• Sonuç bulunamadı

KUMAġ VE OSMANLI‘DA KUMAġ ÜRETĠM MERKEZLERĠ

KumaĢ, sözlükte; ipek, pamuk, yün, keten ve benzerlerinden dokunan mensucata verilen genel bir isimdir6. Temelde insanların soğuktan korunma ve mevsim Ģartlarına ayak uydurarak giyinme ve süslenme gibi doğal ihtiyaçlarından kaynaklanan kumaĢ dokuma sanatı, Ģüphe yok ki insanlığın var oluĢundan bugüne dek varlığını sürdüren en eski sanatlardan bir tanesidir ve ilkçağ'dan günümüze dek en önemli milletlerarası ticaret ürünü olmuĢtur. Korunma ve mevsim Ģartlarına ayak uydurma gibi doğal ihtiyaçlar kumaĢ dokumayı kaçınılmaz kılarken; ekonomik Ģartlar, dini inançlar, siyasi irade, meslek, içerisinde bulunulan toplumun giyim kültürü gibi koĢullar da zaruretten dokunan bu kumaĢtan üretilecek giysinin hangi Ģekil, renk ve tarzda olacağını belirleyen etmenlerdendir.

Dokumacılık uğraĢ isteyen ve uzun süre sistemli bir çalıĢmanın sonucunda ürün veren sanat kollarındandır. Ham ipek ve pamuk gibi ham maddelerin yetiĢtirilmesindeki iklimsel zorluklar, boyama, dokumaya hazır hale getirilme, dokunacak desenin ortaya çıkarılması, desenin mahir ellerde tekniğine uygun bir Ģekilde iĢlenerek kumaĢın ortaya çıkarılması gibi unsurlar bu sanat kolunun zor ve bir o kadar da kompleks olmasının baĢlıca sebepleridir7

.

Ġklimsel koĢullar yüzünden hammaddelerin her yerde üretilememesi dokuma merkezlerinin uzun yıllar boyunca aynı il ve yörelerle sınırlı kalması sonucunu doğurmuĢtur. Ġslâmiyet'in yayıldığı; Suriye, Kuzey Afrika, Ġran ve Anadolu'nun iklimleri pamuk ve koza gibi önemli kumaĢ ham maddelerini yetiĢtirmeye elveriĢli olduğundan bu bölgelerde ve özellikle; Mısır, Suriye ve Ġran'da Ġslâmiyet öncesinde geliĢmiĢ bir kumaĢ endüstrisi mevcuttur. Arap yarımadasında ise yün en önde gelen do-kuma ham maddesidir. Hammaddeye ulaĢma kolaylığı, Ġslâm ülkelerinde dodo-kuma sanatının erken dönemlerden itibaren geliĢmesine ve sonucunda ülke ekonomisine

6

ġemsettin Sâmi, Kâmûs-ı Türkî, Alfa Yayınları, Ġstanbul, 1998, s. 1082; Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, 23. Baskı, Ankara, 2006, s. 527.

7 Nevber Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, Redhouse Yayınevi, Ġstanbul, 1988, s.

önemli katkı sağlamasına sebep olmuĢtur8

.

Ġslâm ülkelerindeki kumaĢ cinsleri ve teknikleri genellikle ortaktır. KumaĢları süsleyen ortak Ġslâmî motiflerin yanı sıra desen anlayıĢ ve zevki ülkelerin kültürlerine göre farklılık göstermekle birlikte desenler genellikle sonsuzluk prensibine göre düzen-lenmiĢtir. 16. yüzyıl ortalarından itibaren Türk süsleme sanatlarının her dalında uygulanan natüralist üslûptaki farklı çiçek kompozisyonlarının etkileri dokuma desenlerinde de görülür ve kompozisyonlardaki sivri yapraklı nar, yelpaze Ģekilli palmet ve karanfil gibi çiçeklerin birleĢmesinden meydana gelen demetler desenin aslını teĢkil eder9.

Altı yüzyıl boyunca dünya hükümranlığını sürdüren Osmanlı Ġmparatorluğu da tarihin en eski sanatlarından birisi olan dokuma ve kumaĢ sanatına önem vermiĢ ve özellikle 15. ve 17. yüzyıllar arasında bu sanat dalında zirve noktaya ulaĢmıĢtır. Osmanlı‘nın bu seviyeyi yakalamasındaki en önemli etmen hiç Ģüphe yok ki Selçuklu Türklerinden miras kalan sağlam dokuma geleneğidir10. Osmanlı‘nın dokumacılıkta bu kadar ileri noktalara ulaĢmasında, devraldığı sağlam geleneğin yanı sıra dönemin padiĢahlarının, ekonomik Ģartların da vermiĢ olduğu imkânlar ile sanata ve sanatçıya verdikleri değer ve desteğinde önmli payı vardır.

Genelde Türk sanatının özelde ise Türk süsleme ve kumaĢ sanatlarının, Osmanlı döneminde ilerleme kaydetmesinin bir diğer nedeni ise, 15. yüzyılda temelleri Fatih Sultan Mehmed tarafından atılan ve merkeziyetçilik sistemi ile temellenen esaslı bir teĢkilâtın kurulmasıdır11

. Osmanlı‘nın, yükselme dönemi olarak bilinen ve Türk mimari tarihine klasik dönem Osmanlı eserleri olarak geçen abidevi eserlerin yapılmasında sunmuĢ olduğu katkılar izahtan varestedir. Osmanlı bu dönemde mimariye vermiĢ olduğu desteğin yanı sıra el sanatlarına da destek vermek adına çalıĢanlarına bizzat devlet tarafından ödenen yevmiye karĢılığında -günümüz ifadesiyle maaĢlı, kadrolu devlet memuru olarak- çalıĢtırılan sanatkâr ve zanaatkârlardan oluĢan Ehl-i Hıref12

8

Nevber Gürsu, ―KumaĢ‖, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 26, Ankara 2002, s. 368.

9 Hannah E. McAllister, ―An Exhibition of Turkish Textiles”, Bulletin of The Metropolitan Museum of

Art, c. 34, S. 9, September, 1939, s. 206; ġerare Yetkin, “Saray Kilimleri”, Belleten, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1971, C. XXXV, S. 137–140, s. 225–226.

10

Gürsü, ―KumaĢ‖, s. 368.

11 Gürsü, ―KumaĢ‖, s. 369.

12 Ehl-i Hıref ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Bahattin Yaman, Osmanlı Saray Sanatkârları, 18. Yüzyılda

teĢkilatını kurmuĢ ve onlara sanat eserleri üretiminde destek olmuĢtur.

Bu bağlamda Osmanlı süsleme, dokuma ve kumaĢ sanatlarında 15–17. yüzyıllar arasında hiçbir ülkede görülmeyen bir düzeye ulaĢmıĢtır13

. Özellikle 16. yüzyılda zirve yapan kumaĢ ve dokuma sanatında; Osmanlı‘nın 1326–1402 yılları arasında baĢkentliğini de yapan Bursa, politik yönünden çok iĢlevleri itibariyle Hristiyan ve Müslüman Dünya‘ya en yakın Ģehir olması itibariyle ekonomik yönden de imparatorluğun en önemli dokuma merkezi haline gelmiĢtir14

.

Bursa Ģehrinin Osmanlı‘da dokumacılık sektörünün geliĢmesine katkı sağlayan en önemli merkez haline gelmesinde, Ġran ipeklerinin taĢındığı ticaret kervanlarının daha önceden pazar olarak kullandıkları Trabzon, Halep gibi Ģehirler yerine artık uluslararası bir pazar haline gelen Bursa‘yı tercih etmeleri, Ģehrin kuzey Ġran‘da Gilan ve Astragan‘da yetiĢtirilen kozalardan elde edilen ham ipek ticaretindeki etkinliği, Tebriz, Erzurum ve Tokat‘tan geçen ipek yolu ve diğer önemli ticaret yollarının Bursa‘da kesiĢmesi, Bursa‘nın uluslarası bir pazar olarak ön plana çıktığı bu dönemde Halep, Konya ve Kütahya güzergâhında bulunan diğer eski ticaret yollarının önemini kaybetmiĢ olmaları da etkili olmuĢtur15

.

Dokuma merkezlerinin asırlar boyu aynı merkezlerde bulunması rastlantı değildir. Tarih boyunca ipek üretilen belirli merkezler var olagelmiĢtir ve bu merkezler çok nadir olarak değiĢmektedir. Çünkü tekstil endüstrisi; aynen çini ve seramikte olduğu gibi hammaddesinin bulunduğu yerde, kalifiye elemanlar ve sistemli bir yapılanma sonucunda gerçekleĢtirilebilir16

.

Osmanlı sarayında kullanılan kıymetli saray kumaĢları; dokuma tekniği, malzeme ve desen zenginliği ile dünya kumaĢ dokumacılığı için çok önemli bir yere sahiptir ve bu kumaĢlar saray erkânı için özel olarak saray atölyelerinde dokunmuĢtur17

. En önemli ihraç mallarından olması itibari ile imparatorluğun ekonomisine katkısı yadsınamaz ölçüde büyük olan dokumanın 15. yüzyılın ortalarına kadar Bursa

13

Hülya Tezcan, ―PadiĢah Elbiseleri, KumaĢlar ve Halılar‖, Sanat, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Sanat 7, Nisan 1982, s. 104.

14 Halil Ġnalcık, ―Bursa‖, Encylopaedia of Islam, Second Edition. Edited by: P. Bearmen; , Th. Bianquis; ,

C.E. Bosworth; , E. Van Donzel and W.P. Heinrichs. Brill, 1960, Fascicule 20-22, C. 1, s. 1333.

15

Halil Ġnalcık, ―Bursa‖, s. 1333; Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 21.

16 Agnes Geijer, ―Turkish Textiles”, Oriental textiles in Sweden, State Historical Museum, Stockholm,

1951, s. 60.

olan merkezi 16. yüzyılın ortalarından itibaren Ġstanbul olmuĢtur18. Dalsar, arĢiv kayıtlarına göre 1550‘li yıllardan sonra ikinci dokuma merkezi olarak Bursa‘dan sonra Ġstanbul‘da da dokuma atölyeleri kurulduğunu söylemektedir19

.

Belgelerde Hayyâtîn-i Hâssa teĢkilatı atölyesinin nerede bulunduğuna dair net bilgi bulunmasına rağmen terzilerin kıyafet dikiminde kullandıkları kumaĢların dokunduğu atölye veya atölyelerin nerede bulunduğuna dair çok fazla bilgi bulunmamaktadır.

Kıyafet dikiminde kullanılan ipeklerin iĢlendiği tezgâhlar için devlet tarafından ayrılan yerlerin birçoğu yangın ve sel felaketleri sonucunda yok olmuĢsa da Topkapı Sarayı‘nda bulunan bir belgede20

kemhâ ve kadife dokuyanların çalıĢma mekânını gösteren bir plan mevcuttur (Resim 6).

Dalsar, bu atölyenin Bayezid‘e yakın bir yerde çarĢı kapıda bulunduğunu ve muhtemelen devlete ait bir ipekli dokuma atölyesi olduğunu belirtmektedir21. Öz‘e göre ise dıĢa doğru hiçbir penceresi bulunmayan bu atölye Beyazıt Camisi‘ne yakın bir yerde Tavuk Pazarı denilen yerde bulunmaktadır22. TSMA‘de bulunan 1572 tarihli bir belge, Ġstanbul Tavuk Pazarı civarında kurulan kumaĢ imalathanesinde dokunmuĢ kumaĢlardan ve tavuk pazarında bulunan sipahi binalarının imalathanelere ayrıldığından bahsedilmektedir23.

TSM. E. 6342 numaralı belgede yer alan atölye planına göre; atölye kapısından girildikten sonra uzun bir koridor bulunmakta koridorun ortasında ise hole bitiĢik vaziyette içerisinde pınar yazan yuvarlak bir havuz bulunmaktadır. Solda avluya bakan dört pencereli içerisinde kemhâcılar kerhanesi yazan bir oda ve ona bitiĢik iki pencereli ve içerisinde kadifeciler kerhanesi yazan bir oda bulunmaktadır. Bu iki odanın alt kısmı ana koridora dik bir koridor ile 2 ana bölüme ayrılmıĢtır. Bu bölümlerden en sağdaki

18

Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 41.

19 Fahri Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, Ġstanbul Üniversitesi Yayınları,

Ġstanbul, 1960, s. 21.

20

TSMA. E. 6342.

21

Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 60–61.

22 Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri, Fasikül: I, XIV-XVI. yüzyıl, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1946, s.

46–47; Öz, arĢivde bulunan TSM. 7359 numaralı listede, ―Der nezdi bazarı Makiyan‖ kaydından bu karhanenin Tavukpazarında olduğu anlaĢılır demektedir. Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri, Fasikül: I, XIV-XVI. Yüzyıl, s. 45; Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 21; Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 42.

23 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devlet Teşkilatına Medhal, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,

küçük küçük odalara ayrılmıĢtır. Küçük odalardan sonra sol tarafa geçildiğinde içerisinde ―hâli (boĢ) yerdir‖ ifadesi bulunan büyükçe bir mekân, bu odanın sol tarafında ise koridor geçildikten sonra, sıralanmıĢ vaziyette üç oda yer almaktadır. Bu odalardan ilkinde ―NakıĢbendler odası‖ diğer ikisinde ise sadece ―oda‖ ifadeleri bulunmaktadır. Bu koridorun karĢısında ise ikiye bölünmüĢ halde ―ipek mahzeni‖ ve ―dolaphane‖ yer almaktadır. Kemhâcılar odası, kadifeciler odası, nakıĢbendler odası ve ipek mahzeni olmak üzere baĢlıca dört bölümden oluĢan bu planda bu kısımlardan baĢka çok sayıda odanın bulunması dokumacı ustalarının çokluğunu göstermektedir.

Resim 1: KumaĢ Atölyesi Planı; TSM. E. 6342.

Ġstanbul‘da saraya bağlı kumaĢ atölyesi kurulmasının amacı, Ġstanbul‘da kurulan bu dokuma atölyelerinin, saray erkânı diye nitelendirebileceğimiz; padiĢah, ailesi,

vezirler ve üst düzey saray görevlilerinin ihtiyacı olan kaftan, kapaniçe, gömlek, Ģalvar gibi elbiselerin, ziyarete gelen yerli-yabancı heyetlere padiĢah tarafından hediye olarak sunulmak için hazırlanan veya hil‘at olarak giydirilecek elbiselerin ve sarayın mefruĢatında kullanılmak üzere hazırlanacak kumaĢların dikiminde kullanılmak üzere, altın ve gümüĢ tellerle dokunan ağır ve kıymetli; serâser, zerbaft24

vb. saray kumaĢlarının sarayın gözetiminde kontrollü bir Ģekilde dokunmasını sağlama amacı güttüğü düĢünülmektedir25

.

Osmanlı‘da kumaĢ sanatı, belirli bir merkezden yönlendirilerek kontrol altında tutulmuĢ, zaman zaman yayınlanan kanun ve düzenlemelerle üretimin kalitesi denetlenmiĢtir. Dokumacılık sanatını geliĢtirebilmek ve standardı sağlama adına getirilen bu düzenlemelerin bir baĢka nedeni ise dokumacılıktan elde edilen kârın büyük olmasıdır26

.

Yüksek kalitede üretilen bu ağır ve kıymetli kumaĢlar ve bu kumaĢlardan mamul ürünler, saray erkânı giyimleri ve diğer teĢrif faaliyetlerinde kullanılmakla beraber cülûs merasimi, ölüm ve defin merasimleri, kılıç kuĢanma vb. Saray‘a ait törenlerde kullanılarak adeta bu törenlerin vazgeçilmez birer unsuru haline gelmiĢtir. Osmanlı padiĢahlarının ve vezirlerinin; görevli olduğu iĢte baĢarı gösteren bürokratlarına, saraya gelen diğer devlet temsilcilerine ve misafirlerine onurlandırmak ve taltif etmek için bir tür hediye olarak sundukları hil‘atlerin de sarayda dokunan kumaĢlardan, kiĢinin konumuna göre seçilerek giydirildiği bilinmektedir.

KumaĢlar Osmanlı törenlerinin vazgeçilmez birer parçaları konumundadırlar27

. Saray hizmetkârlarına, yabancı diplomatlara giydirilen hil‘atlar, kıyafetler, sancak, duvar ve yer örtüleri olarak geçit ve kabul törenlerine görsel bir görkem kazandıran kumaĢlar padiĢahın heybet ve gücünün timsali sayılmaktadır28. Osmanlı‘da kumaĢ birçok törende kullanıldığı gibi kullanılan kumaĢ çeĢidinin taĢıdığı anlamlarda

24 Zerbaft: Altın tellerle, sırma ile dokunmuĢ kumaĢ. ReĢad Ekrem Koçu, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme

Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yayınları, 1969, s. 249.

25

Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 41.

26 Nevber Gürsu, ―Türk KumaĢ Desenlerindeki Üslup Özellikleri ve GeliĢimleri‖, Ġstanbul Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji ve Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı, (YayımlanmamıĢ Doktora Tezi), Ġstanbul, 1985, s. 82–84.

27

Osmanlı Saray yaĢamında törenlerde kumaĢın önemi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 21-35.

28 Patricia Baker.,vd., Silks For The Sultans: Ottoman Imperial Garments From The Topkapi Palace,

birbirinden farklılık göstermektedir. Mesela, Ģeyhülislam tarafından padiĢaha sunulmak üzere gönderilen bir belge, sadrazama canfes29 bir kılıf içerisinde sunulurken, sadrazam kendisine ulaĢan belgeyi atlastan yapılmıĢ bir kese içerisinde padiĢaha sunmaktadır30

. Belge sunumunda kullanılan keselerin ne tür kumaĢtan yapıldığı belgenin önemini gösterirken aynı zamanda o belgeyi gönderenin de konumunu ve ihtiĢamını göstermektedir. Bu uygulamada da görüldüğü üzere Osmanlı sarayında kumaĢ çok geniĢ bir kullanım alanına ve öneme sahiptir.

Osmanlının baĢlangıçta Bursa‘da, sonrasında ise Ġstanbul‘daki dokuma merkezlerinde dokutturduğu ağır ve kıymetli kumaĢların ham maddesini aldığı bilinen en önemli merkez Hindistan‘dır. Ġnalcık‘a göre Hint kumaĢlarının Osmanlı pazarlarına girmesi 1500‘lü yıllara dayanmaktadır31. 15. yüzyılda baĢlayan bu kumaĢ ticareti 16. yüzyılda da hızla devam etmiĢtir. Pamuklu kumaĢ ticareti Basra Körfezi ve Kızıldeniz yolu ile Hindistan‘ın en önemli pamuklu sanayi ve ihracat merkezlerinden birisi olan Gücerat üzerinden sürdürülürken baĢka bir ticaret limanı olan Kambay; bütün Ġran, Tataristan, Suriye, Yemen, HabeĢistan ve birçok adaya ipekli ve pamuklu kumaĢ ihraç etmektedir32. Ludovico di Varthema, kitabının Ġran‘la ilgili kısmında; on iki gün süren gemi yolculuğu sonunda ulaĢıp iki gün kaldığı ―Diuobandierrumi‖ ismi verilen Türk limanında 400 Türk tüccarın bulunduğunu belirtmiĢtir33. Bu bilgi bize Hindistan‘a bağlı bir kıyı eyaleti olan Gücerat ile Osmanlı arasında sıkı bir ticari iliĢki olduğu hususunda net bilgiler vermektedir.

Osmanlının kumaĢ ithal ettiği merkezlerden bir diğeri de Bağdat-Halep güzergâhında bulunan iĢlek bir ticaret yolu olan Bağdad‘tır. Kanuni dönemine ait bir

29 Canfes: Tek kat çözgü, tek kat atkı sıra ile örgü ile dokunan mat ve düz ipekli bir kumaĢ çeĢididir.

Kadın elbiseleri ve kaftanlarının etek içi, kol ağzı ve önlerini astarlamada kullanılan ve Osmanlının hemen her döneminde kullanılan bir kumaĢ cinsidir. Nevber Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı Çağlar Boyu Desenler, s. 27.

30 Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 21.

31

Halil Ġnalcık, ―Bursa; XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar‖ Belleten, 24 (1960), vesika 3, s. 45–102.

32 Ġnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul,

2008, s. 83.

33 Ludovico de Varthema-John Winter Jones-George Percy Badger, The Travels of Ludovico di Varthema

in Egypt, Syria, Arabia Deserta and Arabia Felix, in Persia, India, and Ethiopia,A. D. 1503-1508. Translated by orginal Italian Edition of 1510 with a preface by, John Winter Jones, and edited with notes and an introduction by George Percy Badger, Printed for the Hakluyt Society London, 1863, s. 91-92.

baç34 kanunnâmesinde; Bağdad‘tan gelen mallar arasında; bürüncük ve kasap gibi kumaĢ çeĢitlerinin de olduğu bilgisi yer almaktadır35. Mısır, Halep ve ġam‘dan gelen ipekli ve baĢka çeĢit kumaĢların da bu ticaret yolundan geldiği bilinmektedir36

.

Dünyaca tanınan birçok kumaĢ çeĢidinin dokunduğu merkezler arasında bulunan Ġran‘da da; Yezd, Herat, Merv, Ġsfahan, KâĢân ve Rey olmak üzere birçok dokuma merkezi bulunmaktadır ve Osmanlı‘ya bu bölgeden de kumaĢ gelmektedir37. Ġlerleyen zamanlarda Ġran, Ġtalyan ve Ġspanyol ipeklileri Osmanlı sarayını adeta istila etmiĢ ve 17. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı sarayında sıklıkla yabancı kumaĢlar kullanılmaya baĢlanmıĢtır38

.

B. OSMANLI DÖNEMĠNDE KULLANILAN BAġLICA KUMAġ