• Sonuç bulunamadı

1. ROMANLARI

1.1. Mahur Beste

“Ölüm son fenomenidir, aynı zamanda da fenomenin sonudur.”28

Mahur Beste, Ülkü Mecmuası’nın 16 Ocak (Đkincikânun) 1944 tarihli 56.

sayısından itibaren tefrika edilmeye başlanmıştır. 27 Ocak 1944’te Mehmet Kaplan’a gönderdiği bir mektubunda Tanpınar, “Mahur Beste adlı bir yolculuğa çıktık.”29 diye yazmıştır. Mahur Beste, Tanpınar’ın roman halkasının ilk eseridir. Đnci Enginün’ün de tespitiyle, “Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler ve Huzur bir nehir romanının parçaları olarak ortaya çıkar.”30 Bu sebepten olsa gerek Tanpınar, Mahur Beste için “yolculuk” ifadesini kullanmıştır. Tanpınar, Osmanlı modernleşmesinin trajik boyutlarını, yarattığı kahramanlar üzerinden anlatmak istemiştir; fakat romanı tamamlayamamıştır. Romanın yarım kalmışlığı iki temel nedene bağlıdır: “Bitirilemezdi bu roman, çünkü anlatının bel kemiği olabilecek, çevresinde bütünlük kurulabilecek bir durum, bir olay yok ortada; Tanpınar’a göre romanın temel öğesi olan tek birey hiç yok. Önce Behçet Bey’in öyküsü, sonra en yakınından en uzağına türlü hısım akrabanınki:

birçok durum, nice kahraman.”31 Eser, 1975 yılında, Ülkü mecmuasında tefrika edildiği şekliyle, kitaplaştırılmıştır.

28 Emmanuel Levinas, Ölüm ve Zaman, (çev. Nami Başer), Ayrıntı Yayınları, Đstanbul 2006, s.

62.

29 Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mektupları, (haz. Zeynep Kerman), Ankara 1974, s. 261.

30 Abdullah Uçman, Handan Đnci, Bir Gül Bu Karanlıklarda, Kitabevi Yayınları, Đstanbul 2002, s. 357.

31 Oğuz Demiralp, Kutup Noktası Ahmet Hamdi Tanpınar Üzerine Eleştirel Deneme, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul, 2001, s. 110.

Mahur Beste, 19. yüzyıl Đstanbul hayatındaki insan manzaralarının rüya, mazi, kültür ekseninde yorumlandığı; medenî değişim sürecinin ele alındığı toplumsal hafızanın bir bütünüdür. Roman, iki farklı merkeze toplanmıştır.

Bunlardan ilki, bürokrat Behçet Beyefendi’nin hikâyesi; diğeri ise Behçet Beyefendinin çevresini oluşturan kalabalık insan hikâyeleridir. Romanın başkarakteri her ne kadar Behçet Beyefendi olsa da, romanda anlatılan Atiye Hanım, Đsmail Molla, Atâ Molla ve Sabri Hoca gibi kişiler de hikâyeleriyle ön plana çıkmaktadır. Tanpınar, Mahur Beste’de roman kişilerinin serüvenlerini derinlemesine anlatarak romanı merkez hikâyeden uzaklaştırmıştır.

Romanda Behçet Beyin psikolojik baskılar içinde kendi benliğini arayışını ve Osmanlının Batılılaşma devrinde yaşadığı kültürel değişimin izlerini taşıyan üst sınıfa mensup ailelerin kimlik parçalanmalarını görmek mümkündür. Đsmail Molla, Atâ Molla ve Sabri Hoca Tanzimat sonrası Osmanlısında farklı düşünce tarzlarının birer temsilcisi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bu farklı düşüncelere sahip insanlar, romanda kendi aralarında tartışarak toplumsal sorunlara farklı çözüm önerileri getirmeye çalışmışlardır.

Medeniyet değişimi ve bunun etkileri o dönemin toplumsal sorunu olarak ele alınmıştır. Romanda Đsmail Molla, Tanpınar tarafından siyasi otoriteden bağımsız kendi ahlâkını geliştiren, “yerli” duyuşa önem veren, okumuş bir aydın tipi olarak şekillendirilmiştir. Hem dünürü hem de arkadaşı olan Atâ Molla ise, ilim zümresindeki yozlaşmanın, geçmişe özlemin, medrese etrafında şekillenen ahlâkın temsilcisi olarak vardır. Sabri Hoca, zengin bir aileye mensup, Osmanlı reformcularından etkilenerek kendi görüşlerini şekillendiren, Yeni Osmanlılar Hareketinin siyasi programına inanan bir aydın tipidir. Sabri Hoca, Meşrutiyetçi aydınlar grubunun bir üyesidir. Ekrem Işın bu durumu,

“Mahur Beste’de Osmanlı ilmiye sınıfının çöküşünü, bu toplum tabakası içinden seçtiği üç farklı figür etrafına anlatmıştır. Anlatı boyunca hayaller ve teklifler birbirini izler. Ama sonuç, hiçbir hedefe varamayan toplum tasarımının, ortada bıraktığı parçalanmış kimlikleri tarihin derinliklerine çekerek hayat sahnesinden silmesidir.”32 cümleleriyle açıklar.

32 Uçman - Đnci, a.g.e., s. 604.

Romanın ilk bölümünde Behçet Bey, kayınpederi Atâ Molla’nın Mısır’dan aldığı siyah abanozdan yatağının içinde yalnız başına yatmaktadır.

Karısı Atiye Hanım “kadın inadının” yüzünden “küçük ve manasız” bir hastalık sebebiyle vefat etmiştir. Behçet Bey, yalnız yatmaktan sıkıntı duymaz; ama geceleri gördüğü rüyalar sebebiyle rahatsızdır. Rüyasında babası rahmetli Đsmail Molla ile uğraşmaktadır. Hamdullah yazması Kuran-ı Kerim’i Đsmail Molla oğluna göstermekte; fakat bir türlü ona vermemektedir. Behçet Bey uyanarak bu rüyanın etkisinden kurtulup, kendisinin ölümün eşiğinden döndüğüne inanmaktadır.

Behçet Bey ve babası Đsmail Molla anlaşamamaktadırlar. Đsmail Molla çok ölçülü, cömert ve zeki bir insandır. Babası, Behçet Bey’i cılız omuzları, kısa boyu ve zayıflığı nedeniyle beğenmemektedir. Tanpınar’a göre Behçet Bey, “doğuştan zavallı” bir insandır. Annesi ve dadısıyla büyümüştür. Bunun sonucu olarak sönük ve çaresiz tavırlarıyla Đsmail Molla’nın tam aksi bir ruh haline bürünür. Bu, baba ile oğlun birbirinden uzaklaşmasının bir nedenidir.

Behçet Bey, babasından bulamadığı ilgiyi çevresindeki eşyalara yöneltmiştir.

Özellikle kitaplara olan ilgisi romanda ön plana çıkar. Onun bir diğer ilgi alanı ise saatler olmuştur. Bunların yanı sıra ciltleme işi ve saat tamiri için kullandığı aletler de hayatında önemli bir yer tutar.

Padişahın kararıyla Đstanbul’dan Mekke’ye kadı olarak tayin edilen Đsmail Molla, beş yıl Hicaz’da kalır. Mülkiye öğrencisi Behçet Bey, bu dönemde babasına sürekli mektup yazar. Sonunda Đsmail Molla oğlunun durumuna kanaat getirir ve onun kendisi gibi olamayacağını anlar. Đsmail Molla’nın karısı Şefika Hanım, Hicaz’da vefat eder. Đsmail Molla da Đstanbul’a çağrılır. Đstanbul’a gelince oğlunun padişahın emriyle, Atâ Molla’nın kızı Atiye Hanım’la evleneceğini öğrenir. Bu durum, Đsmail Molla’nın pek hoşuna gitmez;

çünkü oğlunun zavallı ve çaresiz biri olduğunu bildiğinden bu evliliği kaldıramayacağına inanır. Üstelik dünürü Atâ Molla ile de düşünce bakımından pek anlaşamaz. Atâ Molla da bu evliliğe sıcak bakmaz; ama padişah emri olduğundan karşı da duramaz. Behçet Bey ve Atiye Hanım evlenirler. Gerdek gecesi Behçet Bey için zulüm saatlerinin yaşandığı bir an olur. Atiye Hanım’ın

attığı kahkaha ile bir anda yıkılır. Her ne kadar kendisiyle alay edilmesine alışık olsa da; onu asıl yıkan Atiye Hanımın kendisiyle evlenmesindeki talihsizliğidir. Evliliklerinden bir çocukları olur. Behçet Bey, karısına beslediği kıskançlık ve hayranlık duygusuyla, ondan tamamen uzaklaşır ve kendisini kitaplara, saatlere, minyatürlere, eski yazmalara verir.

Đsmail Molla, gelininin içine düştüğü durumu fark ederek onu koruması altına alır. Onu eğlendirmek, mutlu etmek için elinden geleni yapar. O dönem Đstanbul’unun moda ve eğlencelerine geliniyle katılır. Kızı gibi sevdiği gelininden hiçbir şey esirgemez. Bu durum biraz da oğlu Behçet Bey’in vasıfsız kalışıyla ilgilidir. Atiye Hanım, durumundan her ne kadar memnun olmasa da kocasını bırakmaz; ama ömrü yetmediğinden genç yaşta ölür. Bundan sonra Behçet Bey kendi zevkleriyle baş başa kalır.

Atâ Molla, Đsmail Molla ve bu kişilere sonradan katılacak olan Sabri Hoca, romanın konusunu farklı bir merkeze kaydıracaklardır. Bu noktadan itibaren özellikle Behçet Bey geri planda bırakılır. Romanda öne çıkan unsur, fikirler ve bunların tezatları ile olan mücadeledir. Romana dâhil olan her karakterle birlikte konu tamamen dağılır. Atiye Hanımın eniştesi Halid Bey, Halid Beyin kardeşi Refik Bey, Halid Bey ve karısının gittiği yerdeki Saniye Hanım, onun küçük kardeşi Adile Hanım, Ali Ağa, Halid Beyin annesi Sıdıka Hanım, babası Sırmakeş Nuri Bey, Nuri Beyin Nergis Ayşe’nin evindeki yangından kurtuluşu gibi birçok olay halkasının içinde roman sona erer. Her ne kadar romanda “son” yazısı olsa da tefrika halinde yayınlanan Mahur Beste’de yarım kalan olayların izini Sahnenin Dışındakiler’de görmek mümkündür.