• Sonuç bulunamadı

3.4. Uygulama

3.4.4. Literatür Tarama

Eynon vd (1997)’nin muhasebecilerin etik yargı becerilerini etkileyen faktörler üzerine yaptıkları çalışmada yaş, cinsiyet ve sosyo-politik inançların etik yargı üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Küçük ölçekli firmalarda çalışanların etik yargı becerilerinin diğer yerlerde çalışanlardan daha düşük olduğu, cinsiyete göre bakıldığında erkeklerin kadınlara göre etik yargı becerilerinin daha düşük olduğu, yaşı büyük çalışanların da aynı şekilde etik yargı becerilerinin daha düşük olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca üniversitelerde etik dersi almış olanların da etik yargı becerilerinin daha yüksek olduğu bulunmuş, liberal olanların da muhafazakârlardan etik yargı becerilerinin daha gelişmiş olduğu tespit edilmiştir.

O’Leary ve Radich (2001)’in Avustralya’da öğrenim görmekte olan muhasebe son sınıf öğrencilerinin etik tutumlarını değerlendirebilmek amacıyla sınavda kopya çekmek, değişik durumlarda ifşaya başvurabilmek ve şirket hissedarlarını dolandırmak için rüşvet almak üzerine öğrencilere çeşitli anket soruları yöneltilmiştir. Buna göre, yakalanma riskinin olduğu durumlarda öğrencilerin rüşvet kabul etme yatkınlıklarının düştüğü, bunun dışında öğrencilerin çoğunluğunun rüşvet almaya yatkınlığının olduğu, cinsiyete göre değerlendirme yapıldığında ise erkeklerin kızlara nazaran etik dışı davranışlara yöneliminin kız öğrencilerden dört kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

Canning ve O’Dwyer (2003) İrlanda’da gerçekleştirdikleri çalışmada muhasebe çalışanlarının muhasebe meslek örgütlerine yönelik nasıl bir bakış açılarının olduğunu araştırmışlar ve yöneticilere karşı güvenli değil kuşku ile bir yaklaşımın olduğu, bu durumun da meslek örgütlerinin otoritesini zedelediği neticesine ulaşılmıştır.

Naser vd (2003)’nin Kuveyt’te sekiz gruptan oluşan finansal tablo kullanıcılarına anket uygulanmıştır. Bunlar; bireysel yatırımcılar, kurumsal yatırımcılar, banka kredi memurları, hükümet yetkilileri, finansal analistler, akademisyenler, denetçiler ve borsa brokerlerinden oluşmaktadır. Ulaşılan sonuçlara göre; finansal tabloların güvenirlik açısından finansal raporlamanın en önemli parçası olduğu, Kuveyt finansal bilgi kullanıcılarına göre finansal olmayan bilgilerin önem derecesinin ve güvenirliğinin saha düşük olduğu anlaşılmıştır.

Kirik (2007)’in muhasebedeki hata ve hileler ile muhasebe mesleğinde etik konusunda Afyon’daki muhasebeciler üzerinde gerçekleştirdiği çalışmada, muhasebede meydana gelen hata ve hilelerdeki tek sorumlunun muhasebeciler olmadığı, bu durumun oluşmasında mükelleflerin, vergi uygulamalarının, hükümet politikaları ile toplumsal yapının da etkili olduğu vurgulanmıştır. Bilhassa muhasebede hileye başvurulmasında mükelleflerin baskıcı tutumu etkili olmaktadır. Ayrıca meslek mensuplarının kamu çıkarları ile mükelleflerinin çıkarları arasında ikilime düştükleri, denetimlerin yetersiz olduğu, bu konuda yasal boşlukların bulunduğu tespit edilmiş, meslek mensuplarının maddi açıdan mükelleflerine bağımlı olmalarının da etik dışı davranmalarına yol açtığı belirtilmiştir.

Christensen vd (2008)’nin gerçekleştirdiği araştırmada Almanya’da faaliyet gösteren UFRS’yi gönüllü olarak uygulayan ve zorla uygulayan işletmeler üzerinde bir inceleme yapılmış ve UFRS’yi gönüllü olarak benimsemiş işletmelerin finansal raporlama kalitesinde artış gözlemlenirken, zorunlu olarak kabul eden işletmelerin finansal raporlama kalitelerinde herhangi bir artış gözlemlenmemiştir.

Kısakürek ve Alpan (2010), “Muhasebe Meslek Ahlakı ile Sivas Şehrinde Bir Uygulama” isimli çalışmalarında muhasebe meslek mensuplarını etik kurallardan sapmaya ve etik kurallara uymaya yönelten sebepleri araştırmışlardır. Buna göre; cezai ve vicdani yaptırımların etik kurallara uyulmasında etkili olduğu, meslek mensubunun ahlaki zayıflığının ise etik dışı davranışlara yol açtığı ortaya konmuştur. Ayrıca Avrupa Birliği uyum sürecinin meslek etiğinin gelişmesine olumlu yönde katkıda bulunacağı fikri üzerinde durulmuştur.

Choi ve Pae (2011), Kore şirketleri üzerinde bir araştırma yaparak iş etiğinin finansal raporlama kalitesi üzerindeki etkisini incelemiştir. Daha yüksek düzeyde etik bağlılığa sahip şirketlerin daha az kazanç yönetimiyle meşgul olduklarını, kazançlarını raporlara daha reel şekilde yansıttıklarını ve gelecekteki nakit akışlarına yönelik daha isabetli tahminlerde bulunarak kararlı adımlar attıklarını tespit etmişlerdir. Ayrıca, iş etiği ile ilgili kurumsal bağlılığın finansal raporlama kalitesinin sürdürülebilir olmasına katkı sağladığını ifade etmişlerdir.

Dalğar ve Pekin (2011) ise İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi’nde yer alan şirketler üzerinde yaptıkları çalışmada, işletmelerin kurumsal yönetim yapılarını güçlendirmeleri durumunda finansal tablolarda manipülasyona daha az rastlandığı anlaşılmıştır.

Mahdavikhou ve Khotanlou (2011) mesleki etik kurallarının finansal raporlama kalitesinin artırılmasına olan etkisini incelemek amacıyla Tahran Menkul Kıymetler Borsası’nda yer alan 205 şirketteki finansal yöneticilere 24 maddelik bir anket uygulanmıştır. Çalışma sonucunda, mesleki etiğin finansal raporlamanın kalitesinin yükseltilmesi üzerinde yüksek etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca mesleki etik konusunda duyarlılığın düşük olmasının finansal raporlamada gerçekçi olmayan bilgilerin sunulmasına sebep olduğu, finansal raporlamada manipülasyona başvurulabildiği belirtilmiştir. Diğer taraftan sadece muhasebe standartlarının ve kurallarının mevcudiyetinin de güvenilir ve dürüst bir finansal raporlamayı garanti etmeyeceği vurgulanarak, mesleki etik konusundaki duyarlılık ile standart ve kuralların varlığının birlikte bir işletmeye yerleştirilmesi ile finansal raporlamada kalitenin yakalanabileceği ifade edilmiştir.

Ogbonna ve Ebimobowei (2011), 123 muhasebe uzmanından oluşan bir örneklem kullanarak, etik değerlerin Nijerya’da finansal raporlama kalitesi üzerindeki etkisini araştırmışlardır. Çalışmada, muhasebecinin etik uyumluluğunun kaliteli finansal raporları olumlu ve önemli ölçüde etkilediği bulunmuştur.

Bakhtiari ve Azimifar (2013)mesleki etiğin finansal raporlama kalitesine etkisi üzerine yaptıkları literatür taramasına dayalı çalışmalarında muhasebe standartları ve

kuralları ne olursa olsun, mesleki etik olmaksızın, meslek mensuplarının manipüle finansal bilgilere başvurabileceklerini belirtmişlerdir.

Çetin ve Dağlı (2014)’nın Isparta ilinde muhasebe meslek mensuplarının meslek etiği hakkındaki görüşlerini belirlemek üzerine gerçekleştirdikleri araştırmada, muhasebe meslek mensuplarına anket uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre; muhasebe meslek mensupları dürüstlük, tarafsızlık, sır saklama, bağımsızlık ve mesleki yeterlilik gibi bir muhasebe meslek mensubunun taşıması gereken özellikleri önemsediklerini fakat çeşitli sebeplerden ötürü etik dışı davranışlarda bulunabildiklerini belirtmişlerdir. Meslek mensuplarını etik dışı davranışlara iten sebeplere bakıldığında ise bunların yöneticilerin ve mükelleflerin baskısından ve daha çok kazanç elde etme arzusundan kaynaklandığı görülmüştür. Ayrıca denetim eksikliği ve meslek mensubunun eğitim düzeyinin düşük olması da etik dışı davranışın işletmelerde görülmesine yol açmaktadır.

Enofe vd (2015) muhasebe etiğinin Nijerya firmalarının finansal rapor kalitesine etkisi üzerine araştırma yapmışlar ve araştırma kapsamında Nijerya’nın Benin şehrindeki Edo eyaletinde faaliyet gösteren firmalardaki muhasebe mensuplarına anket uygulamışlardır. Elde edilen veriler, muhasebe etiğinin finansal raporlama kalitesi ile anlamlı bir ilişki içinde olduğunu göstermiştir. Yüksek etik standartlara bağlılığın objektif, güvenilir ve şeffaf bir finansal raporun sağlanmasında etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca muhasebe meslek etiği ile finansal raporlama objektifliği ve doğruluğu arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu; muhasebe meslek mensuplarının etik tutumları ile finansal raporların dürüst bir şekilde açıklanması arasında negatif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir.

Aydın ve Tuğay (2018), bağımsız denetçilerin meslek etiğine ve hileli finansal raporlamaya olan bakış açılarını araştırmışlardır. Buna göre; bağımsız denetçilere çeşitli sorular yöneltilmiş ve katılımcıların büyük çoğunluğu denetledikleri işletmelerde hileli finansal raporlamaya rastladıklarını, hileli finansal raporlamaya başvurmanın en önemli nedeninin işletmelerdeki iç kontrol sistemindeki eksiklikler olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca pek çok işletmenin stokların muhasebeleştirilmesinde hileli raporlamaya başvurdukları tespit edilmişti. Diğer taraftan denetlenen işletmelerin genellikle maddi

kaygılardan ötürü, üçüncü şahıslara ve kreditörlere karşı şirketi daha iyi gösterebilmek amacıyla hileli finansal raporlamaya başvurdukları anlaşılmıştır.