• Sonuç bulunamadı

LGBTİ+ Haklarında Yasal Çerçeve ve Türkiye’nin LGBTİ+ Haklarıyla İmtihanı

VE TÜRK HUKUKU AÇISINDAN İNCELEME

YEREL YÖNETİMLER BAĞLAMINDA LGBTİ+ HAKLARI 1

D. LGBTİ+ Haklarında Yasal Çerçeve ve Türkiye’nin LGBTİ+ Haklarıyla İmtihanı

Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin tarihi, aynı zamanda yasal mücadele eliyle hakların görünür olmasının da tarihidir. Bu noktada, Anayasa Mahkemesi’nin

45 Ramazan Uysal, B.N. 2014/ 830, K.T.:11.05.2017

46 Mansur Yavaş ve Cumhuriyet Halk Partisi Başvurusu, B.N. 2014/5425, K.T.23.7.2014 47 Gianni Buquicchio, Venedik Komisyonu Başkanı Bireysel Başvurulara İlişkin Kararların

Etkileri, Anayasa Yargısı  Dergisi, Sayı 33, 2016, s. 20; Tolga Şirin,  Türkiye’de Anayasa Şikâyeti (Bireysel Başvuru) İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Almanya Uygulaması ile Mukayeseli Bir İnceleme, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2013, s. 39-43.

48 Süleyman Erte Başvurusu, B.N. 2013/469, K.T.16.4.2013.

49 Yılmaz, Yerel Yönetimlerin Özerkliği…, s.571.

50 AİHM, Radio v. Fransa, B.No:53984/00, 30/3/2004

ilk kararı 1986 tarihli 2559 sayılı PVSK’nın 5. maddesine ilişkindir. Burada,

“genel ahlak ve edep kurallarına aykırı olarak utanç verici ve toplum düzeni bakımından tasvip edilmeyen tavır ve davranışta bulunanların” parmak izle-rinin alınması öngörülmüş ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya aykırılık ön-görerek hükmü iptal etmiştir. Ancak hükmün gerekçesi de aynı şekilde insan haklarına aykırılıklar içermektedir. “Eğer madde sadece gerekçede belirtil-diği gibi tavır ve davranışları toplum düzeni bakımından tasvip edilmeyecek nitelikte bulunan eşcinselleri kapsamış olsa idi, toplum sağlığı gözetilerek bent hükmünün haklı bir gerekçeye dayandığı söylenebilirdi.

2559 Sayılı Yasanın 5. maddesi ile polisin, bazı kimselerin parmak izlerini ve fotoğraflarını almaya yetkili kılındığı haller, bütün unsurlarıyla sübjektif hiçbir takdire yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmiştir.”

Eşcinsel hakları konusunda çalışma yürüten Kaos-GL derneği, eşcinsellere ilişkin nefret söyleminde bulunan bir internet sitesi hakkında ceza kovuştur-ması yürütülmemesinden ötürü Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuş, Mahkeme, tehdidin belli bir eşiğe ulaşmamasından hareket ede-rek ihlal kararı vermemiştir.

Bunun dışında Anayasa Mahkemesi’nin Gayri Tabii Mukarenet Kararı da bir o kadar önemlidir. Askeri Ceza Kanunu’nun, eşcinsel askerler açısından değer-lendirilmesi yapılmış ve Askeri Yargıtay 1. Dairesi tarafından yapılan başvu-ruda Anayasa Mahkemesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden çıkarma cezası öngö-ren hükmün, askerlik hizmetinin gereği gibi yürütülmesine ilişkin olduğunu ifade etmiştir. Ancak insan haklarında stratejik davaların, hem yargıçların ve yargı organının şahsi ve kurumsal değer yargılarına bağlı olduğunu, hem de dava sürecinin uzun vadeli hedeflerinin olduğunu düşündüğümüzde, bu kararda başkanvekili Engin Yıldırım tarafından yazılan ve önemli LGBTİ+ hak savunucularının rapor ve yayınlarına atıfta bulunan karşı oyunun da bir o kadar önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak LGBTİ+ haklarının aynı zamanda önemli birer stratejik insan hakla-rı davası olduğunu düşündüğümüzde, Kosta Rika’da Kasım ayında eşcinsel evlilikleri yasaklayan hükmün Anayasa Mahkemesi eliyle ilga edilmiş olması oldukça önemli bir kazanımdır.

Thomas Paine, 1791’de insan haklarını yazarken, henüz o yıllarda insan hak-larının, devletin tamamlayıcı parçası olduğunu, sınırlarını ve imkânlarını deş-mişti. Paine’nin sözleriyle:

“Fakat bir kanunu kuvvet kullanarak ihlal etmektense, ona, aynı zamanda hatalı taraflarını göstermek ve ilgasını sağlamak için her delili kullanarak ita-at etmek yeğdir. Zira hükümeti, toplum prensipleriyle insan hakları üzerine kurmak gibi basit bir ameliye ile her güçlük ortadan kalkmış ve bütün cüzü-ler candan bir birleşme haline getirilmişcüzü-lerdir.”

Thomas Paine, henüz o yıllarda insan hakları ile devlet arasındaki doğrusal ilişkiyi ifade etmiştir. Bu sebeple, stratejik insan hakları davaları, gelişen in-san haklarının rejiminin, anayasal bir devletle nasıl uyum içinde olabileceği-nin imkânıyla yakından ilgilidir. Kurumlar ve bürokrasiolabileceği-nin ihlaller konusun-daki kabarık sicili düşünüldüğünde, stratejik davalar, devletlerin, kendilerinin tabii olduğu hukuk rejimi eliyle nasıl içtihat ve uygulama geliştirmeye yön-lendirilebileceğinin yegâne yoludur. Onları suçlu ilan etmeden önce atılacak adımların, insan hakları temelli bir yaklaşımla nasıl mümkün kılınabileceğini gösterirler.

LGBTİ+ hakları konusundaki stratejik yaklaşımın, kendini adım adım gös-tereceği aşikârdır. Dünden bugüne kısa vadede ulaşılabilecek hedeflerden çok, uzun erimli mücadelelerin yasal kazanımlar yoluyla perçinlenmesi, LG-BTİ+ haklarındaki gelişmelerin önemli ayağını oluşturur. Bunun bir örneği, 14 Ocak 2019 tarihinde, Avrupa ülkelerindeki LGBTİ+ hakları konusundaki indeks olan Gökkuşağı Haritası’51nda son sıralarda olan Litvanya’da52 yaşan-dı. Üst mahkeme, eşcinsel vatandaşların yabancı eşlerine oturma izni ve-rilmemesini ayrımcı olarak telakki ederek, “oturum izni vermeyi reddetme koşulu yalnızca kişinin cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelimine dayanamaz”

hükmünü vermiştir.53 Bu bağlamda yargısal anlamda başarı sağlamak olduk-ça önemli ve elzemdir. Anayasa Mahkemesi içtihadının takip edilerek doğru başvuru usulleriyle alınan ihlal kararları, başvurucuların ötesinde etki sağla-yarak kamusal politikanın değişmesinde rol oynayabilir.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak başvurular, taraf ve dava ehliyeti gözeti-lerek bir mağdur başvurucu nezdinde açılmalıdır. Yani somut bir başvurucu olmalı ve bu mağdur başvurucunun hak ve menfaat ihlali açıkça

dayanakla-51 Ilga-Europe, Rainbow Map: https://www.ilga-europe.org/rainboweurope (Son erişim tarihi:

27.04.2020)

52 Latvia is worst place to be gay in EU, index shows: https://www.euractiv.com/section/

social-europe-jobs/news/latvia-is-worst-place-to-be-gay-in-eu-index-shows/ (Son erişim tarihi: 27.04.2020)

53 Lithuania’s top court grants residence permits for same-sex foreign spouses: https://

www.gaystarnews.com/article/lithuanias-top-court-grants-residence-permits-same-sex-foreign-spouses/#gs.XxicFyZe (Son erişim tarihi: 27.04.2020)

rıyla ortaya koyulmalıdır. Bu dayanaklar, ayrımcılık yasağı ile ilişkisi gözetile-rek gösterilmeli, bu stratejik davanın amacı ve sonucundaki etki kamuoyuyla paylaşılarak stratejik davanın kamusal amacı sağlanmalıdır.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurular, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Anayasa’nın ortak koruma alanındaki hakların temel alınma-sından ötürü AİHS içtihadının da dikkate alınması gerektiği söylenebilir. Bu anlamda AİHM, cinsel yönelime ilişkin içtihadını açıkladığı raporunu Şubat 2021’de güncellemiştir.54 Burada cinsel kimliğe ilişkin öncü içtihadı açıkla-yan rapor da ayrıca AYM başvuruları bakımından dikkate alınmalıdır.55 Cinsel kimlik, özel yaşama saygı hakkı kapsamındaki hususlardan biri olarak hem AİHS md. 8 hem de Anayasa md.20 bağlamında koruma altındadır.56 Bu kim-liğe yönelik her müdahale, AYM bakımından da ihlal sonucu doğurmalıdır.

Ayrıca AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılık yasağını norma bağlayan 14. Maddesi açıkça zikretmese dahi cinsel yönelim ve cinsiyet kim-liğine yönelik ayrımcılığı, bir ayrımcılık temeli olarak kabul etmektedir. Zaten daha sonra 12. Protokol’ün 1. Maddesinde “cinsel yönelim” ayrımcılık temel-leri arasında sayılmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından da ölçü norm olarak dikkate alınması, Anayasa md.90’ın gerektirdiği bir zorunluluktur.

Bu açıdan Anayasa Mahkemesi’ne açılacak bir stratejik davada dikkat edil-mesi gereken husus, yol, yöntem ve başvuru koşullarıdır. Bunlar, öncelikle kural olarak doğrudan, güncel ve kişisel bir hak ihlali yaşamış olan, yani mağ-dur statüsüne sahip bir gerçek kişinin bireysel başvuruda bulunma şartının sağlanmasıdır.57 Burada güncel, kişisel ve doğrudan mağduriyetin bir kriter olarak AYM tarafından arandığını söylemek mümkündür ancak mağdur sta-tüsünün her zaman dolaylı ve potansiyel mağdur statüsünü de içermediğini kabul ederek dikkatli olunmalıdır. AYM başvurularında, henüz başvurucuya uygulanmamış ancak potansiyel olarak uygulanması mümkün olan ve uygu-landığında da temel hak ve özgürlükler bakımından ihlal sonucu doğabile-cek normların da dava edilebilirliği yoluna başvurmak mümkündür. Dolaylı mağduriyet, mağdurun kendisi değil, yakınları tarafından başvuru yapılma-sıdır ancak AYM içtihadı, dolaylı mağduriyeti ancak yaşam hakkı ve işkence yasağı ile sınırlamıştır. Bu açıdan cinsel kimlik eksenli ihlallerin, yaşam hakkı

54 https://www.echr.coe.int/documents/fs_sexual_orientation_eng.pdf 55 https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Gender_identity_eng.pdf

56 Dr. Gülay Arslan Öncü, Özel Yaşama ve Aile Yaşamına Saygı Hakkı: Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-8, Anayasa Mahkemesi Yayınları, Ocak 2019, s.62-63.

57 Revşan Deniz Yıldırım Çobanoğlu, Avukatlar için Karşılaştırmalı AYM-AİHM Kabul Edilebilirlik Rehberi, Ankara Barosu Yayınları, 2020.

ve işkence yasağı oluşturduğu durumlarda, mağdurun yakınlarının dolaylı mağdur sıfatıyla başvuru yapabilmesi mümkündür.

Potansiyel mağduriyet, yukarıda da açıklandığı gibi kişiye uygulanma ih-timali olan bir kamu gücünün doğuracağı mağduriyete ilişkindir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve akabindeki nefret söylemi niteliğindeki açıklamalarda örnek gösterildiği gibi potansiyel mağduriyetin açıkça te-mellendirilerek başvuru yapılması teorik olarak mümkündür ancak Anayasa Mahkemesi’nin henüz potansiyel mağduriyeti kabul ettiğine ilişkin bir kararı bulunmamaktadır.

Kişi bakımından Anayasa Mahkemesi’ne cinsel kimliğe ilişkin hakları götür-me yetkisine sahip olan diğer bir mağdur statüsü ise özel hukuk tüzel kişi-leridir. Özel hukuk tüzel kişileri yani bu alanda çalışan hak temelli örgütler, kendi tüzel kişiliklerinin alanında olan haklarla ilgili olarak bireysel başvu-ruda bulunabilir. Bu bağlamda örgütlenme özgürlüğü de cinsel kimliğe iliş-kin haklara temel oluşturabilir, LAMBDAİSTANBUL örneği bunlardan biridir.

Ancak dikkat edilmesi gereken husus, dernek ve vakıfların, kendi faaliyet alanlarında dahi olsa, üyeleri adına başvuru yapamayacak olduklarıdır.

Anayasa Mahkemesi başvurularında usulden yani yanlış başvuru yapıldığı için başvurunun kabul edilemezlik ile sonuçlanması mümkündür. Bu açıdan dikkat edilmesi gereken hususların yanında, cinsel kimliğe ilişkin haklardaki ayrımcılık yasağı iddiasının temellendirilmesi oldukça önemlidir. Bu cılık yasağı ihlalinin ispatı ile ilgilidir. Özellikle doğrudan değil dolaylı ayrım-cılık iddiası söz konusu olduğunda AİHM içtihadında, ispat külfeti, başvu-rucuda değil, devlettedir. Dolaylı yoldan yapılan ayrımcılık ile ilgili deliller konusunda, ayrımcılık ile ilgili delil başlangıcı58 niteliğindeki bir belgenin sunulması durumunda, ispat külfetinin yer değiştirmesi gerektiği Avrupa alanında, uluslararası alanda ve Mahkeme tarafından çok geniş bir şekilde kabul edilmiştir.59 Dolaylı yoldan yapılan ayrımcılık durumunda, eğer

baş-58 Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.

59 Dolaylı ayrımcılık söz konusu olduğunda ispat külfetinin bireyden devlete geçmesi ile ilgili olarak öncü AİHM kararları için bkz.: Timichev v. Rusya, Başvuru Numarası: 55762/00 – 55974/00,13.12.2005, paragraf 57. ; Hoogendijk v. Hollanda, Başvuru Numarası: 58641/00, 6.1.2005. Ayrıca Mahkeme’ye göre Mahkeme’nin hangi tür delilleri ispat külfetini ters çevirmek için kabul ettiğini belirtmesi gerekmektedir. Bu açıdan Mahkeme, Interights ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de görüşleri doğrultusunda Hugh Jordan kararındaki (HUGH JORDAN v. Birleşik Krallık, (Başvuru No.: 24746/94), 4 Mayıs 2001) esaslara dayanarak, eğer Mahkeme istatistiklerin tek başına ayrımcı bir uygulamayı ortaya koyamadığını savunmaya devam ederse, başvurucuların orantısız bir şekilde maruz kaldığı

vurucu bir tedbirin veya belirli uygulamanın açık bir şekilde, bir insan kate-gorisine, diğerine göre daha az lehe olacak şekilde muamele gösterildiğini ortaya koyarsa, ayrımcılık karinesi vardır. İspat külfeti bu durumda devlete geçmektedir ve devletin delil başlangıcının yerinde olmadığını göstermesi veya haklı bir durumun olduğunu ortaya koyması gerekmektedir.60

olayların sonuçlarını ölçebilmek için önemli bir delil olan sosyal bağlamın dikkate alınmasını önermektedir. Hugh Jordan kararında Mahkeme, polis şiddetinin ırkçı ayrımcılık içerdiğine ilişkin iddiayı, istatistiki verinin varlığına rağmen kabul etmemiş ve bu yüzden Interights ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, ispat külfetiyle ilgili raporlar sunmuştur. Nachova vd. v.

Bulgaristan, (Başvuru No: 43577/98) kararında da aynı yorumunu devam ettiren Mahkeme, ırkçı ayrımcılığın ispatı için istatistiki verinin tek başına yeterli kabul edilemeyeceğini söylemiş ancak ilk defa Hoogendihk v. Hollanda kararında, istatistiki verinin bu dava özelinde dolaylı ayrımcılık iddiası için yeterli olduğunu vurgulamıştır.

60 Dilşad Çiğdem Sever, “Ayrımcılığı İspatlamak: Güçlükler ve Olanaklar”, içinde Uluslararası Ayrımcılık Konferansı, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, İstanbul 2018, s. 90-91.