• Sonuç bulunamadı

ERİK STUBKJAER (Prof. Dr. Danimarka, Aalborg Üniversitesi)

LUİS ARİJON ALVAREZ (İspanya Kadastro Müdürlüğü Değerleme Birimi) JARMO RATİA (Finlandiya Milli Ölçme Dairesi Genel Direktörü)

SEVİM BAKIRCI RISSI (İsviçre)

SUNUCU- “Uluslararası Uygulamalar ve Deneyimler” konulu ilk oturumda, Oturum Başkanı olarak Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Taşınmaz Değerleme Komisyonu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Volkan Çağdaş yerine, daha önce Tapu ve Kadastro Genel Müdür Yardımcısı olarak birçok çalışmaya imza atan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müşaviri Sayın Nihat Şahin’i huzurlarınıza davet ediyorum.

OTURUM BAŞKANI (Nihat Şahin)- Sayın Bakan Yardımcım, sayın vekillerim, Sayın Genel Müdürüm, Sayın Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Başkanım, değerli meslektaşlarım, sayın misafi rler ve değerli katılımcılar; hepinize hoş geldiniz diyorum, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle bu yıl Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 165. kuruluş yıldönümü, bunu kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum ve bu hizmette emeği geçen meslek büyükle-rimiz, genel müdürlebüyükle-rimiz, teknisyenlebüyükle-rimiz, müdürlebüyükle-rimiz, mühendislebüyükle-rimiz, her sevi-yedeki meslek çalışanlarımızı da bu vesileyle bugünlere bizleri getirdikleri için tebrik ederek, saygıyla anarak, ebediyete intikal edenleri rahmetle anarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bu toplantı, gerçekten çok önemli bir toplantı, belki de geldiğimiz çizgide geç kalınmış bir toplantı. Ancak buna rağmen bu toplantıyı düzenleyen başta Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ve Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına bu sempozyumu düzenledikleri için çok teşekkür ediyorum. Sempozyum Başkanımız Sayın Prof. Hüseyin Erkan başta olmak üzere, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum.

Toplantımızın bu bölümünde “Uluslararası Uygulamalar ve Deneyimler” konulu bir konu işlenecek ve genellikle de yurtdışından gelen misafi rlerimiz, kendi deneyimlerini bizlerle paylaşacaklar. Müsaade ederseniz, misafi rlerimizin hepsini öncelikle buraya da-vet etmek istiyorum.

Prof. Dr. Erik Stubkjaer, Danimarka’dan, Aalborg Üniversitesinden, kadastro konusunda uzman. Please welcome Prof. Erik Stubkjaer.

İkinci konuğumuz, İspanya Taşınmaz Mal Kadastrosunda değerleme uzmanı, Kadastro Müdürlüğü Değerleme Biriminde uzman olan Luis Arijon Alvarez. Please come here.

Üçüncü uzmanımız, Finlandiya taşınmaz değerlemesi konusunda görev yapan “Director General of National Land Survey of Finland.” Mr. Jarmo Ratia. Please Mr. Jarmo.

Son davetlimiz, “Seçilmiş Avrupa Ülkelerinde Taşınmaz Değerlemesi” konusunda su-num yapacak olan Sevim Bakırcı Rissi, İsviçre’den. Sevim Hanım; buyurun.

Zamanımızı da biraz aştık. Ben sayın sunuculardan konuşmalarını zamana bağlı olarak yapmalarını da rica ederek başlamak istiyorum. Her konuşmanın sonunda da eğer bir ilaveniz, yorumlarınız, sorularınız olursa, onları alarak sürdürmek istiyorum.

Öncelikle deneyimlerini bize aktarmak üzere Prof. Dr. Erik Stubkjaer, “Professional Ru-les and Regulations” konulu bildirilerini sunacaklar.

ERİK STUBKJAER- Teşekkür ederim.

Sayın Şahin, sayın katılımcılar, değerli haritacı meslektaşlarım,

Bu önemli etkinlikte bulunmuş ve böyle bir olanağı sağlamış olduğunuz için teşekkür ederim.

Şu ana kadar bizler açısından hali hazırda önemli konular öne çıkmış durumdadır. Konuş-mamın detaylarına inmeden önce Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nü bu meslekteki 165’inci yıla istinaden ayrıca kutlamak istiyorum.

Konuşmam üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm Danimarka’daki genel durum hak-kında taşınmaz değerleme hususuna dair kısmi bir içerik barındıran iki adet giriş kısmı içermektedir. Değişik konulara dair birçok prosedür ve kuraldan bahsedeceğiz. Ardından Danimarka’da vergilendirme amacıyla kullandığımız küme değerleme (mass appraisal) yöntemi hususunda bazı detayları paylaşacağım. Sonra profesyonel kuruluşların aktivi-teleri hakkında birtakım araştırma bulguları sunacağım. Bu kuruluşlar toplumda önemli bir işleve sahiptir, dolayısıyla bu nokta üzerinde önemle duracağım. Bu sayede üçün-cü kısım için bir temel oluşturmuş olacağız. Harita kadastro mühendislerinin toplumsal ilerlemedeki işlevi hususundaki önemli ve tartışmalı bazı konuları ön plana çıkarmaya çalışacağım.

Danimarka’da taşınmaz değerleme birçok süreç sonucu gerçekleşmektedir. Bireysel sa-tış söz konusu olduğunda, alıcılar ve daha da önemlisi satıcılar sözleşmeli emlak ko-misyoncuları –yahut bilirkişi olarak da tabir edebiliriz- tarafından değerleme yapılır. Ne var ki, sözleşmeli emlak komisyoncularının yerel oluşları çok yaygın ancak zorlayıcı bir durumdur. Bir sonraki vergilendirme için değerleme sorumlusu uzman bir gruptur.

Burada özellikle iktisatçılardan ancak daha önce de belirttiğim gibi birçok farklı meslek disiplininden de söz ediyoruz. Şaşırtıcı bir bilgi olarak 2003’ten önce bu değerleme işinin sivil memurlar tarafından yapıldığını paylaşabilirim. Bunlar yerel esnaf ve zanaatkârdı.

Danimarka’da mortgage kredi enstitüsü bulunmaktadır ve mortgage ile ilgili bütün mev-zularda çok katı kuralları vardır. Bu şu demektir: mortgage kredi değerlendirmesi bu tür-den enstitülerde çalışan belli kimseler tarafından yapılmaktadır. Bunun sonucunda birçok mahkemelik değerlenmiş taşınmaz mal vakasına sahibiz. Bilirkişiler genel bir prosedür olarak kamulaştırma için uzman raporları hazırlarlar. Bu işler resmi kişilerin yürütücülü-ğünde gerçekleşir. Haritacılar yeni kurulacak yapının ne zaman yerleşeceğini, yeni yapı-ların ve sınıryapı-ların alanının ne olacağını ölçme ve tespit işlerini üstlenirler.

Burada Danimarka’daki sözleşmeli emlak komisyoncularına tekrar değinmek istiyorum.

Bu görev tanımı 1993’te bu meslek grubunun tazminat ve onur tedbirleri başlığı ile yü-rüttüğü bir eylem tarafından kısıtlanmıştır. Sonuçta gelinen noktada, artık bakanlıkta ka-yıtlı olabilmek için belirli bir eğitim düzeyini belgelemeniz gerekmektedir. Bu eğitim, iş dünyasında 3 yıllık yarı zamanlı çalışmaya tekabül eder. Bu yarı zamanlı çalışma ayrıca pratik ile desteklenmektedir. Sözleşmeli emlak komisyoncusu olabilmek için birçok

aşa-ma gereklidir. Kuruluş 1900’lerin başından beri mevcuttur ve iş etiği hususlarını organize etmekte önemli bir etkiye sahiptir. Ayrıca toplum şikâyet masası ve uluslararası üyeleri bulunmaktadır.

Vergilendirme için taşınmaz değerleme hususunda şunları söyleyerek başlamak isterim ki, Danimarka’da 2 milyon taşınmaz mevcuttur. 5 milyon yurttaşı iskan etmek durumun-dayız. Bu 2 milyon taşınmazın 2%’si basit değerlemeye tabidir. Bu hesap aile evleri ve kır evleri üzerinden yapılmıştır. Böylece kat mülkiyetine tabi 168 000 bağımsız bölüm, önemli miktarda taşınmaz kompleksi, kiralanmış mesken ve ofi s, fabrika, çiftlik ve bele-diye tesisi mevcuttur. Bu miktarda bir taşınmaz stoğunu değerleyebilmemiz için bu yüz-yılın ikinci yarısından itibaren Bilgisayar Destekli Küme Değerlemesi uygulamaktayız.

60’lı yıllarda taşınmaz mal vergi tahsilât sistemi kurulmuştur. Bu sistem Vergi Bakanlığı tarafından organize edilmiştir, ancak organize edilmekten kastım tanımlamak, görev-lendirmek ve genel kurallar koymaktır; çünkü sistemin yöneticisi belediyelerdir. Ayrıca belediyeler bu programı kendi özgün işlerinde de kullanmıştır; kamu ve taşınmaz mal vergisi toplamıştır. Bir sonraki aşama 1967’de gerçekleşmiştir: satış fi yatı bildirimleri bilgisayara aktarılmıştır. Aslında 1930’lardan beri halen mevcut olan sistemimize göre, bir avukat satışlardan, senetlerden, fi yatlardan ve fi yat bileşenlerinden derlediği bilgiyi belediyeye rapor halinde sunmaktadır. Belediye de bu bilgiyi işleyerek bakanlığa gön-dermektedir. Bu temelde, toplumsal bir satış fi yatı istatistiği tutulmakta ve yayımlanmak-tadır. 1970’lerde Bina ve Mesken Tescil Sistemi kurulmuş, en son gelişme ise 1990’da bölgelere göre belediye planlarının dijital ortama aktarılması ile olmuş, bu sayede kolay erişilebilir bir taşınmaz değerleme sistemi sağlanmıştır. Burada arazi kullanım kısıtla-maları da içerilmiştir. Bunlar önemlidir, çünkü değerleme işleri resmi arazi kullanımı üzerinden yapılmaktadır.

Değerleme konusunda oldukça geniş kapsamlı bir bilgi sistemine sahibiz. Arazinin değe-rini gösteren bir değer sistemimiz var. Bu sistem ülkeyi yaklaşık olarak 60 000 değerleme birimine bölmüştür. Burada Danimarka’nın 440 000 kilometrekare olması size bir fi kir verebilir. Ayrıca farklı arazi kullanımlarına dair 4 ayrı değerleme modelimiz bulunmak-tadır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: (1) Müstakil Evler, (2) daire ve ofi s blokları, (3) endüstriyel yapılar ve (4) tarım arazileri. Bütün bu taşınmazların değerlemesi regresyon analizi yöntemiyle gerçekleştirilmektedir. Bir, iki ve üç ailelik evler için ve ayrıca bazı kır evleri için otoriteler taşınmaz değerinin arazi ve bina değerleri toplamı olduğunu belirten geniş kapsamlı mantıksal analizler sunmuşlardır. Bu analizler belirtilen kategoriler için geçerli olmakla birlikte 25 kadar değişken üzerinden bina değeri hesaplamaktadır. Bina ve Mesken Tescili ayrıca kat mülkiyetine konu bağımsız bölümlerin taşınmaz değerleme-sinde de kullanılmaktadır. Ancak, diğer kategoriler için farklı yöntemler de kullanılmakta, bu noktada metrekare başı kira bedeli veya kapitalizasyon faktörü hesaba katılmaktadır.

Daha fazla detaya inmekten ziyade yabancı bir uzmandan bazı çalışmalar paylaşmak is-tiyorum. Tıpkı İspanya’da olduğu gibi Danimarka’da da değerleme modelleri merkezi

olarak geliştirilmekte, ancak belediyeler tarafından uygulanmaktadır. Taşınmazların de-ğerleri genellikle satış verileri üzerinden belirlenmektedir. Ayrıca daha önce de söyledi-ğim gibi, farklı kompleks türler söz konusu olduğunda gelir yöntemi kullanılmakta, öte yandan bu şekilde değerlendirilmesi mümkün olamayan türler için gider verileri hesaba katılmaktadır. İki yılda bir olmak üzere taşınmazların yarısı üzerinden yeniden değerleme yapılmaktadır. Bu sayede yılın 3’te 2’sinde basit taşınmaz birimleri üzerinde çalışılmakta, kalan zaman diliminde de bu çalışmalar üzerinden hesap ve değerleme işleri tamamlan-maktadır. Bu iki kısmın arasında ise, iktisatçılar ve birtakım meslek disiplinleri tarafından satış verilerine bağlı olan içerik düzenleme işi yürütülmektedir.

Danimarka’da vergilendirme için bireysel taşınmaz değerlemesi çok nadir uygulanır. Or-tada bir iddia ya da itiraz olduğu takdirde saat başı gerçekleşir. Bu komplike sistemlerden zaten bahsetmiştim. Bahsettiğimiz uzman, bütün taşınmazlar için resmi vadeli satış has-sasiyeti konusunda ve düşük satışların etkili bir şekilde kaydedilmiş olduğu konusunda emin olmamız adına bizleri bilgilendirmektedir. Ayrıca bu sadece Danimarka’da elde et-tiğimiz bir tecrübe değildir; oldukça kullanışlıdır da. 2009’da buna bağlı olarak deklare ettiğim uzman ile aynı kişiden bahsediyoruz. Öte yandan, taşınmaz mal özellikleri veri-tabanının korunması hususuna dikkat çekmektedir. Burada bir soru işareti bırakıyorum çünkü Danimarka’da birçok farklı veritabanına sahibiz. Sonuç olarak küme değerleme (mass appraisal) için farklı yöntemlere, özellikle istatistiksel yöntemlere olan ihtiyaca işaret etmektedir. Buna dair bakanlık bularak bu hususta görevlendirilmiş olan iktisatçı sayısını doğrulamayı amaçladım. Çünkü sadece bir ya da iki sorumlu olduğunu (sadece 3 iktisatçı) ve bunun yeniden uyarlanması gerektiğini düşünüyordum. Dolayısıyla istatistik konusunda da yetkili olmak üzere sosyal bilimlerden ve eğitim bilimlerinden birer kişi is-tihdam ettik. Ek olarak iki iktisatçı (birisi orman uzmanı ve diğeri coğrafi bilgi sistemleri ve jeoistatistiksel analiz konularında yetenekli bir coğrafyacı) aldık. Fakat ana grup bu akademisyenlerin içerisindeki 15 avukattan ibaretti.

Daha önce de belirttiğim gibi Danimarka’da birçok veritabanımız bulunmaktadır. Önem-li olan bunların birbirine bağlı olmalarıydı ve bunu başarabilmek için bir ortak komite kuruldu. Bu komite Adalet Bakanlığı’ndan ayrı çalışan, Danimarka’daki arazi yönetimi müdürlüğüne tekabül eden kadastroyu içermekteydi. Posta adreslerinden İçişleri Bakan-lığı, yapı işlerinden ise Konut Bakanlığı sorumluydu, ancak bu bakanlıklar birlikte çalı-şıyorlardı. Burada önemli olan nokta hükümet kurumlarının birlikte çalışmasıdır. Ayrıca kurumlar ve belediyeler de birlikte çalışmak zorundaydı ve bu çok daha önemliydi. Çün-kü GOI’deki belediyeler faizleri belirlemekte, vergi toplamakta ve bu sayede fonlar bir-leştirilmektedir; ayrıca belediyeler bu işleri denetlemektedirler. Ayrıca belediye değişen önemli bilgiyi düzenlemekle de yükümlüydü. Bu gelişmelerde ben de görev almıştım ve kendi adıma yaşadığım en büyük sürpriz bu konu hakkında yükselen tartışmalarda bele-diye temsilcilerinin de bulunmalarıydı; acaba belebele-diyelerin altında çalışan farklı birimleri koordineli şekilde çalıştırmamız mümkün müydü? Şaşkındım ancak akıllıca davrandılar.

Bu sorunun çözümü hususunda oldukça düşünmüşlerdi ve şöyle söylediler: “Evet, bu mümkün.” Farklı bölümlerde çalıştıkları için farklı kültürlere aşina idiler. Şunu kastedi-yorum: belediyenin vergi ve planlama bölümleri farklı kültür ve altyapılardan gelmektey-di ve bunların koorgelmektey-dineli çalışmaları kolay değilgelmektey-di.

Buraya kadarki kısım Danimarka hakkındaydı ve artık profesyonel organizasyonlardan edindiğim araştırmaları paylaşmak istiyorum. Bu organizasyonlar toplumda bir duruşa sahiptirler. Bu sayede değişime açıktırlar. Bu durum onların devletin farklı birimlerinde çalışabilme yeteneği kazandırır. Sivil organizasyonlar ve disiplinlerle birlikte yahut on-lara karşıt bir noktada çalışmalar yürütürler. Ayrıca üniversite bölümleri ile de çalışırlar.

Bir işin yöntemsel ve yapısal birliği onun toplumsal yararı gözeten hususlardaki faaliyet-lerini yani özel işlevini güçlendirir. Akademik yaklaşıma dair Danimarka’dan bir örneğe bakacak olursak: 1966 yılında bağımsız bölümlerin da tapu siciline kaydedilmesine dair politik bir yönelim ortaya çıkmıştı. Bu yeni bir gündemdi ve bunun kadastronun işi ol-duğunu düşünebilirsiniz. Fakat Danimarka Kadastrosu, müdür ve çalışanları bağımsız bölümler ile ilgilenmiyordu. Daha çok tarım sektörüne yönelmişlerdi ve bu yeni durum için sorumluluk almıyorlardı. Danimarka Lisanslı Haritacı Mühendisleri Birliği bağımsız bir birim gibi hareket ederek o esnada kanun üzerinde çalışan parlamento komitesine gittiler. Komiteye eşleştirme ve kayıt işlerini kendilerinin yürütebileceğini deklare ettiler.

Parlamento komitesi teşekkür etti, sonuçta kanunu Birliğin öngördüğü doğrultuda birlikte yaptılar. Ancak bugün bile hala bağımsız bölümlerin kadastro kaydı yoktur. Bu durum değişebilir, ancak nasıl olacağını kestiremeyiz.

Profesyonel organizasyonlar sosyal bir aktördür ve bu kombine yöntemler zamanla de-ğişebilir. Dış etkenler, disiplinler-arası rekabet tarafından değiştirilebilirler. Hatırladığım kadarıyla 2009’da buradayken bir tartışma vardı ve eğer doğru anımsıyorsam bu sabah-ki ilk oturumda da değinildi. Türsabah-kiye’de taşınmaz değerlemesi yetsabah-kisi sabah-kimde olmalıdır?

Sadece haritacılar mı yoksa diğerleri mi, yoksa haritacılar dışındakiler mi? Şunu öne sürmek isterim ki, bir meslek disiplini diğerleri karşısındaki pozisyonunu sağlamlaştı-rabilmek için kendi yapısal birliğini belgelemek zorundadır. Yani, her insan hata yapar.

Bunu kabullenmek zorundayız. Hatalar hakkında yapabileceğimiz en iyi şey öncelikle onu kabullenmek, sonuçta aynı hatayı tekrarlamamaktır. Bu profesyonel organizasyonlar için de geçerlidir. Aslında bu bahsettiğim şey işinizin birçok kısmında karşınıza çıkar.

1960’larda Amerikalı bir sosyolog ABD’deki profesyonel kuruluşların sayısı (15 diye anımsıyorum) üzerine bir çalışma yapmıştı ve kuruluşların toplum tarafından tanınma-sına neden olan bir dizi koşulları belirledi. Birinci aşama tam zamanlı çalışma, ardın-dan formel bir eğitim süreci, üçüncü aşama profesyonel kuruluşun kurulması, dördüncü aşama devlet lisans kanununun içeriğine dahil olunması ve sonuç olarak bir etik kuralın detaylı olarak tarifl enmesi şeklindeydi. Birkaç yıl önce Aalborg Üniversitesi’nden bazı öğrenciler bu prensiplerin Danimarka Lisanslı Harita Mühendisleri Birliği için de uygu-lanabileceğini keşfettiler. Doğrusunu söylemek gerekirse birçok hususta epey mesafe kat

ettiler. Danimarkalı haritacılar katı monarşinin görevlendirmesiyle 1769’dan beri çalış-maktaydılar. 1816 ve 1856 yıllarında yapılmış olan sınavların belgelerinin elimizde olma-sı, haritacıların üniversite düzeyinde eğitim aldıklarını kanıtlıyor. İlk profesyonel birlik 1875 yılında kuruldu. 1974’te formel etik kuralları konuldu ve ayrıca pratik kuralları da işlendi. Haritacı bu işte eğitimli olmayan birinin bazı talepleri geldiğinde ne yapmalı, bu kuruluşun toplumdaki tanımı ne şekilde deklare edilmeli gibi. Daha fazla detaya inmek isterdim ancak zamanımız yeterli değil.

Sizlere ABD’li sosyoloğun tanımladığı 5 aşamadan bahsettim. Aslında Danimarka’da ve diğer İskandinav ülkelerinde en azından bir altıncı aşama vardır: Disiplin Kurulu veya Denetleyici Kurul. Hatta bu denetleyici kurulun kuralları toplum ile paylaşılmakta inter-nete konulmaktadır. Böylece herkes –Danimarka dilini biliyorsanız- girip mevzubahis kuralları okuyabilir. Gördüğünüz gibi sadece haritacıları değil, giriş kısmında değindiğim sözleşmeli değerleyicileri ve avukatları da görebilirsiniz. Yani mesleklerin hatalarını pay-laşmaları Danimarka’da olağandır. Şüphesiz ki bu onlardan öğrenilmelidir de. Ben Aal-borg Üniversitesi’nde profesör iken hatalar ve üstesinden nasıl gelineceği konusundaki derslerimde katılımın oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim. Yani bu mükemmel bir öğretisel temeldir.

Genel olarak Danimarka’daki gelişmelerin Amerikalı meslektaşımızın bulguları ile ör-tüştüğünü söyleyebiliriz ancak Kral tarafından, daha doğrusu devlet tarafından tanım-lanmış olan iki ayrı disiplin daha mevcuttur. Dışarıdan sağladığımız bir Devlet Lisans Kanunumuz bulunmaktadır. Yani görebiliriz ki Amerikan tarzı iş yapış biçimi yaklaşımı her toplumda aynı konsepte işaret etmeyebiliyor. Ayrıca burada Türkiye’de ve birçok Av-rupa ülkesinde odalarımız bulunmaktadır. Örneğin harita kadastro mühendisleri odası.

Bu daha kalıcı toplumsal yapılanma fi kri, toplumun işlevsel tasavvuru adlı bir bilimsel gelenekle de örtüşmektedir. İnsan bedenindeki yapısal bölümler gibi, örneğin iskelet, do-kular, birçok iç organ birbirinden bağımsız olarak çalışarak bir organizmanın yaşamasına hizmet eder; yani sosyal yapılar da bu türden bir yapılanma ışığında toplumu korurlar.

Yani toplumu bir vücut gibi düşünme fi kriyatına göre bir oda da bu vücudun bir organı olarak tarifl enebilir. Bu düşünce eleştirilmiştir ancak bana kalırsa hala ilgi çekicidir, çün-kü mesleklerin hepsi bir sosyal güce sahiptir ve bu güç genel seçimlerle kontrol edilemez.

Genel seçimleri toplumu idare etme yöntemi gibi düşünebilirsiniz, buna hayır derim; ta-mamen değil. Meslekler kendi başlarına bir tanım kümesine sahiptir ve bu özel ayrıcalıklı kümelere hakkını teslim etmek durumundayız.

Sonuca ilişkin: Mühendislerin gelişmedeki potansiyel rolleri nelerdir? İlk olarak, devlet birimleri arasındaki işbölümünü söyleyebiliriz: bu işbölümünün kurulması organizasyo-nel bir konudur. Fakat bir şemsiye enstitüsüne ihtiyaç vardır. 2010’daki FIG Kongresi’nde İTÜ’den bir meslektaşımızca paylaşılan bir sunumda, veri ve konumsal veri altyapısı süreçlerinin koordinasyonundan sorumlu bir şemsiye kuruluşun olması gerektiğini bah-setmiştir, buna katılıyorum. Fakat organizasyonel konulara kafa yormak zordur, ancak

birliğin yapması gereken şey oda bünyesinde belediyelerde ve şirketlerde çalışan mühen-dislere ilişkin özel bir ilgi grubu sağlayarak onların ilgisini çekmekten ibaret olmalıdır.

Bu şebeke yapılanmasında genel bir algı oluşturulmaya başlanmalıdır. Ayrıca konumsal veri altyapısını eleştirmek durumundayız, özellikle toplum yönetimi açısından. Kariye-rimde, haritacılık eğitimimi tamamladıktan sonra toplum yönetimi ile ilgili bazı ekstra dersler de almıştım ve bunu yaptığım için mutluyum.

Sonuç olarak mekânsal adres kayıt sistemine dikkatinizi çekmek istiyorum. Oldukça ih-tiyaç duyulduğu aşikârdır ve sadece Danimarka’da epey önemli bir etkiye sahiptir. İkinci iddiam taşınmaz mal satış fi yatı istatistikleri üzerinedir. Neden Türkiye’deki enstitü bir mortgage kredi enstitüsü değildir? Bu enstitü oldukça iyi ve sağlıklıdır. Eğer bunu ya-parsanız tarafl ar doğru fi yatı belirleme hususu ile çok daha ilgili olacaktır. Bankacılık sektörünün buna itiraz edeceğini biliyorum, bu bir sorundur. Veri hareketlerinden veri toparlamak önemlidir ve özel sektör itirazlarına tabi olmayan nakit satış fi yatlarını yayın-lamak durumundasınız. Sonuçta iyi satış istatistiğine sahip olmayabiliriz, ancak tanıma inmeden önce bu türden bir raporu kimin okuyacağını belirlemeli ve ardından bu parti-lerle birlikte çalışmalısınız.

Sonuç olarak mekânsal adres kayıt sistemine dikkatinizi çekmek istiyorum. Oldukça ih-tiyaç duyulduğu aşikârdır ve sadece Danimarka’da epey önemli bir etkiye sahiptir. İkinci iddiam taşınmaz mal satış fi yatı istatistikleri üzerinedir. Neden Türkiye’deki enstitü bir mortgage kredi enstitüsü değildir? Bu enstitü oldukça iyi ve sağlıklıdır. Eğer bunu ya-parsanız tarafl ar doğru fi yatı belirleme hususu ile çok daha ilgili olacaktır. Bankacılık sektörünün buna itiraz edeceğini biliyorum, bu bir sorundur. Veri hareketlerinden veri toparlamak önemlidir ve özel sektör itirazlarına tabi olmayan nakit satış fi yatlarını yayın-lamak durumundasınız. Sonuçta iyi satış istatistiğine sahip olmayabiliriz, ancak tanıma inmeden önce bu türden bir raporu kimin okuyacağını belirlemeli ve ardından bu parti-lerle birlikte çalışmalısınız.