• Sonuç bulunamadı

A

lparslan’ýn büyük hedefleri vardý. Mýsýr’ý ala-rak Ýslâm ülkelerini Selçuklu Devleti’ne baðlamak istiyordu. Diðer bir hedefi ise Anadolu’yu alýp Allah’ýn yüce adýný ve fetih ruhunu denizler ötesine ulaþtýrmayý murat ediyordu. Bu amaçla Türk bey-leri sürekli Anadolu’ya akýnlar yapýyorlardý. Bizans Ýmparatorluðu büyük bir karýþýklýk içindeydi.

Bazý prensler imparatora karþý isyan etmiþlerdi.

“Tekfur” adýyla anýlan Bizans valileri, merkezi din-lemiyor ve halka kötü davranýyorlardý.

Yardým amacýyla gelen Bizans Ordusu halka zulmediyordu. Bizans’ýn, Ermeni ve Gürcüler ile diðer yerli halký Bizanslaþtýrma baskýsý sürüyordu.

Bizans Ordusu, halkýn elindeki yiyecek ve içe-ceði alýyordu. Anadolu’daki Ermeni ve Süryaniler de þehir ve kasabalarýný yaðmalayan Bizans Ordu-sundan nefret ediyorlardý.

Anadolu’da tam bir Bizans zulmü hüküm sürü-yordu. Halkýna zulüm yapan bir ordu, Selçuklularýn akýnlarýna nasýl karþý koyacaktý? Doðu Anadolu’nun

bazý yöreleri, Türk beylerinin öncü akýnlarý sonun-da çoktan ele geçmiþti.

Sultan Alparslan; Erciþ, Ahlat ve Malazgirt’i alarak güneydoðuya indi. Diyarbakýr yöresindeki kaleleri ele geçirip, Suriye’ye ulaþtý.

Sultan Alparslan, Suriye’de iken Afþin Beyin kendisine gönderdiði mektup ile Bizans Ýmparatoru Diyojen’in, Malazgirt’i alýp ahalinin bir kýsmýný öldürttüðünü öðrendi. Diyojen’in en büyük amacý, Bizans’ý düþtüðü kötü durumdan kurtar-mak ve Türkleri Anadolu’ dan atkurtar-maktý. Amacýný gerçekleþtirmek için; Slav, Bulgar, Kýpçak, Frank, Kuman, Oðuz ve Peçenekler’den oluþan iki yüz bin kiþilik bir ordu hazýrladý. 1071 yýlýnýn Mart ayýnda, Ýstanbul’dan hareket etti. Anadolu’da ilerleme-ye baþladý ve önüne neresi çýktýysa hepsini yakýp yýktý. Sivas’ta Ermenileri kýlýçtan geçirdi. Bunun üzerine ordusuyla yola çýkýp, hýzla Suriye’den Doðu Anadolu’ya hareket etti. Çünkü Afþin Bey, Anadolu’daki Bizans Ordusu’nun durumu hakkýndaki mektubunda; Bizans’ýn Anadolu’daki askerî üs ve silâh depolarýnýn bir kýsmýnýn tah-rip edildiðini anlatýyordu. Bizans Ordusu’nun kalabalýk görünümüne aldanmamak gerektiðini belirtiyordu. Ayrýca, Bizans Ordusu’nun farklý milletlerden oluþtuðunu, aralarýnda birlik ve bera-berlik bulunmadýðýný da yazýyordu.

Bizans Ordusu’ndaki ücretli askerler, zoru görünce savaþý býrakýp kaçýyorlardý. Anadolu’daki Ermeni ve Gürcüler, Bizans yönetiminden nefret ediyorlar, Türklerle dostluk kurmak istiyorlardý.

Bizans Ordusu’ndaki Peçenek ve Oðuz gibi Hristiyan Türkler de Bizans Ordusu’ndan her an kopabilirlerdi. Afþin Bey, Bizans öncü kuvvetlerini yendiðini, komutanlarýný da esir ettiðini Alparslan’a müjdeledi. Ýyi örgütlenmemiþ Bizans Ordusu’nun, çok iyi örgütlenmiþ ve tek amacý Ýslâm dinini, dünyanýn dört bucaðýna yaymak olan Selçuklu Ordusu tarafýndan yenilebileceðini bildiriyordu.

Alparslan, her türlü tahmini alt üst edecek bir hýzla; Halep, Mardin, Diyarbakýr ve Bitlis üzerinden ordusunun karargâhý olan Ahlat’a geldi. Kendisini bekleyen Afþin Beyden Bizans Ordusu’nun son durumu hakkýnda bilgi aldý.

Sultan Alparslan, ömrü boyunca hiç aksat-madýðý sabah namazýný büyük bir huzurla kýldý.

Sonra da atýna binerek etrafý kontrol etmeye çýktý. Bu sýrada duyduðu bir hýçkýrýk sesiyle irkil-di ve atýnýn gemini kýsarak sað tarafa döndü.

Köþede hüngür hüngür aðlayan; yaþlý, çelimsiz bir askere rastladý. Alparslan, ona usulca yaklaþarak aðlamasýnýn sebebini sordu.

Yaþlý asker, Alparslan’a:

– Efendim savaþa katýlmak istememe raðmen, yaþlý olduðum için komutaným beni terhis etti.

Oysa ben, bu savaþta ya þehit ya da gazi olmak istiyordum. Sultanýmýn ordusunda olmak düþman ile çarpýþmak benim hayatýmýn en þerefli görevi olacaktý. Þimdi ben bu sevaptan mahrum kaldým.

Alparslan, askere:

– Sen sultaný tanýr mýsýn, deyince asker, “Hayýr”

anlamýnda baþýný sallayarak:

– Benim sultaným, Allah’ýn arslaný Hazreti Ali gibi güçlüdür. Maneviyatý kudretli bir evliyadýr, deyip tekrar aðlamaya baþladý.

Alparslan; yaþlý ve çelimsiz olduðu için komutaný tarafýndan ordudan terhis edilen bu askerin gönlü-nü yapmak için durumunu komutanýna sordu.

Komutaný da:

– Dediði doðrudur efendim. Yaþlý ve güçsüz olduðu için biz onu azat ettik, dedi.

Komutana müdahale eden Alparslan:

– Askerî yönden yaptýðýnýz doðru. Ama buna raðmen kiþi bu kadar üzülüyor ve savaþa katýlmak için çabalýyorsa, bilesiniz ki bunda bir hikmet vardýr. Kim bilir belki de bu yiðit orduya bilin-medik bir güç katar. Sakýn, sakýn ha! Siz siz olun, görünüþe aldanmayýn. Bizans Ýmparatoru’nun bu

yiðit tarafýndan tutsak alýnmayacaðýný kim söyle-yebilir, diyerek komutana ricada bulundu ve gönlü kýrýk askerin orduda kalmasýný saðladý.

Alparslan, savaþma gücü düþük bir orduy-la savaþýn kazanýorduy-lamayacaðýný çok iyi biliyordu.

Bunun için, ölümü göze alarak savaþabilecek yiðit askerleri yanýna aldý.

Sonra, aralarýnda Ýslâm Halifesi’nin elçisi ve Sav Tekin’in bulunduðu bir heyeti barýþ teklifinde bulunmak üzere, imparatora gönderdi.

Alparslan’ýn bu heyeti göndermekteki amacý; iki devlet arasýnda barýþ yapýlmasýný saðlamak ve kan dökülmesini önlemekti. Bizans Ordusu hak kýnda daha kesin ve doðru bilgiler almak istiyordu.

Çünkü, Müslüman olmayanlarla savaþmadan önce barýþ teklifinde bulunmak, Ýslâm devlet huku-kunun ön þartlarýndan biriydi. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, savaþ hazýrlýðý sýrasýnda bile savaþa engel olmak için barýþý mutlaka denerdi.

Bunu çok iyi bilen Sultan Alparslan, her konuda olduðu gibi komutanlýk yönüyle de Peygamber Efendimizi örnek alýyordu.

Alparslan’a göre savaþ en son çareydi. Öncelikle barýþý korumak için gayret gösterilmeliydi. Kala-balýk ordusuyla son derece gururlanan Bizans Ýmparatoru, barýþ isteðindeki bu samimiyetini

anlayamadý. O, Alparslan’ýn korktuðu için elçi-ler gönderdiðini zannetmiþti. Zaferden emin bir þekilde Türkleri küçümsemiþti.

Elçilerin baþýnda bulunan, Alparslan’ýn silâh hocasý Sav Tekin, Romen Diyojen’i sultan adýna selâmlayarak sözüne baþladý:

– Hükümdarýmýn selâm ve barýþ mesajýný getir-dim ekselâns.

Diyojen, alaycý bir tavýrla elçilik heyetine döne-rek:

– Barýþ mesajý, haraçsýz olur mu? Koskoca Bizans Ýmparatoru’na haraç sunmadan mý barýþ istersiniz? Suriye’ye gelen elçilerim bunu sultanýnýza iletmediler mi?

Ýmparator devam edecekti ki Sav Tekin’in kararlý cevabý duyuldu:

– Ýmparator hazretleri! Biz, hiç kimseye haraç vermeyiz. Selçuklular ancak anlaþýp dost olduklarý ve lâyýk gördükleri kiþilere dostluk hatýrasý olarak çeþitli armaðanlar verirler.

Sav Tekin’in bu sözlerine çok sinirlenen Romen Diyojen:

– Gidin sultanýnýza söyleyin. Eðer Anadolu’da Bizans’tan aldýðýnýz yerleri geri verir, bir daha

gelmemek üzere Anadolu’yu terk eder ve haraç verirseniz sizinle barýþ yapabiliriz, demesine karþý Sav Tekin:

– Bu þartlarda aramýzda hiçbir barýþ olamaz, diye cevap verdi.

Ýmparator sesini yükselterek Sav Tekin’e:

– Sen elçi misin, hükümdar mýsýn? Senin görevin bu þartlarý sultanýna iletmek deðil mi, diye çýkýþtý.

Zekâsý kadar sert karakteriyle de tanýnan Sav Tekin ayný sertlikte cevap verdi:

– Ben elçiyim; ama sultanýmýn neyi kabul edip etmeyeceðini iyi bilirim.

Ýmparator Romen Diyojen:

– Anlaþýlan o ki; bu kýþ baþkentiniz Ýsfahan’da olacaðýz. Atlarýmýz da Hemedan’da kýþlayacak. Barýþ þartlarýný da ancak Rey’de (Tahran) konuþabileceðiz, deyince Sav Tekin dayanamadý:

– Atlarýnýzýn Hemedan’da kýþlamasý mümkün.

Fakat sizin nerede kýþlayacaðýnýzý bilemem Ým -parator hazretleri, cevabýný verdi.

Sav Tekin’in son cümlesiyle hava iyice gergin-leþti. Ýmparator sinirlenmiþ ve elçilere dönerek:

– Bizans’tan büyük bir orduyla hareketimin amacý Türkleri tamamen Anadolu’dan atmaktýr.

Anlaþmak umurumda deðil. Sultanýnýzýn nere-de teslim olacaðýný çok merak ediyorum? Onun yerinde olsaydým, bir an önce çadýrlarýmý söker uzaklaþýrdým, dedi.

Barýþýn suya düþtüðünü anlayan Sav Tekin, elçilik heyetiyle birlikte oradan ayrýldý. Bu sýrada çeþitli milletlerden oluþan Bizans Ordusu’nun daðýnýk hâlini yakýndan gözlemlemiþti.

Sultan Alparslan, imparatorun elçilik heye-tine karþý sergilediði kaba hareketlerden, barýþýn mümkün olamayacaðýný anlamýþtý. Hemen savaþ hazýrlýðýna baþladý. Zaten iki tarafýn öncü kuvvet-leri Ahlat önünde çarpýþmýþ ve Bizans Ordusu ilk maðlûbiyetini almýþtý.

Alparslan’ýn yaklaþýk elli bin kiþilik ordusunun en büyük özelliði, önce Yüce Allah’a sonra da komutanlarýna son derece baðlý olmasýydý.

Türk ordusunda Anadolu’ya akýnlarda bulun-muþ ve her biri general düzeyinde olan, araziyi çok iyi tanýyan emir, prens ve beyler vardý.

Sultan Alparslan, komutanlarýndan gerekli bil-giyi aldý, savaþ sýrasýnda her birine önemli görevler verdi. Savaþ Meclisi’ni toplayan Alparslan, zafere ulaþmak için herkesin görüþünü sordu ve söylenen-leri büyük bir dikkatle dinledi.

Dinine yürekten baðlý bir komutan olan Alparslan, çok deðer verdiði Buharalý din âlimi Nasr Muhammed’e savaþ hakkýnda ne düþündüðünü sorup onun da fikrini öðrenmek istedi. O da:

“Sultaným! Sen Yüce Allah’ýn diðer dinlere üstün saydýðý hak din olan Ýslâmý yaymak için mücadele ediyorsun.

Ýslâm dinine hizmette tam bir iman ve ihlâs içindesin. Bütün Müslümanlarýn dualarý seninledir.

Hepsinin kalbi, senin zaferin için çarpýyor.

Cuma günü kutlu gündür. Cuma namazýndan sonra düþmana saldýrmalýsýn. Ben, Yüce Allah’ýn bu zaferi sana nasip edeceðine inanýyorum.” diye-rek dua etti.

Alparslan, küçüklüðünden beri dinine yürek-ten baðlý olarak yetiþmiþti. O, Ýslâm dinini ve kendi milletini çok seviyordu. Alparslan’ýn baþka dinlere mensup olanlara da büyük saygýsý vardý.

Alparslan her sabah yaptýðý gibi o kutlu cuma gününün sabahýnda da namazýný kýldý, Kur’ân-ý Kerîm okudu. Baþý secdede iken dolu dolu gözler-le, Yüce Allah’tan Ýslâm sancaðýný yükseltmesi ve Müslümanlara yardým etmesini diledi.

“Ýþte kefenlik elbisemi giydim, þehit düþersem beni böylece gömünüz.” diyordu yanýndakilere.

Alparslan, Anadolu’yu çok iyi bilen Süleyman Þah’tan, Afþin, Artuk ve Tuð Tigin’den aldýðý bil-gilerle, ordusunu Malazgirt Ovasý’nýn en önemli noktasýna, karargâhýný da bir dere kenarýna kurdu.

Ovayý kontrol eden tepeleri de en seçkin bey ve komutanlarýna emanet etti. Bu kontrol sýrasýnda, Bizanslýlarýn gönderdiði keþif askerleri yakalandý.

Afþin Bey, gece yarýsýna doðru Bizans Ordusu’ndaki Peçenek ve Uz Türklerinin komu-tanlarýyla görüþtü. Afþin Beyin güvenliðini sað-lamakla görevlendirilen Emir Sanduk, Afþin Beyi takip eden ve Türk ordusu hakkýnda bilgi topla-mak için ordugâha sokulan kiþilerden þüphelendi ve hepsini yakaladý. Bunlar, Bizans adýna casusluk yapan ve Afþin Beyi öldürmeye çalýþan Ruslar’dý.

Emir Sanduk’un yakaladýðý Rus casuslarý, savaþ sonuna kadar alýkonuldu, daha sonra affedilerek serbest býrakýldý.

Benzer Belgeler