• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: HAK DİNİ KUR’ÂN DİLİ’NDE KUR’ÂN İLİMLERİ

3.2. Ulûmu’l-Kur’ân’ın Temel Konuları

3.2.8. Müşkilü’l-Kur’ân

Müşkil kelimesi lügatte, karışık ve birbirine zıt olan şey anlamına gelmektedir.446 Terim olarak ise, Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetleri arasında ihtilaf ve tezat gibi görünen

438 Nisâ, 3/100. 439 Elmalılı, II/1439. 440 İhlas, 108/3. 441 Elmalılı, IX/6210. 442 Kehf, 18/13. 443 Elmalılı, V/3230. 444 Kehf, 18/65. 445 Elmalılı, V/3260-3263.

hususlar şeklinde tanımlanabilir. Aslında tamamen anlama probleminden kaynaklanan bu ihtilafların ortadan kaldırılması da bu Kur’ân ilimlerinin ihatası içindedir.447

Elmalılı, Kur’ân-ı Kerîm’de ihtilafın bulunmadığını Nisâ sûresindeki “Hâlâ Kur’ânı im’an ile teemmül etmezler mi? Eğer o Allah’tan başkası tarafından olsa idi elbette içinde bir çok ahenksizlikler bulacaklardı.”448 âyetini tefsir ederken açıklamaktadır.449 Zaman ve ahvalin değişmesiyle farklılık arz eden âyetlerin ve birbirine zıtmış gibi görünen âyetlerin bulunabileceğini ifade ederek şu açıklamaları yapmıştır:

“Evet Kur’ânda zamanların, yerlerin ve durumların değişmesine göre değişik hükümleri ve çeşitli mânâları ifade eden kırâet ve lafızlar vardır. Ve bu açıdan birbiriyle çelişkili olduğu görünen âyetler vardır. Fakat bunların hiçbiri Allah’ın birliğine ters düşen aynı olayda, aynı zamanda, aynı şartlar altında çelişkili ve dağınık bir gidişat üzerinde değil, yavaş yavaş birbirini iyice açıklamak, tefsir etmek ve çeşitli durumların gereğine göre hükmü değiştirmek, yerine başkasını koymak sûretiyle açıklamak ve zaman zaman değiştirmek ve kaldırmakla beyan ederek giden ve sonsuz bir hayatın akışını ve hizmetini devam ettiren özel ve düzenli bir gelişme üzerinde yürür gider ve hakikat gülistanında açılan bütün yaratılış tecellileri ve güzellikleri gibi çokluk içinde birliği ve birlik içinde çeşitlenmeyi ifade eden mükemmel bir ahenk ve uyumlu bir değişiklik ve çeşitlilik arzeder. Ve Kur’ân ilminin en büyük önemi ve zevki de içinde fazla karışıklık bulunmayan bu çeşitli ahenk içinde sonunu tam düşünmekle müteşabih âyetleri muhkem âyetlere havale ederek Kur’ân âyetlerinden Allah’ın hükümlerini ve kâinatın olaylarından Allah’ın varlığını okuyup bulmaktır. Mesela “Hepsi Allah tarafındandır.”450 ifadesiyle “Sana her ne kötülük isabet ederse kendi nefsindendir.”451 düsturları arasında açık bir çelişki ve zıtlığın bulunduğu zannedilebilir. Halbuki bunlar, birbirini tamamlayan bir açıklama olarak beraberce düşünülmek ve aradaki çelişme noktaları atılıp beraberlik yönleri düşünülmek üzere söylenmiş ve “Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!”452 âyeti ile de bu nokta özellikle hatırlatılmış. Burada da ifade edilen değişik hükümlerin, bu gibi çeşitli açıklamaların hükümde çelişkiden değil, hikmet ve faydalar ve durumların gereğine uygun ve ahenkli bir hikmetten ileri geldiği özel bir şekilde anlatılmak ve münafıkların yalan dolanlarına tamamen engel olmak için fazla değişiklik olmadığı ifade edilerek buyrulmuş ve iyice düşünmeye sevk olunmuştur.”453

Yazır, bu açıklamaları ile birbiriyle çelişiyor gibi görünen âyetlerin aslında birbirine çelişmediğini aksine birbirini tamamladığını ifade etmektedir. Bu türden çelişkili gibi

447 Zerkeşî, el-Burhân, II/45-69; Suyûtî, el-İtkân, I/27-31 Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 179; Turgut, Tefsir

Usûlü ve Kaynakları, 186; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, 166-167; Kahveci, Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîhu’l-Ğayb Adlı Tefsirinde Ulûmu’l-Kur’ân, 188.

448 Nisâ, 4/82. 449 Elmalılı, II/1400-1401. 450 Nisâ, 4/78. 451 Nisâ, 4/79. 452 Nisâ, 4/78. 453 Elmalılı, II/1401-1402.

görünen âyetlerin, birlikte düşünülerek aralarındaki çelişkinin ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu beyan etmektedir.

Elmalılı, bu şekilde Bakara sûresindeki “Ve bir vakit Musâ’ya kırk geceye vâd verdik”454 ile Ârâf sûresindeki “Bir de Musâ’ya otuz geceye va’d verdik ve anı bir on ile temamladık”455 âyetlerinin birbiri ile muaraza etmediğini ifade etmiştir. Yazır’a göre Bakara suresindeki âyette beyan edilen kırk günlük sürenin Ârâf suresinde daha ayrıntılı bir şekilde anlatılması söz konusudur. Buna göre, ilk otuz gün tutulan oruçla ve daha başka Allah’a yaklaştırıcı ibadetlerle bir özel arınma ve bir riyazat olmuş ve sonraki on günde de Tevrat’ın nüzûlü ve Allah ile kelâm olayı meydana gelmiştir.”456 Nisâ sûresindeki “Kadınlarınız arasında her veçhile âdil davranmaya ne kadar hırs besleseniz yine muktedir olamazsınız.”457 İle aynı sûredeki, “eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size halâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâh edin ve eğer bu sûrette adalet yapamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane.”458 Âyetlerinin birbirine zıt olmadığını şu şekilde açıklamıştır:

“Görülüyor ki, burada isteğe bağlı işler ile zorunlu işlerin hükmü ayırt edilerek

ًةَﺪِﺣاَﻮَﻓ ْاﻮُﻟِﺪْﻌَﺗ ﱠﻻَأ ْﻢُﺘْﻔِﺧ ْنِﺈَﻓ emrinin bir açıklaması yapılmıştır. Ve işte sevginin böyle zorunlu işlerden olması kazıyyesidir ki, zinadan korunmak için birden fazla eşe sahip olmayı caiz gören zorunlu sebeplerden biri olmuştur. Bunun için burada tek eşe teşvik eden nassın açıklamasıyla beraber, birden fazla eş almanın şartlarından ve zorunlu sebeplerinden en önemlisi de anlatılmıştır. Hadis-i şerifte de varid olmuştur ki: “İki karısı olup da birine büsbütün meyleden kimse kıyamet gününde bir yanı eğik olarak gelir.” Ve eğer zorunlu bir sebeple böyle bir hal olunca aralarını düzeltir, bozulan yönlerini iyileştirir. Bundan sonra meyletmeden sakınırsanız Allah affedici ve merhamet edici olduğundan, geçmişi affeder ve sizi rahmetiyle maksad ve muradına eren bir kimse eyler.”459

Yazır, burada zorunlu durumlarla isteğe bağlı durumların birbirinden farklı olduğunu ifade etmiştir. Yani eğer zinaya düşme korkusu varsa birden fazla eşe cevaz verilmiş, ancak bunlar arasında adaletin sağlanması konusu da ihtar edilmiştir. Buna göre âyetler birbiri ile çelişkili değil birbirini tamamlar niteliktedir.

454 Bakara, 2/51 455 Ârâf, 7/142. 456 Elmalılı, IV/2275. 457 Nisâ, 4/129. 458 Nisâ, 4/3. 459 Elmalılı, III/1487-1488.

Konu hakkında daha birçok örnek bulunmasına karşın bu konuda Elmalılı’nın genel kanaati, “ifade edilen değişik hükümlerin, bu gibi çeşitli açıklamaların hükümde çelişkiden değil, hikmet ve faydalar ve durumların gereğine uygun ve ahenkli bir hikmetten ileri geldiği özel bir şekilde anlatılmak” şeklinde ifade edilmiştir.460