• Sonuç bulunamadı

4.BEDÎ İLMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

4.1. BEDÎ İLMİNE DAHİL OLAN SÖZ SANATLARI

4.1.13. Müşâkele

Sözlük anlamı “birden fazla şeyin birbirine benzemesi” olan müşâkele, tek bir lafzı ikinci defa hem kendi ilk kullanıldığı anlam dışında hem de gerçek anlamı dışında kullanmaktır. Ancak lafza verilen ikinci anlam metinden bağımsız olmamalıdır.

Fehîm-i Kadîm’in gazellerinde örneklerine rastladığımız bazı müşâkele örnekleri şunlardır.

İtme cemʿ-i dil-i ʿuşşāḳı perı̇̄şān ey zülf

Bād-ı āh ile perı̇̄şān olacaḳsın āh̬ır (g.LXVI/8)

“Ey saç! Âşıkların gönül topluluğunu dağıtma, sonunda ah rüzgârı ile perişan olacaksın.”

207Sekkâkî, 424; Tehânevî, 785; Bâbertî, 623; Desûkî, 521; Matlûb, 623; Süleyman, 2/57; Cevdet Paşa, 157;

135 Bu beyitte şair “perişan” kelimesini birinci mısrada “dağıtma” anlamında, ikinci mısrada ise aynı kelimeyi gerçek anlamında kullandığından müşâkale sanatı vardır. Bununla beraber şair zülf ifadesini “cemiyet dağıtan zorba kişi” olarak kişileştirdiği için kapalı istiâre yoluyla teşhis sanatı yapmıştır.

Bı̇̄dādı̇̄ ile eyledüñ āmāde-i feryād

Feryād yeter eyledi bı̇̄dād nigāhuñ (g.CLXXVI/4)

“Zulümle feryadı hazırladın, feryat ki bakışın kâfi derecede zulüm yaptı.”

Şair bu beyitinde ilk mısrada “ âmâde eyle-” ifadesiyle “emrine hazır kılmak” anlamında “eylemek” fiilini yardımcı fiil olarak kullanmıştır. İkinci mısrada ise aynı yardımcı fiili “bî- dâd eyle-” ifadesinde “yoksun bırakmak” anlamında kullanarak müşâkale sanatı yapmıştır. Ayrıca şair “bakış” sözcüğünü kişileştirdiği için kapalı istiâre yoluyla teşhis sanatı yapmıştır.

Olurduḳ şemʿüñe pervāne ey dil

Olaydı mihr ü mehden perr ü bālüñ (g.CLXXVII/7)

“Ey gönül! Eğer Güneş ve Ay’dan kanatların olsaydı senin mumuna pervane olurduk.”

Bu mısrada şair “olmak” fiilini beyitte iki kere fakat farklı anlamlarda kullanmıştır. İlk mısrada bulunan “olmak” fiili “meydana gelme, vuku bulma” anlamlarında kullanılırken, bir sonraki mısrada geçen aynı fiil, “bir durumdan başka bir duruma geçme” anlamında kullanılmıştır. Bununla beraber şair gönlüne başka birisiymiş gibi seslendiği için tecrîd sanatı yapmıştır.

4.1.14. Mübalağa208

Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok ve pek az göstermektir. Ancak bu aşırı anlatma soğuk olmamalı, nükteli ve zarif olmalıdır. Dîvân şairlerinin daha çok medhiye, fahriye ve hicviyelerde başvurdukları bir sanattır. Eskiler bir şairin hayalinin genişliğini ve gücünü göstermesi bakımından mübalağa sanatına çok önem vermişlerdir. Aşırılığın derecesine göre mübalağa sanatı tebliğ, iğrak ve gulüv adlarıyla üçe ayrılır. Tebliğ, akla ve göreneğe uygun olan

208 Dilçin, a.g.e., s. 447.

136 mübalağadır. İğrak, akla uygun, fakat, göreneğe uygun olmayan mübalağadır. Gulüvv, akla da göreneğe de uygun olmayan mübalağadır.

Fehîm-i Kadîm’in gazellerinde örneklerine rastladığımız bazı mübalağa örnekleri şunlardır.

Dı̇̄de-i Nūḥʾuz ki āşūb-ı cihāndur giryemüz

Belki Ṭufānʾ a dah̬ı āfet-resāndur giryemüz (g.CXXVII/1)

“Biz, Hz. Nuhʾun gözüyüz ki gözyaşımız dünyayı karıştırır, gözyaşımız belki Tufanʾa da felâket ulaştırır."

Şair bu beyitinde Hz. Nuh’ a ve onun zamanında gerçekleşen Tufan hâdisesine telmihte bulunmaktadır. Kendisini Hz.Nuh’un gözyaşı yerine koyarak, biz ağlarsak gözyaşımız Tufan gibi yeryüzünü yerle yeksân edeceğini hatta daha da ileri giderek Tufan’ın bile felakete uğrayacağını belirten şair, gulüvv mübâlağa yapmıştır.

Ederse cümle-i hūbān ne var o şūh̬a tevāżuʿ

Eder melāʾike bı̇̄-ih̬tiyār o şūh̬a tevāżuʿ (g.CLII/1)

“Bütün güzeller o şuha alçakgönüllülük gösterirse buna şaşılır mı? Melekler dahi ellerinde olmadan o şuha tevazu ederler.”

Şair, beyitinde meleklerin bile ellerinde olmadan o şuha alçakgönüllülük göstermesinden dolayı güzellerin o şuha tevazu etmelerinin şaşılacak bir durum olmadığını belirterek gulüvv mübâlağa yapmıştır.

Güftār-ı lebüñ eyledügi feyż-i ḥayātı

İtmez nefes-i muʿcize-perdāz-ı Mesı̇̄ḥā (g.III/2)

“Dudağının sözünün ortaya koyduğu hayat feyzini, Hz. İsa’nın mucizeler gösteren nefesi bile göstermez.”

Bu beyitte, Kur’an-ı Kerim’de bulunan Al-i İmran Süresi 49. ayete telmih vardır.Bu ayette Hz. İsa’nın mucizelerinden bahsedilir. Hz. İsa, mucizelerinden birinde çamura üfler ve o çamur Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Al-i İmran süresinde geçen ayet mealen şöyledir: Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: 'Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir

137 şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır.209

Şair beyitinde sevgilinin sözünün ortaya koyduğu hayat feyzinin Hz.İsa’nın mucizeler ortaya koyan nefesinin bile ortaya koyamayacağını belirterek mübâlağa yapmıştır.

4.1.15. İdmâc210

Sözlük anlamı “bir şeyi bir şeyin içine gizlemek” olan idmâc, belâgat literatüründe belli bir maksadı anlatan bir söze başka bir anlam ilave etmektir. İlave olunan bu anlam ilk anlamla olumlu veya olumsuz aynı istikamette olmalıdır.

Fehîm-i Kadîm’in gazellerinde örneklerine rastladığımız bazı idmâc örnekleri şunlardır.

Ey şūh̬ nedür ʿāşıḳuna böyle tecāhül

Ḳurbānuñ olam ġayrıya cānāne mi olduñ (g.CLXXV/3)

“Ey şuh! Âşığına böyle bilmezlikten gelme nedir? Ben senin kurbanın olayım, yoksa başkalarına mı sevgili oldun?”

Bu beyitte “âşığına böyle bilmezden gelme nedir? Yoksa başkalarına âşık mı oldun” cümlesinde yer alan “ben senin kurbanın olayım” sözü cümlenin anlamıyla ilişkili olmakla beraber asıl maksadın dışında bir ara sözdür. Dolayısıyla idmâc sanatı yapılmıştır.Ayrıca beyit soru anlamı taşıdığı için istifham sanatı kullanılmıştır.

Şöyle sermest-i mey-i ʿaşḳ-ı İlahı̇̄ olsaḳ

Ki ne dı̇̄dār u ne ḥūr u ne behiştin görsek (g.CLXXII/2)

“İlâhî aşk şarabının şöyle bir sarhoşu olsak ki ne sevgilinin yüzünü, ne huriyi ne de cennetini görsek.”

Bu beyitte ki’ edatı cümleyi doğrudan doğruya bağlama görevinde bulunmuştur. “Görsek” yüklemi ile anlamı tamamlanan cümleye ayrı bir hüküm bildiren bir söz ilâve edilerek asıl cümledeki bir unsur hakkında tamamlayıcı bilgi verilmiştir.

209 Al-i İmran 3/49.

138 Gör girye ile çāk-i girı̇̄bān u fiġānın

Mecnūnuña da bir naẓar-ı ḥavṣala gāh it (g.XXIII/4)

“Senin Mecnun olmuş âşığının gözyaşını, yaka yırtığını ve feryadını gör de ona bazan anlayışla bak.”

Bu beyitte sevgilinin aşığına hiç yüz vermediğini anlıyoruz. Şair sevgiliye seslenerek “senin için Mecnun olmuş aşığının gözyaşını, yaka yırtığını ve feryadını gör de ona bazan anlayışla bak." ifadesiyle şair sevgilinin tutumunu değiştirmesini istemektedir. Beyitte aynı düşünce ekseninde cümleler kullanıldığı için idmâc sanatı vardır.