• Sonuç bulunamadı

1.5 Özelleştirme Yöntemleri

1.5.1 Mülkiyet Devrini İçeren Yöntemler

Mülkiyet devrini içeren özelleştirmeler, satış yöntemi ile gerçekleştirilen özelleştirmelerdir. Satış yöntemi, devletin kamu işletmelerindeki fiziki ya da mali varlığını

satması olarak tanımlanmaktadır. Fiziki varlıkları arazi, bina, makine ve teçhizat gibi unsurlar oluştururken mali varlıkları da hisseler oluşturmaktadır.

1.5.1.1 Satış Yöntemi

Özelleştirme programı kapsamına alınan kuruluşlar 4046 sayılı Kanunun 18. maddesinde belirtilmiş olan yöntemlerden birinin veya birkaçının birlikte uygulanması suretiyle özelleştirilebilmektedir. Bu yöntemlerden birisi de satış yöntemidir.

Satış yöntemi ile özelleştirilebilecek alanları havaalanları, elektrik hizmetleri, gaz hizmetleri, otoyollar ve köprüler, su ve atık su hizmetleri, geri dönüşüm fabrikaları, limanlar olarak özetlemek mümkündür. Satış yöntemi ile gerçekleştirilen özelleştirmeler, varlık satışı ve hisse satışı olmak üzere iki alt yöntem kullanılarak tamamlanmaktadır.

 Varlık Satışı (Doğrudan Satış)

Doğrudan satış yönteminde, özelleştirilecek kamu işletmelerinin aktifleri kısmen ya da tamamen satışa sunulmaktadır. Varlık satışı, kuruluşların aktifindeki mal ve hizmet üretim birimleri ile varlıklarının mülkiyetinin belirli bir bedel karşılığında devredilmesidir. Varlık satışında, devlete ait müessese, teşebbüs veya işletmelerin sahip olduğu aktif varlıklar bir defada pazarlık yöntemiyle doğrudan gerçek veya tüzel yerli ya da yabancı kişilere satılmaktadır. Satışı söz konusu olan KİT’in satış değeri belirlendikten sonra çeşitli yollarla kamuoyuna duyuru yapılmakta ve açık arttırma ile işlem tamamlanmaktadır (Çetin, 2011: 13). Doğrudan satış yönteminde, kamu kuruluşlarının aktiflerini tamamen veya kısmen özel kişi veya kuruluşlara satışı söz konusudur. Bu yöntemde ilk amaç, ulusal menkul kıymetler piyasalarında devlet varlıklarının yabancılar dâhil olmak üzere işletme yöneticisi ve çalışanları dışındaki kişilere satılmasıdır. Bu yöntemin en önemli avantajı yabancı sermaye girişine olanak sağlanmasıdır. Yönetime işletme dışındaki kişilerin sahip olması nedeniyle etkinlik artışından bahsedilebilmektedir. Doğrudan satış yönteminde, devlet varlıklarının en yüksek değer veren kişiler tarafından satın alındığı görülmektedir. Bu yöntemin avantajları yanında bazı sakıncaları da vardır. Şöyle ki, ulusal sermayenin yetersizliği, yabancı yatırımcıların ilgisizliği ve özelleştirilecek işletmelerle ilgili bilgilerin düşük seviyede olması bu tür satışları engelleyebilmektedir. Bu yöntemde, özelleştirmeden sonra devlet varlıklarının mülkiyet haklarının dağılımı, politik etkilerden arındırılmış olmaktadır. Doğrudan satış yöntemi ayrıca maliyetli ve yavaş bir yöntem olarak da ifade edilmektedir (Kalkan, 2011: 60).

KİT’lerin tüm aktiflerinin özel kişi veya kurumlara devredilmesi halinde tam özelleştirme, aktiflerinin bir kısmının devri halinde kısmi özelleştirme, işletme, fabrika gibi küçük birimlerinin devri halinde ise nokta özelleştirme söz konusudur (Aktan, 1987: 103).

Doğrudan satış için kamu kuruluşunun mali yapısının ve performansının yeterli olması, sermayelerinin ve aktiflerinin çok yüksek olmaması, özelleştirme işlemini kolaylaştırıcı unsurlardır. Eğer özelleştirmede amaçlanan etkinlik artışı ise bu yöntemin diğer yöntemlerden daha çok tercih edilmesi gerektiği ifade edilmektedir (Erdoğan, 2011: 24).

 Hisse Satışı

Hisse satışı, KİT hisselerinin yurtiçi ve yurt dışında blok satış, halka arz, halka arzı içeren blok satış, çalışanlara satış, borsada normal veya özel emirle satış, menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına veya fonlarına satış yoluyla bedel karşılığı devridir (Çetin, 2011: 13).

Stratejik öneme sahip kamu işletmelerinin satışında ulusal çıkarlar açısından risk oluşturmamak için altın hisse uygulaması ile hisse satışında bazı kısıtlamalar getirilebilmektedir. Altın hisse ile devlet, kamu işletmesi özel mülkiyete geçse bile özel oy hakkına sahip olmaktadır (Kabaklarlı, 2013: 32).

Hisse senetlerinin halka arzı yoluyla gerçekleştirilen özelleştirme, devletler tarafından sermaye piyasalarının gelişimi, piyasaların likiditesinin artırılması ve hisse senedi sahipliğinin yaygınlaştırılması için bir araç görülmekte ve bu amaçlara ulaşmak için bazı özelleştirmelerde alternatif yöntemler daha yüksek özelleştirme geliri sağlayabilecek olmasına rağmen, halka arz yöntemi uygulanmaktadır.

Ancak hisse senetlerinin doğrudan halka arz edilerek satılması suretiyle özelleştirme yapılabilmesi için, sermaye piyasalarının gelişmiş bir yapıya ve yüksek işlem hacmine sahip olması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca bu tarz bir özelleştirmeden beklenen gelirin elde edilebilmesi için halkın menkul kıymetlere yatırım yapma konusunda bilinçli olması gerekmektedir. Aksi takdirde özelleştirmesi yapılan KİT’in piyasa değeri düşebilecek ve devlet beklediği gelir düzeyine ulaşamayabilecektir.

Özellikle sermaye piyasası gelişmiş ülkelerde yaygın olarak uygulanan hisse senedi satışı yönteminde hisse senetleri genellikle yurt içi sermaye piyasası kanalı ile menkul kıymetler borsasında veya aracı kurumlar tarafından satılmaktadır (Erdoğan, 2011: 25).

 Blok Satış

Türkiye’de en çok uygulanan özelleştirme yönteminin blok satış yöntemi olduğu belirlenmiştir. Yaşar (2006) özelleştirme yöntemlerini karşılaştırdığı çalışmasında 1984-2004 yılları arasındaki 138 özelleştirme uygulamasından 74’ünün ile blok satış yöntemi ile gerçekleştirildiğini ifade etmiştir (Kabaklarlı, 2013: 32).

Blok satış yöntemi, özelleştirilecek kuruluşun tamamının veya önemli bir kısmının teklif toplanarak pazarlıkla veya açık arttırmayla satışı olarak ifade edilmektedir. Blok satış yöntemi

bu özellikleriyle en kolay ve çabuk sonuç alınabilen özelleştirme yöntemidir. Bu yöntem ile gerçekleştirilen özelleştirmeler, devlete önemli miktarda maddi kazanç sağlamaktadır.

Blok satış yönteminin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için; özelleştirilecek işletmenin mali durumunun iyi olması, özelleştirilecek işletmenin veya özelleştirilecek kısmının satın alınamayacak kadar yüksek değerde olmaması, satış kârlılığının yüksek olması gibi faktörlerin önemi fazladır (Çetinkaya, 2001: 182).

Blok satışların en önemli avantajı, genellikle KİT’in yönetim hakkını da içerdiği için özel sektörün bu yöntemde daha fazla para ödemeye gönüllü olması ve bu sayede özelleştirme gelirinin artmasıdır. Yöntemin diğer bir avantajı ise, konusunda uzman şirketlerin ihalelere girmesi ile KİT’ler için gerekli bilgi birikimi ve sermayenin kolaylıkla temin edilebilmesidir. Blok satış yönteminin göze çarpan dezavantajları ise, sermaye piyasalarının gelişmesine önemli bir katkıda bulunmaması ve mülkiyetin tabana yayılmasına katkı sağlamamasıdır.

Blok satış yönteminin sakıncalarından bir diğeri de satılan tekel nitelikteki kamu işletmelerinde, rekabetin ortaya çıkmaması, alıcı firmaların hisse senetlerini satmayarak elinde tutması halinde tekelleşmeyi devam ettirmesi olasılığıdır. Özellikle stratejik KİT adıyla belirtilen ulusal önemlilik arz eden kuruluşların yabancılara blok satısının gerçekleşmesi birçok çevrede hoşnutsuzluklara ve eleştirel tavırlara neden olabilmektedir. Bu tür bir özelleştirmede çok dikkatli davranılması ve yabancılara satışlarda gerekirse sınırlandırmaların yapılması gerekmektedir (Erdoğan, 2011: 25).

 Halka Arz ve Borsada Satış

Kamu mülkiyetindeki anonim şirketlerin tamamının veya bir kısım hisse senedinin özel kişi veya kuruluşlara satışı olarak tanımlanan bu yöntemin uygulanabilmesi için ilk önce özelleştirilecek KİT’lerin sermayesi hisse senetlerine bölünmüş ve ticaret hukukuna tabi sermaye şirketleri şekline dönüştürülmeleri gerekmektedir. Daha sonra, hisse senetleri satışa çıkarılacak KİT’in piyasa değeri belirlenerek gerekli işlemler tamamlandıktan sonra satış yöntemi belirlenerek satış ilanı yapılmakta ve böylece özelleştirme faaliyeti fiilen başlamış olmaktadır.

Bu yöntem ile gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının sağlayacağı avantajlardan biri, yatırımcılar arasında bireysel yatırımcıların payını artırarak hisse fiyatlarındaki dalgalanmaları azaltmanın mümkün olmasıdır. Oysa kurumsal yatırımcıların büyük hacimlerde alım yapmaları ve piyasadaki gelişmelere daha hızlı tepki göstermeleri hisse fiyatlarının dalgalanmasına yol açabilmektedir. Yapılan araştırmalar ülkemizde uzun yıllar boyunca halka arz yöntemi ile özelleştirmelerin blok satışların gerisinde kaldığını göstermiştir (Yıldırım, 2014: 30).

 Yönetici ve Çalışanlara Satış

Şirketin yönetici ve çalışanlarına şirketin yönetimini ve kontrolünü sağlayacak oranda hisse satışını içeren bir özelleştirme yöntemidir. Şirketin sadece yöneticilerine satışı veya bedelsiz devri söz konusu ise bu durumda, çalışanların tümüne satıştan farklı özellikler gündeme gelmektedir. Ancak bu durumda teşvik mekanizması düşük düzeyde tutulmaktadır. Çünkü yöneticilerin gelir düzeyi diğer çalışanlara göre genellikle daha yüksek kabul edilmektedir. Oysa sadece yönetici dışında kalan çalışanlara hisse satışı yapılacak ise bu durumda yoğun bir teşvik mekanizması uygulanmaktadır. Bu teşvikler; bedelsiz hisse verilmesi, hisse bedellerinin taksitli ödenmesi, hisse alana hediye hisse verilmesi ya da satılan şirketin ürününü belli bir indirimle kullanma hakkı tanınması, vergi muafiyeti ve bazı istisnaları içeren hisse satışı şeklinde olabilmektedir.

Bu yöntemin, az gelişmiş ülkelerde çalışanların tasarrufları düşük olduğundan gerçekleşmesi oldukça zor olabilmektedir. Çalışanlar, özelleştirilecek şirketlere genellikle ya kendi tasarruflarıyla ya da borç alarak ortak olabilmektedir (Kesici, 2001: 11).

Bu yöntem bir yandan çalışmayı teşvik etmek ve çalışanların teşebbüse olan sadakatini artırmak gibi bir takım olumlu etkilere sahiptir. Ancak diğer taraftan da çalışanların yeniden yapılanma için gerekli beceri, sermaye ve teşebbüs faaliyetlerini devam ettirmek için piyasalara ve teknolojilere erişim gibi noktalarda bir takım eksikliklere sahip olmaları gibi bazı olumsuzlukları da barındırmaktadır (Erdoğan, 2011: 26).

Bu yöntemde, devletin kendine ekonomik açıdan yük olan bir KİT’i çalışanlara devretmesi ve çalışanların işletmenin sahibi durumuna geçmesi sebebiyle faaliyetlerini daha verimli bir şekilde devam ettirmesi amaçlanmaktadır. Sermayeye katılma ve sahiplik duygusuyla çalışanlarda işletmeye olan bağlılık artarken, sorumluluk duygusu kârlılık ve verimliliğe olumlu anlamda etki etmektedir.

Hükümetler, özelleştirilen şirketlere ait hisse senetlerinin bu şirketlerde çalışanlar ile halk tarafından satın alınmasını teşvik ederek, mülkiyetin tabana yayılmasını arzu etmektedir. Böylece refahın daha geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlamak mümkün olabilecektir. Zarar eden veya verimsiz KİT’ler kâr etmeye başlayınca, devlete vergi vererek kamunun gelir kaynaklarını besleyebilecek konuma gelmektedir. Ancak işletmenin zayıf finansal durumunun işletme çalışanları ve emeklilerin tasarruflarını riske sokması ve önemli ölçüde ortaklık payı elde edilmemesi halinde ise verimliliğin yükselmemesi halleri bu yöntemin sakıncaları arasında gösterilmektedir (Yıldırım, 2014: 28-29).