• Sonuç bulunamadı

2.3 MARDİN’DE İDARİ GÖREVLİLER

2.3.3 Müftüler

Yönetici sınıfında olmamakla birlikte şehir yaşantısında sözü geçen saygın kişilerden birisi de müftü idi. Bilindiği gibi müftüler, imparatorluğun merkezinde bulunan ve ulemanın başkanı durumunda olan şeyhülislamın devlet ve hükümet merkezinde gördüğü işleri, eyalet ve sancak merkezi olan kentlerde gören kimselerdi. Yöneticilerin, kadının veya halkın çözemedikleri sorunları ortaya çıktığında ya da sorunlara din bakımından destek sağlamak istediklerinde müftülere başvururlardı. Görüşleri istenen konuda müftüler “fetva” verirlerdi. Osmanlı Devletinde yargıda ve fetva vermede Hanefi mezhebi esas kabul edildiğinden, müftüler, verdikleri fetvalarda bu mezhebin öngördüğü kurallara uymak zorunda idiler. Geçimlerini de verdikleri fetvalardan aldıkları ücretlerle sağlarlardı.

Müftüler, şeyhülislamın teklifi ile padişah tarafından atanırlardı. Şeyhülislama şehrin ileri gelenleri ve kadı başvurarak önerdikleri kişinin atanmasını isteyebilirlerdi. Bu istekler genellikle yerinde görülüyor ve önerilen kimse müftü olarak atanabiliyordu46.

Sicilimizde anılan dönemde Mardin müftülüğünü Mardin eşraf ve hanedanına mensup Yusuf Sıdkı Efendi icra etmektedir. Bununla birlikte çeşitli konularda belgelere yansıdığı şekliyle Yusuf Sıdkı Efendi’den önce iki kişinin daha müftülük görevini icra ettiği anlaşılmaktadır. 30 Haziran tarihli miras ile ilgili belgede, Tekye Mahallesinde miras olarak bırakılan evin sınırları belirtilirken bir tarafının sabık müftü merhum Abdülkerim Efendinin evi47 şeklinde bir kaydın bulunması, tarihi bilinmemekle beraber Abdülkerim Efendinin de Mardin’de müftülük yaptığını göstermektedir. Ayrıca söz konusu ev Abdülkerim Efendinin müftülük görevinden sonra da mülkiyetinde bulunmaktadır. Bu da bizi kendisinin de Mardinli olduğu fikrine götürmektedir.

Yusuf Sıtkı Efendi’den önce müftülük yapan kişi Hacı Kemal Efendi’dir. Hacı Kemal Efendinin adı kaymakam ile olan çatışması dolayısıyla mahkeme kayıtlarına geçmiştir. Bu çatışma öyle bir dereceye varmış ki müftü, kaymakamı görevinden aldırmak için ona irtikâp yani zimmetine para geçirme iftirası atmış ve bu maksatla da dört müderris, imam ve dört tüccarı şahit olarak göstermiştir. Ancak yapılan soruşturma neticesinde müftü Hacı Kemal Efendinin, şahit olarak gösterdiği kişilerin imzalarını kendisinin attığı anlaşılmış neticede ceza kanununun 47 ve 35. maddeleri gereğince 29

46 Çadırcı, a.g.e., s. 91-92.

Kasım 1860’ta Diyarbakır’a sürgün edilmesine karar verilmiştir48. Hacı Kemal Efendi’ye yönelik alınan sürgün kararının ivedilikle yerine getirildiğini ve kapsamda Diyarbakır’a sürgün edildiğini tahmin ediyoruz. Nitekim 15 Ocak 1860 tarihli bir belgede Hacı Kemal Efendinin Nusaybin öşrünün toplanması konusunda oluşan anlaşmazlığa şahit olduğu ve bu sırada Diyarbakır’da misafir olarak bulunduğu belirtilmektedir49. Hacı Kemal Efendinin resmi sürgün kararından iki ay önce Diyarbakır’da bulunması ileri sürdüğümüz görüşü geçersiz kılacak bir şüpheye gark etmekle beraber, belgede kendisinden eski müftü olarak bahsedilmesi sürgün kararının daha önceden verilip uygulandığını ve resmi belgenin sonradan çıktığını gösteriyor olabileceğinden kendisiyle ilgili bu varsayımı kuvvetli kılmaktadır.

Hacı Kemal Efendinin görevinden kötü hareketlerinden dolayı azledilmesi Yusuf Sıdkı Efendinin yeni müftü olarak atanmasına dair gerekçeyi oluşturmaktadır50. Hacı Kemal Efendinin kötü hareketleri sadece kaymakama yönelik yaptığı irtikâp iftirasından mürekkep olmadığı görülmektedir. Gerçekten de Hacı Kemal Efendinin kentte eşraf ve hanedana mensup bazı kişilerle çıkar amaçlı bir gurup kurduğu başka bir kaynak tarafından ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. Buna göre yerli eşraftan Şemdinizâde Mehmed Efendi, Kermozâdelerden Abdülğani Çelebi ve Hacı İbrahim Ağa ile Şehdetzade Hacı Hıdır Ağa’nın bir kalpazanlık şebekesi kurarak piyasaya düşük ayarlı sikke sürmüşler ve bu işin yapılmasında Hacı Kemal Efendi de iştirakçi olmuştur. Aynı kaynak, Hacı Kemal Efendinin söz konusu kişilerle birlikte Meşki ve Daşi aşiretleri arasında çıkan çatışmaya da sebep olduğu ve bu yüzden sürüldüğü belirtmektedir51.

Hacı Kemal Efendinin kötü hareketlerinden dolayı müftülükten azledilmesinde onunla çatışma halinde olan kaymakamın özel bir gayreti olmuştur. Neticede Yusuf Sıdkı Efendi kaymakamın isteğiyle 22 Ağustos 1859 tarihinde Mardin müftülüğüne tayin edilmiştir52. Yusuf Sıdkı Efendi b. Seyyid Ömer Efendi, Mardin’in saygın ailelerinden biri olan Ağazâdelere mensup53 olup Cami-i Kebir mahallesinde bir konakta ikamet ediyordu54. Muhtemelen de kendi iş koluna giren faaliyetleri de bu konakta yürütüyordu. Bu faaliyetler arasında bir vakıf malının satışında kendisinden

48 MŞS 235, s. 143, 15 Cemaziyelevvel 1277 (29 Kasım 1860) tarihli kayıt. 49 Bkz. MŞS 235, s. 76–77, 7 Cemaziyelahir 1276 (1 Ocak 1860) tarihli kayıt. 50 Bkz. MŞS 235, s. 2, 23 Muharrem 1276 (22 Ağustos 1859) tarihli kayıt. 51 Ertaş, a.g.m., s. 506.

52 Bkz. MŞS 235, s. 2, 23 Muharrem 1276 (22 Ağustos 1859) tarihli kayıt. 53 MŞS 235, s. 108–109, 21 Zilkade 1276 (10 Haziran 1860) tarihli kayıt. 54 MŞS 235, s. 83, 26 Receb 1276 (18 Şubat 1860) tarihli kayıt.

istenilen şer’i hükmün yazılması55 olduğu gibi kentin güvenlik sorunları ile ilgili konular da bulunabiliyordu. Nitekim kent çarşılarında artan hırsızlık olaylarına karşı tutulan gece bekçisinin müftünün oluruyla atamasının yapılması56 bize müftünün şer’i işlerin dışında kenti ilgilendiren sorunların çözümünde de rol aldığını gösteriyor. Yusuf Sıdkı Efendinin fetva kâtipliğini İbrahim Efendi adlı şahıs yürütüyordu57.

Yusuf Sıdkı Efendi de kendisinden önce görev yapan meslektaşı gibi, yukarıda sözü edilen çıkar amaçlı grubun içinde yer almakla ve aşiretleri birbirine düşürmekle itham edilmiştir. Ancak onun yukarıda isnat edilen suçlar işlenirken müftü olmayıp naiplik görevini icra ettiği kaydedilmektedir58. Kayıtlarımızda Yusuf Sıdkı Efendinin naiplik görevini icrası ile ilgili olarak herhangi bir malumat bulunmamaktadır. Ancak görev yaptığı süre içersinde yüksek meblağlarda bazı gayrimenkul alımları yaptığı defterimizin bize sunduğu belgelerden tespit edilmiştir. Bu çerçevede Yusuf Sıdkı Efendinin Mardin ve çevresinde kırk iki bin beş yüz Cedid Rumi Kuruş değerinde gayrimenkul aldığı görülmüştür59.