• Sonuç bulunamadı

25 1.1. Şekil ve Zaman Ekleri

1. kişi -dUm idi/ -dI idüm -dUk idi

2. kişi -dUƞ idi -dUŋUz idi

3. kişi -dI idi -dIlAr idi

Teklik Çokluk

1. kişi -mIş idüm -mIş idük

2. kişi -mIş idüŋ -mIş idüŋüz

32

· ebū saʿḭd eydür bir ḥādiṧe nüzūlından ḫalḭfeden ḫavf ėtmiş idüm ve benüm içün istemek ṣarp olmış idi ve ben iḫtifā ėdüb gizlendüm idi (21b/2)

· sell-i tḭġ ḳadar ve şemşḭr ḥükm ėtmege ḳarḭb ve yaḳın olmış idi (15a/4)

· işbu recül zirāʿat içün bizden bir yėr icāreye almış idi (19b/5)

· ḥattā aŋa ėrişüb yıḳdı ve ḫadm ve ḥışmından dūr ve baʿḭd olmış idi (57a/17)

· ebū fāṭıma eyitdi ben resūlu’l-lāh ṣallā’l-lāhu ʿaleyhi vessellem ḳatında oturmış idük (56b/8)

Geniş Zamanın Hikâyesi:

Tablo 6: Geniş Zaman Hikâye Çekimi

Banguoğlu (1986: 460), “geniş zamanın anlatması” olarak adlandırdığı bu birleşik yapıyı “geçmişte bir geniş zaman, bir sınırsız şimdiki zaman anlatır.”cümlesiyle açıklar. Günümüz Türkiye Türkçesi gramerlerinde “-Ar idi” yapısı genel kabullere göre “geniş zamanın hikâyesi” olarak adlandırılmıştır; ancak bu yapı günümüz Türkiye Türkçesinde terk edilmiş bir alışkanlığı bildirir (Gülsevin,1997:220). Örneğin “Çok çay içerdim.” cümlesinde, geniş zaman hikâye edilmemektedir. Burada bir alışkanlığın terk edilmesi anlamı vardır.

Metnimizdeki kullanımları şunlardır:

· andan sebebi ne idügi sūʾal olındı ol daḫı dėdi ki işbu āyetleri oḳurdum ḳılıc kesmezdi (81a /6-7) Teklik Çokluk 1. kişi -(V)r IdUm -(V)rdUm -(V)r IdUK -(V)rdUK

2. kişi -(V)r IdUƞ / -(V)rdIƞ -(V)r IdUƞUz

-(V)rdUƞUz

33

· benden bir nesne isteyesiz ben her insānuŋ mesʾeletini vėrüb ḥācetini ḳażāʾ ėderdüm (12a/6)

· beni evlerinüŋ ardına bıraḳdılar ve ben mevt ve mergi temennḭ ėderdüm (29b/5)

· beriyyede otlar erviyye-i vaḥşiyyeyi aŋa ḥāżır eyledi ki ṣubḥ ve şām yūnusa gelüb südinden ḳandururdı (28a/11)

· bu vechile gördüm eger ol balıḳ müsebbiḥlerden olmasa baʿṧ günine degin yūnus ʿaleyhi’s-selām balıḳ ḳarnında ḳalurdı (28b/8)

· vehb bin münebbihden rivāyet olınur ki eyitdi benḭ isrāʾilden bir ʿavrat deryā kenārında ġusl ėdüb yunurdı (81b/8)

· ve maḥżarında bir oġlancuġı ḥareket ėdüb gezerdi (81b /9)

· ḫalḳ ve enām anı ḳılıc ile ururlardı süyūf anı kesmez idi (81a /5)

Emir-İstek Kipinin Hikâyesi:

Tablo 7: Emir-İstek Hikâye Çekimi

Gerçekleşmemiş bir emir-isteğin anlatısıdır. Korkmaz(2007a: 749), “gerçekleşmesi istek biçiminde tasarlanan bir oluş ve kılışın geçmiş zamana aktarılarak anlatılması” olarak tanımlar; ancak geçmiş zamana aktarmadan çok, herhangi bir zaman aktarmasının yanısıra istek-emir, zaten geçmişte bir zaman diliminde gerçekleşmemiş olduğu için geçmişte gerçekleşmeyen bir isteği hikâye etme şeklinde de tanımlanabilir. Bu birleşik yapının metnimizdeki kullanımları şunlardır:

· kāşkḭ ben bundan yėyüb öleydüm ve rāḥatda olaydum (29b/8)

Teklik Çokluk

1. kişi -(y)A (y/yI)dUm -(y)A (y/yI)dUK

2. kişi -(y)A (y/yI)dUŋ -(y)A(y/yI)dUŋUz

34

· ḥaḳḳ teʿālā bugün baŋa ṭaʿām yėdürmedi sen iṭʿām eyledüŋ kāşkḭ beni żiyāfet ėtmeyeydüŋ (60b/7)

· şol ḫūb ve laṭḭf ve pāk naẓḭf-dāra beŋzer ki içinde merdüm ve insān olmaya ve ḥükemā dėdiler ki insān ādem olmayaydı (9b/7)

· eger ol zaʿm ėdenlerüŋ sözleri ṣaḥḭḥ olaydı sen gütdügüŋ ḥayvānuŋ revṧi daḫı dimāġa ve ḥavāssa ve ḳalbe nefʿ vėriridi (39a/17)

· insān nūr-ı rūḥānḭnüŋ şebaḥıdur ki ʿaḳl ṣāḥibidür senüŋ ṣūr-ı teẓāhürden gördügüŋ degüldür eger ʿuḳūl olmasa żayġamuŋ ednāsı insāndan şerefe eḳrab ve ednā olaydı (9a/9)

1.1.2. –mIş:

Tablo 8: -mIş Ekinin Kişilere Göre Çekimi

Duyulan-farkına varılan geçmiş zaman (Gülsevin, 2007:80), naklî mazi (anlatılan geçmiş zaman, dubitative) (Timurtaş,2005: 139), duyulan geçmiş zaman kipi (Korkmaz, 2007a:599), öğrenilen (belirsiz) geçmiş zaman (Gülensoy, 2005: 412), -miş’li geçmiş zaman (Gencan, 1966:188) gibi adlarla bilinen bu ek, geçmişte gerçekleşen bir eylemin söyleyen kişi tarafından doğrudan görülmediği, eylemi gören ya da duyan bir başkasından nakledildiği oluş ve kılışlar için kullanılır. Bu ekin iki temel işlevi vardır: duyulma (öğrenilme) ve fark edilme (sonradan görülme). Duyulan işlevinde, rivâyet anlamı bulunur. Fark edilme işlevi ise önceden meydana gelmiş; ancak sonradan fark edilmiş veya görülmüş bir eylemi ifade eder. Gülsevin (2007: 81), “-mIş ekinin asıl

Teklik Çokluk

1. kişi -mIşAm -mIşUz

2. kişi -mIşsUn -mIşsUnUz

35

kullanım şeklinin bu işlevde görüldüğünü” ve bu sebeple ek için duyulan-farkına varılan geçmiş zaman başlığını kullandığını açıklar.

Ekin işlevlerini daha geniş ele alan Demir (2012: 97) de -mIş ekinin sadece rivâyet işlevi taşımadığını, ekin sahip olduğu işlevlerin beş duyu organıyla tecrübe edilen durumlar için de kullanıldığını açıklar:

“Türkçede bilginin kaynağı fiil köklerinde mIş, isimlerde ve birleşik çekimlerde ise -(y)mIş ile işaretlenir. Bunların her ikisi de bilginin doğrudan değil; dolaylı yolla elde edildiği konusunda bir fikir verir. Bu dolaylı yol, görme, işitme, çıkarımda bulunma, farkına varma, varsayma, koklama, dokunma, tadına bakma gibi farklı biçimlerde ortaya çıkabilir (Demir, 2012: 97).”

Demir'e göre (2012: 100), Türkçede dolaylı bilginin en önemli kaynaklarından biri, yani -mIş ekinin en önemli işlevlerinden biri, başkasından duymadır. Konuşan kişi bizzat görüp şahit olmadığı ve başkasından duyduğu olayları -mIş ile anlatır:

· Ali dönmüş.

· Hastaymış.(Demir, 2012: 101)

Anlatıcı, kanıtlardan yola çıkarak, bunları görmek suretiyle de bir olayın gerçekleşmiş olduğu kanısına varabilir. “Olay anını olmasa bile olayın daha önce gerçekleşmiş olduğunu gösteren izler açık biçimde ortadadır (Demir, 2012: 101).”

· Yağmur yağmış. · Demir paslanmış.

Demir (2002: 102); tatma, koku alma, dokunma yoluyla edinilen bilgilerin de -mIş ile ifade edildiğini söyler:

· Su tuzluymuş. (Tatma) · Bir şey yanmış. (Koklama) · Kağıt pürüzlüymüş. (Dokunma)

Ekin bir başka işlevi de anlatıcının, olayın gerçekleşip gerçekleşmediği sonucuna tecrübelerinden, alışkanlıklarından varma durumudur: “Annem gelmiş (Demir, 2012: 102).”

36

Farkına varma, hatırlama gibi durumlar da -mIş ile anlatılır: · Uyumuşum.

· Unutmuşum. (Demir, 2012: 102)

Varsayım yani aslında gerçek olmayan ya da gerçekleşmemiş, sadece söylendiği anda gerçekleşmiş gibi sayılan durumlar için de kullanılır:

“Şimdi sen öğretmenmişsin, ben de öğrenci (Demir, 2012: 102).”

Demir (2012: 103), yukarıda anlatılan işlevlerin dışında, birincil olamamakla birlikte -mIş ekinin alay, inanmama, şaşırma, hayret, beklenmezlik, kesin inanma gibi işlevlere de sahip olduğunu söyler.

Bu işlevler,baskın olmayan; ancak bağlam, vurgu ve yorum sonucu ortaya çıkan işlevlerdir:

· Ne güzel olmuşsun. · Ne kadar büyümüşsün. · Çabuk bitirmişsin.

Eski Anadolu Türkçesinde düz ünlülü olan –mI2ş eki “Osmanlı Türkçesinin sonlarına doğru dudak benzeşmesiyle bugünkü biçimini almıştır (Korkmaz, 2007: 600).”

Ek, metnimizde baskın işlevi olan duyulma/fark edilme işlevinde kullanılmıştır. Örnekler şunlardır:

1.1.2.1. Duyulan/Farkına Varılan Geçmiş Zaman İşlevi 1. teklik kişi:

Örneği yoktur. 2. teklik kişi: Örneği yoktur.

37 3. teklik kişi:

Olumlu:

· āyetinüŋ tefsḭrinde ṣafḥdan murād bḭ-ġayr ʿitāb rıżāveḫoşnūdlıḳdur buyurmış (15a/11)

· yanımızda bir rāfıżḭ degirmenci olur idi iki ḳatırı var idi birine ebā bekir ve birine ʿömer ad vėrmiş (35a/11)

· enf baġlanmış devedür ki ḳāʾidi üzre imtināʿ olmaya ve enf-i ẕelūldür dėnilmiş (25a/10)

· fḭl bevlini bir ʿavrat bilmedin içüb andan ṣoŋra eri ile cemʿ olsa hemān sāʿat ḥāmil ola dėmiş (116b/11)

· pārs ḳanından insāna içürseler belāġat ve feṣāḥat anuŋ üzerine ġālib ola baʿżı nüsḫada belāġat bedeli belāhet ġālib ola dėmiş (116a/6)

· aŋa naẓar eyledük ṣaġ ḳulaġınuŋ ardında lā-ilāhe-illāllāh yazılmış ve ḳafasında muḥammed ve ṣol ḳulaġı ardında resūlu’l-lāh yazılmış (89b/4-5)

Olumsuz:

· ḥaḳḳ teʿālā bir derd inzāl eylemedi ki ol dāʾ içün bir devāʾ inzāl ėtmemiş ola (35b/7)

1. çokluk kişi:

Benzer Belgeler