• Sonuç bulunamadı

OSMANLI DÖNEMĠNDE KULLANILAN BAġLICA KUMAġ ÇEġĠTLERĠ

Dünyaca tanınan birçok kumaĢ çeĢidinin dokunduğu merkezler arasında bulunan Ġran‘da da; Yezd, Herat, Merv, Ġsfahan, KâĢân ve Rey olmak üzere birçok dokuma merkezi bulunmaktadır ve Osmanlı‘ya bu bölgeden de kumaĢ gelmektedir37. Ġlerleyen zamanlarda Ġran, Ġtalyan ve Ġspanyol ipeklileri Osmanlı sarayını adeta istila etmiĢ ve 17. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı sarayında sıklıkla yabancı kumaĢlar kullanılmaya baĢlanmıĢtır38

.

B. OSMANLI DÖNEMĠNDE KULLANILAN BAġLICA KUMAġ ÇEġĠTLERĠ

Osmanlı sarayında pek çok kullanım alanı ve önemi olan kumaĢlar, çoğunlukla çözgü yüzlü zeminli ve desen takviye atkısı ile yapılır39. KumaĢların renk ve desenleri40

, padiĢahın heybetine yakıĢır Ģekilde ağır baĢlı bir zenginliktedir ve bu zenginliğin sağlanabilmesi için en kaliteli malzeme kullanımına da özen gösterilmektedir. Osmanlı sarayında kullanılan belli baĢlı kumaĢlardan41

bazıları genellikle; kaftan, Ģalvar ve iç entarisi yapımında kullanılmaktadır42. Bu kumaĢların baĢlıcaları Ģunlardır:

34 Baç: Osmanlı imparatorluğunda gümrük vergisi. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 10. Baskı, Ankara,

2005, s. 174.

35 Ömer Lütfi Barkan, XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukuki ve

Mali Esasları, I, Kanunlar, Ġstanbul, 1943, s.191–192.

36 Ġnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 83.

37 Ġnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 198, 214, 233.

38

Ġnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 209-218.

39 Tahsin Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri II, XVII-XIX yüzyıl ve Kumaş Süslemesi, Milli Eğitim Basımevi,

Ġstanbul, 1951, s. 42.

40 Konumuz kapsamına giren 17. yüzyılın ilk yarısında saray kumaĢlarında kullanılan desenler 16.

yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılagelen desenlerdir. 17. yüzyılın ikinci yarısına geçildiğinde ise Osmanlı sanatında tamamında görülen batı etkisi kumaĢ sanatında da kendini göstermiĢtir. 17. yüzyılda Osmanlı kumaĢlarında kullanılan baĢlıca desen ve kompozisonlar Ģunlardır. Oval madalyonlu desenler, dikey dalgalı dal üslubu, Ģâhi benek motifi, yelpaze karanfil motifi, lale motifi, sekiz yapraklı çiçek madalyonu. Ayrıntılı bilgi için bkz: Oya Sipahioğlu, ―Bursa ve Ġstanbul‘da Dokunan ve Giyimde Kullanılan 17. yüzyıl Saray KumaĢlarının YozlaĢma Nedenleri‖, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Geleneksel Türk El Sanatları Ana Sanat Dalı, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ġzmir, 1992, s. 54- 96.

41

Osmanlı sarayında kullanılan baĢlıca kumaĢ çeĢitleri; Kemhâ, çatma, kadife, seraser, atlas, tafta, canfes, gezi, sof, bürümcük, diba, hatâî, serenk, zerbaft ve abadır. Tezcan; ―PadiĢah Elbiseleri, KumaĢlar ve Halılar‖, Sanat, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, S. 7, Nisan 1982, s. 103.

a. Kemhâ

ArĢiv kayıtlarında çatma ve kadife ile beraber çok sık adı geçen ve genellikle kaftan yapımında kullanılan ve Avrupa‘da ―Ottoman Gros Grain‖ adı ile Ģöhret bulan bir kumaĢ çeĢididir43. Kemhâ; çözgüsü ve atkısı ipek, deseni yapan takviye atkısında ayrıca gümüĢ veya altın alaĢımlı telle çok sık dokunmuĢ ipekli bir kumaĢtır44

. Altay, bu kumaĢın, çözgüsünün ve atkısının ipek, üst sıra atkısının ayrıca altın alaĢımlı gümüĢ ya da doğrudan gümüĢlü klaptanla45

dokunmuĢ olduğunu ve çok kompleks bir tekniği olduğunu belirtmektedir46. Kemhânın kalın ve sık dokunmuĢ bir kumaĢ olması, üst kaftan (Resim 1) yapımına çok elveriĢli olmasını sağlayan özelliklerindendir47

.

ArĢiv kayıtlarından anlaĢıldığına göre, Ġran ve Avrupa kemhâları Osmanlı sarayında 15. yüzyıl sonlarına kadar çokça kullanılmıĢ; Bursa kemhâsı ise ilk olarak 1481–1486 tarihleri arasında sancağa çıkan Ģehzadelere verilen eĢyalar arasında görülmüĢtür. Aynı arĢiv belgesinde yi Güvezi Bursa ifadesi ile birlikte Kemhâ-yi Kırmızı Amasya ifadesi Acem ve Frenk kemhâları ile birlikte geçer48

. Bu ifadelerden kemhânın Bursa haricinde Amasya‘da da dokunan bir kumaĢ olduğu bilgisine ulaĢmaktayız.

15. yüzyıldan 16. yüzyıla geçildiğinde Ġstanbul‘da Osmanlı sarayına bağlı dokuma atölyelerinin kurulması ile kemhâ, daha çok Ġstanbul‘da dokunan bir kumaĢ özelliğine kavuĢur. Kemhânın 16. yüzyıldan itibaren Ġstanbul‘da dokunmaya baĢlaması daha önceden kemhâ dokunan Bursa, Amasya gibi merkezleri ortadan kalkmasına sebep olmamıĢ Ġstanbul ve diğer dokuma atölyelerinde 17 yüzyıla kadar kemhâ dokunmaya devam edilmiĢtir49. 17. yüzyıla gelindiğinde ise en değerli kemhâlar Ġstanbul ve

43 Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 31.

44 Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 24.

45

Klaptan: Eğirme çarkı ile sarılan sırma veya tel ile karıĢık pamuk iplik.

46

Fikret Altay, ―Türk KumaĢları‖, Sanat Dünyamız, Yapı Kredi Yayınları, S. 1, Ġstanbul, Mayıs-1974, s.13-17.

47 Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 24; Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret

Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 31.

48

Celal Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, c.1, Ġstanbul, 1947, s. 50-52; Altay, Kaftanlar, s. 14.

49 Nurettin Yatman, Türk Kumaşları, Halkevi NeĢriyatı, Müze ve Sergi ġubesi, Maarif Matbaası, Ankara,

Bursa‘da dokunmuĢtur50

. Evliya Çelebi seyahatnamesinde, Ġstanbul‘da 17 adet kemhâcı dükkânı ve 19 kemhâ ustası bulunduğunu belirtmektedir51

.

II. Mahmut‘un yapmıĢ olduğu kıyafet reformundan sonra kaftan giyimi kalktığından kemhâ kumaĢ zengin kimselerin konaklarında ve saraylarda döĢemelik kumaĢ olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır52

.

Resim 2: Kanuni‘nin kemhâ kumaĢtan tören kaftanı, 16. Yüzyılın ortası, TSM. 13/37.

b. Kadife

Kemhâ ile birlikte en fazla kullanılan kumaĢ çeĢitlerinden birisi olan kadife, çözgüsü ve atkısı ipek bazen de pamuktan olan havlı bir kumaĢtır (Resim 2). Kendi içinde de türleri olan kadifenin, atkısında klaptan olanına telli kadife adı verilir.

50 Özdemir Nutku, ―Onyedinci Yüzyılda Saray KumaĢları‖, Tarih ve Toplum, ĠletiĢim Yayınları, S. 22,

Ġstanbul, Ekim 1985, s. 46.

51 Evliya Çelebi Seyahatnamesi: II. Kitap, Transkribe: Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman, Yapı Kredi

Yayınları, Ġstanbul, 2006, s. 293.

Kadifenin havı, çözgülerin arasına atılan fazla çözgü iplerinin ön yüze çıkarılıp, aynı seviyede kesilmesi ile yapılır53

.

Resim 3: 17. Yüzyıla ait bir Kadife örneği, Konya Mevlana Müzesi; 600 (Style&Status Ġmperial Costumes from Ottoman Turkey, s. 39)

Osmanlı döneminde tarihi kaynaklarda kadife adı, 15. yüzyıldan evvel geçmez. Hâlbuki Selçuklular döneminde de kadife ve kadife çeĢitleri yapıldığı bazı tarih kaynaklarından anlaĢılmaktadır. Kadife ile ilgili ilk arĢiv kaydı (1481–1486) arasında kemhâ kumaĢ ile birlikte sancağa çıkan Ģehzadelere verilen hediyeler arasında geçer54

. ArĢiv belgelerindeki bilgilerden anlaĢıldığına göre kadifenin; yekrenk kadife, münakkaĢ kadife, kadife-i müzehhep ve kadife-i benek gibi çeĢitleri bulunmaktadır55.

ArĢiv kayıtlarına göre, 15. yüzyıldan itibaren kadife dokunan merkezlerin en baĢında ise kemhâda da olduğu gibi Bursa gelmektedir. Bilecik, Aydos, Karaman ve Köynük ise kadife dokunan diğer merkezler olmuĢtur. Fakat Bursa dıĢındaki bu dokuma merkezlerinin hiçbirisi arĢiv kayıtlarında yer almamaktadır. Daha sonraki devirlerde

53

Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 220, 222-223.

54 Fikret Altay, Kaftanlar, s. 12-13.

55 Tahsin Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri, Fasikül: I, XIV-XVI. yüzyıl, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul,

Üsküdar‘da da kadife dokunmuĢ ve Üsküdar‘da dokunan bu kadifeler dünyaca tanınmıĢtır.

ArĢiv belgeleri ve günümüze ulaĢan kadife örnekleri, 16. yüzyıldan itibaren kadifelerin kalitesinin düĢmesi ile Osmanlı sarayında yabancı kadifelerin özellikle Ġtalyan kadifelerinin kullanılmaya baĢlandığını göstermektedir56

.

Osmanlı sarayında bu merkezlerde dokunan kadifeler kullanıldığı gibi yabancı merkezlerde dokunan kadifelerin de kullanıldığı arĢiv kayıtlarından anlaĢılmaktadır.

c. Çatma

DokunuĢ ve tekniği itibari ile kadifenin bir cinsi olan çatmanın kadifeden farkı; zemine oranla süsleme havının yüksek oluĢudur57. Genellikle zemini klaptanlı olup deseni ise kadife ve klaptan ile dokunmuĢtur.

Sade, münakkaĢ (desenli), müzehhep (gümüĢ ve altın alaĢımlı tellerle dokunan) gibi çeĢitleri olan çatmalar; kaftan gibi dıĢ giyim kıyafetlerinde olduğu kadar, divan yastık ve yorgan yüzleri döĢemelerinde de kullanmak için çok uygun bir kumaĢ çeĢididir58. Bursa, Bilecik ve daha sonraki dönemlerde özellikle Üsküdar‘da dokunan çatmalar dünyaca ün yapmıĢlardır59

.

ArĢiv kayıtlarında, 15. yüzyılın ortalarına kadar sadece Ġran ve Avrupa kemhâ ve kadifelerine rastlanırken 1481–1486 yılları arasında sancağa çıkan Ģehzadelere verilen eĢyalar arasında ―Mirahuri Kaftan Bursa Çatma kadifesindendir ki altunludur‖ kaydı vardır60. Bu kayda göre 15. yüzyılın ortalarından itibaren Bursa kadifesi, çatması ve kemhâsı yabancı kumaĢlarla birlikte kayıtlarda geçmeye baĢlamıĢtır.

d. Serâser

Farsçada ―baĢ‖ anlamına gelen ve kelimelerin ön kısmına gelerek birleĢik kelimeler yapmada kullanılan ―Ser‖ ekinin, arka arkaya iki defa gelerek; iki aynı veya farklı kelimenin arasına girerek anlamı kuvvetlendiren ―a‖ harfi ile birleĢtirilmesiyle oluĢan ―Serâser‖ (ser-â-ser), kelime olarak; baĢtanbaĢa, büsbütün anlamlarına

56 Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 222.

57 Hülya Tezcan, Atlaslar Atlası, Pamuklu Yün ve İpek Kumaş Koleksiyonu, Cotton, Woolen and Silk:

Fabrics Collection, Yapı Kredi Koleksiyonları-3, Ġstanbul,1993, s. 31.

58 Tezcan, Atlaslar Atlası, s. 31.

59 Tahsin Öz, Türk Kumaş ve Kadifeleri II, s. 53.

gelmektedir61. Serâser terim olarak; kelime anlamıyla uyumlu bir Ģekilde ipekli ve baĢtanbaĢa her tarafı altın ve gümüĢ tellerle iĢlenmiĢ ve genellikle altın ve gümüĢ tellerinin arasına inciler eklenmiĢ eski ve çok kıymetli bir kumaĢın adıdır62

.

Serâser, teknik olarak atkı yüzü birleĢik bir dokuma türüdür. Desen çözgü tellerine alttan düz olarak bağlı takviye atkıları ile dokunur. Desen, altın alaĢımlı telin, sarı ipeğe, gümüĢ telin ise fildiĢi renk ipek iplik etrafına sarılması ile dokunur, fakat değerli iplikler ancak desenlerde dönüĢümlü olarak kullanılır. En değerli ve pahalı kumaĢ olan serâserin, çözgüsü ipek, atkısı altın alaĢımlı gümüĢ veya doğrudan doğruya altın veya gümüĢ tel kullanılarak dokunur63

.

Serâser ile kemhâ arasındaki fark, serâserin telle, kemhânın ise klaptanla dokunması ve desenlerinin çok farklı olmasındandır64. Serâser kumaĢının en göze çarpan özellikleri; altın ve gümüĢ tellerin hâkimiyeti, çoğunlukla açık yeĢil bazen de turuncu ipekle belirtilen konturları ve sade desenine rağmen görkemli oluĢudur65

.

PadiĢahın halkın katıldığı büyük törenler de giydiği kaftanların genelde Serâser kumaĢtan dikilmiĢ olduğu bilinmektedir66(Resim 3). Sıklıkla tören ve hil‘at kaftanları dikiminde kullanıldığı bilinen serâser ayrıca Topkapı Sarayı arz odasındaki incilerle bezeli seraser döĢemeliklerde de görüldüğü üzere saray döĢemeliklerinde, genellikle kadifeden dikildikleri bilinen yastık yüzlerinde ve kumaĢ belge çantası yapımında da kullanılmıĢtır67. Yine padiĢahların yabancı hükümdar veya elçilere verdiği hediyeler arasında seraser kaftanların baĢı çektiği bilinmektedir68

.

61 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, s. 939.

62

Koçu, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü., s. 204; Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 220-222.

63 Altay, Kaftanlar, s. 14; Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s.21; Gürsu, Türk

Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 26; Altay, Kaftanlar, s. 14.

64 Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s.26.

65

Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s.49.

66 Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 21.

67 Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 260.

Resim 4: Serâser Kaftan, 16–17 yy, TSM. 13/558.

ArĢiv kayıtlarında serâser ismine, saraya bağlı Ġstanbul atölyeleriyle birlikte 16. yüzyılın ortalarında rastlanılmaktadır. Bursa arĢivlerinde hakkında herhangi bir kayıt bulunmayan bu değerli kumaĢın dokumasının merkezde ve hükümet kontrolü altında yapılmasının en önemli nedeni, yapımında altın ve gümüĢ gibi değerli madenlerin kullanılmasıdır69

.

Serâser‘in birkaç çeĢidi vardır ki bunların en iyisi Ġstanbul‘da saraya bağlı tezgâhlarda serâserci baĢı denetiminde dokunan ve ―Ġstanbul Serâseri‖ olarak adlandırılan serâserdir70. Serâserin, düz olanından baĢka bir çeĢidi de çiçekli seraserdir

69 1557, 1564, 1574 tarihlerinde fermanlarla serâser tezgâhı sayıları kısıtlanmıĢ ve 100 tezgâhtan

fazlasının serâser iĢlemesi engellenmiĢ ve kumaĢlara miri damga vurulmuĢtur. Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 26; Nurhan Atasoy vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 171.

ki Karhâne‘i Hâssa defterlerinde ismi ―Serâser-i Müzehhep‖ geçer71

. Düz serâser ile çiçekli arasında bazı dokuma farklılıkları vardır. ġöyle ki, düz çeĢidinin atkısı altın alaĢımlı gümüĢ veya doğrudan doğruya gümüĢ telidir. Fakat çiçeklide zemin telli, desende klaptan kullanılmıĢtır72

. e. Atlas

Ġpeğin parlaklığını en belirgin biçimde gösteren kumaĢ cinsi olan Atlas, ismini Arapça‘da73 ―tüysüz, parlak‖ anlamına gelen ―Tâlise‖ kökünden türeyen kelimeden almıĢtır74

. Atlasın, Türkçe‘ye Fransızca‘dan geçen diğer adı olan saten ise Petit Robert‘a atfen Erdem‘e göre; Avrupa dillerine 14. yüzyılda Ġspanyolca aracılığıyla yine Arapça‘dan geçmiĢtir ve aslı, Çin'in dokuma tezgâhlarıyla ünlü Tsia-tung Ģehrinin Arapça‘da aldığı Zeytûn Ģeklidir75

.

Bu durum atlasın çok eski bir dokuma türü olduğunu ve ilk defa ipeğin anavatanı Çin'de dokunduğunu ve ticaretini yapan Araplar vasıtasıyla Endülüs pazarlarından Batı dünyasına tanıtıldığını göstermektedir. Atlas, tanınmasının ardından Batı'da da büyük revaç bularak 15. yüzyıldan itibaren özellikle Ġtalyan ve Fransız tezgâhlarında dokunmaya baĢlamıĢtır76

.

Ġpek‘in parlaklığını en güzel gösteren kumaĢlardan biri olan Atlas, bu özelliği sayesinde özellikle 14. ve 15. yüzyıllarda dokuma ile ilgilenen hemen hemen bütün ülkelerde dokunmasına rağmen 17. yüzyıla kadar Osmanlı‘da rağbet bulan bir kumaĢ türü olamamıĢtır77. Osmanlı 17. yüzyıla kadar kullandığı Atlas‘ları Ġran ve Venedik‘ten getirmiĢ, 17. yüzyıla gelindiğinde ise Bursa, Ġstanbul, AlaĢehir, MaraĢ ve ġam, imparatorluğun atlas dokunan merkezleri haline gelmiĢ78

, daha sonra 18. yüzyılda ise

71

Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 26.

72 Altay, Kaftanlar, s. 14-15; Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 26.

73 Ġbrahim Mustafa vd., El Mu’cem’ul Vasît, 1-2 birleĢik, 5. Baskı, Çağrı Yayınları, Ġstanbul, Bty, s.

561-562.

74

Sargon Erdem, ―Atlas‖, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 4, Ġstanbul, 1991, s. 80.

75 Erdem, ―Atlas‖, s. 80.

76 Erdem, ―Atlas‖, s. 80.

77 Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, s. 27.

78

15. yüzyılda yabancı menĢeli atlas (Yezid atlası, Frenk atlası) kullanan Osmanlılar 16. yüzyılın baĢında, daha önce kadifenin yanında pek itibar etmedikleri atlasla ilgilenmeye ve miskî atlas, Ģehrî atlas (Bursa iĢi), ġam atlası, MaraĢ atlası gibi isimler verdikleri atlasları dokumaya baĢlamıĢlardır (Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik s. 37–38.)

Acem ve Venedik atlaslarıyla rekabet etmek üzere atlas üretimine yoğunluk verilmiĢtir79

.

Bu konuda Dalsar, 16. yüzyılın ilk yarısında faaliyette olduğu anlaĢılan Kârhâne-i Âmire'de bol miktarda ipekli kumaĢ dokunduğunun, 1555 tarihli bir ham ipek alım belgesinden öğrenildiğini ve ele geçen eski bir plandan da bu iĢletmede daha çok kemhâ ve kadife dokunduğu anlaĢılmakta ise de Ġstanbul atlaslarının da burada dokunmuĢ olabileceğini ve dolayısıyla Osmanlı‘da Atlas dokumacılığının baĢlangıcının 17. yüzyıl değil 16. yüzyılın baĢları olabileceğini belirtmektedir80

.

Evliya Çelebi‘ye atfen Erdem; atlas dokumacılığının diğer el sanatlarında da olduğu gibi 17. yüzyılda kapitülasyonların yaratmıĢ olduğu rekabet ortamına dayanamayarak Avrupa atlasları karĢısında gerilediğini belirtmektedir81. Evliya Çelebi, eserinin birinci cildini yazdığı yıllarda (1630) Ġstanbul'da atlas ticareti yapan 105 dükkân ve çoğunluğu Yahudi olmak üzere 300 esnaf bulunduğunu, bunların pirlerinin Selmânî bir derviĢ olan Endülüslü Mansûr adında birisi olduğunu ve bu esnafın bazı günler değerli kumaĢlarını arĢınlayarak tahtırevanlarla dolaĢtırdığını yazmaktadır82

. Ġstanbul'da da Bursa'da olduğu gibi özel iĢletmelerin bulunması muhtemeldir. 1640 tarihli narh defterinden o yıllarda Ġstanbul piyasasında satılan atlasların çoğunun yabancı malı olduğu anlaĢılmakta ve bunların en pahalısının, 1 zirâ (yaklaĢık 80 cm.) 220 akçeye satılan 7 rubu' (yaklaĢık 140 cm.) enindeki "Firengî taraklı münakkaĢ atlas", en ucuzunun ise 1 zirâ 50 akçeye satılan Sakız (adası) atlası (kırmızısı 60 akçe) olduğu görülmektedir83. Narh defterinde yer alan bu kayıt 17. yüzyıldan itibaren Kapitülasyonların sağlamıĢ olduğu imkânlar ile yurda giren yabancı kumaĢların Türk kumaĢlarının gerilemesine hatta yok olacak seviyeye inmesine sebep olduğunu ortaya koymaktadır.

Atlas, ipekten dokunmuĢ elbiselik kumaĢlardan olup; rengi genellikle mavi, yeĢil, sarı, kırmızı gibi düz renklerdir. Üzerinde her hangi bir süsleme motifi bulunmayan atlas dokumalarının incesi ve kalın olanı vardır ve her iki çeĢit atlas

79 Nevber Gürsu, The Art of Turkish Weaving, designs through the ages, Redhouse yayınevi, Ġstanbul

1988, s, 29-30.

80 Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 104.

81

Erdem, ―Atlas‖, s. 80.

82Evliya Çelebi Seyahatnamesi: I. Kitap, s. 615.

83 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, Ġstanbul 1983, s.

dokuması da serttir. Genellikle kadın giysilerinde kullanılan bir kumaĢ çeĢidi olan atlas, padiĢah kaftanı yapımında da sıklıkla kullanılmıĢtır. PadiĢah kaftanı yapımında atlas kullanıldığında, mavi, yeĢil ve özellikle kırmızı renkleri tercih edilmiĢtir84

(Resim 4, 5).

Resim 5: Kırmızı renkte atlas kaftan; 16–17. yy, TSM. 13/553 (Style&Status Ġmperial Costumes from Ottoman Turkey, s. 4–5)

Resim 6: Atlas kumaĢtan Ģehzade kaftanı; 16–17. yy, TSM. 13/1118 (Style&Status Ġmperial Costumes from Ottoman Turkey, s. 18–19)

Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki padiĢah kaftanları arasında muhafaza edilen Kanuni‘nin oğlu ġehzade Mehmed'e (ö. 1543) ait önü, etekleri ve kol ağızları altın sır-ma iĢlemeli kırmızı kusır-maĢtan dikilmiĢ atlas kaftan, padiĢah kaftanı dikiminde de bu kumaĢ çeĢidinin kullanıldığını gösteren en güzel örneklerdendir ve ayrıca bu kaftan örneği 16. yüzyıl Türk atlasları hakkında bize fikir verebilmektedir.85.

Pahalılığından dolayı genellikle saray mensupları ve zenginler için; kaftan, Ģal-var ve entari yapımında kullanılabilen atlas, dayanıklılığın gerekli olduğu veya parlaklığın göze hoĢ göründüğü bayrak, sancak, özellikle yorgan yüzü, yastık, perde, bohça, ferman, cüz ve para kesesi, kürk astarı, gibi eĢya ve elbise yapımında da tercih edilmiĢtir86

.

Atlas özellikle Osmanlı sarayında kıĢın çok giyildiği için saray dilinde bu mevsime "atlas mevsimi" denilmiĢtir87. 16. yüzyılın ortalarında Türkiye‘ye gelen

85 Atasoy, vd., İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, s. 11.

86 Erdem, ―Atlas‖, s. 80.

yabancı bir elçi; Türk süvarilerin al, mor ve neftî atlas elbise giydiklerini belirtmektedir88.

Atlasların hepsinin aynı özellikleri taĢımadığı, aslı saf ipekli yani atkı ve çözgü ipliklerinin her ikisi de ipekten bir kumaĢ türü olduğu halde, Ġslâm fıkhına göre saf ipek giymek erkeklere haram kılındığı89 için özellikle erkek elbiselerinde kullanılan at-lasların pamukla karıĢık dokunduğu görülmektedir90

.

Farklı tasnifler bulunsa da Erdem; atlas çeĢitlerini dokuma tekniklerine ve iplik cinslerine göre Ģu Ģekilde sıralamıĢtır91:

―-Çözgülü (çözgü ipliklerinin tamamı kumaĢın yüzünde), —Atkılı (atkı ipliklerinin tamamı kumaĢın yüzünde),

—Çift yüzlü (atkı ve çözgü ipliklerinin birer tanesi kumaĢın yüzünde), —Donuk (atkı ve çözgüsü çapraz),

—Yanardöner (atkısı baĢka, çözgüsü baĢka renk -genellikle kırmızı, mavi ve çift yüzlü dokunmuĢ),

—Atkı veya çözgüsü pamuk, Atkı veya çözgüsü yün.‖

1640 tarihli narh defterine göre atlaslar renklerine göre değer kazanmaktadırlar ve hangi cinsi olursa olsun kırmızı renkli atlas kumaĢ diğer renklere göre daha pahalıdır. Meselâ, "Filorentin'in (Floransa iĢi) al atlası 165, sair heft (yedi) rengi 155, keza nakıĢlı al ve beyaz atlası 185, sair heft rengi 175 akçedir" denilmektedir ki bunun sebebi; kırmızı lök boyasının92

pahalılığından çok, geçmiĢten günümüze hemen hemen tüm dönemlerde fiyatın belirlenmesinde en önemli etmenlerden birisi olan arz-talep iliĢkisi bağlamında bu renk atlasların daha fazla talep edilmesi olsa gerektir93

.

88 Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa'da İpekçilik, s. 109.

89 Tirmizi, "Libâs", 1-2.

90 Erdem, ―Atlas‖, s. 80.

91

Erdem, ―Atlas‖, s. 81.

92 Lök Boyası: Esmer kırmızı renkli Hint zamkından yapılan, boyacılıkta halı ve kumaĢ iplikleri ve ebrû

kâğıdının boyanmasında kullanılan güvez (mora bakan kırmızı) renginde kaliteli bitkisel boya.

II. BÖLÜM

HAYYÂTÎN-Ġ HÂSSA BĠRĠMĠNĠN TEġKĠLAT YAPISI

Osmanlı sarayında padiĢah, ailesi, saray erkânı ve diğer saray görevlileri için ve padiĢahın gerek hediye etmek gerekse giydirmek üzere hazırlattığı birçok kıyafet dikilmekte ve bu kumaĢ ve kıyafetleri hazırlayan bir birinden bağımsız çalıĢan birçok