• Sonuç bulunamadı

İş hukukumuzda işçinin sadakat borcuna karşılık işverenin işçiyi gözetme yükümlülüğü bulunmaktadır. İşte bu yükümlülüğü ihlali ile işçinin maddi zarar görmesi halinde bu maddi zararın giderilmesi için işçi tarafından maddi tazminat talep edilebilir212

. Maddi tazminatın kapsamı, iş kazası tarihi ile yaşam süresinin bitim tarihine kadar olan zaman için, kaza sebebiyle malvarlığında meydana gelen her türlü gelir azalması işçiye ödenmesi gereken kalemleri oluşturur.

Yargıtay’a göre, maddi tazminatın miktarı “tarafların kusur oranı, sorumluluk

koşulları, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik oranı, Kurumca bağlanan gelirin peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesine”

bağlıdır213. Maddi tazminat talepli davalarda genelde her ne kadar kusur oranının tespiti noktasında hukuki takdir hakime ait de olsa hem kusur için hem de hesaplama için ayrı ayrı iki rapor aldırılmaktadır. Kusur için aldırılan rapor bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilmektedir. Hal böyle olunca, uğranılan zararın miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi gerektiren durumlarda alacaklıdan dava açmadan önce ederini dahi borçludan alamayacağı bir para ödeyerek uzman görüşü alması davacının hak arama Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur.

Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K'nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.”

211 Yılmaz, s. 1624; Budak/Karaaslan, s. 136; Karaaslan, s. 52; Yavaş, İş Hukukunda Güncel Sorunlar,

s. 65-66; Budak, s. 84-85.

212 Demir, s. 229.

213 Yargıtay 21. HD. E: 2013/3004 K: 2013/4066 KT: 06.03.2013: “Maddi tazminatın miktarı; tarafların kusur oranı, sorumluluk koşulları, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik oranı, Kurumca bağlanan gelirin peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesine bağlıdır. Öte yandan maddi tazminat davasında kusur oranlarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği gibi tazminatın hesaplanması için ayrı bir bilirkişi incelemesi de yaptırılması gerekir. O halde iş kazası sonucu zarar gören davacının, davanın açıldığı tarihte tazminat alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği anlaşılmakla davacının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği gibi maddi zararının belirlenmesi için HMK'nın 107.maddesine göre tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” (sinerjimevzuat.com.tr)

özgürlüğünü engellemekte onu maddi bir yük altına sokmaktadır. Kaldı ki, alacağını belirlemesi konusunda burada objektif, geçici ve hukuki bir imkansızlık içerisindedir ve belirleyememesi kendi ihmalinden kaynaklanmamaktadır.

Doktrinde belirsiz alacak davasının çoğu zaman hesaplanması zor bir alacak türü olduğundan bahisle belirsiz alacak davasına konu edilebileceği noktasında neredeyse görüş birliği olduğunu söylemek mümkündür. Yargıtay’ın da görüşü bu yöndedir214

.

İş kazasından kaynaklı maddi tazminat taleplerinin hesaplanmasında, yargılamada dikkat edilen bir diğer husus, hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre tazminatın hesaplanmasıdır, bu durum yargılama sırasında değişkenlik gösteren bazı parametrelerin nasıl değişeceğini davacının bilmemesi dolayısıyla objektif imkansızlık yaratmaktadır215. Örneğin yargılama sırasında asgari ücretin değişmesi, yeniden bir bilirkişi raporu aldırılmasını gerektirebilir ve tüm hesaplamanın değişmesine sebebiyet verebilir. Bu davacı bakımından öngörülebilir değildir. Bu nedenle maddi tazminat belirsiz alacak davasına konu edilebilen alacak türlerindendir.

II. Belirsiz Alacak Davası Hususunda Değişiklik Gösteren İçtihat

Belirsiz alacak davasının geniş bir şekilde uygulama alanı bulduğu İş Hukukunda, işçilik alacaklarına ilişkin davalarda verilen hükümlerin temyiz edilmesi sonucunda dosyalar tevzi edilerek Yargıtay’ın özel dairelerinin önüne gelmekte ve bu daireler tarafından denetlenmektedir. Dairelerin işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilmesi ile ilgili görüş ayrılıkları mevcuttur. Bu görüş ayrılıkları neticesinde konu

214 Simil, s. 364; Pekcanıtez, s. 83; Yargıtay 21. HD. E: 2013/3004 K: 2013/4066 KT: 06.03.2013. 215

Yargıtay 21. HD. E: 2016/13312 K: 2017/6550 KT: 19.09.2017: “Yapılacak iş, maddi tazminat

isteminde bulunan davacı anneye iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmama nedeninin Kurumdan sorularak, gelen yanıta göre gerekirse davacı anneye Kurum'a kendisine gelir bağlanması için başvurmak üzere süre vermek, başvurunun reddi halinde ... Başkanlığını hasım göstererek iş kazası sigorta kolundan kendisine ölüm geliri bağlanması gerektiğinin tespiti davası açması için önel vermek, dava açılması halinde 6100 sayılı HMK'nun 165/2. maddesi gereğince bu dava için bekletici mesele yapmak, kesinleşen mahkeme kararı ile dava reddedilmiş ise davacı annenin maddi tazminat isteminin reddine karar vermek, başvuru üzerine Kurumca davacı anneye gelir bağlanmış veya açılan tespit davası kabul edilmiş ve kesinleşmiş ise hüküm tarihine en yakın tarihteki veriler gözetilerek davacı annenin maddi zararını hesaplattırarak Kurumca davacı anneye bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerlerinin rücu edilebilecek kısımını maddi tazminat miktarından tenzil ederek, usuli kazanılmış hakları gözetip çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.” (sinerjimevzuat.com.tr)

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun önüne gelmişse de Kurul içtihadın birleştirilmesine gerek olmadığına karar vermiştir.

Yargıtay Özel Hukuk Daireleri arasındaki görüş farklılığını derinleştiren hususlar özellikle, belirsiz alacak davasına konu edilen alacağın belirsiz olmaması halinde davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekip gerekmediği, ücret ve ekleri ile hizmet süresinin ihtilaflı olması yahut bunların ispatındaki güçlüklerin alacağı belirsiz hale getirip getirmediğidir. Yine dava dilekçesinde asgari bir miktarın belirtilmesi zorunluluğu karşısında bu asgari miktarın ne şekilde belirleneceğine ilişkin farklı kararlar mevcuttur. Çalışmamızın bu bölümünde, İş Hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili problemlere büyük oranda Yargıtay tarafından çözüm bulunmaya çalışması ve yön verilmiş olması sebebiyle, bugüne kadar verilen tüm kararlar içerisindeki ilkelere tek tek yer verme ihtiyacı hissedilmiştir. Böylelikle içtihadın ne şekilde şekillendiği tarafımızca daha açık ortaya koyulabilecektir.