• Sonuç bulunamadı

Müzik Eğitimi ve Özsaygı Arasındaki İlişkiye YönelikYurt Dışında Yapılan

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.4. Müzik Eğitimi ve Özsaygı Arasındaki İlişkiye YönelikYurt Dışında Yapılan

Zapata ve Hargreaves (2017), tarafından yazılan "Müzik Etkinliklerinin, Kolombiya'daki Göçmen Çocukların Özsaygı Düzeylerine Etkisi" konu başlıklı makaleleri, Kolombiya'nın başkenti Bogoto'daki sosyo ekonomik yapısı düşük bir mahallede yaşayıp, buradaki ilkokula devam eden 6-8 yaş arası 52 çocukla yapılmış deneysel bir çalışmadır. Araştırmacılar deney ve kontrol grubunu Harter'ın (1999) çocuklara yönelik özsaygı envanterini uygulayarak oluşturmuşlardır. Deney grubuna haftada 2 saat olmak üzere 18 hafta boyunca Kolombiya’ nın geleneksel şarkıları, bu şarkıların müzikal doğaçlamalarını içeren müzik etkinlikleri programı uygularken, kotrol grubu için herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Çalışma verileri hem nicel hem de nitel yöntemlerle elde edildiğinden, araştırma karma desen araştırmasıdır. Nicel veriler, deney ve kontrol grubundaki çocuklara uygulanan Harter özsaygı envanteri ile; nitel veriler, deney grubundaki çocukların

aileleriyle yapılan görüşmelerden elde edilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda şarkı ve müzikal doğaçlamayı içeren müzik etkinliklerinin çocukların özsaygı düzeyi üzerinde anlamlı düzeyde etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır.

Costa Giomi (2004), "Effects Of Three Years Of Piano İnstruction On Children’s Academic Achievement, School Performance And Self-Esteem" konulu makalesinde, üç yıl boyunca haftada bir ders saati düzenli olarak verilen piyano eğitiminin çocukların özsaygı düzeyine etkisini araştırmıştır. Çalışma deneysel bir çalışmadır. Montreal' deki devlet okullarına devam eden 117 dördüncü sınıf öğrencisinden deney ve kontrol grubu oluşturulmuştur. Deney ve kontrol grubundaki çocuklar daha önce hiç müzik eğitimi görmemiş olup, evlerinde piyano olmayan ve yıllık aile geliri 40.000 doların altında olan ailelere sahiptirler. Deney grubundaki çocuklara ( n = 63) üç yıl boyunca haftada bir kez bireysel piyano dersleri ile beraber evde çalışma imkanı bulabilmeleri için ailelerine akustik piyano verilmiştir. Kontrol grubundaki çocuklar ( n=54) bu eğitime katılmamışlardır. Katılımcılara, projenin başlangıcında ve piyano eğitiminin üç yılı boyunca özsaygı, akademik başarı, bilişsel yetenekler, müzikal yetenekler ve motor yeterlilik testleri uygulanmıştır. Elde edilen veriler sonucunda piyano eğitiminin çocukların öz saygısı ve müzik dersleri üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu ancak standart dersler ve okul karne notları ile ölçülen matematik ve dil alanındaki akademik başarılarını etkilemediğini göstermiştir.

Austin (1990), "The Relationship Of Music Self-Esteem To Degree Of Participation İn School Snd Outof-School Music Activites Among Upper Elemantary Students" konulu araştırmasında, 5.ve 6. sınıf öğrencilerinden oluşan 252 kişinin, müzikte yetenek ve beceri gerçekleştirme isteği ve bu konudaki inançları hakkında bilgi edinmek amacıyla Sghmitt’in (1979), Müzik Özsaygı Envanteri (SEMA) uygulanmış, sonuçlar bireysel farklılıkları ortaya çıkarırken, müzikal özsaygı puanlarının kadınlarda daha yüksek olduğu ve müzikal özsaygı puanlarının okul dışındaki veya okul içindeki müzik etkinliklerine katılımda önemli bir gösterge olduğu ortaya çıkmıştır.

Henderson (1983), tarafından yapılmış "Effects of a Music Theraphy Program Upon Awereness of Moodin Music, Group Chesion, And Self -Esteem Amon Upper Elementary Students" konu başlıklı araştırma, deney ve kontrol gruplarının yer aldığı

deneysel bir çalışmadır. Bu çalışmada ergenler arasında benlik kavramı ve müziğe karşı tutumlarına olan farklılıkları incelenmiştir. Deney grubuna toplam 18 saat müzik terapi dersleri verilmiş, kontrol grubunda herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Özsaygı düzeylerinin ölçümü için Coopersmith Özsaygı Envanteri uygulanmıştır. Toplam 18 saatlik müzik terapi dersleri sonucunda, öntest ve sontest sonuçlarına göre deney ve kontrol grubunun benlik kavramı düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.

Hylton (1981), "Dimensionality in High School Student Participants' Perceptions of the Meaning of Choral Singing Experience" başlıklı makalesinde, lise öğrencilerinde koro faaliyetlerine katılmanın onlar için önemi araştırılmıştır. Hylton’ın bu araştırması her ne kadar özel olarak benlik kavramını inceliyor nitelikte olmasada bulgular koroda şarkı söyleme deneyiminin öğrencilerin benlik bilgilerini etkileyebileceğini göstermektedir. Araştırmada kullanılan likert tipi ölçme aracı için ifadeler, bir pilot çalışmada toplanan açık uçlu sorulara verilen cevaplardan geliştirilmiştir. Araç, 14 farklı performans grubundan 673 lise öğrencisine uygulanmıştır. Bu çalışma kendisinden önce gelen pilot çalışmayla beraber, koro tecrübesini açıklayan altı ana kategori ortaya çıkarmıştır. Bu altı kategori içerisinden en az üçünün benlik kavramıyla ilişkisi vardır (iletişimsel, bütünleştirici, başarı). Buna ek olarak bu çalışmanın psikolojik boyutu doğrudan benlik kavramı ile ilgilidir. Hylton “…. müzik tecrübesinden kazanılan kişisel bilgiler, güçlendirilmiş bir kendine değer ve benlik kavramına neden olabilir” demiştir (s.289). Araştırma sonunda koroya katılan grup üyelerinin koro ile ilgili izlenimlerinin oldukça olumlu olduğu ve “kendimi daha iyi tanımama yardımcı oldu, kendimi daha rahat hissetmemi sağladı, kendimle barışık olmama yardımcı oldu” gibi ifadeler kullandıkları görülmüştür.

Vander Ark, Nolin ve Newman (1980), tarafında yapılmış, "Relationship Between Musical Attitudes, Self Esteem, Social Status, And Grade Level Of Elementary Children" başlıklı araştırmada öğrencilerde müzik yaklaşımı, özgüven, sosyal statü ve okuldaki sınıf seviyesi arasındaki ilişki incelenmiştir. Midwester’deki16 ilkokuldan seçilmiş 3., 4., 5., ve 6. sınıf öğrencilerinden oluşan toplam 5642 kişi araştırmanın örneklemini oluşturmuştur.

Bu araştırmadan elde edilen bulgulara göre; müzikle ilgili aktivitelere karşı beklenen tutumda cinsiyetin ve benlik kavramının önemli sayılabilecek bir ilişkisi olduğu saptanmıştır. Sonuçlar, benlik kavramının, sınıf içerisindeki müzik aktivitelerine ve

müziksel deneyimlere karşı tutumu anlamlı derecede etkileyen bir unsur olduğunu göstermiştir.

Nolin ve Vander Ark (1977) tarafından yapılmış, "A Pilot Study of Patternsof Attudes Toward School Music Experiences, Self Esteem, And Socio- Economic Statusin Elemantary and Junior High Students" başlıklı araştırmada, müziğe karşı tutum, benlik tasarımı ve sosyo-ekonomik durum arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmada Cooper Smith (1967) Benlik Saygısı Envanteri kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, bando ve koro öğrencilerinin benlik kavramı düzeylerinin bandoda ve koroda olmayan öğrencilere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Araştırma; çalışma, ekonomik durum, müziğe karşı tutum ve benlik kavramının birlikte düşünülmesi gerektiğini işaret eden bir araştırma olması bakımından önemlidir.

3.YÖNTEM

Araştırmanın bu bölümünde, araştırmanın modeli, evren ve örneklemi, çalışma grubu, veri toplama araçları, deneysel işlem basamakları ve verilerin analizine ilişkin bilgilere yer verilmiştir.

3.1. Araştırmanın Modeli ve Deseni

Bu araştırmada, hem nicel hem de nitel yöntemlerden oluşan karma yöntem kullanılmıştır.

Creswell (2006) göre, karma desen yaklaşımının, bir araştırmada nicel ve nitel uygulamaların birlikte kullanılarak bulguların sağlanması ve bu bulguların analiz edilmesiyle problem daha iyi kavranılmaktadır (Akt: Baki, Gökçek; 2012: 2).

Howitt (1997) göre, öntest-sontest kontrol gruplu desenler, eğitim ve sosyal bilimler alanında yaygın olarak kullanılan karışık desen türüdür. Araştırmaya katılan bireyler, deneysel işlemden önce ve sonra bağımlı ya da bağımsız değişkenle ilgili olarak uygulamalı teste tabi tutularak ölçülür. Bununla beraber, farklı deneklerden oluşan deney ve kontrol gruplarının ölçümlerinin karşılaştırılmasıyla bu desenler birbirleriyle ilişkisizdir (Akt.Büyüköztürk, 2016: 19).

Araştırma nicel boyutunu öntest- sontest kontrol gruplu seçkisiz desen, nitel boyutunu ise durum çalışması deseni oluşturmaktadır. Bu araştırma karma yöntemlerden gömülü desendir.

Gömülü desende, nitel ya da nicel yöntemlerden biri diğerine göre daha fazla ön plana çıkmaktadır. Alan yazındaki araştırmalara bakıldığı zaman, gömülü deseni yansıtan araştırmaların büyük çoğunluğunun nicel odaklı olduğu ve nitel yöntemlerin ikincil yöntem olarak kullanıldığı görülür (Yıldırım, Şimşek, 2013:356).

Gömülü desenlerin daha çok nicel araştırma desenlerinden deneysel araştırmaları nitel çalışmalarla desteklemek amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Bir öğretim

programının performansa olan etkisinin test edildiği bir çalışmada, deneklerin sırasındaki davranışların niteliğini anlamaya dönük gözlem ve görüşme yapılması bu tür bir uygulamadır (Büyüöztürk, Çakmak, 2016:258).

Deneysel olan bu araştırmada nitel boyut olarak, bağımsız değişkenin etkilerine ilişkin deney grubunda yer alan öğrencilerin ailesi ve öğretmeniyle yapılan yapılandırılmış, açık uçlu sorulardan elde edilecek görüşler araştırmaya dahil edilmiştir. Bu araştırmada nicel yöntem temel deseni oluşturmakla birlikte nitel bir boyutun eklenmiş olması araştırmayı gömülü desen araştırması haline getirmektedir.