• Sonuç bulunamadı

Şerife GÜNDÜZ **

3. Kuramsal Temeller

3. 1. Doğa Koruma ve Korunan Alanlar

Genel anlamıyla doğa, sanat ve kültür gibi insan kafası ürünlerin karşıtı olup kendiliğinden var olan canlı ve cansız varlıkların bütünüdür. Dolayısıyla tüm canlı varlıklar gibi insanlar da doğanın bir parçasıdır (Gülez, 2003).

İnsanın dışında oluşan, herhangi bir insan müdahalesi olmaksızın ortaya çıkan, gelişen her şey (toprak, toprak altı zenginlikler, su, hava, bitkiler, hayvanlar) doğayı oluşturmaktadır. Bununla birlikte günümüzde, insan müdahalesine uğramamış, doğal özelliklerini sürdüren doğadan söz etmek oldukça zordur. İnsanoğlu korumak, geliştirmek ya da işletmek adına az ya da çok doğaya müdahale etmektedir. İnsanlar doğada var olduğundan beri doğadan yararlanmış, doğayı işlemiş, bilgi birikimine ve teknik ilerlemeye koşut olarak doğaya egemen olmaya çalışmıştır. Doğada üstünlük kurmaya yönelen bir arayış içine giren insan zamanla içinde yaşadığı çevresi ile arasında varolagelen uyumu bozmuştur. Bilimin olanaklarına bürünen insan, kendini yeterince güçlü gördüğünde ise doğayı sınırsızca kullanmaya, hatta sömürmeye başlamıştır. İnsan faaliyetleri sonucunda çevreye verilen zararlar, doğanın kendini yenileyebilme yeteneği sayesinde önceleri fark edilmemiş, hatta çevrenin zamanla bu kirliliği yok edeceği düşünülmüştür. Ancak zaman içinde sanılanın tersine, bu kirlilik ve yok ediliş doğanın kendini yenileyebilme yeteneğini çok fazlasıyla aşmış ve doğal çevre hızla bozulmaya başlamıştır (Keleş ve Hamamcı, 2005).

İnsanoğlunun gelişmişlik adına bilinçli ya da bilinçsiz çeşitli kullanımlarla doğayı yok etmeye başlaması, ekolojik dengenin gittikçe bozulması, doğa koruma ve korunan alanlar kavramını ortaya çıkarmıştır.

3. 2. Korunan Alanların Sınıflandırılması

Korunan alanların sınıflandırılmasına yönelik ilk uluslararası çalışma 1933 yılında Londra’da “Afrika’nın Flora ve Faunasının Korunması Kongresi”nde yapılmıştır. Konu ile ilgili çeşitli toplantılarda daha sonraları farklı şekillerde sınıflandırmalar yapılmıştır. Bazı ülkeler de kendi özel konum ve koşulları doğrultusunda doğal alanları için özde aynı olan değişik şekillerde sınıflandırmalar yapmıştır (Gülez, 2003).

1933 yılında Afrika Flora ve Faunasının Korunması Kongresi’nde yapılan ilk uluslararası sınıflandırmada doğal alanlar şu şekilde iki gruba ayrılmıştır;

• Doğa Koruma Alanları (Milli Parklar), • Mutlak Doğa Koruma Alanları.

Avrupa Konseyi, doğa koruma alanlarını dört gruba ayırmıştır. Ölçüt olarak da alanın bilimsel değeri, geleneksel veya güncel insan etkinlikleri, rekreasyonel olanaklar ve ulaşılabilirlik ögeleri ele alınmıştır. A, B, C ve D diye adlandırılan bu gruplardan ilk ikisi sıkı koruma alanlarını, diğerleri ise daha az koruma alanlarını içermektedir (Townsend, 1979; Gülez, 1981).

Özel Çevre Koruma Bölgeleri; 16 Şubat 1976’da Barselona’da imzalanan “Barselona Sözleşmesi” ve “Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi” çerçevesinde, Akdeniz’deki doğal alanların ve bölgedeki kültürel mirasın yok olmaması için deniz alanlarının ve çevrelerinin Özel Çevre Koruma Bölgeleri (ÖÇKB) olarak korunması öngörülmektedir. Tarihi, doğal, kültürel vb. değerler açısından bütünlük gösteren ve gerek ülke gerekse Dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan alanlar Özel Çevre Koruma Bölgeleri olarak ilan edilebilmektedir.

Kuzey Kıbrıs’ta ilan edilen 6 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi vardır ve Karpaz da bunlardan biridir.

Milli Parklar; Milli Park, ekosistemin korunması ve rekreasyonel kullanım olmak üzere başlıca iki temel amaç için yönetilir. Mevcut ve gelecek nesiller için bir ya da daha fazla sayıda ekosistemin ekolojik bütünlüğünün korunması; milli parkın tesis amacına ters düşen kullanımların engellenmesi, çevresel ve kültürel olarak tümü uyuşabilir olmak kaydıyla, etik, bilimsel, eğitsel, rekreasyonel ve turistik kullanımlara olanaklar yaratması amacıyla ayrılmış doğal kara ve/veya deniz alanıdır. (IUCN,1994)

Kuzey Kıbrıs’ta herhangi bir Milli Park Yasası yoktur ancak bakanlar kurulu kararlarıyla defalarca ilan edilen ve yasal çalışmaları tamamlanamayan Karpaz Milli Parkı vardır.

3. 3. Çevre Eğitimi

Çevreye olan ilgi son 20 yıl içerisinde daha fazla artmıştır. Bu ilgi günümüzde özellikle iki konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlardan birincisi; çevre bilinci ve çevreye olan ilginin nasıl artırılabileceği, ikincisi ise çevresel uygulamalar olarak nelerin ortak kabul edilebileceğidir (Chawla, 1992).

Çevre bilincinin geliştirilebilmesi ve bir yaşam biçimine dönüştürülebilmesi için sürdürülebilir kalkınma kapsamında bir çevre eğitimi programı oluşturulmalıdır. Bu bağlamda, çevre eğitimi; çevre için bir bilinç ve sorumluluk geliştirmek amacıyla, çevrenin bugün ve gelecekte de iyileştirilmesi için yaşam boyu devam eden bir süreç olmalıdır (Fegebank, 1990).

Çevre eğitimi genişçe tanımlanan iki terimden oluşur; çevre ve eğitim. İki terim de herkes tarafından bilinir; fakat herhangi bir iki kişiye bu terimden birini tanımlamasını isterseniz ikisinden de farklı cevaplar almanız ihtimaldir. Dolayısıyla çevre eğitiminin birçok şekilde tanımlanabilmesi şaşırtıcı değildir.

Geçmiş son 3 on yıllık zaman zarfında, çevre eğitimini AB ülkeleri milli müfredatlarına tanıtmaya ve entegre etmeye büyük vurgu yapılmaktadır. Birçok ülkenin eğitim bakanlığının beyanatlarında bu amacı izlemenin önemli bir rol oynadığı belirtilmesine rağmen, çevre eğitimi kurulum insiyatifleri her ülkede farklı önceliklendirilmiştir (Palmer, 1998).

Çevre eğitiminin bilişsel ve duyuşsal alanda amaçları vardır. Bilişsel alandaki amaçları, kişileri çevre okuryazarı yapmaya yönelik iken, duyuşsal alandaki

amaçları, çevreye ve çevre sorunlarına karşı değer ve tutumları oluşturmaktır (Tosunoğlu, 1993; Görümlü, 2003).

Gelişim psikologları, çocuklarda doğal çevreye ilişkin zihinsel duyarlılığın yaklaşık 9–10 yaşlarında gelişmeye başladığını söylemektedir. Çocuklar, insan ile doğa arasındaki etkileşimi bu dönemde değerlendirebilmektedir. Bu dönemin hemen her ülkede çocuğun ilköğrenim çağı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle eğitimin bu kademesi formal ve örgün biçimde çevre eğitiminin verilmesi gereken bir eğitim kademesidir.

Bireylerin çevresel konular hakkında karar vermeden önce değişik bakış açılarıyla karşılaştıkları yüzyüze geldikleri tartışılmaktadır. Çevre konuları hakkında birçok perspektiv sunulurken toplumun farklı üyelerinin düşüncelerinin buluşturulması ihtiyacı vardır (örneğin bireyler, hükümetler, iş kesimi, topluluklar, sivil toplum örgütleri vs.). Eğitimciler bu perspektivleri yansıtacak bir müfredat oluşturmalı ve karşıt konuları tüm yönleriyle, öğrencilerle yüzyüze getirmelidirler (Smith ve Williams, 1999).

Eğitimin içeriği aynı zamanda, hayatın farklı kesimlerinden gelen insanların tüm jenerasyonlarını kapsamalıdır; gelecek bizim çocuklarımızın ellerindeyken, değişimi başlatacak fırsatları verecek yetkililer yetişkin jenerasyonlardır (Wilson, 2004).

3. 4. Korunan Alanlarda Çevre Eğitimi

Koruma statüsü verilen doğal alanlarda, kamuoyunun bu alanlar hakkında sahip oldukları bilginin ve bilinç düzeyinin artırılması için farklı nitelikte eğitim etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu etkinliklerin kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektörün ve yerel halkın katılımlarını içeren çok faktörlü organizasyonlar şeklinde olması, çevresel eğitimin amacına hizmet etmektedir (Yıldırım, 2005).

Çevre için eğitimler, doğayı teorik olarak değil kendi içinde tanımaya, doğal ve kültürel kaynakları eğitim aracı olarak değerlendirmeye yönelik olmalıdır. Bu nedenle milli park ve çevresinin sunduğu somut nesnelerin ve etkileyici doğal/kültürel oluşumların eğitim konularını oluşturması daha kolaylıkla mümkün olabilmektedir. Yine milli parklarda bulunan hemen tüm doğal ve kültürel değerlerin yerleri, bulunma şartları, mevsimsel durumları, yaşam evreleri bilindiği için, konu, zaman ve mekân planlamaları çok daha kolay yapılabilmektedir (Kurdoğlu, 2005).

Çevre eğitiminde insanın çevresi ile karşılıklı ilişkilerinin anlaşılmasına ve topluma çevre bilincinin kazandırılmasına çalışılırken farklı araçlar kullanılmaktadır. Bugün çevre eğitiminde milli parklar gibi doğa koruma alanları ve kentsel yeşil alanlar özellikle insan ve doğal çevresi bir laboratuar olarak kabul edilerek eğitim amaçlı değerlendirilmektedir (Atik ve Toksöz, 2005).

Doğa ile iç içe olma çevre eğitiminde özellikle çocuklar için çok önemlidir. Her ne kadar deneyimli bir öğretmen için bir yaprak veya tek bir bitki bile

potansiyel bir eğitim aracı ise de; su, çayırlık alanlar, çeşitli bitki grupları ve çok çeşitli habitat tiplerinin bir araya gelmesinden oluşan doğal alanlar, çevre eğitiminde öğrenciler için daha teşvik edicidir. Dolayısıyla doğal stilde tesis edilmiş yeşil alanların özellikle kentlerde yaşayan öğrenciler için klasik stildeki parklara göre çevre eğitiminde daha elverişli olduğu söylenebilir (Özgüner, 2003).

Çevre eğitiminde milli parklar salt çevre eğitimi konularına ev sahipliği yapmamakta, aynı zamanda eğitim için bulunmaz bir ortam ve araç olarak kullanılabilmektedir. Bu alanların ulusal ve uluslararası anlamı, önemi ve tanınmışlık düzeyleri, eğitime katılanlar ve eğitmenler için de ayrı bir değer ve saygınlık ifade etmektedir. Günümüzde sadece doğa koruma ile ilgili değil başka sektörlerde meslek içi eğitimleri için eğitim ortamı olarak milli parkları tercih etmektedir. Kaldı ki milli parkların kaynak değerlerine bağlı olarak kırsal kalkınmaya katkı sağlayacak ekolojik tarım ve hayvancılık, eko turizm, turizm rehberliği, kuş gözlemciligi gibi konularda da pek çok eğitime olanak sağlaması söz konusu olmaktadır (Kurdoğlu, 2005).

Doğanın daha iyi anlaşılması, doğa korumanın başarısı, halkın korumaya etkin katılımının sağlanması için milli parklar, tabiat parkları, biyosfer rezervi gibi koruma alanları çevre eğitiminde yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu koruma yasaları ile de öngörülmüş olup Dünya Koruma Birliğinin Milli Park kriterleri arasında; alanın doğal özelliğini bozmayacak düzeyde eğitsel, kültürel ve rekreasyonel imkânlar sunulması koşulu yer almaktadır (IUCN, 1999). İyi bir korumanın ancak eğitimle olacağını tüm dünya kabul etmektedir. Bu nedenle, özellikle ilköğretim çağındaki çocuklara gerek okullarında gerekse gelişmiş ülkelerdeki örneklerinde olduğu gibi bu korunan alanlar gezdirilerek ağaç ve hayvan sevgisini aşılamak gerekmektedir. Böylece küçük yaştan bu sevgiyi kazanan bir insan ileride gerek bu alanlardan rekreasyon amaçlı yararlanırken gerekse buralarda görev yaparken çok daha duyarlı olacaktır (Gündoğdu, 2002). 3. 5. Karpaz Milli Parkı

Karpaz Milli Park alanı Kıbrıs Adasının doğusunda Karpaz Yarımadasında bulunmaktadır. Yarımadanın en ucunda St. Andreas Burnu ve Klidhes Adaları, Batısında ise Dipkarpaz köyü ile Ronnas kumulları yer almaktadır. Karpaz Emirnamesinin öngördüğü sınırlar esas alındığında koruma alanı 94.9 km2, kıyı uzunluğu ise 65.8 km olarak hesaplanmıştır.

Karpaz Milli Parkı 1970’li yıllardan beri üzerinde kararlar üretilen, çalışmalar ve planlar yapılan, ancak yaklaşık olarak 30 yıllık bir süreç geçmesine karşın Milli park haline dönüştürülemeyen bir alandır. Bakanlar Kurulu, 30 Mayıs 2007’de Karpaz Milli Parkı olarak ilan edilen bölgenin, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilmesi ve düzenlenmesi konusunda karar almıştır.

Karpaz Milli Parkı’ nın Önemi: Dünya’ da ;

- 24 endemik bitki Akdeniz’ de ;

- Yeşil kaplumbağaların Akdeniz’de 3. önemli yumurtlama alanı (Ronnas)

- Kitle Turizminin girip bozmadığı az sayıdaki yerden biri Kıbrıs Adası’nda;

- 4 en önemli ekolojik alandan biri

- İnsan yerleşiminin ilk yapıldığı yer (Kastros-M.Ö. 6,000) - Antik Karpasia kent limanı

- Klasik dönem Aphendrika (Urania, Ourania) kenti - Arkaik dönem Agridia kenti

- Neolitik dönem Khelonas Kenti - Tsambres mezarlık alanı

- Demir devrine ait Anavrysia mevki mezarlığı

- Erken geometrik devre tarihlenmiş Latsia mevki mezarlığı - Antik taş ocakları

- Ayios Philon manastırı

- Ayios Yeorgios (Agios Georgios) - Panaya Asomatos

- Panaya Chrissiotissa (Panagia Chrysiotissa) -Afrodit Akraia tapınağı

Kuzey Kıbrıs’ta;

- 21 önemli ekolojik alanın 4’ü

- Kıbrıs'ta tespit edilen 1410 flora ve alt türünün ¾’ü - 47 endemik bitkinin 24’ü

- Nadir türlerin 100’ü

- Koruma altına alınan 238 canlı türünden 162’si - Koruma altına alınmış 5 tür memeliden 2’si - Koruma altına alınmış 16 sürüngenden 12’si - Koruma altına alınmış 215 kuş türünden 147’si

- Caretta caretta ve Chelonias mydas kaplumbağalarının 85 yumurtlama kumsalının 17’si

- Yeşil kaplumbağaların en çok yumurtladığı kumsal

- Alanında 15 adeti kışın yağışlı dönemde akan 50 pınar bulunması - Bozulmamış kumul alanlar

- Çeşitli dönemlere ait tarihi anıtlar ve arkeolojik alanlar - Doğal ve doğala yakın, endemik ve az bulunan flora ve fauna -“West Palearctic - African Flyways” kuş göç yolu üzerinde bulunması - Apostolos Andreas burnundaki Klidhes Adaları - türü tükenmekte olan Ada Martısı ve Karabatağın üreme alanı

- Nesli tükenmekte olan son Akdeniz Foku ailesinin yaşadığı yer - Olağanüstü güzellikteki peyzajı

- Çok kültürlü Yaşam - Sakin Ortam

- Doğal ve Çekici Plajlar

- Karpaz Emirnamesi ile Ulusal Park alanı olarak ayrılması - Apostolos Andreas Manastırı

- Ronnas deresi ve kumulları

- Topoğrafyanın bölgede konaklayan kuşlar ve diğer fauna için uygun bir habitat oluşturması (Öztek, E. 2005).

4. Yöntem

Bu bölümde araştırmanın modeli, evreni, veri toplama araçları ve araştırmadaki istatistiksel süreç açıklanmaktadır.

4. 1. Araştırmanın Modeli

Bu araştırma betimsel türde olup, ilişkisel tarama modeli ile gerçekleştirilmiştir. İlişkisel tarama modeli iki ve daha çok sayıdaki değişken arasında birlikte değişim varlığını ve/veya derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modelidir. Bu modelde aralarında ilişki aranacak değişkenler ayrı ayrı sembolleştirilir. Ancak sembolleştirme (değer verme, ölçme), ilişkisel bir çözümlemeye olanak verecek şekilde yapılmaktadır (Karasar, 1995).

Betimsel araştırmalar, mevcut olayların daha önceki olay ve koşullarla ilişkilerini de dikkate alarak, durumlar arasındaki etkileşimi de açıklamayı hedef alır. Bağımsız değişkenler bir sebep-sonuç ilişkisinde, sebep durumunda olan değişkenlerdir (Kaptan, 1998).

Bu araştırmada bağımlı değişken olarak Milli Parka Yönelik Tutum Ölçeği puanları alınmıştır. Bağımsız değişkenler ise kişisel bilgi formuyla elde edilmiştir.

4. 2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi

Araştırmanın evreni Kıbrıs Adasının kuzeydoğusundaki, Karpaz Yarımadası da denilen, Karpaz bölgesinde bulunan 2009 - 2010 eğitim ve öğretim yılı bahar döneminde Karpaz’ da okuyan İlköğretim öğrencileri; Örneklemi ise Mehmetçik İlkokulu, Kumyalı İlkokulu, Ziyamet İlkokulu, Şehit Menteş Zorba İlkokulu, Erenköy İlkokulu ve Dipkarpaz İlkokulu 4. ve 5. sınıfında okuyan toplamda 6 ilkokulun 298 ögrencisidir.

4. 3. Araştırmanın Veri Toplama Araçları

4. 3. 1. Kişisel Bilgi Formu: Kişisel bilgi formunda öğrencilerin kendisi, annesi ve babasının kişisel durumuyla ilgili bağımsız değişkenler bulunmaktadır.

4. 3. 2. Milli Parka Yönelik Tutum Ölçeği: Ögrencilerin Milli Parka yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla Deniş, Genç ve Demirkaya (2006) tarafından geliştirilen, güvenirliği 1. faktörü oluşturan maddelerin Cronbach Alfa Katsayısı = 0.88, 2. faktörü oluşturan maddelerin Cronbach Alfa Katsayısı = 0.75 bulunan ve 33 maddeden oluşan 5’li Likert Tipi Milli Parka Yönelik Tutum Ölçeği kullanılmıştır.

4. 4. Verilerin Analizi

Araştırmada survey yöntemi kullanılmıştır. Survey terimi anket veya mülakatları içeren araştırmaları tanımlamada kullanılır. Survey araştırmasının amacı seçilen bir gruptan anket veya görüşmelerle elde edilen bilgilerin analizinden genellemeye gitmektir (Gall ve diğerleri, 2003).

Bu araştırmanın bağımsız değişkenleri cinsiyet, sınıf, okul, bulundukları yerleşim birimi, milli park çevresinde yaşayan öğrencilerin annelerinin eğitim durumu ve babalarının eğitim durumudur. Araştırmanın bağımlı değişkeni ise öğrencilerin milli parka yönelik tutumlarıdır. Tutum ölçeği puanlanırken istenilen cevaba göre 1 – 5 arasında puan verilmiştir. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini sınamak üzere İlişkisiz Grup T–Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi (One – Way ANOVA) yapılmıştır. Bağımsız değişkenler iki kategoriye ayrılmışsa bağımlı değişken ortalamaları arasındaki farklılığı bulmak üzere ilişkisiz Grup t – testi, ikiden fazla kategoriye ayrılmışsa Tek Yönlü Varyans Analizi kullanılmıştır. Bağımsız değişkenlerin okullara göre dağılımının ve Milli Parka Yönelik Tutum Ölçeği maddelerinin cevaplara göre dağılımının gösterilmesinde yüzde ve frekans tabloları kullanılmıştır.

Bu araştırmada istatistiksel analizler SPSS 14 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar 0.05 düzeyinde sınanmıştır. Araştırma kapsamında kullanılan tekniklerde sonuçlar istatistiksel açıdan çift yönlü olarak sınanmıştır (Özdamar, 1999; Büyüköztürk, 2002).

Karpaz Milli Park alanıyla, doğa korumayla, çevre ve çevre eğitimiyle ilgili temel bilgilerin sağlanabilmesi amacıyla çeşitli kütüphanelerden, internetten konuyla ilgili daha önce yapılmış yerli ve yabancı literatür bilgileri taranmış ve ilgili kurumlardan çeşitli veriler, raporlar ve kaynaklar incelenmiştir.