• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Konu İle İlgili Yapılan Çalışmalar

Dinçer (1996), Türkiye genelindeki 76 ilin sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesini, ekonomik ve sosyal alanlardan seçilmiş 58 adet değişken kullanarak belirlemiş ve her bir il için sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksi olarak tanımlanabilecek sayısal değerler elde ederek illerin sıralamasını yapmıştır.

PCA’nın kullanıldığı çalışmada elde edilen sonuçlara göre; Türkiye’de yaşanan mekansal gelişme eğilimleri “sıçrama”lardan ziyade, “yayılma” dinamiklerince belirlenmektedir. Ayrıca, Türkiye’de gelişmenin mekân üzerinde dağılımı, başlangıçta kutuplarda yoğunlaşma ve ardından halkalar halinde çevre illere yayılma tarzında olduğu belirtilmiştir. Yazar, çalışmanın yapıldığı dönemde ekonomik ve sosyal gelişmenin ülke genelinde dengeli dağılımından söz etmenin mümkün olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Dinçer ve Ark.(2003), DPT’nin yaklaşık beş yıllık aralıklarla bölgelerin, illerin ve ilçelerin gelişmişlik düzeyini belirleme amacına uygun olarak illerin ve bölgelerin gelişmişlik sıralamasını yaptıkları bu çalışmada Türkiye genelinde 81 ile ve 58 değişkene yer vermişlerdir. Kurumun daha önceki çalışmalarıyla karşılaştırma yapabilmek amacıyla 1996 yılındaki çalışmaya paralel olarak PCA kullanılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, 25 ilin sıralamadaki konumları yükselirken, 13 ilin konumunun değişmediği ve 38 ilin konumunun gerilediği tespit edilmiştir.

Dinçer ve Özaslan (2004), DPT’nin 2003 yılındaki çalışmasını tamamlamak amacıyla, ilçelerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasını ve benzer özellikleri taşıyan ilçelerin gruplandırılmasını gerçekleştirdikleri çalışmada PCA’yı kullanmışlardır. 872 ilçeyi ve 32 değişkeni kapsayan çalışmada ilçeler 6 kademeli gelişmişlik düzeyine ayrılmıştır.

Das (1999), Hindistan’da eyaletler arasındaki gelişme farklılıklarını ve bu farklılıklara neden olan göstergeleri belirlemeyi amaçladığı çalışmasında PCA ile elde edilmiş bir bileşik endeks kullanmıştır. Endeks ekonomik gelişim, sağlık hizmetleri, genel minimum ihtiyaçlar ve iletişim olmak üzere genel kabul görmüş dört bileşen kullanılarak oluşturulmuştur. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, Hindistan eyaletleri arasında geniş eşitsizlikler söz konusudur. Bu eşitsizliklere neden olan faktörlerin ise eğitim, gıdaya erişim, sağlıklı su tüketimi, sağlık bakımı ve benzeri gibi temel ihtiyaçlar olduğu tespit edilmiştir.

Cahil ve Sanchez (2001), bir bileşik gelişme endeksinde bir dizi değişkenin ağırlıklarını belirlemek için PCA’yı kullanmışlardır. Çalışmada 19 Latin Amerika ülkesi ve ABD eyaletleri için 36 değişkene uygulanan prosedürde Latin Amerika’nın 1990 verileri, ABD’nin ise 1960 ve 1990 yılı verileri kullanılmıştır.

Çalışmadan elde edilen genel sonuç ise, Latin Amerika’nın gelişme yapısının ABD ile benzer olduğudur.

Wang (2007), on değişik alandan göstergeler kullanarak Çin’de illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesini belirlemeyi amaçladığı çalışmasında PCA kullanmıştır. Ekonomik gelişme, verimlilik ve Ar-Ge, insani gelişim, eğitim, sosyal adalet, kamu hizmeti, sosyal güvenlik, çevre ve endüstriyel gelişim alanlarından 70 değişkenin PCA yardımıyla tek bir endekse dönüştürüldüğü çalışmada 31 ilin gelişmişlik seviyesinin coğrafi yerleşkeleri ile ilginç bir bağıntı gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Yazar, doğu kıyıda bulunan illerin batıda bulunan illere göre daha yüksek sıralarda yer almasını bölgesel eşitsizliğin açık bir göstergesi olarak yorumlamıştır.

Yıldız ve arkadaşları tarafından 2010 yılında gerçekleştirilen “Türkiye’de İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması” konulu araştırmada, Temel Bileşenler Analizi (Principal Components Analysis, bundan sonra PCA) kullanılarak Türkiye’deki Ekonomik büyüme düzeyi, eğitim düzeyi, sağlık hizmetleri, kadının statüsü, beslenme düzeyi, iletişim gibi birçok önemli boyut ele alınmıştır. Araştırma sonucunda, bu çalışmada 81 ile ait 41 adet sosyo ekonomik değişken kullanılarak Türkiye’de 2010 yılı itibariyle, illerin sosyo ekonomik gelişmişlik sıralaması elde edilmiştir. 81 il için yapılan sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında, en gelişmiş ilk altı il sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa ve Eskişehir iken sıralamanın en sonunda yer alan 2 il sırasıyla Ağrı ve Muş illeridir. İllerin gelişmişlik seviyeleri ile coğrafi konumları arasında önemli bir bağıntı saptanmış olup, içinde araştırma bölgesinin (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) de bulunduğu sıralamanın üst seviyelerinde bulunan iller Türkiye’nin batısında yer alırken, sıralamanın alt seviyelerinde bulunan iller Türkiye’nin doğusundadır.

Kullanılan başlıca değişkenler ise, demografik göstergeler, istihdam göstergeleri, eğitim göstergeleri, sağlık, sanayi, tarım, inşaat, mali, altyapı göstergeleri ve diğer bazı göstergeler değişken olarak ele alınmıştır.

İş Bankası İktisadi Araştırmalar Bölümü tarafından 2014 yılında gerçekleştirilen, “2010 ve 2012 Verileriyle Türkiye’de İllerin Gelişmişlik Düzeyi Araştırması” başlıklı bir çalışmada gelişmişlik düzeylerine ilişkin veriler ekonomik ve sosyal gelişmişlik kriterlerine göre analiz edilmiştir.

Murat Şeker’in 2010 yılında yaptığı araştırmasına göre İstanbul’un en önemli üç sorunun trafik, nüfus yoğunluğu ve asayiş olduğu ortaya çıkmıştır.

Toplumun, %33.17’si zaman-zaman siyasi görüşünden dolayı baskı altında olduğunu belirtmiştir. Dini inanç ve davranışlarından dolayı baskı altında olduğunu hissedenler %26.14, gelenek ve göreneklerinden dolayı baskı hissedenler ise %26.08 oranında temsil edilmiştir. Araştırmaya katılan bireylere İstanbul’da hangi ilçede yaşamak istedikleri sorulduğunda ise Adalar, Beşiktaş ve Kadıköy ilk üç sırayı paylaşmışlardır. Sıralamada son üç ilçeye bakıldığında ise Esenyurt, Sultangazi ve Gaziosmanpaşa’nın yer aldığı gözlenmektedir.

Genel olarak bakıldığında İstanbul’da yaşayan bireylerin belediye hizmetlerinden duyduğu memnuniyet düzeyinin ortalaması 10 üzerinden 5.82’dir.

İstanbul’da yaşayan bireylerin hayatlarından genel olarak memnuniyet düzeyleri ise 10 üzerinden 6.02’dir. Katılımcıların kişisel durum ve gelişmelerine yönelik en fazla memnun oldukları alanların başında aile hayatının ve evliliklerinin yer aldığı

gözlenmiştir Deneklere bu alanlar dışında, hayatlarında ne kadar mutlu olduklarını 1-10 arası belirtmeleri istendiğinde ortalama olarak 6.58 düzeyinde bir sonuca ulaşılmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre; hanehalklarının yaptığı sağlık harcaması, hanelerin finansal korumadan yoksun kalarak zorunlu ihtiyaçlarından fedakarlık etmelerine, mevduat hesaplarını kullanmalarına, varlıklarını satmalarına veya borçlanmalarına yol açabilir. Bazı ülkelerde yoksul hanelerin borçlanmasındaki temel sebeplerden biri sağlık harcamasıdır. Benzer şekilde sağlık harcamalarını karşılamak için kredi kullanılması, varlıkların satılması ya da sağlık harcamaları nedeniyle hanelerin gıda tüketiminden fedakarlık ettiği durumlar da söz konusu olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu tür durumları,

“sağlık harcamalarının yarattığı finansal katastrofi” olarak nitelendirmektedir.

Kısaca katastrofik cepten harcama genellikle “sağlık harcamasının belli bir dönemde toplam hane geliri veya harcamasının belli bir yüzdesini aşması” olarak tanımlanmaktadır. Son dönemlerde sağlık harcamalarının hanehalkları üzerinde yarattığı etkinin ölçülmesi konusunun gerek dünyada, gerekse ülkemizde önem kazandığı, çeşitli çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu konudaki çalışmalardan en yaygın olanı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da yayımlanan Ke Xu’nun metodolojik tartışma makalesidir. Ülkemizdeki duruma ışık tutmak amacıyla Kurumumuzda mevcut bulunan veriler üzerinden de bir çalışma yapılması öngörülmüştür

Dünya üzerinde insanlar birbirine bağlı ve etkileşim halinde küresel ekosistemin birer parçaları halinde yaşarlar. Artık günümüzde birinin yaptıkları, diğer insanların yaşam kalitesini dorudan etkiler. Böylece bir toplum ve bir aile içinde bulunan bireyin yaşam sorumluluğu çok boyutlu bir görev haline gelir.

Toplumdaki ve ailedeki çoklu değerler, ihtiyaç düzeyleri yaşam kalitesinin de algılanmasını, yaşam kalitesi konularına verilen önemin düzeyini etkiler.