• Sonuç bulunamadı

H. İ.E.S.’in rehberlerin pazarlama fonksiyonuna ait davranışlarına etkisini ölçen ölçekteki değişkenlere ait sonuçların, rehberlerin daha önce herhangi bir düzeyde

4.3 Mülakat Sonucu Elde Edilen Bulgular

Sosyal bilimlerde yapılan araştırmalarda kullanılan nitel araştırma yöntemlerinden mülakat ve gözlem metodu bu araştırmada kullanılan araştırma yöntemlerindendir Gözlem, katılımlı ve katılımsız olarak ikiye ayrılabilir (Ural ve Kılıç, 2006: 67).

Anket yöntemi ile veri toplamanın düşük maliyet, daha fazla güvenilirlik, çeşitli örnekleme yöntemlerine açıklık, istatistik analiz yöntemlerinin kullanımına uygunluk gibi avantajları olmasına rağmen, sadece sorulan soruya cevap alınabilmesi, konu hakkında ankete girmemiş olabilecek değerli verilerin araştırma dışında kalma ihtimalinin yüksek olması, samimiyetten uzak olma ihtimali ve düşük geri dönüş oranları gibi dezavantajları (Arıkan, 2004: 103-104; Ural ve Kılıç, 2006: 66; Kumar, 1999:108) dikkate alınarak mülakat ve katılımcı gözlem metotları ile anketin yetersiz olabileceği noktalar aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Araştırmacı, kokartlı rehber olduğu için daha önce de zorunlu olarak katılmış olduğu H.İ.E.S’e düzenlendiği yerlerde tekrar katılarak anketleri rehberlere kendisi ve kendisi gibi rehber ve doktora öğrencisi olan bir yardımcı anketör aracılığı ile uygulamıştır. Bu araştırmada, rehberlerden daha önce randevu alınması, uygun ortamın sağlanması, belirli bir zamanın ayrılması mümkün olmadığından yapılandırılmış mülakat tekniği yerine yapılandırılmamış mülakat tekniği kullanılmıştır. Mülakat tekniği yapılandırılmış ve yapılandırılmamış mülakat tekniği olarak ikiye ayrılır. Yapılandırılmış mülakat tekniğinde araştırmacı sorulacak soru setini daha önceden hazırlar ve açık veya kapalı uçlu soruları cevaplayıcıya yöneltir. Yapılandırılmamış mülakatta ise araştırmacının araştırdığı konu çerçevesindeki soruları spontane olarak oluşturup görüşülen kişi veya kişilere yöneltmesi söz konusudur. Yapılandırılmış mülakattan daha canlı, esnek ve sıkıcılıktan oldukça uzaktır. Araştırmacının konu hakkında bilgi sahibi olması ve mülakat deneyimine sahip olması görüşmeden doğru ve yansız bulgular elde edilmesinde önemlidir (Kumar, 1999:109). Araştırmacı ve yardımcısı, seminer aralarında verilen çay-kahve molalarında meslektaşları ile turizm sektörünün genel durumu, rehberlik, rehberlik eğitimi, rehber ve acenta ilişkileri, hizmet içi eğitim seminerlerinden memnuniyet durumu, seminerler hakkında olumlu ve olumsuz bulunan yönler konularında konuşmuştur. Özellikle, rehberlerin, araştırmanın konusu olan hizmet içi eğitim seminerleri ile ilgili söyledikleri elle not alınmıştır.

Doğrudan araştırma konusuyla ilgili olan ve çarpıcı bulunan yorumları ayrıntılı olarak şöyle sıralanabilir:

− “Rehber ülkeyi ve ülke insanını yabancıların gözünde doğru veya yanlış tanıtabilir. Bu yüzden, devlet tarafından stratejik bir öneme sahip olduğu düşünülerek eğitimine, seçimine ve çalışırken de hizmet içi eğitim denilen bu tür faaliyetlerle kendini güncellemesine önem veriliyor. Buraya kadar çok mantıklı gibi görünüyor. Ancak, rehberler zaten eğitimli ve entelektüel insanlardır. Herkes rehber olamaz. Rehber olmak için en az bir yabancı dili bilmek, en az ön lisans diplomasına sahip olmak ve kurslardan başarılı olmak gerekir. Rehber işini yapmak için zaten turisti gezdirdiği yerlerin tarihini, kültürünü, özelliklerini bilmek zorundadır. Hizmet içi eğitime ihtiyacı olan rehberler değil acentacılardır. Herkes acenta sahibi olabilmektedir”.

− “Rehberler diğer turizm personeli ve acenta sahipleri ile kıyaslandığında hizmet içi veya genel eğitime en az ihtiyaç duyan gruptur. Ancak, adı ve uygulaması eğitim olsa bile amacın eğitim olduğunu düşünmek safdillik olacaktır. Bir seminerle mi iyi rehber olacağım? Hizmet içi eğitim, rehber oda ve derneklerinin gelir kapısı olarak icat edilmiş bir şeydir. Oda ve dernekler nemalanırken bakanlık bürokratları da egolarını tatmin ediyorlar.”

− “Acentalar, turu maliyetine satıp esas kazançlarını komisyonlardan sağlama yoluna gidiyorlar. Bu yüzden, rehber seçerken öncelikle halıcı, kuyumcu, derici gibi mağazalarda müşteriyi alışverişe ikna edebilen ve satış rakamları yüksek olan rehberleri tercih ediyorlar. Genellikle, mağazalardan alınan komisyonların en az yarısını acenta kendisine alır kalan yarısını da rehber başta olmak üzere şoför ve diğer personeline paylaştırır. Sanki komisyonculuğu rehber yapıyormuş gibi rehber sektörde de toplumda da karalanır. Rehber, acentanın gitmesini istediği yerden başka yere gidemez tanıtmasını ve satmasını istediği başka bir şeyi de tanıtıp satamaz. Acentanın anlaştığından az veya çok komisyon da alamaz. Yani, rehber işçidir, patron acentadır. Acenta ne derse o olur. İşini yaparken ülke imajını koruma ve yüceltme, ülkeyi ve insanını en iyi şekilde tanıtma görevi de rehberden beklenir. Komisyon oranları, nereden nasıl alışveriş yapılacağı, tur güzergahı vs. birçok konuda karar veren ve uygulayan acentadır. Davul rehberin boynuna asılıyor tokmak acentanın eline veriliyor. Gürültü yapan kim diye

bakanlar tokmak sahibine değil de davul sahibine çatıyor. Rehberleri her yıl hizmet içi eğitime mecbur bırakılıyor ama asıl eğitilmesi gerekenlere (acentalara) her şey serbest.”

− “Acentalar, satış rakamları en yüksek olan rehberlere iş vermeyi istediklerine göre hizmet içi eğitim seminerlerinde pazarlama ve satış teknikleri konularında daha fazla yer verilmesi gerekir. Rehberler zaten, turistleri gezdirdikleri yerler konusunda yeterince ve güncel bilgiye sahip olmak zorundalar.”

− “Hangi meslek vardır ki, hizmet içi eğitim seminerine katılmadığı için kişinin mesleği yapma yetkisi (ehliyeti) elinden alınsın? Hizmet içi eğitim seminerleri tam bir sömürü düzeni yansımasıdır. Rehberlere zaman, enerji ve ekonomik kayıp yaşatırken derneklerin kasaları dolduruluyor.”

− “Rehberler de sektörün mevsimselliğinden etkilenmektedir. Seminerler kasım ve aralık aylarında belirli şehirlerde düzenlenmektedir. Antalya’dan kış aylarında 6 ay memleketim Trabzon’a gidiyorum. Kışın ortasında seminere katılmak için işimi gücümü, ailemi Trabzon’da bırakarak Ankara’ya seminerlere katılmaya geliyorum. Seminerlerden ne kadar tatmin olabilirim ki?”

− “Hizmet içi eğitimi, bir kurumun kendi personelini eğitmesi olarak biliyorum. Ayrıca eğitim ve eğitime katılan personelin diğer masraflarını kurum karşılar. Rehberler bakanlıktan maaş alan bakanlık personeli değil ki. Bizim hizmet içi eğitimimize neden karışıyor anlamak çok zor. Eğitim zorunlu, katılmazsam meslekten ihraç ediliyorum, bir de parasını benden alıyor. Böyle bir hizmet içi eğitim nerede var? Bir kere, benim işverenim acenta. Acenta kendi içinde yer alan personele hizmet içi eğitim verir veya vermez. Bakanlığın başka işi yokmuş sanki, gücü de rehberlerden başkasına yetmiyor. Boyuna bizimle oynuyor. Bakanlık rehberlere çok önem veriyorsa maaş bağlasın. Maaş bağlamıyorsa en azından eğitim işini bıraksın, asıl görevi olan denetlemeyi iyi yapıp kaçak rehber çalıştıran acentaları yakalayıp, cezalandırıp bizi ve ülkenin imajını korusun.”.

− “Rehberliği ek iş olarak yapanlar için seminerler bir sosyalleşme aktivitesi olarak keyifli olabilir. Ama tek gelir kaynağı rehberlik olan benim gibiler için kaybedilen para ve zaman anlamına gelmektedir. Evet, bazen ilgimi çeken

konularda seminerler oluyor. Yine de, burada harcadığım zamanı turda çalışarak veya ailemle geçirmeyi tercih ederim.”

− “Seminer konusu seçerken ilgimi çeken veya ihtiyacım olan konular yerine o dönemdeki iş planıma ve özel hayatımla ilgili planlara en uygun gün ve saatlerdeki konuları seçmek durumundayım. Gönül, pazarlama ve satış teknikleri ile ilgili seminerlere katılmak isterdi. Her rehberin ihtiyacı olan bir konu. Ancak, boş günlerime rastlamadığından pazarlama ve satış teknikleri ile ilgili hiçbir seminere katılamadım.”

− “En azından yılda bir defa rehber camiasının önde gelenleri ve diğer meslektaşlarımızla bir araya gelip tanışmak, çevre edinmek ve meslekle ilgili görüş alışverişinde bulunmak oldukça faydalı. Bu arada ilginç seminer konularından çok çarpıcı bilgiler de edinilebilmekte.”

− “Bakanlığın rehberleri eğitime tabi tutmak istemesini anlayabiliyorum. Rehberlik gerçekten stratejik önem taşıyan bir meslek. Ancak, bakanlık ve meslek odalarımız bize her yıl verilecek seminerlerin konularının seçilmesinde söz hakkı vermiyor. İlgimi çekecek bir konu olmayınca isteksiz katılıyorum.

− “Bildiğim kadarıyla seminer konularına, derneklerin fikrini de alarak bakanlık karar veriyor. Bakanlık rehberlerin fikrini böylece değerlendirmiş olduğunu düşünüyor, ama fikir alınan rehberler değil dernek ve oda yöneticileridir. Bana da fikrimin sorulması gerekir. Dernek ve oda yöneticilerinin çoğu zaten aktif olarak rehberlik yapmaya devam etmeyen insanlar. Sahada çalışan bizim gibi rehberlere seminer konuları hakkındaki isteklerimizi sormaları gerekir.”