren Oðuz ve Peçenek beyleriydi.

Bunu daha önce Anadolu’ya giden ve Bizans’taki Hristiyan Türkler olan Peçenek ve Oðuzlarla tema-sa geçen Afþin Bey tema-saðlamýþtý.

Savaþýn baþlamasýndan itibaren, Peçenek ve Oðuzlar Müslüman soydaþlarýnýn kahramanca ta -výrlarý ve savaþ düzenlerinden çok etkilen miþlerdi.

Bizans Ordusu, Türk atlýlarýnýn bu saldýrýsýndan bir süre sonra, karþý ataða geçti. Bu saldýrý, impara-torun Bizans Ordusu’nun bozulan moralini düzelt-meye yönelikti.

Alparslan’ýn beklediði de buydu zaten. Amacý, imparatorun komutasýndaki Bizans kuvvetlerini üzerine çekerek onu karargâhýndan uzaklaþtýrmaktý.

Bunun için çarpýþa çarpýþa, kontrollü olarak hýzla geri çekildi. Bu sýrada, Ermeni birliklerinin de Bizans Ordusu’ndan ayrýldýðý haberi geldi.

Selçuklu Sultaný Alparslan, merkeze yerleþtirdiði zayýf birlikleriyle düþman kuvvetlerinin üzerine gös-termelik saldýrýlarda bulundu. Bu þekilde düþmanýn merkez kuvvetlerini peþine takýnca ani bir manev-rayla âdeta kaçýyormuþçasýna askerlerini geri çekti.

Ardýndan ise ordunun saðýnda ve solundaki kuvvet-li birkuvvet-likleriyle düþmaný bir çember içine hapsetti.

Sultan Alparslan, hýzla geri çekilmeyi sür-dürdü. Ýmparator da Selçuklularýn taarruz gücü-nü yitirdiðini sanarak, hemen üzerlerine gitti.

Alparslan, savaþ taktiðine uygun olarak pusudaki askerlerinin bulunduðu yere kadar geri çekildi.

Ýmparatoru karargâhýndan uzaklaþtýrýnca da bir-den durdu ve karþý hücuma geçti.

Selçuklu Ordusu þimdi bir çýð gibi dört koldan düþmana saldýrýyordu. On binlerce Bizans askeri âdeta bir daire içine hapsedilmiþti. Bu muhteþem bir savaþ taktiðiydi. Askerlerin “Allah Allah!”

nidalarý bir gök gürültüsünü andýrýyordu. Havada çarpýþan kýlýçlardan saçýlan kývýlcýmlar, atlarýn nal parýltýsýyla birleþiyordu.

Âdeta bütün yer kýzýl bir örtüyle kaplanmýþtý.

Pusularda bulunan Türk atlýlarý, düþmaný önce þiddetli bir ok yaðmuruna tuttu, ardýndan hýzla etrafýný çevirdi. Sultan Alparslan’ýn karþý saldýrýya geçmesi, Ýmparatorun komutasýndaki Bizans kuv-vetlerini þaþýrttý. Ýki yüz bin kiþilik Bizans Ordusu, þimdi panik içindeydi.

Sultan Alparslan, çevrilen Bizans kuvvetlerinin yok edilmesini saðlayacak emirler vererek savaþý yönetiyordu. Bir eliyle gürzünü, diðer eliyle de kýlýcýný kullanarak bir nefer gibi çarpýþýyordu.

Küçüklükten beri onun silâh arkadaþý ve can dostu olan Ay Tigin, bir hükümdarýn böylesi bir yakýn dövüþünü çok tehlikeli buluyordu. Atýndan inip Alparslan’a:

– Sultaným, Allah aþkýna yeter! Saatlerdir hayatýný tehlikeye atarak savaþýyorsun. Asker gibi vuruþmak yetmedi mi sultaným? Bu yiðitlik Bizans’a da bize de yetti gayri. Allah aþkýna, Müslümanlara acýyýn hükümdarým. Bu orduyu baþsýz mý koymak istersiniz? Biraz dinlenip rahat etmelisiniz, dedi.

Sultan Alparslan, Emir Ay Tigin’in bu sözleri-ne karþýlýk:

– Bugün sultanlýk yok, hükümdarlýk yok...

Ben de sizler gibi bir neferim. Allah ne yazmýþsa, o olur. Bilirim, tedbirsizlik yiðitlik deðildir. Ancak bilesin ki tedbirliyiz.

Bugün namus günüdür, þeref günüdür, gay-ret günüdür. Gaygay-ret bizden, takdir Allah’tandýr.

Bilesin ki, tedbir takdiri bozmaz.

Bizler, Allah’a teslim olmuþ kullarýz. Bu can bizde emanettir. Günü gelir, emaneti sahibine inþaallah yüz akýyla teslim ederiz. Bu zalim ve maðrur kavme baþ eðdirirsem, o zaman ancak rahat ederim.” dedi.

Alparslan, Ay Tigin ve bütün askerleri-ni vuruþmaya teþvik ederek düþman askerlerine saldýrmaya devam etti. Onun bu davranýþý ve

sözleri bütün askerleri gayrete getirdi, güçlerine güç kattý.

Ay Tigin de savaþ boyunca Alparslan’ý bir gölge gibi yakýndan takip ediyor ve korumaya çalýþýyordu.

Bizans Ýmparatoru, yaptýðý hatayý ancak, akþama doðru anlayabildi ve ordusunun sol kanadýndan yardým istedi; ne var ki Türk atlýlarý bu yardýma izin vermedi.

Bizans askerlerini imhadan kurtarmak için geri çekilme emrini veren Ýmparator Romen Diyojen, çok geç kalmýþtý. Bazý komutanlarýn, birlikleriyle savaþ alanýný terk etmesi ise Bizans Ordusu’nu tamamen çökertmiþti.

Bizanslýlarýn sað kanadý, Süleyman Þah ve Afþin Bey; sol kanadý ise Melik Þah, Emir Saltuk ve Artuk Bey ile pusudaki diðer Selçuklu kuvvetleri tarafýndan bozguna uðratýldý.

Ne ilginçtir ki Ýmparator Romen Diyojen’i, Alparslan’ýn orduda kalmasýný saðladýðý o yaþlý ve çelimsiz ihtiyar esir almýþtý. Bu da Alparslan’ýn his dünyasýnýn ne kadar zengin olduðunu göstermeye yetmiþti.

Kuþatýlan Bizans Ordusu’nun bir kýsmý imha edildi, kaçabilenler ve teslim olanlar ancak canlarýný kurtarabildi.

Sultan Alparslan’ýn imaný, azim ve iradesi âdeta bir dua olarak göklere yükseldi. Komuta kademe-sinin, Selçuklu Ordusu’nu çok güzel yönetmesi de sanki bir çeþit dua oldu. Yüce Allah’ýn izniyle zafer yarým günde kazanýldý.

Malazgirt Ovasý’ný Yüce Allah’ýn ismiyle inle-ten Selçuklu Ordusu, sonunda muzaffer oldu.

Fakat Sultan Alparslan’ýn içinde bir burukluk vardý. Ýçindeki bu derin üzüntü yüzüne yansýmýþ gibiydi. Bir taraftan fetih kapýlarýnýn açýlmasýna, Müslüman Türk ordusunun galibiyetine sevini-yor, Rabbine þükrediyordu. Diðer taraftan “Allah yolunda þehit olamadým.” diye hayýflanýyordu.

Bizans Ordusu, o dönemin en büyük silâhý olan ve bin iki yüz kiþi tarafýndan yönetilen dev mancýnýk ile diðer aðýr silâhlarý kullanmaya dahi fýrsat bulamadý.

Ýki yüz bin kiþilik Bizans Ordusu’nun, elli bin kiþilik Türk ordusuna yenilmesi bir rastlantý deðil Allah’ýn lütfuydu.

Sebeplere ve þartlara bakýlýrsa, Bizans Ordu-su’nun sað ve sol kanatlarýnýn uç taraflarýnda bulu-nan Peçenek ve Oðuz Türkleri, Türk ordusunun tarafýna geçmiþti. Ýmparator tarafýndan hakarete uðrayan ve güvenilmeyen Ermeni birlikleri de Bizans Ordusu’ndan ayrýlmýþtý. Bizans yedek kuv-vetlerinin baþýndaki prens, kuvvetlerini çekerek

savaþ alanýný terk etmiþti. Romen Diyojen, gene-rallerini dinleme miþti. Kibirli tavýrlarý, rakibini küçümsemesi ve savaþtaki hatalarý ile kendi sonunu hazýrlamýþtý.

Esir imparator Romen Diyojen, Sultan Alpars-lan’ýn huzuruna çýkarýlmýþtý. Alparslan, Ýmparotoru ayakta karþýladý. Sonra yerine oturup ona ilgi gös-terdi. Ellerini çözdürdü ve gönlünü alacak sözler söyledikten sonra:

– Sana barýþ için elçiler gönderdim, reddettin.

Memleketine dönmen için haber gönderdim, bana

“Ýslâm ülkelerini ülkeme katmadan dönmem.”

diye haber gönderdin.

Ýmparator:

– Bütün söylediklerin tamamen doðrudur. Ben þu anda bir tutsak olarak senin huzurundayým. Beni suçlama ve bana ne yapacaksan yap. Bu durumda, bana en aðýr hakaretlerde dahi bulunabilirsin.

Bunun üzerine Alparslan:

– Eðer zaferi kazansaydýn sen bana ne yapardýn, diye sorunca Ýmparator:

– En kaba ve kötü þeyleri yapar; seni zincire vurdurur, ülkemde herkese teþhir ederdim.

Sultan da ona:

– Gerçekten doðru söyledin. Peki, benim sana ne yapacaðýmý tahmin ediyorsun?

Ýmparator:

– Birincisi, öldürebilirsin. Ama bu kasap iþidir ve seni küçültür.

Ýkincisi; beni ibret için dolaþtýrýp teþhir edebi-lirsin. Bu da sarraf iþidir. Belki sana hoþnutluk verir ya da tatmin eder.

Üçüncüsü ise seni yüceltir. Ancak bunu yapmayacaðýný bildiðim için söylemem gerekmez.

Alparslan:

– Bu nedir, diye sorunca Diyojen:

– Affetmek, dedi.

Sultan da:

– Hiç üzülme, saydýklarýnýn ne ilkini, ne de ikincisini düþünmem mümkün deðildir.

– Ben, Yüce Allah’a, muzaffer olursam, esirle-re iyi davranacaðým, diye söz verdim. Seni serbest býrakma kararýndayým.

Bu konuþmadan sonra Alparslan, Bizans impa-ratoruyla bir antlaþma imzaladý. Bu antlaþmaya göre, Urfa ve Antakya Türk tarafýna verilecek, Bi -zans’ýn elinde bulunan bütün Müslüman tutsaklar

serbest býrakýlacak ve Bizans, Türklere aðýr bir savaþ tazminatý ödeyecekti.

Sultan Alparslan, maðlûp Ýmparatora görkemli bir çadýr kurdurdu ve onu aðýrladý. Ertesi gün, yine gönlünü aldý. Yanýna yüz kiþi ve on bin dinar harçlýk vererek ülkesine törenle uðurladý. Çünkü büyük bir þahsiyet olan Sultan Alparslan, Ýslâm dinindeki “Bir kavmin büyüðüne, zelil olduðu zaman merhamet ediniz.” anlayýþýna uygun hareket ediyordu.

Sultan Alparslan, kendisini ve milletini yok etmek için gelen ve maðlûp olarak esir düþen Bizans imparatoru Romen Diyojen’e böyle insanca davranmýþtý.

Alparslan’a yakýþan da buydu. O adil bir hükümdardý. Yaratýlana hoþgörü göstermeliydi.

Romen Diyojen, Alparslan’dan gördüðü hoþgörüyü kendi ülkesinde göremedi. Ülkesine döndüðünde gözleri kýzgýn demirlerle daðlanarak kör edildi. Kalan ömrünü zindanlarda geçirdi.

Sultan Alparslan, Malazgirt Zaferi’nin kazanýl-masýndan sonra baþta Kutalmýþ oðlu Süleyman Þah ve kardeþleri olmak üzere, en seçkin komu-tanlarýna, Anadolu’nun fethi emrini verdi. Melik Þah’a Anadolu’nun fethini yakýndan izlemesini, gelecekte bu topraklarýn, dünya durdukça milleti-mize yurt olacaðýný belirtti.

Benzer Belgeler