• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: HAK DİNİ KUR’ÂN DİLİ’NDE KUR’ÂN İLİMLERİ

3.2. Ulûmu’l-Kur’ân’ın Temel Konuları

3.2.13. Emsâlü’l-Kur’ân

Mesel, bir şeyin benzerini getirmek, örnek vermek gibi anlamlara gelir. Temsil ise herhangi bir şeyle ilgili, ona uygun, onun paralelinde, onu destekleyen bir dengini ve benzerini getirmek, bir hikaye ya da atasözü söylemektir.549 Kur’ân-ı Kerîm’de birçok meseller vardır. Meseller, Kur’ân’ın anlaşılmasında birçok yönden etkili olmuştur. Emsâlü’l-Kur’ân ilmi, bu mesellerin Kur’ân’da bulunma sebeplerini ve anlamlarını inceleyen ilimdir.550

Yazır mesel kelimesinin uzun uzun tahlilini yaptıktan sonra onu, gerek gerçek gerekse hayali olarak, insanlar arasında yaygın şekilde bilinen ve bazı gerçekler onlara benzetilerek anlaşılan sözler şeklinde tarif etmiştir.551 Kur’ân-ı Kerîm’de temsili anlatım örneklerinin bulunduğunu, bunların bulunma nedenlerini de gerçeğin hakikatlerle ifade edilerek anlatılmasından sonra, örnekler vererek daha iyi anlaşılabilmesini sağlamak olarak açıklamaktadır. Bunların yanı sıra Elmalılı, Cenabı Allah mesel ve misali yapmamış olsaydı insanların hiçbir şey anlayamayacaklarını da ifade etmektedir. Ancak sözün öncelikle hakikat olarak anlaşılması gerektiğini, meseldir diyebilmek için açık karine bulunması gerektiğini ifade etmiştir.552

Bakara sûresindeki, ﺎَﻬَﻗْﻮَﻓ ﺎَﻤَﻓ ًﺔَﺿﻮُﻌَﺑ ﺎﱠﻣ ًﻼَﺜَﻣ َبِﺮْﻀَﻳ نَأ ﻲِﻴْﺤَﺘْﺴَﻳ َﻻ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ “Bilmeli ki Allah bir sivri sineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz.”553 Âyetini tefsir ederken şunları söylemektedir:

“‘Darb-ı mesel’ (ata sözü) deyimi, “mesel-i madrûb” yani “söylenegelmiş” meşhur mesel mânâsına da kullanılır ise de aslında “mesel darbetmek” yani meseli yerinde kullanmak ve tatbik etmek, yerine göre “iyice yapıştırmak” demektir ki, yeniden bir mesel koymak ve inşâ etmek değildir. Temsil ise geneldir. Fakat Kur’ân’daki

548 Elmalılı, VI/2779.

549 Ulutürk, Veli, Kur’ân’da Temsili Anlatım, İnsan yayınları, İstanbul, 1995, 9-13.

550 Zerkeşî, el-Burhân, I/486-495; Suyûtî, el-İtkân, II/131-133; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 174-175; Turgut, Tefsir Usûlü ve Kaynakları, 181-183.

551 Elmalılı, I/244.

552 Elmalılı, I/243-244,280; VII/4868.

meseller, genel olarak bağımsız bir şekilde kurulmuş temsiller olduğu halde, aynı şekilde tatbik de edilmiş olması itibariyle “darb” tabir olunmuştur.”554

Yazır, Rûm sûresindeki “Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.”555 âyetinin tefsirinde şunları söylemektedir:

“O size kendi nefislerinizden bir misal vermiştir. Bu misal, şirkin batıl oluşunu açıkça göstermek içindir. Yani bir malike, mülkünden ortak varsaymak bir çelişkidir, batıldır. Bunu kendinizden bir pay biçerek zorunlu bir şekilde anlayabilirsiniz. Hiç sizin köleniz, uşağınız, hayvanınız, haşeratınız (zararlı hayvanlar) gibi elleriniz altında sahibi bulunduğunuz şeyler, Allah’ın size bahşettiği mülkünüzde (mal varlığınızda) sizin ortağınız, denginiz olur da mal olan şeyler, sahibine eşit olabilir mi? olamaz değil mi? Halbuki sizin mal varlığınız Allah’ın vergisi, onlara sahip oluşunuz da sonradan olma ve gelip geçicidir. Bütün varlıklara, var etme yoluyla sahip bulunan Allah Teâlâ’nın ise, malik oluşu sonsuz ve O’nun mülkünden çıkmak imkansızdır. Allah Teâlâ bu gerçekleri böyle ayırt edip anlatmıştır. Şimdi sizin mal varlığınızdan biri size ortak olamazken Allah Teâlâ’nın mülkünden, yaratıklarından, kullarından kendisine ortak nasıl olabilir?”556

Yazır bu ifadeleri ile Allah Teâlâ’nın insanların kendi hayatlarından misal getirerek, nasıl ki insanlar sahibi olduklarını zannettikleri nimetlerle aynı değilse, Allah’a şirk koşmanın O’na ortaklar ihdas etmenin kötülüğüne işaret edildiğini beyan etmiştir. Haşr sûresindeki “Biz bu Kur’ânı bir dağın üzerine indirseydik her halde sen onu Allah korkusundan başını eğmiş çatlamış görürdün, o temsiller yokmu işte biz onları insanlar için yapıyoruz gerek ki tefekkür ederler.”557 Âyetinden sonra gelen âyete işaret ederek burada temsili bir anlatım olduğunu beyan etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in üzerine indiği akıl ve şuur nimetlerinden mahrum dağın, haşyetten çatlayarak baş eğmesinin misal verilmesini, akıl ve şuur sahibi insana dağdan daha fazla etkilenmesi gerektiğini tembih etmek için olduğunu belirtmektedir.558

Yazır, Ahzâb sûresindeki, “Evet, biz o emaneti Göklere, Yere ve Dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok 554 Elmalılı, I/279. 555 Rûm, 30/28. 556 Elmalılı, VI/3820. 557 Haşr, 59/21. 558 Elmalılı, VII/4867.

zâlim, çok câhil bulunuyor.”559 Âyetindeki emanetin Allah-u Teâlâ’nın insanlara teklif ettiği emirler ve nehiyleri temsil ettiğini açıklamıştır.560

Ra’d sûresindeki “Yukarıdan bir su indirdi de vâdiler kendi mıkdarınca seyl oldu, seyl de yüze çıkan bir köpük yüklendi, bir ziynet veya bir meta’ yapmak için ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük vardır, İşte Allah, hakkile batılı böyle çarpıştırır, ammâ köpük atılır gider, nâsa menfeati olan ise Arzda kalır, işte Allah, emsali böyle darbeder.”561 Âyetini ise hakkın ve hak sahiplerinin gökten yağan yağmurlara, bâtılı ve bâtıl olanları kısa zamanda parlayıp köpük gibi hemen kaybolacağı şeklinde emsal verildiğini söylemektedir.562

Ârâf sûresindeki “Hoş memleketin nebatı rabbının izniyle çıkar, fenasının ise çıkmaz, çıkan da bir şey’e yaramaz, şükredecek bir kavm için âyetleri böyle tasrif ederiz.”563 Âyetindeki temsili anlatımı ise şu şekilde açıklamaktadır:

“Yani bu beyan ve tasvir, insanlar için bir darb-ı meseldir. Peygamberler, ilâhî rahmetin müjdeci ve yayıcıları, yüklenmiş oldukları teklifler ve şeriatler, hayatın ke n disiyle kâim olduğu saf su ile dolu ağır bulutlar gibi Kur’ân kalblerin âb-ı hayatı (hayat suyu), din ve mârifet (bilgi), ebedî bir hayat olan ilâhî rahmet; sorumlu ve muhatap olan insanlar da yağmurun indiği yerler gibi iki kısımdır: Topraklar gibi insanların ve insan topluluklarının da iyisi ve kötüsü, mümini kâfiri vardır. İyiler iyi düşünür, Allah’ın peygamberlerinden istifade eder, ilâhî âyetleri düşünmek ve anmakla ibret alır, iman eder, hayat bulur, Allah’ın nimetlerine şükreder. Ahiret için güzel ameller ile güzel semereler verirler. Yaratılış âyetlerinde ve şeriat koymada cereyan eden ilâhî tasrîf ve tasarrufların, peygamberleri gönderme ve Kur’ân’ı inzâl etmenin hikmeti de bilhassa bunların faydaları ve şükranıdır. Çorak yer gibi fena olanlar ise Allah’ın nimetlerini ve rahmetini inkâr ve küfür ile karşılarlar, bu faydalanmadan mahrum kalırlar. Onların meyve vermelerine Allah’ın izni taalluk etmez. Zorluk ve mahrûmiyet içinde felakete yuvarlanır giderler.”564

Yazır, bu ve yukarıda zikrettiğimiz temsil örnekleri, genel olarak insanların Kur’ân’ın manalarını daha iyi anlamaları için irad edildiğini ifade etmektedir. Ona göre Allah Teâlâ bu tür örnekler vererek, önceden hakikatlerle ifade edilen gerçeklerin temsili anlatım yoluyla zihinlere daha iyi yerleşmesini sağlamak istemektedir.

559 Ahzâb, 33/72. 560 Elmalılı, VI/3934. 561 Ra’d, 13/17. 562 Elmalılı, IV/2975. 563 Ârâf, 7/58. 564 Elmalılı, III/2201-2202.