• Sonuç bulunamadı

Malatya’da Damızlık Tavuk ve Yumurta Üretim Tesisleri

Malatya’daki beyaz et sanayine dayanan tesislerin 2012 yılındaki 40 000 ton üretimle Türkiye üretiminin yaklaşık olarak % 3’ünü oluşturmaktadır. Beyaz et sanayine dayanan tesislerin büyük illerin çevresinde özelliklede batı illerinde yoğunlaştığı düşünülürse Doğu Anadolu Bölgesindeki bir ilin bu denli bir üretim hacmine ulaşması sektörün bölgesel olarak kümelenmesi açısından bir odak oluşturmaktadır.

Fotoğraf 5.2. Malatya’da Damızlık Tavuk ve Yumurta Üretim Tesisleri, 2012 Kaynak: Seher Tavukçuluk

Beyaz et üretim tesislerinde enerji, işçilik, ulaşım, amortisman gibi maliyetler içinde en önemli maliyeti yem maliyeti oluşturmaktadır. Yem maliyetleri içinde ise mısır ve soya fasulyesi belirleyici olmaktadır.

Mısır ile soya fasulyesinin bir dekardan sağladığı geliri dikkate alındığında mısır soyaya nazaran üç kat daha fazla gelir getirmektedir. Son 10 yıllık mısır/soya parite ortalaması 2,1 olmasına rağmen bu parite giderek azalmış ve son iki yılda 1,4’lere kadar düşmüştür. Soya fasulyesine mısıra kıyasla yeterli fiyat verilmediğinden özellikle Çukurova Bölgesinde ekim alanları sürekli mısır lehine, soya fasulyesi aleyhine gelişim göstermiştir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2013: 16).

Soya fasulyesindeki problemi Türkiye’deki tarım sanayi entegrasyonu açısından

önem taşıyan bir çok tarımsal ve hayvansal ürünlerin üretiminde görmek mümkündür.

Yüksek miktardaki canlı hayvan, mısır ve pamuk ithalatı bu ürünlerin başında gelenleri oluşturmaktadır. Önemli miktardaki döviz kaybına, sanayi sektörünün ithalata bağımlı bir yapıya dönüşmesine, tarım alanlarının değerlendirilmemesine, kırsal alanda işsizliğe yol açmasına, sanayi tesislerinde düşük kapasiteye (özellikle yem sanayinde) ve daha bir çok problemin oluşmasına neden olmaktadır. Yıllarca yanlış uygulanan politikaların bir sonucu olarak tarım sektöründeki dünya piyasalarının çok üstünde yüksek bir maliyetle ürünlerin üretilmesi problemlerin çözünü oldukça güçleştirmektedir. Tarım ürünlerine karşı ithalat oranların yükseltilmesi ithalata bağlı olarak ihracat yapan sanayi sektörlerinin dış piyasalarda rekabet gücünü kırmakta, ithalatın serbestleştirilmesi ise tarımsal üretim ve çiftçilere zarar vermesine neden olmakta veya arttırılan teşvik oranları ekilen diğer ürünlerdeki ekim miktarlarının azalmasına neden olduğu için problem üzerinde dikkatlice karar alınması gerektirmektedir.

Beyaz et üretimine dayanan tesislerin hammadde temin alanlarını Elazığ(% 60) ve Malatya(% 40) ilindeki tavuk çiftlikleri oluşturmaktadır. Civciv ve yemin tesis tarafından tedarik edildiği sistem, tavuk çiftliklerinde yetiştirilen tavukların kesimhanelere gelmesi ile süreç devam etmektedir. Kontrollü bir şekilde üretime ve kesime hazır hale gelen hayvanlar tesislerde kesim ve paketleme işlemleri ile ürün aşamasına getiriliyor. Malatya’daki beyaz et üretimine dayanan tesislerin yem ve civciv üretebilmeleri tavuk üretim tesislerinin alt yapısını oluşturması ve entegrasyon açısından önem taşımaktadır. Yüksek yem maliyetleri ve gittikçe artan soya fasulyesi küspesi ithalatına rağmen tesislerin teknolojik donanımları, verimli çalışmaları ve işçilik maliyetleri tesislerin yem faktöründen doğan yüksek maliyetleri azaltmasında önemli

152

bir faktör oluşturmaktadır. 2000 ile 2010 yılları arasında yem hammaddesi olarak kullanılan mısır önemli ölçüde ithalatla karşılanmaktaydı. Alınan tedbirler ile mısır ihtiyacı yurt içi üretim miktarının arttırılması ile çözümlenirken yem hammaddesi olarak kullanılan diğer bir ürün olan soya fasulyesinin ithalatının önüne geçilememektedir. Gümrük oranlarının kademeli olarak % 8’den 13,5 kadar çıkarılması ve destekleme fiyatlarının 275 TL’den 550 TL’ye çıkarılmasına rağmen sorun yine çözülememiş, problem 2012 yılı dahil olmak üzere katlanarak büyümeye devam etmektedir.

Hayvanlar için önemli bir protein kaynağı olan soya fasulyesi sanayide 400’den fazla endüstriyel üretiminde kullanılmaktadır. Tohumlarında % 18-24 yağ, % 35-45 protein, % 30 karbonhidrat ve % 5 oranında da mineral, çok sayıda vitamin ve değerli aminoasitler içeren soyanın en önemli özelliği, diğer bitki ve hayvan yem kaynaklarına göre, birim alandan daha fazla ve ucuz protein sağlanmasıdır. Soya fasulyesindeki protein, hayvansal proteine en yakın protein olup, biyolojik değeri çok yüksektir. Bu nedenle soya yağsız unu özellikle kümes ve küçükbaş hayvanları, süt ve besi sığırları rasyonlarında protein kaynağı olarak kullanılmaktadır (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2013: 2).

Beslenme ve sanayi açısından bu kadar önemli olan soya fasulyesinin Dünyadaki üretimi 250 milyon ton/yıl iken Türkiye’deki üretimi 50 000 ton civarındadır. Türkiye soya fasulyesi ihtiyacı her geçen yıl artmakta ve bu ihtiyaç ithalat yoluyla giderilmeye çalışılmaktadır. 2010 yılı itibarıyla ithal edilen soya fasulyesi miktarı 1756 064 ton ’dur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından her yıl arttırılarak verilen destekler ve % 13,5 yükseltilen gümrük vergilerine rağmen soya fasulyesindeki ithalatın önüne geçilememiştir. 1999 yılında ton başına verilen 34 TL’lik (sertifikasız) destek her yıl kademeli arttırılarak 2009 yılında 230 TL’ye, 2010 yılında 295 TL’ye 2011 yılında ise 400 TL’ye yükseltilmiştir. Sertifikalı tohum kullanarak yapılan üretimlerde ise ton başına 2011 yılında 500 TL destek verilmiştir (www.topraktarim.com; STB,2011a,: 7,10).

İkinci ürün olarak ekilen mısır ürününden birim alandan daha yüksek verim alınması, üreticileri mısır ürünü ekmeye yöneltmektedir. Dane farkından dolayı mısır dekara 700-1000 Kg arasında verim verirken soya 220-320 Kg arasında seyretmektedir. Soya fasulyesi fiyatının mısırın iki katı olsa bile, üretici 1 dekar mısırdan daha fazla gelir elde etmektedir (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2013: 16).

Beyaz et üretimine dayanan tesislerin pazar alanları öncelikli olarak Malatya ve Elazığ ardından Diyarbakır, Bingöl Adıyaman Kahramanmaraş, Batman, Mardin, Şırnak, Muş, Van, Anakara, Kayseri, Sivas, Niğde, Nevşehir, Tokat, Gaziantep, Yozgat illeri ile son zamanlarda Doğu ve Orta Karadeniz illeri oluşturmaktadır. Tesislerin rekabet gücünün yüksek olması, çevre ve diğer pazar alanlarına sokulabilmelerini sağlamıştır. Tesislerin pazar alanlarının ortak özelliği çevre illerden başlayarak 500-600 km mesafedeki illerden oluşmasıdır. Elazığ ilinin nüfus ve mesafe açısından uygun şartlar taşıması ve hammadde temin etme alanı olması Elazığ ilinin diğer illere nazaran daha güçlü bir pazar alanı olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Dış pazarlar olarak Irak ortaya çıkmaktadır. Bu ülkeye yapılan ihracat genelde ileri düzeyde işlenmiş ürün şeklindedir. Beyaz et sanayine dayanan tesislerin iç ve dış pazar alanlarında sürekli bir genişleme ve sektörde kümelenme eğilimleri görülmeye başlanmaktadır.

2010 yılında Malatya’daki beyaz et üretimine dayanan tesislerde 1 aylık işçilik maliyeti 150- 300 bin TL arasında değişmektedir. Tesislerin tam olarak entegre olmaları çalışan kişi sayısının da fazla olmasına neden olmaktadır. Beyaz et sektörüne dayanan tesislerdeki işçilik maliyetlerinin diğer bir özelliği de diğer bir çok gıda sektöründe olduğu gibi dönemlik olmamasıdır.

Beyaz et sektöründe ürünün çabuk bozulması soğuk zinciri ve tesislerin kendi araç filolarının kurulmasını zorunlu kılmaktadır. İster gıda sektörünün diğer alt sektöründe olsun isterse imalat sanayine dayanan diğer sektörlerde olsun tesisler maliyetlerini arttırmalarından dolayı araç sayılarını çoğaltmak eğiliminde olmak istemezler. Diğer sektörlerde taşıma ve nakliye işlemlerini kargo, nakliye firmaları, araç kiralama veya diğer şekillerde çözülürken beyaz et sanayinde ürünün taşınma özelliklerinden dolayı tesisler kendi filolarını kurmuşlardır. Bu durum ise Malatya’daki tesislerde araç sayılarının 50-100 arasında değişmesine neden olmaktadır.

Beyaz et üretimine dayanan tesislerde çalışan toplam personel 500-750 kişi arasındadır. Bu sayıya çiftliklerdeki çalışan sayısının da eklenmesi ile sayı daha da artmaktadır. Kadın çalışanların % 20 düzeylerinde seyrettiği beyaz et sanayisine dayanan tesislerde üretimin paketleme vb aşamalarında kadın çalışanlar, kesim, pazarlama ve diğer aşmalarda ise erkek çalışanlar ağırlıktadır.

Malatya’daki beyaz et sanayine dayanan tesislerin diğer bir özelliği ise tesislerin 2002- 2003 yıllarında kurulmasına rağmen, tesislerin büyüme oranlarının yıllık ortalama % 25 gibi yüksek bir oranda olmalarıdır. Malatya’daki beyaz et sanayine

154

dayanan tesislerin büyümesine etki eden faktörler yerel ve ulusal ölçektedir. Ulusal ölçekte medyada yer alan sektörle ilgili uzman olmayan kişiler tarafından yapılan olumsuz açıklamalar, çeşitli hayvan hastalıkları, kırmızı et fiyatlarının genel seyri, alım gücü gibi unsurlar etkili olmaktadır. Yerel unsurlar ise bölgede var olan firmalar, tesislerin rekabet düzeyleri, verimlilik durumları gibi unsurlar etkili olmaktadır.

Tesislerin kuruluş yerleri ve fiziki yapıları incelendiğinde organizelerde kurulan tesislerde problemeler daha az iken (rendering tesislerinin ayrı mekanda olması veya filtre, baca gibi ünitelerin koku vs yaymayacak şekilde olması gerekir) organize dışında kurulan tesislerin zamanla büyümeleri ve sanayi güzergâhlarında meydana gelen yoğun yerleşmeler nedeniyle alan problemlerinin ortaya çıkması, arsa fiyatlarının yükselmesi tesislerde taşınma eğilimlerinin(tesislerin yerleşmeler tarafından desantrilazasyona itilmesi) oluşmasına neden olmaktadır.

5.1.3. Su Ürünleri Sanayi

Su ürünleri sektörü; deniz ve iç sularda mevcut bitkisel ve hayvansal organizmaları, kaynakların akılcı ve süreklilikle kullanımlarını, kıyı ve kıyı ötesi açık deniz balıkçılığını, yetiştiriciliği, kooperatifçiliği, kirlenme, uzaktan algılama, ürünlerin soğuk ve donmuş muhafazası ve pazarlanmasını, su ürünleri sanayiini, işleme ve entegre tesislerini, gemi inşasını, ağ imalatını, sektörün balıkçı barınağı, liman ve çekek yerleri ile balık halleri gibi alt yapı tesislerini, diğer gerekli vasıta ve teçhizat kullanımı ile üretimini ve tüm sektör faaliyetleri yanında bunların araştırma, geliştirme ve eğitim konularını kapsamaktadır (DPT, 2001b: 2).

Su ürünleri yetiştiriciliği, dünyada hızla büyüyen nüfusun besin ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve teknolojik gelişmelerin doğal ortamlara verdiği zararlar ile daralan doğal kaynakların boşluğunu doldurmak üzere, akvatik ortamlarda hayvanların (balık, kabuklu, yumuşakça ve eklembacaklılar) yarı kontrollü ve kontrollü şartlar altında, başta ucuz ve çok değerli protein kaynağını elde etmek ve aynı farklı amaçlar için yetiştirilmesine denir (www.turkishseafood.org.tr).

Balık, insanlar için mükemmel bir gıda ve yüksek kalitede protein kaynağıdır. Proteinin açısından önemli bir kaynak olan balık eti, kalsiyum, fosfor ve demir gibi minerallerce de zengindir. Balık eti, ortalama % 55-70 protein, % 2-15 yağ, % 10-12 mineral ve % 6-12 su içermektedir (www.turkishseafood.org.tr).

2009 yılı TÜİK’in Hizmet Sanayi ve İstatistiklerine göre su ürünleri sanayine dayanan tesis sayısı 52 adettir(Nace Rev 1020). Su ürünlerinin işlenmesine dayanan bu tesislerdeki üretim miktarı her geçen gün artmaktadır. Malatya ilindeki Sürgü ve Fırat Nehri Havzası önemli bir üretim alanı teşkil etmektedir. Elazığ ve Malatya illerinde hızlı bir gelişmenin gösterdiği su ürünleri sanayi modern tesislerle üretimin tüm aşamaları entegre edilerek yürütülen bir faaliyet şekline dönüşmektedir. Malatya ve Elazığ ilindeki alabalık üretim tesislerinin hem yurt içi hem de ihracat dönük üretim anlayışıyla hareket etmeleri sektörün büyüme hızını arttırmaktadır.

Fırat Nehri Havzasındaki alabalık üretim tesisleri verilen teşviklerin etkisi ile beyaz et sanayine dayanan tesislerdeki kümesler gibi ilerleyen yıllarda Fırat Nehri Havzasının geneline yayılması beklenmektedir. Mevcut olan potansiyelin değerlendirilmek istenmesi, su ürünleri sanayinde üretimin entegre yapıya dönüştüğü firma sayısının çoğalması, sektörün oturmaya başlaması ve bilgi birikiminin tabana yayılması sektörün 8 yılda yaklaşık 3 kat büyümesini sağlamıştır.

Tavukçuluk ve balık üretim tesislerinde ki en önemli sorun yem maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Yem maliyetlerinde makul bir düşüşün sağlanabilmesi iç ve dış pazarlarda su ürünleri sanayinin de beyaz et sanayinde olduğu gibi hızlı bir gelişme göstermesini sağlayacaktır. Özellikle son yıllarda su ürünlerine ve kişi başına balık tüketiminin artması bu gelişmeleri hızlandırmaktadır.

Türkiye’de 2002 yılında deniz ve iç sularda avlanan toplam balık miktarı 560 000 ton(%90) civarında iken yetiştirilen balık miktarı ise(kültür) 60 000 ton civarındadır(%10). 2010 ise yılında deniz ve iç sularda avlanan balık miktarı 465000 ton(%74) ile yetiştirilen balık miktarı 170 000 ton(% 26) civarındadır. 2012 TÜİK verilerine göre yetiştirilen balık miktarı, son yıllardaki ihracatında etkisi ile yaklaşık 215 000 tona çıkmıştır (http://tuikapp.tuik.gov.tr/balikcilikdagitimapp/balikcilik.zul). 2002’den 2012 yılına kadar yetiştirilen balık miktarında yaklaşık 3,5 katlık bir artış gerçekleşmiştir. Balık yetiştiriciliğinin bu denli hızlı gelişmesinde verilen teşvikler ve mevcut olan su kaynaklarının değerlendirilmesi amacı öne çıkmaktadır. Su kaynaklarının önemli bir kısmının Fırat Nehri Havzası içindeki Malatya ve Elazığ illerinde bulunması bu illerdeki balık üretim çiftliklerinin sayılarının hızla artmasına neden olmuştur

Malatya’da 2004 yılında toplam su ürünleri yetiştiriciliğine dayanan 4 adet balık üretim tesisi mevcutken, 2011 yılında çiftlik sayısı 77’ye çıkmıştır (Malatya İl Tarım

156

Müdürlüğü, 2012). Türkiye ve Malatya genelinde tesislerin bu denli artmasında mevcut kaynakların değerlendirilmesinin yanında balık etinin protein ve sağlık açısından öneminin anlaşılması ve kişi başına tüketimin yaklaşık 6,5 kg’ a ulaşması önemli bir etkendir(http://tuikapp.tuik.gov.tr/balikcilikdagitimapp/balikcilik.zul).

Fotoğraf 5.3. Malatya’da Su Ürünleri İşleme Tesisleri, 2013