• Sonuç bulunamadı

2.2. ERZURUM İLİ OLTU TAŞI İŞLEMECİLİĞİ HAKKINDA

2.2.6. Oltu Taşı İşlemeciliğinde Kullanılan Araç ve Gereçler

2.2.6.2. Kullanılan Gereçler

Kullanılan bu araçların haricinde, birde kullanılan gereçler vardır. Gereçleri altın, gümüş, firuze, sedef ve Oltu taşı olarak sıralamak mümkündür. Bunlar temel gereçlerdir.

Madenler minarelerdendir. Bunlar yer kabuğunda serbest veya birleşik olarak mevcutturlar. Doğada saf metal durumunda bulunduğu gibi Oksijen, Kükürt, Arsenik gibi değişik kimyevi elemanlarla da birleşik durumda bulunabilir. Buna CEVHER denir.

Kuyumculukta sadece değerli metaller kullanılmamaktadır. Saf olarak değerli metaller kullanılırsa çok yumuşak olacağından kolayca aşınacak ve dayanım süresi azalacak ve parlaklığını kaybedecektir. Bu amaçla gümüş, bakır, çinko ve nikel gibi değerli metallere karıştırılmak suretiyle kullanılmaktadır. Bazı alanlarda değerli metallerin kullanılmasının imkânsız olduğu bilinmektedir.

Bütün madenler; iki değişik tarzda iki gruba ayrılırlar. 1. Yoğunluk (Özgül ağırlık) göz önüne alınarak

a. Hafif madenler b. Ağır madenler

2. Madenlerin oksijenle olan bileşimlerine göre

a. Kıymetli madenler. Bunlar: Altın, Gümüş, Platin vb.

Kıymetli Madenler Altın (Au)

Altın ve gümüş soy metal olduklarından doğada saf yani başka elementle (örneğin oksijenle) bileşim oluşturmamış halde bulunabilirler. Bu nedenle bakır, altın, gümüş gibi soy elementler, insanların ilk buldukları ve kullandıkları dayanıklı metalik malzemelerdir. (TÜRE ve SAVAŞÇIN, 1988, S.11)

Parlak sarı, yoğun ve çok sünek, havadan, sudan etkilenmeyen ve ticari değeri çok yüksek metal. Kimyasal element olarak simgesi Au’dur ve Latince “aurum"un kısaltmasıdır. Mücevhercilikte ve altın para basımında kullanılan altın alaşımlarının ayarları ülkeden ülkeye değişmektedir. Türkiye’de iç piyasaya sürülen mücevherler 22, 18, 14 ayarlık altın alaşımlarından yapılır. Ayar, bir gram alaşımda bulunan altın miktarıyla belirlenir. ( www. Darphane. Gov. Tr )

Gümüşten daha yumuşak, kalaydan daha serttir. Genellikle kuyumculukta sertleştirmek ve renk vermek için kullanılır. Bakır ağırlıklı alaşımına “kırmızı altın”, gümüş ağırlıklı alaşımına “yeşil altın” ve nikel veya paladyum ağırlıklı olanına ise “beyaz altın” isimleri verilmektedir. ( ÜLGER, 1997, S.39 )

Simgesi, Au, sertliği 2,5 – 3; özgül ağırlığı, 19,33gr/cm3, atom ağırlığı, 197; atom numarası, 79’dur. Ovalanarak toz haline gelir. Isı ve elektrik iletkenidir.

Altın kolay işlenmesi, temininin kolay olması ve parlak sarı rengi, tercih edilmesindeki etmenlerin başlıcalarındandır. Oltu taşı işlemeciliğinde 14 ayar altın kullanılmaktadır. Yüzyıllar boyu uluslar arası parasal mübadele aracı olarak, fiziksel özellikleri sebebiyle de mücevher ve diğer süs eşyalarının yapımında kullanılmaktadır.

Doğada yaygın olarak bulunan altın, aktifliği çok az olan kıymetli bir metal olup, M.Ö. beşinci, hatta altıncı binden itibaren ufak süs eşyalarının yapımında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Saf bir maden olmayan altının içinde, doğal olarak bilinen bir miktar gümüş, demir gibi madenlerde bulunur.

İçindeki bakır ve gümüşün azlığı oranında altının kıymeti artar. Doğal altın, daima bir miktar gümüşle karışıktır. İçerisinde ne kadar gümüş varsa rengi o kadar soluk sarı olur. Doğal altın tabiatta iki şekilde bulunmaktadır. Bazen kristallenmiş, varak halinde veya saçılmış olarak kayaların içerisinde bulunur. Bazen de kumluk arazilerde ufak, büyük, külçe, tane veya pul halinde bulunur. (PARLAK, 2001, S.52 )

M.Ö.4.yy da tüm uygar ülkelerde altın, ekonominin temeli olmuştu. Yeterli altın stokları olan ülkeler zengin kabul ediliyordu ve bu dönemde altın takılar zenginlik ve ihtişamın simgeleri olarak günlük hayata girmişlerdi. M.Ö.5.yy. da çıkartılan 12 Levha Yasalarında mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılacak altın eşya ve takı miktarları saptanmıştır. M.Ö.3.yy. da çıkartılan Lex Oppia yasasında bir kadının yarım unze’den fazla altın taşıyamayacağı sınırlaması konulmuştur. ( TÜRE ve SAVAŞÇIN, 1986, S. 9 )

Takı yapımında altın kullanımı X. Yüzyıldan başlayarak giderek azalır. Altın, süs taşları ve incileri birbirine bağlayan veya bunları çerçeveleyen ikincil bir malzeme olarak değerlendirilir.( TÜRE ve SAVAŞÇIN, 1986, S. 16 )

Gümüş(Ag)

Gümüş, insanoğlunun sanata ilk yöneldiği çağlarda, onu bulduğundan beri elinden düşürmediği, işlemekten vazgeçemediği, nice güzeli daha güzel kılmış, adı gibi güzel, gizemli hem de saf, asil metal. Kadınlar kadar erkekleri de etkilemiş, gün gelmiş yüzük, küpe, bilezik olmuş gün gelmiş kemerin tokası ya da hançerin sapı… Sarayların, malikânelerin, şatoların sofrasından eksik olmamış, bazen de fakirin serveti, cebindeki son umut, bir metelik olup saklanmış. Tarih boyunca adı altınla birlikte anılmış, sırasında altına yoldaş olmuş soy maden gümüş…

İlk kullanılan gümüş, doğal gümüş olmuştur. Bu maden dere yataklarından toplanır veya bazıları kayaların içinde damar halinde bulunur. Son derece sünek, parlak, paslanmaz, değerli, beyaz ve kimyasal simgesi Ag ve Ar olan elementtir. Gümüş tüm metallerin en beyazıdır; tam parlatıldığında

kusursuz bir yansıtıcı yüzey elde edilir ve bu nedenle optik aynalarda kullanılır. ( www. Darphane. Com. tr )

Gümüş cevheri, GANK denilen damarlarda bulunur. Ülkemizde Merzifon yakınlarında Gümüşhacıköy’ü, Dalya ve Bulgar Dağı’ndan çıkarılır. Elektrik asitle (kezzap) eritilerek Cehennem taşı dediğimiz nitrat çözeltisi meydana getirir. Bir gümüşü sertleştirmek için içerisine bir miktar bakır ilave edilir. 80 ayar gümüşte, 800 milyon has gümüş ve 200 mili em bakır bulunur. ( PARLAK, 2001, s. 53 )

Madenleri tanıma ve işleme yöntemleri Anadolu ve Batı Asya’da çok daha önceden beri bilinmekte idi. Altın ve gümüş soy madenlerden olup doğada doğal olarak bulunurlar. Gümüş madeninin ısıtılarak işlenmesi, diğer madenlerle karıştırılarak alaşımlar elde edilmesi, değişik yöntem ve tekniklerle süs eşyası yapımında kullanılması Anadolu ve Batı Asya toraklarında uzun süreden beri bilinen bir konu idi. Sırası ile Urartular, Frigler, Lidyalılar, Persler geldi geçti Anadolu’dan. Yunan uygarlığını da Roma egemenliğini de gördü bu topraklar. Bizans, Selçuk ve Osmanlılar Anadolu’nun son sahipleri oldular. Hepsi gümüşü sevdiler ve kullandılar. ( SUMAN, 1999, S.76 )

Doğal gümüş çok az miktarda bulunduğundan, altından daha geç bir tarihte fark edildiği tahmin edilmektedir. Doğal gümüşün M.Ö. Dördüncü binin başlarından itibaren süs eşyalarının yapımında kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. (ERGİNSOY, 1978 )

Gümüş, Oltu taşı işlemeciliğinde yaygın olarak kullanılan bir madendir. Parlak beyaz renklidir ve işlenmesi kolaydır. M.T. A.’nın altın ve gümüş envanterinde saf gümüşün kullanım alnının sınırlı olduğu, aşınmaya karşı direnci nedeniyle kimya sanayinde tamamen gümüş ve gümüşle kaplanmış kapların yapımında kullanıldığı belirtilmektedir. Ayrıca gümüş, uçak motorlarında koruyucu tabaka olarak kullanıldığı gibi gümüş alaşımları kuyumculukta, eczacılıkta, eşya yapımında ve sanayinin birçok alnında kullanıldığı bilinmektedir. Mücevher yapımı, el işleri ve ayna sırlarının yapımı

gümüşün en eski kullanım alanlarındandır. Gümüş mücevher yapımında başka metallerle alaşım halinde kullanılır.

Her türlü işlenmeye elverişli olan, gümüş hem ziynet eşyalarında hem de tabak, tepsi, vazo gibi süs eşyalarının yapımında kullanılmaktadır. ( ÖZBAĞI, 1989)

Moda ve insan zevkleri sonucunda değişik renklerdeki altın mücevher %4- 43 ağırlığı gümüş kullanılarak yapılmaktadır. Ayarı binlik sistemde ifade edilmektedir. En iyi ısı ve elektrik iletkenidir.

Gümüş elde edilen başlıca cevherler, galen ve gümüş klorürleridir. Bir kurşun- kükürt bileşimi ve madenimsi görünümlü olan galen cevherinin içinde, hem gümüş hem de kurşun madenleri bulunmaktadır. Galenin erime noktası düşük olduğundan bu cevher diğer cevherlerden farklı olarak, uzun bir süre ateşte bırakılmak şartı ile üstü açık bir ortamda tasfiye edilmektedir. Galenin tasfiyesi sonucu, gümüş- kurşun karışımı bir alaşım elde edilmekte, sonra bu alaşımın uzun süre ısıtılarak oksidasyonla ayrılması ve geride saf gümüşün kalması sağlanmaktadır. Orta, Batı ve Kuzeydoğu Anadolu’da bol miktarda galen ve gümüş klorürleri bulunmakta, ilk gümüş tasfiyesinin ise Anadolu ‘da yapıldığı tahmin edilmektedir. ( ÜLGER, 1997, S. 39 ) M.Ö. 3000 yıllarından kalma gümüş eserlere rastlanmaktadır. ( Yeni Türk Ansiklopedisi, 1985, S. 114)

Platin(Pt)

Gümüş parlaklığında bir soy metaldir. Tabiatta 6. izotopu bilinmektedir. Grubunda Rütenyum, Radyum, Pladyum, Osmiyum ve iridyum da bulunur. Bunlar beş adettir. Beşi de tabiatta birlikte bulunduklarından bu alaşıma “beş kardeşlerde” denir. Hepside çok kıymetli madenlerdir. 16. yüzyılda İspanya’da Seceliger tarafında keşfedildiği sanılan platin, altın suyu hariç hiçbir sıvıda çözünmez. Altın ve gümüşten biraz daha serttir. İlityum ile alışım yapılınca daha da sertleşen platin, tabiatta serbest metal halinde ve genellikle alüvyon yataklarında rastlanır. ( PARLAK, 2001, S.54 )

Platin, taş halinde bulunmaktadır. Genellikle nikel gibi metallerin rafine edilmesinden elde edilmektedir. Çok düşük miktarlarda bile diğer metallerle

alaşım haline getirildiğinde hemen özelliklerini yitirip parlaklığı matlığa dönüşmektedir.

Platin doğada çoğunlukla altın, nikel, bakır ve diğer platin cevherleri ile bulunmaktadır. Platin altından daha yumuşaktır. Kaynak yapılabilir ve ısıtıldığı zaman parlaklığını kaybetmediği görülmektedir. Rengi gümüşteki gibi temiz beyaz olmayıp gri- beyazdır. Ergime noktası 1773,50C, buharlaşma noktası - 38270C, özgül ağırlığı -21.46 gram olarak bilinmektedir. Platinin benzeri metaller arasında en ucuzu olduğundan en fazla altın alaşımlarında kolay işlenebilir olduğundan taş yuvaları yapımında kullanılmaktadır. Özelliklerinden dolayı mücevherlere renk, beyazlık ve aşınmaya karşı dayanıklılık vermek için kullanılır. ( YILMAZ, 1994, S.7 )

Piyasada dört çeşit platin bulunmaktadır. A platini (999,9) kuyumculukta kullanılmamaktadır. B platini (999) özel saf platin veya rafine platindir. C platini (995) analiz laboratuarlarında kullanılmakta, D platini (990) ise kuyumculukta kullanılan platindir. Mekanik özelliklerinden dolayı platin kakmacıların kullandığı keski ile işlenemez. Rutenyum, radyum, osmiyum ve iridyum platin ailesi metallerindendir. Kuyumculukta daha çok polladyum, platin alaşımı olarak kullanılmaktadır. Radyum ve iridyum da platine esneklik kazandırmak amacı ile kullanılmaktadır. (ERKAPLAN, 2000, S. 40 )

Civa (Hg)

Oda sıcaklığında sıvı halde bulunan tek metaldir. Parlaktır ve minik kürelere bölünerek dağılmaktadır. Altın ve gümüş alaşımları, ateşte altın ve gümüş kaplamalarının yapımında kullanılmıştır. ( BULAT, 2000, S. 32 )

Kıymetli Olmayan Madenler Bakır(Cu)

Bakır esmer, kırmızı renkte bir madendir. Tabiatta sabit ve mürekkep olarak bulunur. Bakır doğada hem doğal maden, hem de cevher olarak mevcuttur. Bakır okside olan bir madendir. Doğal bakır parçalarının yüzeyi okside olduğundan, rengi morumsu bir yeşildir; bu sebeple kolay göze çarpmaz. Ancak bu parçaların ırmak sularıyla yıkanıp aşınan kısımlarından içteki bakırın

kırmızı rengi görünür. Üstü okside olmuş bakır parçaları el ile ovulduğu zaman da alttan kırmızı maden çıkar.

Havada serbest, oldukça kırmızımsı bakır oksit oluşur. Bakır uzun müddet rutubetli havada bulunursa üzerini yeşil bir kabuk kaplar. Bunun sebebi hava ile aynı zamanda stul olarak birleşerek yeşil pasın meydana gelmesidir ki, bu zehirdir. Bakır karbonla birleşerek bakır karbonatı meydana getirir. (PARLAK, 2001, S. 54 )

İnsanların ilk kullandıkları madenlerden biride bakırdır. Yumuşak ve kolay işlenebilir olduğu için bakırdan birçok eşya yapılmıştır. Fakat bakırın pası zehirli olduğu için yapılan sahan ve tencere gibi yemek kapları kalaylanarak kullanılmaktadır.

Bakır kuyumcular için kıymetsiz madenler içinde en mühim olanıdır. Bakır ayrıca fazla kullanılan bronz, sarı bakır ve alpaka (tombak)’nın temel maddesi olarak kullanılmaktadır.

Bakır çok sıcakken (ak- kor haldeyken) çekiçlenmez. Bu sebeple yumuşaması için ısıtılan bakır, hemen soğuk suya daldırılarak ılık hale getirilir. Ani soğuma ile bakır %25 oranında yumuşar. Dövüldükçe sertleşen bakırı önce ısıtıp, sonra suya daldırılarak ılıklaştırılarak yumuşamaya “tavlama” denir. Tavlama, M.S.19’uncu yüzyıla kadar hep odun veya odun- kömürü ateşinde yapılmıştır. Bu ilk ve önemli metalürjik keşif, madeni eserlerin yapımında uygulanan iki ana metottan biri olan “dövme” tekniğinin gelişmesine yol açmıştır. Tavlama, İslamlık devri madeni eserlerinin yapım ve süsleme işlemlerinde büyük ölçüde kullanılmıştır. ( ÖZKUL, 2004, S.85 )

Kalay (Sn)

Gümüş rengindedir. Çevre sıcaklığında yiyeceklerde bulunan asitlerden etkilenmediğinden yaygın olarak konserve kutularında kullanılır. Yumuşak, elastiki ve genleşebilen bir yapıdadır. Kalay genel olarak % 50- 60 nisbetinde kurşunla karıştırılarak lehim olarak kullanılmaktadır. Gümüşi renkte olup çevre sıcaklığından etkilenmez. Yüksek erime özelliği olan lehimler gerektiğinde kurşun ile alaşım halinde kullanılır. ( VİTİELLO, 1996 )

Çinko (Zn)

Bu metal kuyumculukta beyaz altın imalinde, 750’lik alaşımlarda ve gümüşü klorürden ayırmak için kullanılır. Bu amaçla üretilmiş olan elektrolitik çinko kullanılabilmektedir. ( ERKAPLAN, 2000, S. 41 )

Kadmium (Cd)

Görünüş itibarı ile yumuşak ve yağlıdır. Bu özelliklerinden dolayı çinko ile karıştırılabilmektedir. Çinko cevheri ile birlikte bulunur. Özellikle çinkoyu andırır. Altın ve gümüş kaynaklarının temel katkı maddesidir. Kaynağın erken erimesini sağlar. Gümüş alaşımlarda ise, eğer gümüşün üzerine kakma yapılacak ise kadmiyum katkısı kaçınılmazdır.

Kurşun (Pb)

Gümüş su beyaz grimsi renkte, yumuşak, ezilebilen, sünek fakat yoğunluğu yüksek bir madendir. Korozyona (yıpranmaya) çok dayanıklıdır. Bilinen en eski metaldir. M.Ö.2000 yıllarında Finikelilerin kurşun madeni işlettikleri bilinmektedir. Tabiatta kurşun sülfür (Pbs) halindedir.(galen) Anglezit denilen kurşun sülfat seyreltik nitrik asitle çözünür. Sanayide bol miktarda kullanılır. Kalay ile karıştırılarak lehim denilen alaşım oluşur. (ÖZKUL, 2004, S. 88 )

Plastik özelliklerinden dolayı hem gümüşçülükte hem de kuyumculukta şekil verme işlemlerinde sıkça kullanılmaktadır. Açık havada gri renkte olup bu rengini kaybetmektedir.

Son yıllarda yapılan kazılarda Anadolu’da Çatalhöyük’te M.Ö. yedinci bine ait tabakada tavsiye edilmiş kurşun plakaları bulunmuştur. Oltu taşı takılarda çakma tekniğiyle yapılan işlerde yumuşak olması itibariyle kalıpla, gümüş veya altını çıkarılacağı ana alt kısmında kullanılır. Ayrıca savat tekniğinde de kullanılır. ( PARLAK, 2001, S. 55 )

Demir – Çelik

Dayanıklı, dövülebilir, çelik gibi alaşımlar sanayide çok kullanılan en önemli madenlerden biridir. Doğada hem maden hem de cevher olarak

mevcuttur. Sembolü Fe, atom numarası 26, atom ağırlığı 55,85, yoğunluğu 7.85, kaynama noktası 2735o C, erime noktası 1535’dir. ( Yeni Türk Ansiklopedisi, C. 2, S.628 )

Siyah renkli bir metaldir. Doğada saf demir oluşumu şeklinde olmayıp, volkanik kayaların kömür damarlarını kestiği yerlerde oluşabilmektedir. (ŞAHİN, 1994, S. 6 )

Çok dayanıklı ve işlenebilme özelliği fazla olan bir metal olup takı imalinde de kullanılmaktadır. Takı yapımında son derece gerekli, ancak alaşım imalinde kullanılmayan bir metaldir. Yabancı maddelerin bu metalle karışımı halinde çelik elde edilmektedir.( VİTİELLO, 1995, S. 73 )

Dövme demir ilk olarak M.Ö. İkinci binin başlarında, Anadolu’da Toroslardan Kafkasya’ya kadar uzanan dağlık bölgede elde edilmiş ve M.Ö. 1900- 1400 tarihleri arasında kullanılmıştır.

Çelik, dövme demirin, ikinci bir ısısal işleme tabi tutulmasıyla elde edilir. Dövme- demir, uzun süre ve yüksek ısıda toz halindeki odun kömürü ateşinde bırakılarak, demir kristallerinin arasına daha çok miktarlarda karbon girmesi sağlanır. Sonra bu alaşım sıcakken tekrar çekiçlenir. Böylece içinde %15- %1,5 arasında karbon bulunan ve tunç dövme- demirden çok daha sert ve sağlam bir maden olan çelik elde edilir. Hititler tarından bilinen çeliğin yapımı ile ilgili bilgileri bu toplum tarafından iki yüzyıl kadar saklanmış ve M.Ö.1400- 1200 yılları arasında, bu madeni menopolize etmişlerdir. M.Ö.1100’den itibaren çeliğin elde edilmesi, bir sır olmaktan çıkmıştır. ( ERGİNSOY, 1978, S. 14 )

Bu tarihten sonra gerçek “Demir Çağı” başlamıştır. İslamlık devrinde çelik, özellikle özellikle silah ve alet yapımında kullanılmıştır. Selçuklu çağına ait bir çelik ayna, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunmaktadır. Bu ayna 14. yüzyıl öncesinde yapılmış İslami maden eserleri arasında, şimdilik bilinen tek örnektir.

Alüminyum (Al)

Parlaklık derecesi son derece yüksek olan bir metaldir. İnce olmasına rağmen aşınmaya dirençli olup altında dahil olmak üzere özel galveniz

banyolarında tüm renklere bürünebilme özelliği vardır. Yıllar önce sahte kuyumculukta da yaygın olarak kullanılan bu metalin ayna özelliği yüksek olduğundan, metalik ayna, yansıtıcı ve teleskoplarda kullanılmaktadır. (ERKAPLAN, 2000, S. 44 )

Alüminyum hiçbir zaman saf olarak çıkmaz. Bauvit denen ve killi topraktan çıkan cevherden elde edilir. Kuyumculukta penslerde boş kalıp Çakmak için yatak olarak, mengene başlıklarında tutulan yerde iz kalmaması için kullanılır. ( BULAT, 2000, S. 29 )

Tunç (Bakır+ Kalay)

Tunç, bakırın içerisine bir miktar kalay katılarak elde edilen ve altın ve gümüşten daha sert bir madendir. Fakat sağlamlık açısından üstün bir malzeme değildir. En kıymetli tunç içinde % 10 oranında kalay bulunur. Bir çağa adını veren alaşımın bulunmasıyla maden sanatında birçok gelişme gözlenmiştir.

Tunç, sağlamlığının yanı sıra dökümde de çok elverişli bir alaşımdır. Türklerin çok eskiden beri tuncu bilip kullandıkları anlaşılmakadır. ( PARLAK, 2001, S.56 )

Pirinç (Bakır+ Çinko)

İçerisinde çinko bulunan bir bakır alaşımıdır. Altına en çok benzeyen altın sarısı pirinç alaşımı, bakıra %20 oranında karışan çinkodan meydana gelmiştir. Pirinç alaşımı da tunç kadar sert ve sağlamdır. Sık sık tavlanmadan işlenmez. İslam maden sanatında pirinç, 12.yüzyılın 2. çeyreğinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. ( ERGİNSOY, 1993, S.14 )

Yörenin özelliği olan Oltu taşı kullanılan gereçlerin başında gelmektedir. İşlenmesi kolay olan bu taş yarı kıymetli taşlar gurubunda yer almaktadır. Yörede Oltu taşıyla aynı cins taş olan fakat kalitede düşük olan Rus taşı ucuzluğundan dolayı polyester de kullanılmaktadır.

Bütün bunlar, Oltu taşı işlemeciliğinde yardımcı gereç olarak kullanılmaktadırlar. Bu temel gereçlerin dışında kaynak, boraks, cila ve ponza kullanılmaktadır.

ASİTLER

1. Kezzap ( Nitrit Asiti- Nitrat Asit , HN3

2. Saç Yağı ( Sülfirik Asiti- Sülfat Asit, H2SO3

3. Tuz Ruhu ( Klorhidrikasit, HCI 4. Sirke Ruhu ( Sitrik Asit, C6H8O7

Benzer Belgeler