• Sonuç bulunamadı

Başkanlık sistemi denildiğinde ilk olarak akla ABD gelmektedir. ABD ile aynı coğrafyanın güneyinde yer alan Latin Amerika ülkeleri de başkanlık sistemini uygulamaktadır (Uzun ve Gezgüç, 2015: 87).

ABD Anayasasının Latin Amerika üzerinde kayda değer bir etkisi söz konusudur. 1811 tarihli Venezüella Anayasası, 1824 Meksika Anayasası, 1826 Arjantin Anayasası ve 1830 tarihli Ekvator Anayasası önemli ölçüde Amerikan modelinden etkilenmişlerdir. Ancak Latin Amerika ülkelerinin yaptığı doğrudan transfer, farklı dinamiklerin biçimlendirdiği faklı siyasal sisteme sahip olan ABD’deki gibi başarılı bir uygulamaya sahne olmamıştır. ABD ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki başkanlık sistemi uygulamalarında ortaya çıkan fark, kapsamlı bir

81

görüş birliğine göre, anayasal faktörlerin yanında, tarihsel, kültürel ve sosyal yapının ayrışmasından ileri gelmektedir (Mainwaring, 1990: 160).

Latin Amerika’nın etnik yapısının farklılığı, ırksal ve kültürel olarak daha çok karışmış olması politik olarak homojen bir baskın kültürün ortaya çıkışını engellemiştir. Sınıfsal çalkantılar daha çatışmacı, daha dışlayıcı olarak ortaya çıkmış, elitler demokratik katılıma daha kapalı bir yapı sergilemiştir. Çoğu zaman rüşvete açık bürokratik elitlerin sistemi bozucu etkisinin yanı sıra düşük kurumsallaşma ve yüksek oranda sosyal hareketliliğin yarattığı eski yapı ile çatışan yeni güçlerin varlığı sistemi etkilemektedir (Boyunsuz, 2013: 422).

Bunun yanında, Kuzey Amerika’da güçler dengelidir. Güçlü kişiliğine rağmen başkan Roosevelt bile kongre karşısında gerileyebilmektedir. Oysa Latin Amerika rejimlerinde hukuki bakımdan değilse bile fiili olarak güçler birbirine bağımlıdır. Amerika’da parti disiplini olmadığı için Başkanın partisi çoğunlukta olsa bile Başkan her istediğini yaptıramaz. Oysa Latin Amerika da parti sistemi farklıdır. Orada partiler aşırı disiplinli bir klan durumundadır. Latin Amerika’da parti temelde bir adamın etrafında toplanmış ve kendini bütünüyle ona hizmet etmeye adamış bir topluluktur (Tikveş aktaran Yanık, 2013: 149-150).

İki partili ABD sisteminin aksine Latin Amerika ülkelerinde toplumsal, sınıfsal bölünmelerin yanı sıra darbelerin sonrasında yaşanan diktatörlüklerin etkisi ile partilerin kurumsallaşması süreçlerinin zayıflaması gibi faktörler aşırı çok partililiği beslemektedir. Bu tarz parti yapıları (çok partili) ister parlamenter olsun ister başkanlık sistemi, koalisyon yapılanmalarını da beraberinde getirmektedir (Boyunsuz, 2013:422). ABD başkanlık sisteminin başarılı olmasında etkili olan çift parti sisteminin bu ülkelerde olmayışı hükümet istikrarını olumsuz etkileyen nedenlerdendir denebilir.

Ayrıca Latin Amerika’da eski gelenekler gereği ordu çok faaldir. Ordu savaşmadığı için önemli bir siyasal rol oynar. Uzun süre başkanı işbaşına getiren uzaklaştıran ordu olmuştur. Bu nedenle seçilen Başkanlar ordunun desteğini almaya çalışmışlar ve ona boyun eğmişler ve bu destek sebebiyle Kongreye üstünlük sağlamışlardır (Tikveş aktaran Yanık, 2013: 150).

82

Sartori başkanlık sisteminin Latin Amerika’daki zorluklarının iktisadi durgunluk, artan eşitsizlik ve sosyo-kültürel mirasla özel olarak ilgili olduğuna dikkat çekmektedir. Bu nedenle, çok muhtemeldir ki, aynı ülkelerde parlamenter sistem uygulanmış olsaydı da sonuç değişmeyecekti. Esasen, bir ülkede anayasal demokrasinin başarısız ve kırılganlığını orada uygulanan hükümet sistemi modeline bağlamak mekanik bir yaklaşım olduğu kadar; siyasal gerçeği toplumsal, tarihsel ve kültürel temellerinden bağımsız bir olgu gibi gören naif bir anlayıştır (Erdoğan, 2013a: 210).

Güney Amerika’da uygulanan başkanlık sistemi birçok yetki ve çalışma mekanizması bakımından da kuzeydeki örneğe benzememektedir. Bir defa, bu ülkelerin bazılarında yürütme organı tıpkı parlamenter rejimde olduğu gibi iki başlıdır. Ayrıca, başkanlık rejiminin aksine bazılarında başkanın parlamentoyu feshetme yetkisi bulunmaktadır. Bu bağlamda yürütmenin kanun tasarısı hazırlama ve parlamentoya sunma yetkisi vardır. Bütün bunlara ilave olarak parlamentonun çalışma süreleri kısaltıldığı gibi, kimi ülkelerde de parlamentonun kanun yapma yetkisi sınırlı tutulmuştur (Kuzu, 2013b: 103).

Latin Amerika ülkeleri, başkanlık rejimi deneyimleri açısından siyasal sistem kilitlenmeleri, başkanın sistem içindeki diğer kurumlara karşı otoriterleşmesi ve sıklıkla yaşanan askeri darbelerle gündeme gelmişlerdir (Alkan, 2013a: 63).

Bölge ülkelerinden Arjantin’de 1930 yılından başlayarak 1983 yılına kadar beş ayrı askeri rejim dönemi yaşanmıştır. Bu rejimlerin ortalama süresi altı yılı bulmaktadır. Bolivya’da 1928 yılından 1982 yılının sonuna kadar dokuz askeri darbe yapıldı ve askerler ortalama 8 yıl süre ile yönetimde kaldılar. Brezilya’da 1985’in sonuna kadar üç askeri darbe dönemi yaşandı. Bu ülkede 1964-1985 yılları arasında kesintisiz askeri rejim işbaşında bulunmuştur. Şili’de 1924 yılından başlayarak 1990 yılına kadar üç askeri darbe dönemi yaşanmıştır. Bu rejimlerin sonuncusu 1973-1990 yılları arasında 17 yıl süre ile ülkeyi yönetmiştir. Peru’da 1938 yılından itibaren 1980 yılına kadar dokuz askeri darbe yapılmış, bunlardan sonuncusu 12 yıl süre ile yönetimde kalmıştır. Bir başka bölge ülkesi Paraguay 1954-1993 yılları arasında

83

askeri rejim tarafından yönetilmiştir. Bu örnekler Latin Amerika ülkelerinde siyasal sistemlerin istikrarsızlığı konusunda yeterince aydınlatıcıdır (Alkan, 2013b:781).

Ancak Latin Amerika ülkelerinde son yıllarda yaşanan değişim bu yorumları oldukça tartışmalı kılmaktadır. Latin Amerika ülkelerinde askeri rejimlerin ortaya çıkmasında Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyasında yaşanan bölgesel güç mücadelesinin belirleyici rolü bulunmaktadır. 1980’li yıllardan sonra bu ülkelerde önce sivilleşme yönünde bir değişim yaşanmış, 1990’lı yıllar askeri müdahale olmaksızın başkanlar ile parlamentolar arasındaki yetki çatışmalarına sahne olmuş ve 2000’li yıllardan itibaren demokratik bir konsolidasyon dönemine girilmiştir.

Latin Amerika ülkelerinde normalleşme süreci içinde ülke yönetimleri yine başkanlık sistemi temelinde bir dizi anayasal reforma tabi tutulmuş ve bu ülkelerde siyasal kurumlar, yaşanan deneyimler ışığında yeniden inşa edilmiştir (www.sde.org.tr, 2016).

Ayrıca kişi başına düşen gelirdeki artış ve ordunun siyaset dışı kalmaya çalışması, dünyanın bu bölgesindeki yönetimlere dikkat çekmiştir. Gerçekten başta Brezilya ve Arjantin olmak üzere bu bölge artık zengin ve istikrarlı bir bölge hüviyetini kazanmıştır. Bilinmelidir ki, artık karşımızda darbelerle anılan bir Güney Amerika mevcut değildir (Kuzu, 2013b: 106).

84

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BAŞKANLIK SİSTEMİ VE TÜRKİYE

Bu bölümde ilk aşamada, Türk Anayasa tarihinde uygulanan hükümet sistemleri ve 2007 tarihinde anayasada yapılan değişiklik ile farklılaşan hükümet şekli ve muhtemel sonuçları üzerinde durulacaktır. İkinci aşamada ise Ak Parti hükümetinin 2012 yılında Meclis anayasa komisyonuna sunduğu Türk tipi başkanlık sistemi önerisinin analizi yapılıp Başkanlık Sisteminin Türkiye’de uygulanması ile oluşabilecek olumlu ve olumsuz durumlar incelenecektir.