• Sonuç bulunamadı

3.3. Alevilik Đnanç Sistemi’nde Dua Geleneği

3.3.4.1. Kutsal Karşısında Dua Etmenin Kuralları

Alevilikte dua geleneğinin önemli öğelerden birisi de dua eden talibin, dua etme sürecinde belirlenmiş olan kurallara uymasıdır. Belirlenen bu kuralların özünü Allah’a ve kutsal varlıkların gücüne inanmak oluşturur. Bundan dolayı, belirlenen kurallara uymak ile duaların kabul olması arasında önemli bir ilişki olduğuna inanılır.

Kişi duayı Allah’tan isteyecekse herhangi bir törene gerek duymaz. Başka inanç

sistemlerinde de olduğu gibi ellerini açar, hafifçe başını gökyüzüne doğru kaldırır467 ve

sesiz bir şekilde duaya konu olan isteğini ve hayatıyla ilgi genel beklentilerini dile getirir.

Dua, kutsal bir varlıktan istenecekse ve buna önceden karar verilmişse evden çıkmadan bir niyaz hazırlanır. Kutsal varlık kısa mesafede ise yani ailenin yaşadığı köyde ise ailenin diğer bireyleriyle birlikte ve genellikle güneş battıktan sonra evden çıkılır. Buna ziyarete gitmek (örneklemimizde, ziyaretin üstüne gitmek şeklinde birebir tercüme edilen şu ifade kullanılır: Terıne ser ziyarete) denir. Ailenin, herhangi bir nedenle ziyarete gidenlere katılamayan üyesi varsa, gidenler evden çıkarken ona “himmet et” diyerek istekte bulunurlar. O da “himmet erenlerden, evliyalardan olsun” şeklinde cevap verir. Bu aşamada en çok dikkat edilen husus aile bireyleri arasında dargınlık olmamasıdır. Kendi aralarında barışık olmayan ailenin duasının kabul

467 Alevilik inancına göre Allah gökyüzündedir ve Allah’a sık sık dua edilmelidir. Dua edilirken de, eller gökyüzüne doğru açılmalı, gözler de gökyüzüne bakmalı. Bunun gerekliliğinin sık sık şu örnekle dile getirildiğini tespit ettik: “Tavuk bile içtiği her yudum sudan sonra başını kaldırır Allah’a bakar….”

olmayacağına inanılır. Bundan dolayı evden çıkmadan aile bireyleri arasında barış sağlanır ve “rızalık” alınır. Evden çıktıktan sonra yolda karşılaşılan kişilere de ziyarete gitmenin nedeni söylenmeden, hangi ziyarete gidilecekse, o ziyaretin adı söylenerek “….ziyaretine gidiyoruz himmet et” denir. Kendisinden himmet isteyen de “Himmet erenlerden, evliyalardan olsun” cevabını verir. Ziyarete yolculuk sessizlik içinde yapılır. Bu yolculuğa katılanlar yolculuk boyunca, somut bir nesnede tezahür eden, ebedi ve müdahil bir güç ile buluşacağına inanarak, kendi dünyasında yapması gereken zihni hazırlığı yaparlar.

Manevi gücünden yardım istenecek kutsal varlığa ulaşıldığında, kutsalın türüne göre yapılacak seremoni farklılık gösterir. Şayet ziyaret edilen kutsal bir mezarsa, niyazı (sunulacak yiyeceği) taşıyan aile büyüğü önce mezarın taşını öper sonra sunağı mezarın yanına bırakır. Daha sonra diğer bireyler de sırayla mezar taşını öper ve el sürerler. Örneklemde bazılarının mezar taşına sürdükleri ellerini bedenlerine, örneğin koluna, bağına, göğsüne sürdüğü gözlemlendi. Mezar taşını öpme ve el sürmeden sonra herkes mezara en yakın yerde oturur. Evin en yaşlı kadını mezar taşına yakın bir yerde mum yakar. Bu sürede, orada bulunan her birey dileğini sessizce dile getirir. Mezarın başında ne kadar oturulacağı, yani sessiz dua töreninin ne kadar süreceği önceden belirlenmez. Yaptığımız katılımlı gözlemde, bu törenin ortalama on dakika sürdüğünü kaydettik. Kutsal gücün duaları kabul etmesi için oturulan sürenin değil, orada bulunanların samimiyetinin önemli olduğuna inanılır.

Ailenin büyüğünün oturduğu yerden kalkması ve mezar taşını tekrar öptükten sonra cebinden çıkardığı bir miktar parayı mezar taşının yanına, üstüne küçük bir taş koyarak bırakmasıyla dua töreni biter. Törene katılan diğer üyeler de oturdukları yerden kalkarlar ve oradan ayrılmadan önce bir kez daha mezar taşını öperler. Bu sırada bazılarının mezarın toprağından, baş ve işaret parmağı arasında tutulabilecek kadar az bir miktarını dillerine sürdüğü ve evin en yaşlı kadının, kendisinden önce gelenlerin aynı yerden toprak almaları sonucu oluşan çukurdan yüzeydeki tabakayı eliyle süpürdükten sonra mezarın toprağından, bir avuç kadarını önceden hazırladığı temiz bir beze koyarak yanına aldığı gözlemlendi. “Tevrek” olarak isimlendirilen bu toprağın da kutsal kabul edildiğini, bir miktarını hasta olanların üstünde taşıdığı, bir miktarının evi kötülüklerden koruması amacıyla, evde yüksekçe bir yere asıldığı, bir miktarının sütlerinin çok olması için koyunların ve ineklerin yiyeceklerine katıldığı tespit edildi.

Kutsal mezar ziyareti için anlatılan bu tören ve toprak (tevrek) almak, kutsal

ağaç468 ziyareti için de geçerlidir.

Gidilecek ziyaret (mezar) yürüyerek bir gün içinde gidip gelme mesafesinden uzaksa ve bölgede biliniyorsa, aileden dileği olan başkalarıyla birlikte atlı veya yaya olarak giderler. Bu nitelikteki ziyaretlerde bir gece orada kalınır ve imkanı olanlar orada kurban keser. Bunların dışında, uygulanacak tören yukarıda mezar ziyareti için anlatıldığı gibi gerçekleştirilir.

Dua etmek için seyyidlerin ve ermişlerin evlerinin de ziyaret edildiği tespit edildi. Kutsalın tezahür ettiği bir parça kuru ağacın bulunduğu bu evlerin sahip oldukları gizemli ve ürpertici atmosferleriyle diğer evlerden farklı olduğuna inanıldığı, çalışma süresince örneklemde görüşülenler tarafından dile getirildi.

Ziyaret edilecek evin dış kapısına varıldığında kapının sağ pervazının üç kez üst

üste öpülmesiyle kutsal ile ilk temas başlamış olur.469 Daha sonra içeriye büyük bir huşu

ile girilir. Evin bütünü kutsal kabul edilmesine rağmen, evin en arka, dış kapıya en uzak kısmında, önüne tahta bir ambar konularak oluşturulan dua alanı evin en kutsal noktası kabul edilir. Evden ayrı bir alan gibi kabul edilen bu bölüme ayakkabıyla girilmez. Hiçbir şeyin serili olmadığı bu toprak alana ayakkabılar çıkarılarak girilir. Burada bulunan ve yapının bir parçası olan sütun ve bu sütune bez bir muhafaza içinde asılı bulunan minyatür boyda bir saz ya da bir parça ağaç öpülür. Orada bulunan herkesin dileklerini sessizce dile getirdiği birkaç dakika ayakta beklenir. Bu sırada, ailenin en

468 Kutsal ağacı inanç sisteminin bir unsuru olarak elen alan kapsamlı bir çalışma için bkz. P. Ergun, age., (2004).

469 Aynı yöndeki tespitler için bkz. B. Atalay, age., (1991), s. 24; Örneklemimizde seyyid ve ermiş evinin eşiğinin kutsal kabul edildiğini tespit ettik. Genel olarak da Alevilik inancında eşik kutsaldır. Buyruk’ta yer alan “Kimi Sorunların Çözümü” bölümünde, “Eşik üzerine oturma” emri ve aynı bölümde yer alan bir diyalogta da “Kapı kimdir? Eşiği kimdir? Üstü kimdir” derlerse: Kapı şeriattır. Eşiği Ali’nindir. Kanadı Cebrail’dir. Üstü Mühammed Mustafa’nındır.” Bilgisi yer almaktadır. (Buyruk - Đmam Cafer-i Sadık Buyruğu -, haz. F. Bozkurt, Kapı Yay., Đstanbul, 2006, sh. 211 ve 214); Bozkurt’un konuyla ilgili tespiti ise, “Alevilik inançlarına göre eşik kutsaldır. Üzerine basılmaz. “Eşik Fatıma, Söğe Muhammed, kapı Ali’dir. Kapıya arka dönmek de günahtır.” şeklindedir.(Buyruk - Đmam Cafer-i Sadık Buyruğu-, haz. F. Bozkurt, Kapı Yayınları, Đstanbul, 2006, s. 211, 573 nolu dipnot.); Pir Sultan Abdal’ın bir deyişinde “Çıktım gök yüzüne sökün eyledim / Şam’da Kul Yusuf’u görmeye geldim // Đndim ayağına niyaz eyledim / Eşiğine yüzün sürmeğe geldim.” dile getirildiği gibi, eğişe yüz sürmek (öpmek) kutsallığın kabulü ve bu kutsallığa bağlılığın ifadesi olarak kabul edilmektedir. (Deyiş için bkz. S. N. Ergun, XVII inci Asır Saz Şairlerinden Pir Sultan Abdal, Evkaf Matbaası, Đstanbul, 1929, s. 44.); Şah Hatayı da, “Gel bir şaha kul olagör / Her kes mağrur olmaz ola // Bir eşiğe yaslana gör / Kimse elden almaz ola.” dörtlüğünde görüldüğü gibi eşiği “bağlanılması gereken kutsal bir aile” şeklinde yan anlamda kullanmaktadır. (V. L. Salcı, Gizli Türk Dini oyunları, Numune Matbaası, Đstanbul, 1941, s. 28); Nesimi de, “Ah Yezid seccadeni al yürü mescid yoluna / Pir eşiği benim Kâbem kıblegâhım kime ne” (T. Koca, age., s. 223) diyerek kutsal soydan gelen seyidinin (pirinin) evinin eşiğine atfettiği kutsallığın en yüksek derecede olduğunu göstermektedir.

yaşlı kadını sütunün yanında mum yakmak için hazırlanan bölümde yanında getirdiği mumlardan bir tanesini ve dileklerinin sayısı kadar mum yakar. Daha sonra, aile reisi, yanında varsa az bir miktar parayı ve evden niyaz olarak getirdikleri yiyeceği sütunün yanına bırakır. Aile bireylerinin her biri evin kutsal kabul edilen bu bölümünde bulunan herhangi bir nesneyi, bu nesne genellikle orada bulunan sütundür, üç kez öper ve arkasını dönmeden bu alandan ayrılır. Kutsal evin sahipleriyle ayaküstü hal hatır sorulduktan sonra evden ayrılan ziyaretçiler evin dış kapısının pervazlarını öperek evlerine dönerler.

Kutsalın tezahür ettiği varlıklar arasında en önemli olanı insandır. Đnsanlar arasından da sadece seyyid soyundan gelenlerin ve yüzyılda bir ortaya çıktığına inanılan ermiş kişilerin bu yüksek mertebeye ulaştığına inanılır. Ermişlerle seyyidlerin kutsalla ilişkileri de birbirinden farklıdır. Ermiş, kutsal olmaktan çok kutsalın sırrına, sıradan insanların vakıf olmaları mümkün olmayan hakikatlerin gizemlerine ulaştırılmış seçkin kişidir. Seçildiği için duasının kabul edildiğine inanılır. Ermişin, aniden, keşif ve

ilhamla470 sahip olduğuna inanılan bu en yüksek manevi makama ulaşmış olma hali

kendisiyle sınırlıdır. Evi ve kullandığı eşyalar kutsanmıştır. Fakat bu hal babadan oğluna geçmez. Ehl-i Beyt soyundan geldiğine inanılan Seyyid ise insanlar arasında sadece kendi soyundan gelenlere verilen manevi bir gücün taşıyıcısı ve seçilmiş soyun temsilcisidir. Bu manevi güç babadan oğluna geçmek suretiyle devam eder. Bundan dolayı, bu soydan gelen kişilerin duasının-ricasının Allah katından kesin kabul olduğuna inanılır.

Alevilik inancının (yolun) gereği olarak her seyyid ailesinin reisi, kendisine bağlı olan talip ailelerini senede bir defa ziyaret eder. Đlk karşılaşmada evde bulunan herkes sırayla seyyidin elini öperek bağlılığını bildirir. Bu ilk karşılamadan sonra, ailenin sahip olduğu varlıklarını temsilen, genellikle yiyeceklerden oluşan bir niyaz hazırlanır. Ailenin büyüğü, niyazla seyyidin huzuruna gelmeden önce aile bireyleri arasında dargın olanların barışmalarını ister. Aile içinde istenen barışma sağlanamazsa bu durum seyyde iletilir. Seyyid tarafları dinledikten sonra bir karar verir ve küskünleri barıştırır. Aile içinde barış sağlandıktan sonra, bir tepsiye konan niyazı, ailenin büyüğü

470 “Keşf ve ilham (ma’arif). Birinci hallerde başkalarının tanımadığı dini bir hayatı yaşayan Sufi, ikinci halde de başkalarının bilmediği yeni bilgilere ulaşmaktadır. Akıl, duyu ve nassla elde edilen bilgiden ayrı, doğrudan ve aracısız olarak algılanan bu bilgiye batıni ilim/ledünni ilim de denir. Đlk durum tasavvuf psikolojisini, ikincisi ise tasavvuf epistemolojisini ilgilendirir.” (S. Uludağ, “Tasavvuf Karşıtı Akımlar ve Đbn Teymiyye’nin Tasavvuf Felsefesi” Đslamiyat Dergisi 1999, cilt 2, sayı 3, s. 40.)

iki eliyle taşıyarak seyyidin önüne kadar gelir. Önde, elinde niyazla aile büyüğü, yanında ve arkasında ailenin diğer üyeleri seyyide iki-üç adım mesafede ayakta saf tutarlar. Ailenin tüm üyeleri, kutsal bir otoritenin huzurunda bulunduklarının bilincinde olduklarını yansıtan yüz ifadesiyle hafifçe öne doğru eğilirler, ellerini açık bir şekilde dizlerinin, sağ ayaklarının parmaklarını sol ayaklarının parmakları üzerine koyarak seyyidin okuduğu niyaz gülbangını bitirmesini beklerler. Dua bittikten sonra aile büyüğü önce elinde tuttuğu niyazı, daha sonra seyyidin elini öperek niyazı seyyide verir. Bu arada, bir miktar parayı hakkullah olarak seyidin cebine koyduktan sonra yerine oturur. Ailenin diğer üyeleri de, sırayla seyyidin elini öperler. Bu törene ailece gülbang almak denir.

Dua açısından seyyid-talip ilişkisinin en önemli yönü, kutsalın diğer tezahürlerine göre farklılığı ve önemi seyyidlerin, insan oldukları için toplumda kendileriyle birlikte yaşamaları, karşılıklı iletişim kurma imkanının olması, sunulan niyazları kabul etmeleri, kendilerine duaya konu olan isteğin doğrudan iletilebilmesi ve hoşnutluklarını gözlemenin mümkün olmasıdır.