• Sonuç bulunamadı

Müsaderenin Kapsamı Bakımından Çeşitleri

1.2. MÜSADERENİN TARİHSEL GELİŞİMİ

1.4.1. Müsaderenin Kapsamı Bakımından Çeşitleri

Öğretide ceza hukuku bakımından müsaderenin genellikle kapsamına göre; kişinin malvarlığının tümünün devlete geçirilmesi anlamına gelen genel müsadere ve suçla ilgili olan belirli eşyaya ait mülkiyetin devlete intikalini öngören özel müsadere olmak üzere iki şekli olduğu ifade edilmektedir.209

1.4.1.1. Genel Müsadere

Bilindiği gibi mülkiyet, gerek hukuk devleti ilkesinin benimsendiği ülkelerin Anayasalarında gerekse ülkelerin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle korunan bir haktır. Çağdaş hukuk düzenlerinde mülkiyet hakkının korunması esas olduğundan, bu hakkın sınırlandırılması ancak kanunla ve kamu yararı gerekçesiyle mümkündür.

207 Fatih Selami Mahmutoğlu, Türk Ceza Kanunu Reformu, İkinci Kitap, Makaleler, Görüşler,

Raporlar, Türk Ceza Kanunu Tasarısı Hakkında Görüş, TBB Yayınları, Ankara, 2004, s. 369-370.

208

Aslan, Kazanç Müsaderesi, s. 33.

209 Dönmezer/Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II. s. 710.; Özbek, TCK İzmir Şerhi, s. 594;

58

Genel müsadere, öğretide failin suçla bağlantısı olmasa da taşınır ve taşınmaz bütün malvarlığı üzerindeki mülkiyetini ortadan kaldıran ve bunları Devlete geçiren bir ceza olarak tanımlanmaktadır. Hukuk devleti ilkesinin genel prensipleri temel insan hakları ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı nitelikte olan genel müsadere,210

cezaların şahsiliği ilkesi ve eşitlik ilkesine aykırı bulunmuştur. Çünkü müsaderenin etkisi sadece hükümlü şahıs ile sınırlı değildir. Hükümlünün mirasçıları da bundan etkilenmektedir. Genel müsadere yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı çağdaş ceza hukuk düzenlerinde kabul edilmemiştir.211

Siyasi tarihimiz incelendiğinde genel müsaderenin, daha ziyade, siyasi baskı aracı olarak uygulanmış olduğu anlaşılmaktadır.212

1451’de Fatih Sultan Mehmed döneminde benimsenen ve devlet adına çalışırken kazanılan malların kamuya ait sayılması kuralına dayanılarak uygulanan genel müsadere, Tanzimat fermanıyla kaldırılmış, özel mülkiyetin güvence altına alındığı bildirilmiş ve mahkeme emri

olmaksızın hiç kimsenin malına dokunulamayacağı belirtilmiştir.213

Buna göre müsadere sadece suçlu bulunan şahsın malına uygulanacak, mirasçılar bu durumlardan etkilenmeyecektir.

Tanzimat fermanıyla kaldırılan genel müsadere daha sonra sırasıyla kabul edilen üç Anayasada (1924-1961-1982) da yasaklanmıştır. Türk Hukuku’nda 1924 yılından bu yana Anayasalarımızda yer alan genel müsadere yasağı, 1924 Anayasa’nın 73. maddesinde “İşkence, eziyet, müsadere ve angarya memnu’dur.” denilmek suretiyle müsadere yasaklanmıştır.

1961 Anayasa’nın “Cezaların kanuni ve şahsi olması; zorlama yasağı” başlığını taşıyan 33. maddesinin son fıkrasında da “Genel müsadere” cezası

210 Genel Müsadere, tarihte geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Eski hukukta, genel müsadere

cezasının Ölüm cezasından çok daha etkili olduğu kabul ediliyordu; idealleri için Ölümü bile göze alan kişilerin, arkalarında bıraktıkları ailelerinin sefalet içinde kalmalarını göze alamayacakları düşünülüyordu.: Dönmezer/Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II. s. 709.

211 Dönmezer/Erman, a.g.e., Cilt II. s. 710. 212

Gedik, Müsadere, s. 10.

213 Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti batı ülkelerindeki yönetim anlayışını ve vatandaşlık

haklarını örnek alarak yenilikler yapmak istemiştir. Tanzimat Fermanı; Mısır meselesinin sona erdirilmesi için Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak amacıyla, Sultan Abdülmecit döneminde Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanmış ve 3 Kasım 1839 tarihinde İstanbul Gülhane Parkı’nda (Gülhane Hattı Hümayununda) halka okunularak duyurulmuştur.

59

konulamayacağı belirtilmiştir. Böylece, cezaların kanuniliği prensibiyle yetinmeyen Anayasamız, “genel müsadere cezası verilemez” hükmüyle bu tip suçlara karşılık gelen cezaların belirlenmesinde de kanun koyucunun yetkisini sınırlamış olduğu öğretide ifade edilmiştir.214

1982 Anayasası’nın ilk şeklinde “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan ve 07.05.2004 tarih ve 5170 sayılı Kanunu’nun 5. maddesi ile değiştirilmiş 38. maddesinin 9. fıkrasında düzenlenen “ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemeyeceği” kesin olarak ifade edilmiştir.

Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan hüküm ayrık durumlara izin vermeyen mutlak bir düzenleme niteliğindedir.215

Ancak hukukumuzda halen, genel müsadere niteliğinde hükümler bulunmaktadır. Örneğin 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Düşman Tarafına, Yabancı Memlekete Kaçanlar Hakkında Mali ve Fer’i Cezalar” başlıklı 78. maddesinin (a) bendinin 1. fıkrasında “Düşman tarafına kaçan veya seferberlikte mükellef olduğu hizmetten uzak kalmak kastiyle yabancı bir memlekete sığınanların veya yabancı memlekette kalanların mevcut ve ileride vücut bulacak menkul ve gayrimenkul bütün mal ve mülklerinin millet namına zaptına karar verilir.” hükmüne yer verilmiştir. Maddede sayılan kişilerin mevcut, hatta ileride kazanacakları bütün malvarlıklarının müsaderesine hükmedileceğini ortaya koyan bu düzenlemenin genel müsadere niteliğinde olduğu ve Anayasamızın 38. maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiği belirtilmektedir.216

Ancak şimdiye kadar bu madde ile ilgili herhangi bir uygulama yapılmış değildir.217

214 Feyyaz, Gölcüklü, Ceza Hukuku Açısından 1961 Anayasası, ASBFD, 1963, Cilt. XVII, Sayı. 2, s.

286.; Gedik, Müsadere, s.11.

215 “..bir suçlunun suçu oluşturan eylemi ile hiçbir ilgisi olmayan tüm malvarlığının müsaderesinin

bugünkü ceza hukukunda haklı görülmediği belirtilmiş ve suçla hiçbir ilgisi olmayan taşınır, taşınmaz bütün mallarla kişinin haklarına varıncaya kadar bir genel müsadere cezasının Anayasaya aykırı olduğu ortaya konulmuştur. Anayasa Mahkemesi bu kararında genel müsaderenin, AY md. 38/9’a aykırı olmasının yanı sıra, AY md. 38/7’de belirtilen “ceza sorumluluğu şahsidir“ ve AY md. 13’te yer alan “temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması“ ilkelerini de ihlal eder nitelikte olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 03.06.1988 tarih, 1987/28 E. 1988/16 K. sayılı kararı,; Dalkılıç, Müsadere, s. 22.

216

Erman’a göre, “Her ne kadar aynı maddenin B fıkrası, suçlunun sağ olan füru, ana ve babası, kardeşleri veya eşinin mahfuz hisselerinin kendilerine verileceğini açıklamakta ise de, bu keyfiyet gerek mevcut gerek ileride elde edilecek malları kapsayan bu müsaderenin genel sayılmasını engellemez ve bu bakımdan genel müsadere cezasının verilemeyeceğini ifade eden Anayasa’ya aykırıdır.“; Sahir Erman, Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul, 7. Bası, İstanbul 1983., s. 249.; Aksi görüşte olan Alpaslan’a göre ise, Askeri Ceza Kanunun 78. maddesinde “genel

60

Ancak genel müsaderenin sakıncaları yanında bazı askeri suçlar ile hırs ve tamahın körüklediği casusluk, vatana ihanet gibi fiiller için içerdiği yaptırım açısından korkutucu olması itibarıyla çok etkili olduğu öğretide ifade edilmiştir.218

Yine 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (SPK) 107. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında sermaye piyasasında piyasa dolandırıcılığı (manipülasyon), birer suç tipi olarak düzenlenmiştir. 6362 sayılı kanunun “Piyasa dolandırıcılığı” başlıklı 107. maddesinin birinci fıkrasında (Madde 107–1) “Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri gerçekleştirenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. Ancak, bu suçtan dolayı verilecek olan adli para cezasının miktarı, suçun işlenmesi ile elde edilen menfaatten az olamaz.” denilmekte aynı maddenin ikinci fıkrasında (2) (Değişik: 27/3/2015-6637/11 md.) “Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Arslan’a göre söz konusu hüküm hukukumuzda genel müsadere niteliğindeki hükümler arasında yer almaktadır.219 Ancak biz Arslan’ın bu görüşüne katılmıyoruz. Zira söz konusu kanun hükmünün genel müsadere niteliğinde değil, piyasa dolandırıcılığı (manipülasyon) yapılmak

müsadere“ düzenlenmiştir....bu hükmün asli veya madde başlığında belirtildiği üzere feri ceza olarak kabulü halinde Anayasamızın (1961) 33. maddesi son fıkrasındaki “genel müsadere cezası konulamaz“ hükmüne aykırılığı düşünülebilecektir. Oysaki kanaatimizce bu hüküm tedbir niteliğindedir.“ Alpaslan bu görüşünü, B fıkrasının 7. bendine dayandırmaktadır, bkz. Alpaslan, M. Şükrü, Türk Ceza Kanununda Fer’i ve Mütemmim Cezalar, Değişen Toplum ve Ceza Hukuku Karşısında TCK’nın 50. Yılı ve Geleceği, İstanbul Üniversitesi Hukuku Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Enstitüsü, İstanbul 1977, s. 242-243.; Dalkılıç, Müsadere, s. 22.; Gedik, Müsadere, s. 13.

217

“..Maddenin anayasaya açıkça aykırı olduğu ortadadır. Maddenin uygulanması ve anayasaya aykırılık iddiasında bulunulması durumunda mahkemenin ya da temyiz aşamasında temyiz merciinin aykırılık iddiasını ciddi ve inandırıcı görmemesi mümkün değildir.“ ; Certel, Müsadere, s. 23.

218 Dönmezer/Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt: 2, s. 852-853. 219 Arslan, Müsadere, s. 278.

61

suretiyle haksız menfaat temin edilmesi nedeniyle uygulanan yaptırım açısından kısmen kazanç müsaderesine ilişkin olduğunu belirtmemiz gerekir.

1.4.1.2. Özel Müsadere

Genel müsadereye getirilen eleştirilerin dikkate alınması ile çağdaş ceza hukuku ilkelerine uyumlu hale getirilen ve genellikle bir güvenlik tedbiri olduğu değerlendirilen özel müsadere; suçta kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan ya da suçtan meydana gelen eşya veya malvarlığının mülkiyetinin devlete geçmesi olarak açıklanmaktadır.220

Bir diğer ifadeyle, özel müsadere, kanunda suçla ilişkisi gösterilen veya bulundurulması, taşınması, satılması suç olan belli malların zorla alınmasıdır.221

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi özel müsadere uygulamalarında müsaderenin konusu ile suç arasında yakın bağlantı bulunmalıdır. Başka bir ifadeyle özel müsadere meşruluğunu, suçla ilgili veya varlığı suç oluşturan eşya veya kazanç ile bağlantılı olmasından almaktadır.222

Nitekim Anayasa Mahkemesinin 765 sayılı TCK md. 403/son maddesinin iptaline ilişkin 3.6.1988 tarih ve 1988/16 K sayılı kararında “özellikle bir suçlunun suçu oluşturan eylemi ile hiçbir ilgisi olmayan tüm mamelekinin müsaderesi bugünkü ceza hukukunda haklı görülmemektedir. Müsaderenin suçla ilgili veya varlığı suç oluşturan şeylere ilişkin olması hali haklı

bir durum yaratmaktadır.” denilmek suretiyle bu husus açıkça vurgulanmıştır.223

Gerek 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesinde yer alan düzenleme, gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. ve 55. maddelerinde düzenlenen, eşya ve kazanç müsadereleri özel müsadere niteliğindedir.224

220 Dönmezer/Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku, s. 710; Önder, Ceza Hukuku Dersleri, Filiz

Kitabevi, İstanbul, 1992, s. 87.

221 Yılmaz, Teori ve Uygulamada Müsadere, s. 23. 222 Dalkılıç, Müsadere, s. 23.

223

Anayasa Mahkemesinin, 03.06.1988 tarih ve 1987/28 E. 1988/16 K. sayılı kararı. AMKD, sayı. 24, s. 217.

62

Diğer taraftan özel müsadereye konu olmayan şeyler de bulunmaktadır. Özel müsadere ile manevi hakların birbirlerine karıştırılmamaları gerekir. Manevi haklar, henüz mal varlığına dönüşmemiş haklardır. Mesela basılmamış bir kitap üzerindeki telif hakları müsadere dışındadır.225

Özel müsadere, eşitlik esasına aykırı olan bir ceza olması; mal ve mülkü olmayan hatta borca batık bulunan suçlu üzerinde herhangi bir etkisi olmaması; bölünebilir olmaması nedeniyle suçlunun ahlaki kötülüğüne uydurulması imkânı bulunmadığı gerekçeleriyle eleştirilmiştir.226

Özel müsadereyi kendi içinde tam müsadere ve kısmi müsadere olarak ikili bir ayrıma tabi tutmak mümkündür.

1.4.1.2.1. Tam Müsadere

Tam müsadereden anlaşılması gereken, suçta kullanılan, suça tahsis edilen, suçtan meydana gelen, suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan veya suç oluşturan eşyanın tamamı ile yine suçtan elde edilen malvarlığının tamamının suçla bağlantılı olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 54. ve 55. maddeleri gereğince müsadereye tabi tutulmasıdır.227

1.4.1.2.2. Kısmi Müsadere

5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinin 5. fıkrasında “bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.” şeklindeki düzenlemeyle “kısmi müsadere” kabul edilmiştir. Madde metninde de belirtildiği gibi kısmi

225

Certel, Müsadere, s. 24.; Taneri, Müsadere, s. 10.

226 Dönmezer/Erman, Nazari Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II. s. 710. 227 Arslan, Müsadere, s. 279.

63

müsadereye hükmedilebilmesi için, eşyanın tamamına zarar verilmeden ve niteliği bozulmaksızın müsadere edilecek kısmın eşyanın tamamından ayrılabilmesi gerekir.

Kısmi müsadere orantılılık prensibine dayanmakta olup, 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinde düzenlenen suçta kullanılan, suça tahsis edilen, suçta kullanılmak üzere hazırlanan, suçtan meydana gelen eşya ile konusu suç oluşturan eşya bakımından geçerlidir. Ancak kazanç müsaderesinde önleme fonksiyonu gözetildiği için kazancın (net karın) tamamının müsaderesi gerekmektedir.228

1.4.2. Müsadere Kararının Verilmesindeki Zorunluluk Bakımından Çeşitleri

Türk Ceza hukuku incelendiğinde zorunlu müsadere sistemi ile ihtiyari müsadere sisteminin birlikte yer aldığı görülmektedir.229

Kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde zorunlu müsadere, müsadere kararı verilmesinin hâkimin takdir yetkisine bırakıldığı hallerde ise ihtiyari müsadere uygulanacaktır.

1.4.2.1. Zorunlu Müsadere

5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinde “...müsadere edilir.” ve TCK’nın 54. maddesinde “...müsaderesine karar verilir.” denilmek suretiyle hukukumuzda zorunlu müsadere sistemi kabul edilmiştir.230

Ayrıca 765 sayılı Eski TCK’nın 36. maddesinde de “müsadere olunur” denilmek suretiyle zorunlu müsadere sistemi kabul edilmiştir.231

228

Arslan, Müsadere, s. 280.

229 Aslan, Kazanç Müsaderesi, s. 33.

230 Öğretide 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “mecburi müsadere” sisteminin kabul edildiği

Parlar/Hatipoğlu tarafından savunulmaktadır.; Ali Parlar, Muzaffer Hatipoğlu, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yorumu, Yayın Matbaacılık, Ankara Kasım 2008, s. 1624.

64

Zorunlu müsadere, kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde, hâkimin, müsadere kararı vermek zorunda olduğu, başka bir ifadeyle müsadere kararı verip vermeme hususunda hâkime takdir yetkisinin tanınmadığı müsadere şeklidir.232

Ancak hukukumuzda mecburi müsadere sistemi kabul edilmiş olsa da, 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu döneminde taş, sopa gibi ilginç eşyaların müsadere edilmesi nedeniyle getirilen eleştiriler kanun koyucu tarafından dikkate alınmış 5237 sayılı TCK’nın 54/3. fıkrasında yer alan “Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsadereye hükmedilmeyebilir” şeklindeki düzenleme ile mecburi müsadere sistemi yumuşatılarak orantılılık ilkesi kabul edilmiştir.

Ancak bu düzenlemenin sadece suçta kullanılan eşya ile sınırlı kalmış olması yönüyle doktrinde eleştirilerek, diğer eşyaların ve kazancın müsaderesinde de bu ilkenin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.233

Ayrıca zorunlu müsadere sistemi, suçla ilgili basit şeylerin bile müsaderesine sebep olduğu için yine doktrinde eleştirilere maruz kalmıştır.234

1.4.2.2. İhtiyari Müsadere

Genel olarak günümüz ceza hukuku sistemlerinde hâkimin takdir yetkisine sahip olduğu ihtiyari müsadere sistemi kabul edilmektedir. Kanundaki şartların oluşmasına rağmen, müsadereye tâbi eşyanın müsadere edilip edilmeyeceği hususunun hâkimin takdir yetkisine bırakılması hali ihtiyari müsadere olarak değerlendirilmektedir.235

Diğer bir ifadeyle zorunlu müsadere sisteminin aksine

232 Baytaz, Müsadere, s. 24.

233 Öztürk/Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku, s. 303,; Baytaz, Müsadere, s. 24. 234

Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s. 88

235 Artuk/Gökcen/Yenidünyaya göre, 5237 sayılı TCK’de suçta kullanılan eşyanın müsaderesi

yönünden “ihtiyari müsadere sistemi“ kabul edilmiştir. “Nitekim 54. maddenin 3. fıkrasında; ‘suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir’ denilmektedir.“; Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 1017.

65

müsadere kararında son söz hakkının hâkimde olduğu sisteme ihtiyari müsadere denilmektedir.236

Bu anlamda müsadereyi oluşturan koşulların tamamlanması halinde dahi hâkim müsadere kararı vermeyebilir.237

Müsaderenin hâkimin takdirine bırakılmasının, lüzumsuz veya ağır müsadere kararlarını önleyeceği, mecburi müsadere sisteminin sakıncalarının kaldırılacağı öğretide ifade edilmektedir.238 Örneğin Şen’e göre,bir malın 54. maddenin 1. fıkrası kapsamında müsadere edilmesi gerekmekte ise, artık bu konuda yargı makamına (hâkime) bu şekilde bir takdir yetkisi tanımamak gerekir. Bununla birlikte yazara göre söz konusu hüküm kesin ölçütler içermeyen fazla geniş bir uygulamaya sebep olabilecek niteliktedir.239

Arslan’a göre ise hâkime burada tanınan takdir yetkisi ihtiyari müsadere sistemi olarak kabul edilemez niteliktedir. Burada müsadereye tabi eşyalardan sadece suçta kullanılan eşya için somut olay adaletini gerçekleştirmek üzere bir istisna getirilmiştir. Ayrıca yazara göre hâkimin bu kuralı neden uyguladığı veya uygulamadığı konusunda gerekçeli olarak karar vermesi anayasal bir gerekliliktir.240

1.4.3. Müsadere Konusu Bakımından Çeşitleri

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda müsadere kurumu konusuna göre temelde ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesinde “eşya müsaderesi”, başlığı altında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçtan meydana gelen eşyalar müsadereye konu edilmektedir.

TCK’nın 55. maddesinde ise “kazanç müsaderesi” düzenlenmiştir. Buna göre; suçun işlenmesi ile elde edilen maddi menfaatler, suçun konusunu oluşturan maddi menfaatler ve suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler müsadere edilecektir. Diğer taraftan söz konusu menfaatlerin değiştirilmesi veya dönüştürülmesi ile ortaya

236 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s. 88. 237 Aslan, Kazanç Müsaderesi, s. 34. 238

Önder, a.g.e., s. 88.

239 Şen, TCK Yorumu, s. 179 240 Arslan, Müsadere, s. 273.

66

çıkan malvarlıklarının da müsadereye konu olacağı kanunun ilgili hükmünde belirtilmiştir.241

1.4.3.1. Eşya Müsaderesi

Konusu bakımından yapılan ayrımın ilk şekli eşya müsaderesidir. Eşya müsaderesinin konusu eşyadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesinde düzenlenen eşya müsaderesi, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesidir.242

Eşya Müsaderesinin üzerinde ileride ayrıntılı olarak durulacaktır.

1.4.3.2. Kazanç Müsaderesi

Konusu bakımından yapılan ayrımın ikinci şekli kazanç müsaderesidir. Kazanç müsaderesinde müsadere konusu, suçtan elde edilen kazançtır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesinde düzenlenen kazanç müsaderesi, suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların mülkiyetinin devlete geçirilmesidir.243

Kazanç müsaderesini ileride daha ayrıntılı bir biçimde inceleyeceğiz.

Benzer Belgeler