• Sonuç bulunamadı

Giriş

Geleneksel Osmanlı sisteminde sadece Müslümanlar silah altına alınmış ve gayrimüslimler ise cizye adı verilen baş vergisi vererek askerlik görevinden muaf tutulmuştur. Osmanlı Devleti’nde gayrimüslim nüfustan belirli koşulları sağlayan kişilerden, kişi başına alınan vergi cizye1 olarak adlandırılmıştır.2 Tanzimat Fermanı’nın ilanından önce cizye mükellefin gelir durumuna göre tahsil edilmektedir.3 Bu vergi 14-75 yaşları arasında, eli silah tutabilecek erkeklerden alınırken, din adamları, yoksullar ve İstanbul ile kutsal yerlerde oturanlardan alınmazdı.4

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile bütün tebaanın kanun önünde eşitliği öngörülmüştür. Ferman ile yeni haklar yanında yeni mükellefiyetlerde gündeme gelmiştir.5

Tanzimat Fermanında askerlik görevi ile ilgili olarak;

"…eğerçe muhafaza-i vatan için asker vermek ehalinin farîza-i zimmeti ise de şimdiye kadar cârî olduğu vechile bir memleketin adet-i nüfûs-ı mevcûdesine bakılmayarak kiminden rütbe-i tahammülünden ziyâde ve kiminden noksan asker istenilmek hem nizâmsızlığı ve hem ziraât ve ticâret mevâadd-ı nafıâsının ihlâlini mucib olduğu misillû…"6 denilerek vatanın muhafazası için asker vermenin ahalinin bütün kesimlerinin sorumluluğunda olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca o güne kadar bu alandaki uygulamaların düzensizliğe sebep olduğu, ziraat ve ticaretin gelişmesine zarar verdiği dile getirilmiştir. Bu madde doğrultusunda dini inancına bakılmaksızın bütün Osmanlı tebaası vatan savunmasından sorumlu tutulmaktadır.7 Fakat yüzyıllardır askerlik yapmamış ve silah taşımamış olan Hıristiyanlar ise bu yeni gelişmelere rağmen askerlik görevi yapmak istememişlerdir.8

Tanzimat Fermanı’nın ilanından önce de Osmanlı Devletinde yaşayan bütün gayrimüslimleri kapsamasa da belirli bölgelerdeki gayrimüslimler, donanmada istihdam edilmekteydi.9 1843 yılında özerk Hıristiyan eyaletler haricinde tüm ülkede geçerli olmak üzere dini ayrım yapılmaksızın askerlik mecburiyeti getirilmiş fakat Müslüman olmayan ahaliden asker toplanamamıştır.10

1847 yılında Rumlar deniz kuvvetlerinde göreve çağırıldılar. Donanma ve tersanede istihdam edilecek 3.000 bahriye askerinin 1.156’sının Hıristiyanlardan oluşturulması gerektiği hesaplandı. Hıristiyan bahriyelilerin 116’sının da Kıbrıs’tan temin edilmesi kararlaştırıldı.11 Bu yeni uygulama genel olarak

Hıristiyanlar arasında hoşnutsuzluk meydana getirdi. Tepkilerin bir sebebi de asker alımı sırasında görevlilerin bir kısmının reayaya uygun olmayan bir şekilde kaba ve sert davranmasıydı. Bu tip uygulamalar çeşitli sorunlara yol açmış ve asker alımı genel olarak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 12

Hıristiyan tebaanın askere alınması ile ilgili en önemli gelişme ise Kırım Savaşı’nın olduğu dönemde gerçekleşmiştir. Bu dönemde devletin asker ihtiyacı büyük oranda artmış, redifler askere çağrılmıştır.13 Savaş sırasında Hıristiyan cemaatler ise yönetime müracaat ederek, devlete her türlü desteği vereceklerini bildirmişlerdir. Ermenilerin bir kısmı Osmanlı ordusunda görev almak için müracaatta bulunmuşlar ancak bu teklif ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Savaşın başlangıcında Babıâli, Hıristiyanlardan asker almamasına rağmen Rusların ilerlemesi sonucunda Müslüman ve Hristiyanlar arasında isteğe bakılmaksızın asker toplanmaya başlanmıştır. Ancak toplanan bu askerlerden önemli bir kısmı kötü beslenme, hastalık gibi uygun olmayan şartlar altında bulundukları için birliklerinden firar etmişti.14

Kırım Savaşı devam ederken Fransa’nın tavsiyesi üzerine Babıâli tarafından müttefiklere güven vermek amacıyla; haracın kaldırılacağı, gayrimüslimlerin orduya ve çeşitli idari görevlere alınacağı kararı yabancı büyükelçiliklere bildirilmiştir.15 Bu doğrultuda Takvim-i Vekâyi’de yayımlanan bir kanunla Müslüman ve gayrimüslim olmak üzere bütün Osmanlı tebaasının askerlik vazifesini yapacaklarına duyurulmuştur. O güne kadar sadece Müslümanların askerliğe alındıkları hatırlatılmış ve gayrimüslimlerin de bu görevde istihdam edileceği gündeme gelmiştir. Fakat o güne kadar gayrimüslimler askere alınmadıkları için bu konuda tecrübesiz ve nüfus olarak Müslümanlara göre daha az olmaları yüzünden ordunun küçük bir bölümünde istihdam edilecektir. Ayrıca yayınlanan kanunla gayrimüslimlerden alınan cizyeye ek olarak “iane-i askeriye” isimli bir vergi toplanacağı bildirilmiştir. Bu verginin hesaplanmasında ise şöyle bir yol izlenecektir; askeri masraflar için gerekli bedel nüfusa göre oranlanacak bu giderin gayrimüslimlere karşılık gelen bölümü tespit edilecektir. Gayrimüslimlerden fiili olarak askerlik yapanların vergisi belirlenen vergiden düşülerek geri kalan kısmı yükümlü olan erkek gayrimüslim nüfustan tahsil edilecektir. Böylelikle Müslümanların yükü hafiflerken, o güne kadar askerlik şerefinden mahrum gayrimüslimlerde bu görevle müşerref olacaklar ve askeri yükümlülük açısından bütün Osmanlı tebaası arasında adalet tesis edilecektir. Ancak buradaki amaçlardan biri de Kırım Savaşı devam ederken ortaya çıkan asker açığının bir kısmının gayrimüslimlerden sağlanmasıdır.16 Ama sonuç istenildiği gibi olmamış, özellikle Rumeli’deki Ortodoksların aşırı tepkisi üzerine yeni kanunda düzenlemeye gidilmek zorunda kalınmıştır. Yapılan düzenleme ile sınır halkı askerlikten muaf tutulmuş, askere alınacak gayrimüslimlerin sayısı 15.000’den 7.000’e düşürülmüş ve daha sonra ise 7.000 kişinin de askere alınmasından vazgeçilmiştir.17

18 Şubat 1856’da Islahat Fermanı’nın ilanı ile gayrimüslimlere vatandaşlık hukuku açısından Müslümanlarla tam eşitlik sağlayan önemli haklar tanınmasına rağmen askerlik yapma ve askerlik yapmayanlardan ise askerlik bedeli alınma yükümlülüğünün getirilmesi kararı Hıristiyanlar tarafından memnuniyetle karşılanmamıştır.18

Hıristiyanlar yüzyıllardır sahip oldukları askere gitmeme imtiyazını kaybetme endişesine kapılırken; fermanın, askerlik yapmayacaklardan bedel alınması kararının öneminin de farkındadırlar. Hıristiyanlar eşitlikten yana olsalar da vergi ödemeyi ve böylelikle beş yıllık bir süreci kapsayan, zorluklarla karşılaşacakları, sonu belirsiz askerlik hizmetinden muaf tutulmayı tercih etmektedirler.19

Osmanlı Devletinin diğer bölgelerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da yaşayan gayrimüslimler askerlik hizmetinden muaf oldukları için cizye vermekteydiler. Bedel-i askeri vergisinin daha uygulamaya girmediği 1852-1853 yılına ait Kıbrıs Cizye Muhasebe Defteri’nde ise adada cizye mükellefi olarak 1.121’i âlâ, 8.441’i evsât ve 13.062’si edna olmak üzere 22.624 gayrimüslim reaya olduğu ve bu mükelleften ise toplam 516.420 kuruş cizye bedeli tahsil edildiği belirtilmiştir.20

Bedel-i Askeriye Vergisi’nin Ortaya Çıkışı ve Osmanlı Kıbrıs’ında

Uygulanması

1570 yılında Kıbrıs’ın Osmanlı Devleti tarafından fethinden sonra adaya Türk nüfusu iskân edilirken diğer yandan da Osmanlı müesseseleri teşkil edilmiştir. Fetih öncesi ve sonrası adanın yerleşik nüfusuna bakıldığında ise, büyük bölümü gayrimüslimlerden oluşmaktaydı. Osmanlı yönetiminde Kıbrıs nüfusunda XVIII. yüzyıl sonları dışarıda tutulursa yaklaşık 3/2 oranında bir gayrimüslim nüfus bulunmaktaydı. 1831 nüfus sayımlarına göre ise 15.590 erkek nüfusa karşılık (% 34) 29.729 gayrimüslim erkek nüfus (% 66) bulunmaktaydı.21 Dolayısıyla Kıbrıs adası bedel-i askeriye vergisinin kesin biçimde uygulanacağı yerlerden biriydi.

Islahat Fermanı, Osmanlı tebaası için haklardaki eşitlik prensibi ile birlikte vazifelerde de eşitlik prensibini getirmiştir. Bu doğrultuda toplumun bütün kesimlerinin askerlik görevinde istihdam edilmesi gerekmektedir. Ordunun barıştaki mevcudu 201.000 civarındadır. Her yıl terhis ve vefatlar sebebi ile 50.000 asker alınması planlanmıştır. Değerlendirmeler sonucunda yaklaşık 9 milyon nüfustan 1/180 oranına göre asker alınması kararlaştırılmış olup sınırlar içerisinde erkek olarak, 6.030.000 Müslüman ve 3.000.000 gayrimüslimin yaşadığı kabul edilip hesaplama yapılmıştır. Buna göre orduya her yıl 33.334 Müslüman, 16.666 gayrimüslim asker alınması gerekmektedir. Ancak askerlikten uzak olan gayrimüslimlerden bir anda bu kadar sayıda asker alınmasının sakıncaları göz önünde bulundurularak başlangıçta 3.500 kişinin orduya çağrılmasına, geri kalan kısmından ise askerlik hizmetlerine karşılık olarak “bedel-i askeri” ödemesine karar verilmiştir. Alınacak bedelin ise, Müslümanlardan askere gitmeyenlerin ödemiş oldukları 15.000 kuruş bedel-i nakdinin ağır olduğu değerlendirilerek gayrimüslimlerden 5.000 kuruş alınması

kararlaştırılmıştır. Daha sonradan alınan bir kararla yeni nüfus sayımı yapılana kadar tahsil edilecek bedeli askeri oranında %25’lik indirim yapılmıştır. Böylece yapılan indirimle 135 neferde bir nefer hesap edilmesi kararlaştırılmıştır. 1856 Haziranı’nın sonuna doğru yayınlanan irade ile “bedel-i askeri” vergisi resmen yürürlüğe girmiştir. Toplanması planlanan 62.500.000 kuruş cizyeden sağlanan gelire yakın bir miktardır. 1856-1857 yılından itibaren ¼ oranında indirim bazı bölgelerde kaldırılmıştır.22 Bu dönemde Kıbrıs’ta yeniden nüfus sayımı yapılmadığı için indirimli uygulamaya devam edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde 13 Eylül 1855 tarihinde cizye resmi olarak sona erecek ve bu tarihten sonra yürürlüğe giren bedel-i askeri vergisi yeni yıla ait bir vergi türü olarak tahsil edilecektir. Böylece belirlenen tarihten sonra cizyenin toplanması yasaklanmış onun yerine bedel-i askeri vergisinin toplanmasının emri verilmiştir. Babıâli’nin tahsilâtın hızlandırılmasını istemesine rağmen çeşitli aksaklıklar sebebiyle bedel-i askerinin toplanması tam olarak gerçekleştirilememiş, tahsilat bir sonraki seneye kalmıştır.23 Sonraki yıllarda bedel-i askerinin genel bütçedeki oranı % 3.3 ile % 6 arasında değişmiştir.24

Başlangıçta 20-40 yaş arasındaki gayrimüslim erkeklerden alınan askerlikten muafiyet vergisi 1875 yılında yapılan düzenleme ile 15-75 yaş dilimi arasında bulunan gayrimüslim erkeklerden alınarak daha geniş bir kesimden tahsil edilmeye başlanmıştır.25

Kıbrıs adasında iane-i askeriyenin uygulanması ile tespit edilebilen ilk belge 21 Aralık 1857 tarihlidir. Bu belgeye göre; Kıbrıs’ta gayrimüslim ahaliden alınmakta olan iane-i askeriyenin hazinede mevcut bulunan nüfus defteri kayıtlarına göre gönderilmiş olan pusulalardan yapıldığı ancak bunun haksızlık ve yolsuzluklara yol açtığı tespit edilmiştir. Bu haksızlıkları engellemek amacıyla yayınlanan ferman ile 1848 senesinde hazırlanan nüfus defterlerine müracaatla yeni baştan kaza kaza düzeltilmesi istenmiştir. Hazinede bulunan kayıtlarla adada bulunan nüfus defterlerinin birbirinden farklı olduğu ifade edilmiştir. Yapılan çalışma sonrasında adada 1848 senesi nüfus sayımına göre; 40.240 gayrimüslim erkek nüfus bulunduğu, bunlardan bedel-i askeriye vergisi verecek nüfusun 24.146 kişi olduğu hazineden gelen defterde ise adada yaşayan gayrimüslim erkek nüfus sayısının 35. 444 olduğu ve Kıbrıs Cizye Muhasebe Defteri’ndeki toplam sayıdan 4.816 kişi eksik olduğu anlaşılmıştır.26

1845-1868 yılları arasında Kıbrıs adasında aralıklı olarak tekrar eden çekirge istilası nedeniyle adadan alınan vergilerde düşüş yaşanmıştır.27 13 Şubat 1868 tarihli Meclisi Vala mazbatasına göre; Kıbrıs kazalarının eski nüfus sayımlarına göre 40.424 nefer gayrimüslim erkek nüfusu mevcut olup bunun ¼’ünün tenziliyle bedelâtı askeri olması gereken 8 yük 42.190 kuruş28 alınması 12 Mart 1867 tarihine kadar defter suretlerinde gösterilmiş ise de 1277 (1861-1862) tarihli yeni sayımda adı geçen yerlerde gayrimüslimlerin 180 neferde bir nefer olmak ve ¼’ü indirilmemek üzere yeniden defter düzenlenerek mahallerine gönderilmekte olduğu ifade edilmiştir. Fermanın devamında, bedeli askeriye

vergisinin henüz sayılmamış yerlerde eski usule göre alınması ve sayımlar yapıldıkça yeni usule uygun olarak gerçek miktarın hesap edilmesi istenmiştir. Ferman gereği Kıbrıs kazalarında yaşayan erkek gayrimüslimlerin nüfusu yeniden sayılarak miktarın 47.551 nefere ulaştığı tespit edilmiştir. Bunların bedeli askeriyesi sonraki ferman gereğince ¼’ü indirilmeyerek hesaplanmıştır. Yeni hesaplamaya göre toplanması gereken meblağ 13 yük 28.559 kuruş 25 paraya ulaşmıştır.29 Bu meblağ önceki uygulamaya göre 4 yük 78.669 kuruş 25 para fazla olmaktadır.30 Bu fazlanın adı geçen 1866-1867 senesinden itibaren tutara eklenmesi ve hazinece kayıtların usul ve nizama uygun olarak düzeltilmesi ve toplanması istenilmiştir. Ancak bu dönemde çekirgeden dolayı Kıbrıslıların ziraat ve ticaret gelirlerinde düşüş yaşanmıştır. Gayrimüslim nüfus gelirlerine göre, alınması planlanan vergiden dolayı şikâyette bulunmuş bunun yanında adadan göçün de başlaması üzerine, bunu engellemek amacıyla şartların araştırılması ve göçün önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir. Çözüm olarak bedel-i askeriye vergisine yapılacak zammın ertelenmesi ve bu senelik bedel-i askerinin eski miktarı derecesinde alınması uygun görülmüştür.31 1861-1862 senesinde adada yeni nüfus sayımı yapıldığından bedeli askeri vergisinde uygulanan ¼ oranındaki indirim kaldırılması gerekmektedir. Ancak adada yaşanan çekirge felaketinden dolayı ahalinin vergi yükünü artırmamak için indirime devam edilmiştir.

Kıbrıs’ta uzun süredir yaşanan ve ancak 1869 yılında sona erdirilebilen çekirge felaketi, halkı ekonomik olarak zor durumda bırakmıştır. Çekirge felaketinin üzerine yağış miktarının da 1/3’e kadar düşmesi tarım arazilerinin büyük bölümünün kurumasına, yiyecek bulunamamasına, su kaynaklarının büyük oranda kurumasına yol açmıştır. Kıbrıs’ta yağış düzensizliği ve yağış miktarının azlığı kıtlığa, gıda maddelerindeki fiyat artışına, vergilerin ödenememesi yol açmıştır.32 Bu gelişme üzerine Kıbrıs ahalisi tarafından ödenmesi gereken 10 yük kuruşluk vergi ve iane-i askerinin ödemesinin ertesi yıla bırakılması teklif edilmiştir. Bu teklif padişah tarafından uygun görülerek vergi ve iane-i askerinin ödenmesi ertelenmiştir.33 Bu dönemde çiftçilerin zor durumundan istifade eden murabahacıların aşırı faizli olarak ada ahalisini borçlandırmaları yüzünden halk ertesi yılda vergi ve iane-i askerilerini büyük oranda ödeyememiştir.34

Osmanlı yönetiminin son yıllarında ise Kıbrıs’ta yaşayan gayrimüslimlerden alınan bedel-i askeri vergisinde önceki dönemlerde olduğu gibi % 25’lik indirim yapılmamıştır. Bu vergiyi vermekle mükellef olanlardan kişi başı yaklaşık 30 kuruş tahsil edilmiştir.35

Kıbrıs Adasının Osmanlı yönetimi altındaki son 6 yılında ödenen bedel-i askeri vergisi şu şekildedir:36

1873 1874 1875 1876 1877 1878 Kuruş 421.163 1.213.350 1.703.154 950.995 1.232.237 1.486.840 Pound 3.509 10.111 14.193 7.925 10.268 12.390 Tablodan da anlaşıldığı üzere; Kıbrıs’ta 1874 yılına kadar süren kuraklığa bağlı olarak yaşanan kıtlık nedeniyle 1873 yılında toplanan bedel-i askeri oranı diğer yıllara göre çok düşük seviyede kalmıştır. Bunun yanında adada yaşanan çekirge felaketi, kuraklık v.b. doğal afetler sebebiyle tahsil edilebilen vergi miktarı yıldan yıla değişiklik göstermiştir.

Babıâli tarafından Kıbrıs Mutasarrıflığı’na gönderilen talimatla gayrimüslimlerden fiili askerlik hizmetini yaparak tezkere belgesine sahip olanlardan bedel-i askeri vergisi alınmaması bildirilmiştir.37 Aynı yıl içerisinde diğer bir talimatta ise Şura-i Devlet ve Encümen-i Hass-ı Meşveret’te alınan bir karar gereği Müslüman Kıptiler’den bedel-i askeri vergisinin alınmayıp, bunların askere alınmalarına karar verildiği bildirilmiştir.38

Kıbrıs’ın Osmanlı idaresi altında bulunduğu dönemde gayrimüslimlerin bir kısmının vergi ve bedel-i askeriyi ödememek için adada bulunan konsolosların himayesi altına girdiği ve böylece vergiden muaf olduğu görülmüştür. Kıbrıs’ta ikamet eden Yunanistan Konsolos vekilinin bu şekilde davranması sebebiyle, durum Mutasarrıf tarafından Babıâli’ye bildirilmiş ve Yunan Sefareti konu hakkında uyarılmıştır.39 Adada bu vergiyi ödemek istemeyen diğer bir kesim ise Linobambakiler’dir.40 Bunlar askerlik bedeli istendiğinde Türk, askere çağırıldıklarında ise gayrimüslim olduklarını ifade etmektedirler.41

Bunun yanında bedel-i askeri vergisinin yanlışlıkla iki defa tahsil edildiği durumlarda mahkemeye müracaat edildiğinde hatanın düzeltilip ödenen fazla verginin iade edilmesi kararlarının verildiği görülmüştür.42