• Sonuç bulunamadı

İngiliz Yönetiminde Bedel-i Askeri Vergisi

4 Haziran 1878 tarihli antlaşma ile Kıbrıs adasının yönetimi geçici olarak İngilizlere bırakılmıştır. Ada idaresini teslim alan İngiliz yetkililer de zaman kaybetmeden adanın siyasi, ekonomik, sosyal yapısı hakkında kapsamlı raporlar hazırlamışlardır.43

Kıbrıs adasının ekonomik durumu ve halktan alınan vergiler hakkında hazırlanan bir raporun bedel-i askerî vergisiyle ilgili kısmında Osmanlı Devleti’nde askere gitmeyen gayrimüslim erkeklerden alınan bu verginin 20 ile 40 yaşları arasındaki her bir erkek için 27,75 kuruş olarak tahsil edildiği bildirilmiş ve uygulamada yaş sınırına pek uyulmadığı, vergi yükümlülerinin sayısının muhtarlar tarafından belirlendiği ilave edilmiştir. Raporun devamında, muhtarların topladıkları vergiyi 12 aylık taksitler halinde sancak hazinesine ödedikleri, 27,75 kuruşluk tutarın her bir mükellef için yıllık 5 şiline eşit olduğu, verginin tek seferde ödenip hazine hesaplarına işlenmemesi için geçerli bir neden

olmadığı bildirilmiştir. Bu verginin uygulanmasına devam edilip edilmemesi konusunun ise düşünülmesi gerektiği belirtilmiştir. Rapora göre; vergiden sağlanan gelirin son beş yıllık ortalamasının 12,270 pound olduğu, savaş nedeniyle bu tutarın geçen yıl 15,110 pounda çıktığı, içerisinde bulunulan yılda ise beklentinin 9,000 pound44 civarında olduğu hesaplanmıştır.45

Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında 14 Ağustos 1878 tarihinde imzalanan diğer bir antlaşma ile İngilizlere Kıbrıs’ta kanun çıkarma yetkisi verilmiştir. Böylece İngilizler tarafından adada yeni kurumlar teşkil edilmiş ve uygulamalar başlatılmıştır. Bu kurumlardan birisi de Kavanin Meclisi’dir. Kıbrıs’ın ilk Yüksek Komiseri olan Wolseley başkanlığında toplanan Kavanin Meclisinin birinci oturumu 9 Aralık 1878’de olmuş ve askerlikten muafiyet vergisi (bedel-i askeri) bu ilk toplantıda gündeme gelmiş46, alınan kararla bedeli askeri vergisi hakkında kapsamlı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre; 1 Nisan 1879 tarihinden itibaren din ayrımı yapılmaksızın adada yaşayan 18-60 yaş diliminde bütün erkek nüfustan bu vergi tahsil edilecektir. 17 Ocak 1879 tarihinde "To Equalise the Tax known as Bedel-askerieh" (Military Exemption Tax)47 başlıklı kanunla da karar yasalaşmıştır. Bu kanuna göre; ada yönetiminde görevli olarak istihdam edilen kişilerle, bütün din görevlileri bu vergiden muaf tutulacaktır.48 8 Ağustos 1879 tarihinde resmi gazetede yayınlanan diğer bir kanunla zihinsel ve bedensel engeli olanlar da bu vergiden muaf tutulmuştur.49 Yapılan yeni düzenleme ile vergi tabana yayılmış ve oranının düşürüldüğü ifade edilmiştir.50 1879 yılında adadan toplanan bedeli askeri vergisi 4.319 Pounda indirilmiştir.51 Bu dönemde tahsil edilen bedel-i askeri vergisinin Osmanlı yönetimindeki ¼ indirimin uygulandığı şekliyle 22.5 kuruş olarak tahsil edildiği görülmektedir.52 Bununla birlikte bedel-i askeri vergisinin farklı tutarlarda tahsil edildiği de olmuştur.53 İngiliz döneminde de vergi mükellefinin vefatından sonra ödemesi gereken bedel-i askeri ve diğer vergilerin tahsil edildiği de tespit edilmiştir.54

1880 yılında İngiltere’de Liberal Partinin iktidara gelmesi ile adada yapılması gereken idari ve ekonomik düzenlemeler için çalışmalar başlatılmış, bu kapsamda adada halktan alınan vergiler konusunda da Sömürgeler Bakanı Kimberley tarafından Yüksek Komiser Robert Biddulph’dan araştırma yapması istenmiştir. Biddulph, 1881 yılının Ocak ayında Kıbrıs halkından alınan doğrudan vergilerle ilgili olarak iki ayrı dosya hazırlamıştır. Yapılan bu çalışmada adada 18-60 yaş arasında 39.644 erkek vergi mükellefi olduğu, İngiliz yönetimi altında yapılan düzenleme ile her vergi mükellefinden askerlikten muafiyet vergisi olarak 2 şilin 6 pens olmak üzere yaklaşık 4.500 pound tutarında vergi toplandığı ifade edilmiştir.55 Dosyalar Sömürgeler Bakanı tarafından incelenmiş ve Biddulph’a konu hakkında çeşitli tavsiyelerde bulunulmuştur. Bu yazışmada Bakan Kimberley, Yüksek Komiser’e düşük tutarlı fakat toplanması zor veya vergi mükelleflerinin gerilmesine yol açan vergilerin kaldırılmasını ve diğer vergilerle ilgili de reform önerilerini almaktan

memnun olacağını ifade etmiştir. Bakan tarafından; temettü, askerlikten muafiyet ve çekirge vergilerinin aynı anda ele alınarak bir avantaj sağlanabileceği görüşü gündeme getirilmiştir. Kimberley ayrıca vergi yükünü hafifletmek amacıyla değişik kesimlerden de fikir alınmasını istemiştir.56 Vergilendirme hakkında yapılan bir sonraki yazışmada Biddulph, 14 Mayıs 1881’de Sömürgeler Bakanına gönderdiği yazısında gözlemlerine göre askerlikten muafiyet vergisinin şuan için sorunsuz ödendiği ve bu vergi yerine daha az popüler bir vergi konacak ise, kaldırılmaması gerektiğini bildirmiştir. Yüksek Komiser, temettü vergisi ile ilgili olarak; daha fakir kesimler için minimum bir tutar belirleyip aynı zamanda bu vergiyi askerlikten muafiyet vergisi ile birleştirip ve daha zengin kesimler içinde bunu düzenli bir gelir vergisine dönüştürme düşüncesinin çok muhalefet edilecek bir fikir olduğunu ifade etmiştir. Biddulph’a göre yeni birleştirilmiş vergiye ilk itiraz, yabancılar askerlikten muafiyet vergisi ödemedikleri için bu vergiye konu oldukları gerekçesiyle ortaya çıkacaktır. Fakat daha da önemlisi temettü vergisinin bir gelir vergisine dönüştürülmesinde problemler ortaya çıkacaktır. Mesela piskoposlar ve ruhban sınıfı şuan askerlikten muafiyet ve temettü vergisi ödememekte sadece küçük bir çekirge vergisi ödemektedir. Yapılan öneriyse bunları ciddi bir gelir vergisi ödeyicisi durumuna getirmektedir. Yüksek Komiser ilave olarak yabancı tüccarların bu vergilerin hiçbirini ödemeye alışık olmadıklarını, onları çekirge vergisi ve az da olsa temettü vergisi öder duruma getirdiklerini; yeni düzenlemeyle onların gerçek birer gelir vergisi ödeyicisi durumuna geleceklerini ve bu kişilerin yeni uygulamaya tamamen karşı çıkacaklarını vurgulamıştır. Yüksek Komiser raporunun devamında Hindistan’da yaşanan bu tip bir uygulamadaki başarısızlığı da örnek göstermiştir. Biddulph, çözüm önerisi olarak tüccarları gelirlerine göre sınıflara ayırıp her sınıfa gelirine göre belli bir miktarda vergi uygulanmasını, gelir hesabında ise net gelirin esas alınmasını teklif etmiştir.57

Merkezi yönetimin adada yeni bir vergi düzenlemesi yapılması gerektiğine dair talimatı üzerine yapılan çalışma kapsamında konu Kavanin Meclisi’nde gündeme getirilmiştir. Bu doğrultuda 1 Kasım 1883 tarihinde yayımlanan resmi gazeteye göre Kavanin Meclisi’ne bedel-i askeri vergisinin kaldırılması için teklif sunulmuş, bu verginin halk üzerinde olumsuz etkileri bulunduğundan tamamen kaldırılması önerilmiştir. Ancak bedel-i askeri vergisi ile diğer vergilerin kaldırılması bütçede gelir kaybına yol açacağı için diğer vergi oranlarının artırılmasını gündeme gelmiştir. Ayrıca kıymet ve irad vergilerine getirilen artış, bedel-i askeri vergisinin kaldırılması ile meydana gelen gelir kaybını karşılamak için yeterli olmakla kalmayıp, aynı zamanda yönetimin gelecek yıl herhangi bir artış yapmadan temettü vergisini kaldırmayı önerebilmesine de imkân tanıyacaktır.58 Yapılacak vergi düzenlemesinde de kamuoyunun tepkisini çekmemek için toplumun genelini ilgilendiren bedel-i askeri vergisinin kaldırılacağı öne sürülmüş, onun yerine yeni ilave vergilendirme çalışması yapılmıştır.

1884 yılı Kavanin Meclisi’nin açılış konuşmasında konu gündeme gelmiş ve Yüksek Komiser halkın üzerindeki yüklerin azaltılması için askerlikten muafiyet vergisinin kaldırılmasının meclise sunulacağını ifade etmiştir.59 Vergi düzenlemeleri ile ilgili çalışma 18 Şubat 1884 tarihinde Kavanin Meclisi’nde görüşülmeye başlanmış, Rum üye Malikides tarafından verginin isminin meslek vergisi (profession tax) olarak değiştirilmesi ve aynı oran ve çerçevede tahsil edilmesi teklif edilmiştir. Konu hakkındaki tartışmalar 19 Şubat 1884’te de devam etmiş, teklif reddedilerek, bedel-i askeri vergisinin aynı şekilde yürürlükte kalmasına karar verilmiştir.60

İngiliz yönetimi altında çeşitli dönemlerde yaşanan kuraklıklar61 ada halkının zor durumda kalmasına neden olmuştur.62 Özellikle bu dönemlerde Kıbrıs’ta halktan alınan vergilere yönelik tepkilerde artış yaşanmıştır. 16 Nisan 1902 tarihinde Kavanin Meclisi’nde Yüksek Komiser tarafından yapılan açılış konuşmasına verilen cevapta Türk üyeler, Rum üyelerle birlikte hareket ederek ekonomik hususlarda ve meclisin haklarının artırılması konularında yönetimin karşısında oy kullanmışlardır.63 Bu tepkileri azaltmak amacıyla merkezi yönetim tarafından çözüm arayışlarına girişilmiştir. 21 Ağustos 1903’de Sömürgeler Bakanı tarafından Yüksek Komisere konu hakkında inceleme yapması talimatı verilmiştir. Yüksek Komiser hazırladığı raporunda İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde vergilendirmenin sadece belli bir kesime değil adil olarak geniş ve genel bir tabana yayılıp, kişilerin refahını ve rahatını etkilemeden gelir düzeylerine göre ayarlandığını böylece iyi bir yönetimin sürdürülebilmesi için gerekli kaynağın sağlandığını ifade etmiştir. Fakat Kıbrıs gibi tarım kesiminin çok yoksul olduğu ve vergi oranlarını belirlerken bu kesime özel dikkat edilmesi gereken ülkelerde, aynı sonucu almanın güç olduğunu ilave etmiştir. Askerlikten Muafiyet ve Temettü vergilerinin yol açtığı gelir kaybının bir kısmını telafi etmek için kıymet vergisinde binde 0,5 artış yapılmasına yönelik önceki Yüksek Komiser W. Haynes Smith’in teklifi ile sabit gelir kaynağı yerine genişleyen dinamik bir gelir kaynağı oluşturulması amaçlandığı hatırlatılmıştır. Yüksek Komiser, Kıbrıs’ta yaşayan insanların daha büyük ve daha gösterişli evler yaptıkları için kıymet vergisi üzerinden sağlanan gelirinde bu doğrultuda artacağını ifade etmiştir.64 Konu hakkında ada yöneticileri tarafından merkezi yönetime farklı teklifler sunulmuştur. Bedeli askeri ve temettü vergilerinin kaldırılıp yerine kıymet vergisinde binde yarımlık, tütün üzerindeki tüketim vergisine ve tuz vergisine ek vergi konulmasına ilişkin öneriler onaylanmıştır.65

Sömürgeler Bakanlığının kararından sonra konu Yürütme Meclisi’nde yerli üyelerinde katıldığı toplantıda gündeme gelmiş ve Yüksek Komiser, bedel-i askeri ile temettü vergilerinin kaldırılıp onların yerine kıymet vergisi, tütün ve tuz vergilerinin arttırılacağını bildirmiştir. Yüksek Komiser, yapılan toplantıda Lefkoşa kadısının Müslüman toplumunun, Theodotou’nun Rum toplumunun temsilcisi olarak görüşlerini başvurmuştur. Yüksek Komiser, bu iki vergiden sürekli şikâyet olduğunu, vergilerin kaldırılmasına yönelik çalışma yapıldığını,

yapılan çalışmanın Sömürgeler Bakanı tarafından onaylandığını bildirmiştir. Lefkoşa kadısı itiraz edilecek bir şey görmediğini, ancak tuzdan vergi alınmamasını, bundan alınacak verginin yerine zenginler tarafından kullanılan tütünden alınması gerektiğini düşündüğünü bildirmiştir.66 Theodotou ise genel olarak doğrudan vergilendirmeye karşı olduğunu, vergilendirmenin kaldırılmasının uygun olduğunu, ancak kaldırılan vergilerin yerine vergi konmaması gerektiğine inansa da bunun da mümkün olmadığını düşündüğünü ifade etmiştir.67

16 Şubat 1906 tarihinde Kavanin Meclisi’nde vergilendirme konusunda yapılan görüşmede konu yeniden gündeme gelmiştir. Konu hakkında söz alan Şevket Bey, yapılması planlanan vergi düzenlemesinin yönetimi çok etkilemediği halde fakir halk üzerinde ezici bir etki oluşturacağını ifade ederek konuşmasına başlamıştır. Şevket Bey’e göre; bedel-i asker vergisi sadece erkek nüfustan alınırken yapılması planlanan düzenleme ile daha geniş bir kitleyi kapsayacaktır. Konu hakkında söz alan Vondiziano, bedel-i askeri vergisinin zaten fakir halktan toplamanın zor olduğunu, vergi kaldırıldığı takdirde bu kesimin rahatlayacağını, tütün üzerinden alınan verginin okka başına 10 kuruşluk artışın uygun görülmesine rağmen kıymet vergisinde herhangi bir artış kabul edilmeyeceği görüşünü dile getirmiştir. Kitium Piskoposu ise kıymet vergisine yansıtılacak artışa karşı olduğunu ifade ederek yasa tasarısının bir seçim komitesine sunulmasını önermiştir. Piskopos yönetimin bedel-i askeri vergisinin toplanması sırasında karşılaşılan zorluklardan dolayı kaldırmak istediğini ve ilgili komite tarafından bedel-i askeri vergisi meblağının 10 yıllık toplanan miktarının göz önünde bulundurularak, tahsil edilemeyen kısmının göz ardı edilmesi gerektiğini bildirmiştir.68 Konu hakkında yapılan çalışmalarda ada halkının bilgilendirilmesi amacıyla resmi gazetede yayımlanmıştır. 1906 yılı Kavanin Meclisi’nin açılış konuşmasında Yüksek Komiser; bedel-i askeri ve temettü vergilerinin kaldırılması ve bunların yerine yeni bir düzenleme yapılması için bir yasa tasarısı olduğunu bildirmiştir. Bu yasa tasarısının yoksul sınıflardan vergi ödeyen kesimlerin isteğini karşılamak üzere gündeme getirildiğini ifade etmiştir.69 15 Mart 1906 tarihinde Kavanin Meclisi’nde vergi düzenlemelerine yönelik yasa tasarısı tekrar gündeme gelmiştir. Şevket Bey, bedel-i askeri vergisinin adil bir vergi olmadığını, zengin ve fakirden aynı oranda alındığını belirtmiştir. Şevket Bey bedel-i askeri vergisini ödemesi gereken birçok Hıristiyan olmasına karşın, Müslümanlar arasında Hristiyanlarla karşılaştırıldığında zaptiye olarak görev yapan kişilerin sayıca fazla olduğundan bu vergiden muaf bulunduklarını ilave etmiştir. Temettü ve İrad vergileri büyük oranda Hıristiyanlardan alınırken tütün Hıristiyanlara nazaran Müslümanlar arasında daha çok tüketiliyordu. Müslümanların çoğu bedel-i askeri vergisinden muaf iken bu yasa tasarısı ile çok daha ağır bir vergiye tabi oluyorlardı. Vergi değişikliği ile çıkacak olan 8.500 poundluk fark büyük oranda Müslüman topluma yansıyacaktı. Fakir halk 2 şilin 6 pense karşılık gelen bedel-i askeri

vergisinden kurtulurken tütün tüketimine ilişkin olarak yapılan zam ile 5 şilinlik bir vergi ödemeye tabi olacaktı. Şevket Bey bütün kesimlere adilane yansıtılması için tütün yerine tuza ek vergi konulması taraftarıydı. Kyriakides ise aynı fikirde olmadığını belirterek vergi değişikliğinin yabancıları bilhassa İngilizleri etkilediğini ve tütün tüketimindeki fikrine katılmadığını, temettü vergisinin tüccarlar ve imalatçılar tarafından ödendiğini, irad vergisinin Hristiyanlardan ziyade mülk sahibi olan veya mülk kiralayan Müslümanlar tarafından ödendiğini, bedel-i askeriden muaf olanların sayısının giderek azaldığını, zaman içinde tamamen ortadan kalkacağını ve hapis cezası şeklindeki vergi ödeme yaptırımının Hristiyanlardan ziyade Müslümanlar arasında yaygın olduğunu ifade etmişti. Rossides ise vergi değişikliğinin fakirleri rahatlatacağını, kanunların insanları tütün tüketmeye mecbur bırakmadığını, öte yandan bedel-i askeri vergisini ödemeye zorunlu olduklarını belirterek tütün tüketiminin gereklilik olmazken tuz tüketiminin temel ihtiyaçlardan biri olduğunu ilave etmişti. Derviş Paşa ise Şevket Bey’in dile getirdiği düşüncelerin yalnızca her iki kesiminde sigara içen bölümünü kapsadığını, bedel-i askeri, temettü ve irad vergilerinin kaldırılmalarının ise askerlik çağı geçmiş olanlar dışındaki bütün kesimleri memnun edeceğini ifade etmişti. Derviş Paşa teklif olarak zanaatkâr ve tüccarlardan alınan temettü vergisinin kaldırılmasının bu kesimi teşvik edeceğini ilave etti. Şevket Bey konu hakkında son konuşmasında; ticaretle uğraşan Müslümanların az sayıda olduğunu, bunlarında süt ürünleri ticaretiyle uğraşan kişilerle sınırlı olduğu için temettü vergisinde yapılacak değişikliğin Hıristiyan nüfusu rahatlatacağını, bedel-i askeri vergisinin sadece fiziksel engeli olmayan erkek nüfustan alınırken tütün vergisinin yaşlı erkekler ile kadınları da etkileyeceğini ilave etmişti. Konu hakkında Baş tahsildarın söz almasıyla tütünden alınacak vergi oranında artışı ön gören değişiklik kabul edildi.70

Bir dönem ada yöneticisi olarak görev yapmış olan Orr, eserinde bedel-i askeri vergisinin bir nevi vatandaşlık vergisi olarak tahsil edildiğini, Bu verginin bütün itirazlara açık ve toplanmasının zahmetli olduğunu dile getirmiştir. 1906 yılında temettü ve bedel-i askeri vergilerinin kaldırılmasının Kıbrıslılar tarafından sevinçle karşılandığını ifade etmiştir.71 İngiliz yönetimi tahsili zor olan bir vergiyi kaldırırken, verginin kaldırılmasından oluşan vergi kaybını diğer vergi kalemlerine aktararak bu kaybı telafi etmiştir.

Sonuç

Tanzimat Dönemine kadar istisnalar bulunmakla birlikte diğer bölgelerde olduğu gibi Kıbrıs adasında da gayrimüslimler askere alınmamış onun yerine cizye vergisi tahsil edilmiştir. Tanzimat fermanın ilanı ile vatan savunmasından devletin hiçbir unsurunun mahrum bırakılamayacağı fikri ortaya çıkmış, gayrimüslimlerin donanma başta olmak üzere orduda istihdam edildikleri görülmüştür. Ancak genel itibari ile gayrimüslim nüfus gelişmelerden rahatsız olmuş ve çeşitli sıkıntılar yaşanmıştır. Islahat fermanı ile cizye kaldırılmış ancak

askerlik yapmak istemeyen gayrimüslimler için alınan karar ile askerlik hizmeti karşılığında iane-i askeri veya bedel-i askeri adı altında belirli oranda vergi tahsil edilmesi kararlaştırılmıştır.

Osmanlı yönetiminde Kıbrıs adasında da bedel-i askeri tahsil edilmiştir. Ancak vergi toplanmasında adaya özgü problemlerle de karşılaşılmıştır. Kuraklık, çekirge felaketi gibi kıtlık durumlarında, nüfus artmış olmasına rağmen belirli bir süre için önceki dönem ile aynı oranda verginin alındığı tespit edilmiştir. Bu verginin tahsili sırasında yaşanan çarpıcı bir örnek ise Linobambakiler’in durumudur. Görünüşte Müslüman gerçekte Hristiyan olan Linobambakiler bedel-i askeri toplanırken Müslüman olduklarını, askere çağrıldıklarında Hristiyan olduklarını ifade ederek askerlik görevinden ve bedel-i askeri vermekten kaçınmışlardır.

Kıbrıs’ın İngiliz yönetimine geçtiği dönemde ilk ele alınan konulardan birisi de bedel-i askeri olmuş, sadece gayrimüslimlerden alınan bedel-i askeri Müslümanlardan da alınmaya başlanmış ve genele yayılmıştır. Osmanlı yönetimi dönemine göre kişi başına toplanan bedel-i askeri bedeli azaltılmıştır. Ancak bedel-i askerinin bütün vergi mükellefi ada halkından toplanması tahsil konusunda sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur. Bu durumu çözmek isteyen İngiliz yönetimi bedel-i askeri vergisini kaldırarak zaten tahsil edilmesi zor olan bu vergi yerine daha kolay tahsil edebileceği kalemlerde artışa gitmiş, böylece daha geniş halk kitlelerini rahatlatırken, diğer vergi oranlarında artış yaparak yönetim açısından da gelirlerinde artış sağlamıştır.

Notlar

1 “Cizye kâfi gelmek; karşılığını vermek, ödemek” manasındaki ceza mastarından türemiş

bir isim olup İslam literatüründe tebaadan olan gayrimüslimlerin ödedikleri vergiye, harbi olanlardan ayrı tutulmalarına, can ve mal güvenliğine kavuşturulmalarına karşılık sayıldığı için bu ad verilmiştir". Mehmet Erkal, “Cizye”, Türk Diyanet Vakfı İslam

Ansiklopedisi, (DVİA), C.8, s.42.

2

Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler Kuruluşundan Tanzimat’a

Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukuki Durumları, Turhan Kitabevi Yay., Ankara, 2001,

251; İlber Ortaylı, “Osmanlılar’da Millet Sistemi”, DVİA, C.30, s.67. 3

Bu oran üst sınıf için 60, orta sınıf için 30 ve alt sınıf için ise 15 kuruş olarak belirlenmişti. Ziya Karamursal, Osmanlı Malî Tarihi Hakkında Tetkikler, 2. Baskı, TTK. Yay., Ankara, 1989, s.172; Ziya Tevfik Güran, Tanzimat Döneminde Osmanlı

Maliyesi: Bütçeler ve Hazine Hesapları (1841-1861), TTK Yay., Ankara, 1989, s.14;

Abdüllatif Şener, “Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Reformları”, 150. Yılında

Tanzimat, Yay. Haz. Hakkı Dursun Yıldız, TTK. Yay., Ankara 1992, 262.

4 Boris Christoff Nedkoff, “Osmanlı İmparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi)”, Çev. Şinasi Altundağ, Belleten, C. VIII, S. 32, I. Teşrin 1944, TTK. Basımevi, Ankara 1944, s.621; Gülnihâl Bozkurt, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasi Gelişmelerin Işığı Altında

Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839-1914), 2. B., TTK.

Yay., Ankara, 1996, s.23; Ercan, a.g.e., s.251.

5 Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, 2. B., Risale Basın Yay., İstanbul, 1996, s.102.

6

Reşat Kaynar, Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat, 3. B., TTK. Yay., Ankara, 1991, s.178.

7 Tanzimat Fermanında askerlik ile ilgili hükümler için ayrıca bk. Ali Akyıldız, “Tanzimat”, DVİA, C. 40, s. 2-4; Bilal Eryılmaz, Tanzimat ve Yönetimde

Modernleşme, İşaret Yay., İstanbul, 1992, s.103-104.

8

Murat Bebiroğlu, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Nizamnameleri, Editör: Cahit Külekçi, Akademi Matbaası, İstanbul, 2008, s.23.

9

Ufuk Gülsoy, Osmanlı Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni, Simurg Kitapçılık ve Yay., İstanbul, 2000, s.35; Osmanlı Devleti’nde askerlik hizmetini genelleştirmek amacıyla 1835 yılında Donanma’ya 1098 Hıristiyan orduda istihdam edilmeye başlandı. Bu uygulamaya 1837, 1845, 1847, 1851 ve 1852’de devam edilmiştir. Gülsoy, "Osmanlı

Gayrimüslimlerinin Askerlikten Muafiyet Vergisi: Bedel-i Askeri (1855-1909)", Tarih

Dergisi, Prof. Dr. İsmet Miroğlu Hatıra Sayısı, S.37, 2001-2002, İstanbul 2002, s.95.

10

Bozkurt, a.g.e., s.120. 11

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA.,), İrade-i Dahiliye (İ.D.,), 267/16662-3, Bozkurt,

a.g.e., 121; Gülsoy, a.g.e., s.40-41.

12

Gülsoy, a.g.e., s.40-41; Musa Çadırcı, Tanzimat Sürecinde Askerlik, Derleyen: Tülay Ercoşkun, İmge Kitabevi Yay., Ankara, 2008, s.106.

13

II. Mahmut döneminde yeniçeri sayısı 140.000 kişi iken Kırım Savaşı sırasında Rumeli Ordusu 140.000, Anadolu Ordusu’nda 150.000 asker olmak üzere toplam asker sayısı 290.000 civarındaydı. Uğur Ünal, Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu

(1861-1876), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens. Doktora Tezi, Ankara, 2006, s.23.

14

Osmanlı Belgelerinde Kırım Savaşı (1853-1856), Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., Ankara, 2006, s.134-136; Gülsoy, a.g.e., s.55-56.

15

Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Türkçesi: Ali Reşad, Kaknüs Yay., İstanbul, 1999,