• Sonuç bulunamadı

Kur’ân’da Cehennem Anlamına Gelen Diğer İsimler

Belgede KUR AN DA AZAP KAVRAMI (sayfa 139-144)

C. ÂHİRET AZABI

1. Kur’ân’da Cehennem Anlamına Gelen Diğer İsimler

1. Kur’ân’da Cehennem Anlamına Gelen Diğer İsimler

Cehennem, azap yurdu olan ateşin özel ismidir. Bazı dilcilere göre, Cihinnâm veya cühünnam da denen Cehennem, dibi derin kuyu anlamına gelir. Bu ismin verilmesinin nedeni derince bir çukur şeklinde olmasındandır.152 Âhirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap çekecekleri ceza yeri anlamlarına gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet vadedildiği gibi; kâfir ve günahkâr kimseler de Cehenneme yönlendirilmiştir.”

153 Kâfir, münâfık ve müşrikler Cehennemde ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azapları hafifletilmez. Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise Cehennem'de ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan kurtulup Cennet'e girerler ve orada ebedî kalırlar. Allah Cehennem'i diğer yaratılmışlardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur, yok olmayacaktır. Nitekim şu ayetler bu durumu gayet açık ifade eder: " Artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun (kâfir) insanlarla taşlardır. O (ateş) kâfirler için hazırlanmıştır." 154 " Kâfirler için hazırlanan ateşten

152 İbni Mânzur, Lisân’ü l Arab, XII, Cehennem mad.

153 Bkz. Kehf, 18 / 107.

154 Bakara, 2 /24.

138 korkun." 155 Ateş, insan bedenine ve ruhuna çok büyük acı ve ızdırap verdiği için Âhirette kâfir ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Cehennem ve oradaki hayat, Kur'ân-ı Kerim'de şu şekilde tasvir edilir: Suçlular cehenneme vardıklarında, cehennem onlara büyük kıvılcımlar

saçar,156 uzaktan gözüktüğünde onun kaynaması ve uğultusu işitilir.157 İnkârcılar için bir zindan olan cehennem,158 ateşten örtü ve yataklarıyla,159 cehennemlikleri

her taraftan kuşatan,160 yüzleri dağlayan ve yakan,161 deriyi soyup kavuran,162 yüreklere çöken,163 kızgın ateş dolu bir çukurdur.164 Yakıtı insanlarla taşlar olan cehennem,165 kendisine atılanlardan bıkmayacaktır.166 İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serin ve hoş olmayan bir kara dumanın gölgesinde bulunacak cehennemliklerin 167 derileri, her yanışında, azabı tatmaları için başka derilerle değiştirilecektir.168 Onların yiyeceği zakkum ağacı,169 içecekleri kaynar su ve irindir.170 Orada serinlik bulamadıkları gibi, içecek güzel bir şey de bulamayacaklardır.171 Bu şekilde tasviri yapılan cehennemin diğer isimleri şunlardır:

a) Nâr (Cehennem): Cehennem'in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, cehennem yerine ateş manasında "nâr" kullanılır. Cehennem tabakalarından azabı en hafif olan en üst tabakadır.

Sünnî âlimlere göre burası günahkâr mü'minlerin azap yeri olacak, bunların azabı sona erdikten sonra boş kalacaktır. Bu durumda cehennem, genel olarak âhiretteki azap yerinin bütününün;

özel olarak da en üst tabakasının adı olmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de 77 ayette geçmektedir.

Cehennem için Kur'ân'da en çok "nâr (ateş) ismi kullanılır. Cehennemin diğer isimleri ise şunlardır: Harîk (yangın), hutame (ezip yok eden), saîr (alevler), hâviye (uçurum, çukur), lezâ (hâlis ateş, bedenin iç organlarını söküp koparan), sakar (insanın derisini kavuran ateş), cahıym (yakıcı ateş), hamîm (kaynar su), semûm (sıcak rüzgâr), siccîn (hapishane, derin çukur), veyl (Vay haline!), ğayy (azıp sapmak).

155 Âli, İmrân, 3 /131.

156 Bkz. Mürselât, 77 / 32, 33.

157 Bkz. Furkân, 25 / 12.

158 Bkz. İsrâ, 17/ 8.

159 Bkz. Â’raf, 7 / 40, 41.

160 Bkz. Kehf, 18 / 29.

161 Bkz. İbrahim, 14 / 50; Mü'minun, 23 / 104.

162 Bkz. Meâric, 70 / 16.

163 Bkz. Hümeze, 104 / 7.

164 Bkz. Kâriâ, 101 / 9 - 11.

165 Bkz. Tahrîm, 66 / 6; Bakara, 2 / 24.

166 Bkz. Kâf, 50 / 33.

167 Bkz. Vâkıa, 56 / 42 - 44.

168 Bkz. Nisâ, 4 / 56.

169 Bkz. Sâffat, 37 / 64 - 66.

170 Bkz. Vâkıa, 56 / 53 - 55; Neb’e, 78 / 25.

171 Bkz. Neb’e, 78 / 24.

139 b) Cahîm (yanan kızgın ateş) : " Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek ateş"

anlamında olup 26 ayette ve bazı hadislerde geçer. Kur'ân'da daha çok cehennem yerine, birkaç ayette de "tutuşturulan yakıcı ateş" anlamında kullanılmıştır.

" Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar." 172 c) Hutame (kalbleri saran ateş) : " Kırmak, ufalayıp tahrip etmek " anlamındaki hatm kökünden olup," Allah'ın yüreklere kadar tırmanan tutuşturulmuş ateşi " diye açıklanmıştır. "

Şüphesiz o, Hutame’ye (ateşe) atılacaktır. " 173

Bu âyetin geçtiği Hümeze suresinin çeşitli tefsirlerdeki açıklamalarına baktığımızda tehdit, maddi ve manevi azabın tablosu ile ateşin somut ve soyut tablosunu canlandıran bir kıyâmet sahnesi karşımıza çıkmaktadır. Hümeze suresinde dili, gözleri ve kaşları ile hafife alan, insanları aşağılayan, haysiyetleri alay konusu yapan, mal toplayarak bu malın kendisini ölümsüzleştireceğini sanan insanı; herşeyi kırıp geçen "hutame"ye atılan, değersiz, insan şeklinde anlatılmıştır. Bu tabloda hutame o kişinin bedenini ve kibrini kırıp geçirmek suretiyle ortadan kaldırmaktadır. Bir sonraki âyette, bu "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." Şeklinde bir açıklama mevcuttur. Ateşin Allah'a bağlanması ve böyle nitelendirilmesi sahne üzerinde alışılmışın dışında korkutan, ürperten, titreten bir hava estirmektedir. Kelimelerin ses tonunda ve telaffuzunda bile bir sertlik hissedilmektedir.

"Addedeh. Kella Leyun be zenne. Tattaliu. Mümeddedeh" ifadelerin anlamlarında da değişik üsluplarla pekiştirme yer almaktadır. Peşpeşe gelen " Kuşkusuz kırıp geçiren cehenneme atılacaktır. O kırıp geçiren cehennemin ne olduğunu sen nereden bileceksin? O Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir." Cümleleri pekiştirme ve önemi vurgulama üsluplarıdır. Ayrıca ifadede tehdid de vardır. " Tırmanıp yüreklerin üstüne çıkan, Allah'ın tutuşturulmuş ateşi. Onların üzerine kapanır ki Vay haline oraya atılacakların “ Bütün bunlarda anlatım ve duygu açısından bir ahenk vardır. Bu da dili, göz-kaş hareketleri ile alaya alan adamın çirkin eylemine uygun düşmektedir. Hutame kavramı bu surede cehennem ateşinin farklı bir tezahürü ve ismi olarak karşımıza çıkmaktadır.

d) Sakar(kırmızı ateş): " Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak " anlamında sakr kökünden isimdir. Dört ayette cehennem kelimesi yerine kullanılmış, bunlardan Müddessir 174 suresinde geçen bu kelimenin anlamı "yaktığı şeyi tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve insanın derisini kavuran" şeklinde ifade edilmiştir. " Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). " 175 Sonra "Sakar"ın bilinmezliği vurgulanarak bu

172 Mâide, 5/10.

173 Hümeze, 104 /4.

174 Bkz. Müddessir, 74 / 28, 29.

175 Müddessir, 74 / 27.

140 tehdidin korkunçluğu anlatılıyor. Tehdit niteliğindeki bu cevaptan sonra sakar kavramının bazı nitelikleri sayılarak uyandırdığı dehşet ve korku imajı güçlendiriliyor.

Şöyle ki o (sakar) herşeyi silip süpüren, her şeyi yok eden, ardında hiçbir eser bırakmayan bir ateş mekânı olarak cehennemin diğer bir ismi olarak ifade edilir.

e) Lezâ (alevli ateş) : " Hâlis ateş" anlamına gelen kelime Kur'ân'da bir yerde geçmekte ve

"bedenin iç organlarını söküp koparan" diye nitelendirilmektedir." Hayır, (Allah onu azaptan kurtarmaz) Çünkü o Cehennem alevli bir ateştir." 176 Âyetin tefsiri şöyledir: Burada sıkıntı ve dehşet içindeki insan portresi ortaya konulmaktadır. Ortamın sıkıntı ve dehşetinden şaşkına dönen insan sahnesi ifade edilmektedir. "Hayır! " Bu öyle bir sahnedir ki insanın, gerçekleşmesi imkânsız olan arzusunu söndürüyor. " Hayır! O alevlenen bir ateştir." Alevlenen ve yakan bir ateş, dehşeti ile insanı çıldırtan canlı bir kişiliği sahip bir varlıkmış gibi korku ve azap atmosferine katkıda bulunuyor. Ateş daha önce doğru yola girmeye çağırdığı insanı yeniden davet eder. Fakat insanın bu daveti geri çevirmesi mümkün değildir.

Bu sure ve önceki "Hakka" ve "Kalem" surelerinde küfür, Allah'ın âyetlerini yalanlama ve Allah'ın emrine karşı gelmenin yanısıra ısrarla iyiliğe engel olmaktan, yoksulu doyurmaya teşvik etmemekten, mal yığıp stok yapmaktan sözedilmiştir. Bu ayetin geçtiği meâric suresi islam davetinın, Mekke ortamında küfür, yalanlama ve sapıklığın yanısıra cimrilik, mal hırsı ve açgözlülük unsurlarını da barındıran özel durumlarla karşılaştığını ortaya koymaktadır.

f) Hâviye (uçurum) : " Yukarıdan aşağıya düşmek " anlamındaki hüviy kökünden isim olan hâviye, " uçurum, derin çukur " manasına gelir. Kur'ân'da sadece bir yerde zikredilmiş ve âyetin devamında harareti yüksek ateş diye izah edilmiştir." O, kızgın bir ateştir." 177

Âyette geçen "ümmühü hâviye=anası hâviyedir " sözü iki şekilde anlaşılabilir. Biri, tartısı hafif gelenlerin cehenneme tepe taklak atılacakları manasına gelir. İkincisi; nasıl anne çocuk için bir sığınaksa, aynı şekilde "hâviye", tartıları hafif gelenler için olumsuz anlamda anne kucağı gibi bir sığınaktır. "Hâviye" kapalı bir ifade olmakla beraber bundan sonra gelen iki âyet onun ne olduğunu net bir şekilde izah etmektedir: " Onun ne olduğunu bilir misin sen? Kızgın bir ateştir." 178 Demek ki "hâviye" yalnızca bir çukur olmakla beraber aynı zamanda kor ateş ile dolu bir çukurdur. İşte, o tartısı hafif gelenlerin anası, varıp sığınacakları bir ana kucağıdır.

Sûre, bu acı gerçekleri, zihinlere canlı bir tablo gibi nakşederek son bulmaktadır.

g) Saîr: (çılgın ateş) : " Tutuşturmak, alevlendirmek " anlamındaki sa'r kökünden sıfat olup, Kur'ân'da onyedi âyette yer alır. Kur'ân'da çoğunlukla cehennemin bir adı olarak, bazen de

176 Meâric, 70 / 15.

177 Kâria, 101 / 9 - 11.

178 Kâria, 101/ 9 - 11.

141

" tutuşturulmuş, alevli ateş " manasında kullanılmıştır. " O şeytanlara (Âhirette) çılgın ateş azabı hazırladık." 179 Ayrıca on beş âyette daha bu isimle geçmektedir. Mülk suresindeki âyetin öncesine ve sonrasına bakarsak konu daha iyi anlaşılır. Dünyadaki taşlanma cezası ve âhiretteki alevli ateş, adı geçen şeytanlar içindir. Belki de yüce Allah'ın dünya ve âhirette şeytanlar için hazırladığı bu azabın gündeme getirilişi daha önce göklerden söz edilmiş olmasından dolayıdır.

Sonrasında da kâfirlerden söz ediliyor. Şeytanlarla kâfirler arasındaki ilgi ise açıktır. Gökleri süsleyen lambalardan söz edilirken bunların şeytanları kovalamak için alevli taşlar olarak kullanıldıkları gündeme getiriliyor. Şeytanlar için âhirette hazırlanan ateşten söz edilirken de, şeytanların izleyicileri olan kâfirler için hazırlanan azap hatırlatılıyor: " Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür. " 180 Sonra cehennemin bir sahnesi canlandırılıyor. Burada cehennem; kâfirleri dehşet verici bir öfkeyle, büyük bir kinle karşılıyor:

" Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak “ 181 Burada cehennem canlı bir varlık olarak sunulup, büyük bir öfkeyle köpüren, fokur fokur kaynayarak çıkardığı uğultulu sesleri işitilen, her yanı öfkeyle dolup taşan, kabaran öfkesinden dolayı çatlayacak hale gelen bir mekân olarak zikrediliyor. Âyetin orijinalinde geçen "suhk" 182 kelimesi uzaklık anlamına gelir ve onların dünyadayken inanmadıkları, gerçekleşeceğini doğrulamadıkları bir ortamda suçlarını itiraf ettikten sonra yüce Allah'ın kendi aleyhlerine yaptığı bir bedduadır. Allah'ın duası, isteği ise kesin karar ifade eder.

Şu halde onlar Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılacaklardır.

Bağışlanma umutları, azabın hafifletilmesi gibi bir beklentileri olmayacaktır. Onlar çılgın alevli ateşin vazgeçilmez unsurlarıdır. Fokur fokur kaynayan, hırıltılı nefesleri duyulan cehennemdeki bu azap, bu çılgın alevli ateş gerçekten korkunç insanı iliklerine kadar titreten bir azaptır. Allah hiç kimseye haksızlık etmez.

Allah en iyisini bilir, ama öyle sanıyoruz ki, öz yaratılışına iman gerçeğini ve delilini yerleştirdiği halde Rabbini inkâr eden bir kişi her türlü iyilikten uzaklaşmış bir kişidir. Şu halde insan cehennemin tutuşması için kullanılan bir taş parçası gibidir. Kur'ân-ı Kerim'in akışı içinde bir kıyâmet sahnesinde azap ve nimet sayfalarının birlikte sunulması alışa geldiğimiz bir kuraldır.

Kur'ân'da cehennem için kullanılan başka kelime ve terkipler de mevcuttur.

179 Mülk, 67 / 5.

180 Mülk, 67 / 6.

181 Mülk, 67 / 7, 8.

182 Bkz. Mülk, 67 / 11

142 Azabu’l-Harik: Beş ayette " azâbü'l – harîk " (yakıcı, ateş, yangın azabı) cehennem için kullanılır.

Hamîm: Oniki âyette geçen " hamîm " (kaynar su) cehennemdeki azap türlerinden biri olmak üzere, bunun, cehennemliklere içirileceği ve başlarından aşağı döküleceği beyan edilir.

Semûm: Temas ettiği şeyi zehir gibi etkileyip dokularına işleyen sıcak rüzgâr anlamındadır.

Cehennem azabının türlerinden olmak üzere iki âyette geçer.

Siccin: Hapishane, derin çukur anlamındaki "Siccîn" kelimesinin cehennemin veya oradaki vadilerden birinin adı olduğu kabul edilir.

Gayy, Veyl: Azıp sapmak anlamındaki "ğayy" kelimesi ile yazıklar olsun, vay haline!

Anlamında ki " veyl " kelimesinin cehennemdeki bir kuyu, dağ veya vadinin adı olduğu da belirtilir.

İslam âlimleri, cehennemin yedi kapılı oluşu üzerinde durmuşlardır. “ Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer grup ayrılmıştır. “ 183 Âyetindeki yedi kapıdan ve oraya girecek olanlardan kimlerin kastedildiği hususunda, bazı alimler, ayetlerin geçtiği yerlere bakarak şöyle bir sınıflandırma ortaya koymuşlardır. 1. Hâviye: Günahkâr müminler için. 2.

Sakar: Yahudiler için. 3. Sâir: Hıristiyanlar için. 4. Cahîm: Yıldızlara tapanlar için. 5. Lezâ:

Ateşperestler için. 6. Hutame: Putperestler için. 7. Bunların dışındaki isimler: Münafıklar için.

Hazırlanmış giriş kapılarıdır şeklinde ifadelerde bulunmuşlardır. Elmalılı Ebussuud'dan nakille kapıların daha az veya daha çok değil de yedi oluşu, oraya girmeye sebep olan vasıtaların, yani beş duyu organıyla, şehvet ve gazap temayüllerinin toplam aynı sayıda olmasıyla ilgilidir.

Elmalılı ise şöyle bir yorum yapmaktadır: İnsanın mükellefiyet organları beş duyu ile birlikte kalp ve tenasül uzvudur. Manevî anlamdaki kalp kapısı açık olursa kişi doğru yoldan yürüyerek cennete girer, aksi takdirde yedi organ, mükellefi yedi çeşit azaba sürükler.

Nitekim cennet ehlinden söz eden ayetlerde onların kalplerinde kin ve kötülüğün bulunmadığı ifade edilir.184

Belgede KUR AN DA AZAP KAVRAMI (sayfa 139-144)