• Sonuç bulunamadı

el-esed İbnü Cālūya dir ki arslanuŋ biş yüz adı vardur. Ebü’l-ḳasemiyyü’l-ġavḭ yüz otuz daḫı ziyāde ḳıldı. Meşhūr adları üsāmedür, beyhser, tārac, hizabr, ḥacdab, ḥāriṧ, ḥaydar, dūles, zefr, sebuʿ, ṣaʿb, żırġām, żalḭġam, ṭayṣār, ġażanfer, ʿayse, ferāfıża, ḳasvere, kehbes, leyṧ, dilhān, nihāb, hirmās, vürd, el-ḳāb, ebü’l-ebṭāl, ebū ḥafṣ, ebū seyl, ebü’z-zaʿferānḭ, ebü’l-aḫnās, ebü’l-ʿabbās. İbtidā arslanıla itdük. Zirā ki cānavarlaruŋ eşrefidür. Cānavarlarda pādişāh menzilindedür ḳuvvet ü şecāʿat şehāmet sebebiyle. Envāʿı çoḳdur ḥakḭm Arasṭō dir ki: Bir dürlü arslan gördüm. Yüzi ve teni ādem yüzine tenine beŋzer.Reng[i] ġāyet ḳızıl ḳuyruġı ʿaḳreb ḳuyruġına beŋzer.Adına vürd eydürler. (…) (Kırbaç, 1999: 75)

2b/9’da başlayan madde 4a/2’de son bulur.

· “hüdhüd” maddesine TAH’ta oldukça geniş yer verilirken HH’da hüdhüd kuşunun özellikleri verildikten sonra birkaç kıssa, şiir ve hayvanın nerelerde nasıl kullanılacağı ile ilgili bilgilerle madde başı tamamlanmıştır. TAH’ta “hüdhüd” bahsinde geçen birçok tılsım ve büyüsel uygulama HH’da bulunmaz: TAH:

...hüdhüd beynisini çıḳarub ve una ḳatub ve andan ḳurṣa yoġurub ve gölgede ḳurudub ve diledügi ādeme yėdürüb iṭʿametüke yā felān bin felān hüdhüden veceʿaltike tesmeuʿḳavli ve teʿaṭṭḭʿunḭ ve teşhedulḭ kemā teşhedu e’l-hüdhüd lisüleymān dėse maṭʿūm ḥubb-ı şedḭd ile maṭʿūma ʿāşıḳ ve muḥibb ola(129a/1)

...şeyḫ şehābe’d-dḭn e’t-temmḭmḭ raḥmetu’l-lāh eydür ḳaçan bir kimesne bu āyāt-ı kerḭmeyi hüdhüd ḳanıyıla ṣaġ keffine yazub uyur ʿavratuŋ gögsi üzre vażʿ eylese işledüginden ḫaber vėre (130b/13)

19 HH:

el-ḫavāṣṣ ḳanadı yileginden tütüzseler yılan, ʿaḳreb bigi cānavarlar ḳaça. Unutġan kişi ibük gözin götürse unutduġı öŋine gele. Kimüŋ ki ḫaṣmı olsa ġālib ola. ḳanda varsa ḥāceti revā ola. Etin bişirüp yise ḳuluncı defʿ ide.Kanın göze ṭamzursalar gözdeki aġı gidere.Yilegin gögercinlikde tütüzse hiç cānavarlar gögercini incidmeye. Hüdhüdi boġazlayup hiç nesnesen gidermedin eve aṣa ḳosa, ol ev ehline siḥr kār ḳılmaya. Eger aşaġa götürse ḫalāyıḳ seve.İbigini delüye tütüzseler ayıla. Etin baġluya tütüzseler hem cāẕūlanmışa tütüzseler ayıla. (Kırbaç, 1999: 321)

· TAH’ta hemen hemen her bâbda HH’da bulunmayan büyüsel ve batıl uygulamalara rastlanır:

“e’l-ḥayye” bahsinde; TAH:

işbu ḥurūfı dört pāre kāġıda yazub her bir varaḳı ḳarn-ı beytden bir ḳarnda vażʿ ėdesin yılanlar ol evden gidüb aŋa yılan girmeye bi-iẕni’l-lāh tebāreke ve teʿālā

Tablo 2: Tılsım Örneği

HH: Yılanla ilgili bazı deyişlere yer verilip bazı faydaları hakkında bilgiler verildikten sonra “e’l-ḥayye” madde başı sonlanır (Kırbaç, 1999: 144).

el-ḫavāṣṣ diriyken yılanuŋ dişin çıḳarsa, ribʿ ısıtması olana baġlasa, ısıtma ḳoya. Ya etḫavāsı saḳlar. Şōrvāsı gözüŋ nūrın arturur.ḳaçan yılan ḳavın geyesi içine ḳosalar, güye yimege. ه ٨٦۲۸ ح ر ا ﻻ ٥٨١١١٨٨ ﻻ و و ا د و ٩٨٨ ط ه و ط ح ا ل ر ا ح ا ر م و ا د

20

fāyide rivāyet ḳılınur ki (…) peyġambere geldi iki gözi aġrıdı. Görmezdi.Peyġamber ʿaleyhi’s-selām ṣordı. Didi ki: “Deveye tḭmār iderdüm. Yılan yumurdasın gördüm. Hemān gözüm görmez oldı.Peyġamber ʿaleyhi’s-selām gözlerine üfürdi. Gözi görür oldı. Heştād yaşındayıdı.İpligi igneye geçürürdi.Henüz gözi aġıdı, veli görürdi Peyġamber berekātında. (Kırbaç, 1999: 144)

21

BÖLÜM 1: İNCELEME

Aristo’nun rhéme olarak saptadığı “eylem” (fiil, verb, verbe) bir oluş, kılış hareket ve durumu bildiren sözcük türüdür. Dilbilgisinde kişi, sayı, kip ve görünüş kavramları eylemlerle ilgilidir. “Eylemler, cümle ve söz içinde diğer kelimelerle çok yönlü ilişki kurdukları ve bu ilişkiler dolayısıyla farklı kalıplara girdikleri için, dilde yalın olarak değil çekimli olarak bulunurlar (Korkmaz, 2007a: 567).” Çekimli fiil, bitmiş fiil (Lat.

Verbum finitum; Alm. finite Verbalform) olarak adlandırılır. Bitmiş fiil, bir yargı taşır ve

bundan dolayı cümle içinde anlam değeri kazanır.

Türk dili araştırmacıları arasında fiil çekiminde görevli bu eklerin adlandırılması, işlevleri ve eklerle ilgili kullanılan terimler hakkında farklı görüşler vardır.

Tartışmalı konuların başında “kip” kavramı gelir. Bazı araştırmacılar, (A. Cevat Emre,Vecihe Hatiboğlu, Tahir Nejat Gencan, Kaya Bilgegil, Haydar Ediskun) kipin zamanla iç içe olduğunu, zaman ve kip kavramlarının birbirinden ayrı tutulamayacağını savunurken, bazıları da (Muharrem Ergin, A. Kononov, Berke Vardar) fiilin gösterdiği hareketin nasıl yapıldığını veya olduğunu bildiren bir şekil, tarz olduğu görüşündedirler (Korkmaz, 2007a: 567).

Banguoğlu (1986: 441) ve Deny (1941: 598) de kip kavramını zaman ve şahıs kavramlarına bağlayan araştırmacılardandır.

Dilaçar (1971: 106) ise kip kavramını tamamen zaman kavramının dışında tutmuştur. Dilaçar’a (1971: 106) göre kipin zamanla hiçbir ilgisi yoktur. Kip, fiilin gösterdiği sürecin (vetire, process) hangi psikolojik koşullar altında meydana geldiğini ya da gelmek istediğini bildiren ve ruh durumunu, kişisel duyguları, niyeti, isteği belirten bir gramatikal ulamdır (Dilaçar, 1971: 106).

Aksan (2003: 101) kipin, eylemin bildirdiği devinimin, oluşun, kılışın konuşan tarafından ne şekilde ve hangi yolla yansıtıldığını gösterdiğini yani bir nevi ruh durumunu bildirdiğini söyler.

22

Bozkurt (1995: 49), zaman üstü bir kavram olarak tanımladığı kipte, zaman olmadığı,

her zamanın bir kipi olduğu; ancak her kipte bir zaman olmadığı

görüşündedir.“Bildirme kipleri, zaman kavramını taşırlar, ancak dilek kiplerinde kesin bir zaman kavramı bulunmaz (Bozkurt, 1995: 49).”

Fiil çekimiyle ilgili bahsedilmesi gereken bir diğer tartışmalı konu da birleşik yapılı çekimlerdir.

Korkmaz (Korkmaz 2007b: 48), konuyla ilgili olarak “birleşik zamanlı kip” tanımını şöyle yapar: “Bildirme ve tasarlama kiplerinin 3. şahıs teklik çekimi üzerine i- ek fiilinin hikâye, rivâyet, şart kiplerinin eklenmesi ile oluşan kiplerdir.” der.

Günümüz Türkiye Türkçesi gramer kitaplarında “idi, imiş, ise” ek-fiilleri ile hikâye, rivâyet ve şart adlandırmalarıyla “birleşik zaman” çekimi olarak bahsedilen bu birleşik yapılara, incelememizde –DI, -mIş ve –sA şekillerinin altında metindeki işlevleriyle yer verdik. “Birleşik zaman” veya “birleşik çekim” olarak adlandırılan bu yapılar hakkında araştırmacılar farklı görüşlere sahiptir.

Bazı araştırmacılar, (Ediskun, 1988: 195; Gencan, 1979: 352; Korkmaz, 2007b: 48) “birleşik zaman” terimini kullanırken bazıları (Ergin, 1993: 302; Gülensoy, 1995: 186) “birleşik çekim” terimini kullanmayı tercih etmişlerdir.

Adalı (1979: 48), bu yapılar için “ikincil zaman ardılları” terimini, Bilgegil (1963: 271), “birleşik kip” terimini kullanmıştır.

“Çeşitli tarihi ve yaşayan lehçe gramerlerimizde zaman ve kip çekimindeki birleşik yapıların “normal” çekimin üzerine i- [<er-] fiilinin çekimlenmiş halinin getirilmesiyle elde edildiği görüşü kabul edilir (Gülsevin, 1997: 216).” açıklamasında bulunan Gülsevin “birleşik zaman” terimine karşı çıkar. Gülsevin’e göre “birleşik zaman” doğru bir ifade değildir; çünkü fiil, aslında tek zamanda gerçekleşmektedir. “geliyordu” yapısında bir zaman bir de tarz/kip anlamı bulunur. Zamanı veren fiil köküne ilk eklenen şimdiki zaman eki –yor’dur. –(I)dI şekli ise zaman bildirmez, kip anlamı taşır. Gelme eylemi geçmiş bir zaman dilimi içerisinde, şimdiki zamanda gerçekleşmiştir. “geliyordu” örneğinde, geçmişe ait şimdiki zamanda yapılmış bir eylem hikâye edilmektedir. Bir eylem, hem şimdi hem de geçmişte aynı anda gerçekleşemez.

23

Dolayısıyla Gülsevin bu yapılarda fiil köküne gelen ilk ekin zaman, ikinci ekin ise kip/tarz bildirdiğini savunur. Gülsevin (1997: 222) –(A)r idi, -(A)r imiş (içer idi, içer imiş) yapılarına geniş zamanın hikâyesi yerine “terk edilmiş alışkanlık kipi” -(AcAk) idi (içecek idi) yapısına ise gelecek zamanın hikâyesi yerine gerçekleşmemiş niyet kipi” önermelerinde bulunur.

Çalışmamızın bu bölümünde metinde geçen fiil çekim eklerinden “kip ekleri” (bildirme/haber [Geniş, Gelecek, Şimdiki, Görülen/Bilinen Geçmiş, Duyulan/Farkına Varılan/Öğrenilen Geçmiş Zaman) -tasarlama/dilek (Dilek/Şart, İstek, Gereklilik, Emir) olarak da adlandırılan şekil ve zaman eklerini, metindeki işlevlerine göre inceledik. İnceleme kısmında Prof. Dr. Gürer Gülsevin'in “Eski Anadolu Türkçesinde Ekler” kitabında ve diğer çalışmalarında4 kullandığı metottan hareketle “eklerin işlevleri ve kullanılışları” üzerinde duruldu. Özellikle -sA ve -(y)A bahsinde, bu eklerin şekil ve zaman işlevlerinin yanında, metine kullanılan zarf-fiil işlevlerine de değinildi.

Metinde –DI, -mIş, -(V)r, -(y)AcAk, -sA, -(y)A, eksiz (׎) olarak belirlediğimiz şekiller, “şekil ve zaman ekleri” başlığı altında sıralandı. Her bir ekin altına, ekler hakkındaki genel kabuller doğrultusunda bilgi verildi. Tartışmalı konulara ve farklı görüşlere değinildikten sonra eklerin önce şekil ve zaman işlevleri, sonra varsa cümle içindeki zarf işlevleri ve hikâye, rivâyet, şart birleşik yapılı şekilleri sıralandı.

Yazılı metinlerde vurgu, tonlama gibi belirleyici unsurlardan yararlanılamadığı için, eklerin işlevlerini tespit etmede, metin içerisindeki kullanılışlarını esas aldık. Söz konusu eklerin, metin içinde bulundukları cümleye göre bazen yalnız şekil-zaman bazen hem şekil hem zaman, bazen de zarf işlevi taşıdığını örneklerle açıklamaya çalıştık. Eklerin işlevlerini izah ederken herhangi bir anlam karmaşası yaşanmaması için bazı örneklerde ekin kullanıldığı cümleyle beraber bir önceki cümle de verildi.

İnceleme bölümünde yer verilen “birleşik yapılar” bahsinde “hikâye, rivâyet, şart” terimleri kullanılmasına rağmen metin içerisinde kullanılan birleşik yapının varsa farklı anlam alanlarından da bahsedildi.

24

İnceleme bölümünde kullanılan tasnif, terim ve tanımlarda, çoğunlukla Türkolojideki genel kabuller esas alındı.

25

Benzer Belgeler