• Sonuç bulunamadı

KİLİS İLİNİN YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI POTANSİYELİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hakan AÇIKGÖZ1, Ü.Deniz AKYAVUZ1, Nurgül YÜCEL2, Rasim ÖZDEMİR1

hakanacikgoz@kilis.edu.tr

1Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Elektrik-Enerji Bölümü

2Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Mülkiyet Koruma ve Güvenliği Bölümü

Öz: Günümüzün en önemli tüketim araçlarından olan elektrik enerjisinin çok büyük bir kısmı fosil yakıtlarından elde edilmektedir. Fakat fosil yakıtlarının doğayı kirletmeleri, sera etkisi oluşturarak küresel ısınmaya neden olmaları gibi birçok olumsuz özellikleri mevcuttur. Sanayileşmenin getirdiği ihtiyaçların çeşitlilik göstermesi sonucu, artan nüfusun refah düzeyine ve teknolojik gelişmişliğine paralel olarak enerji her alanda kullanılmaktadır. İş yapabilme yeteneği olarak tanımlanan enerji, mekanik, ısı, elektrik, kimyasal ve nükleer gibi değişik türlerde bulunabilmekte ve uygun yöntemlerle bir türden diğerine dönüştürülebilmektedir. Sınıflandırma durumunda enerjiyi kullanışlarına göre yenilenebilir ve yenilenemez; dönüştürülebilirliklerine göre de primer ve sekonder olarak ayırabiliriz. Yenilenebilir enerji; hidrolik, güneş, biyokütle, rüzgar, jeotermal, dalga, gel-git ve hidrojendir. Yenilenemez enerjiler ise kömür, petrol, doğalgaz ve çekirdek kaynaklı uranyum ve toryumdur. Fosil yakıtları olan kömür, petrol ve doğalgazın alter- natifi olarak düşünülen yenilenebilir enerjilerin dünyadaki kapasitesi coğrafi konum ve jeolojik yapıya göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle ülkelerin yenilenebilir enerjilerde izlediği/izleyeceği politikalarda farklılıklar gösterir. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkemizde ise bu konu üzerine birçok faaliyet gerçekleşti- rilmektedir. Türkiye elektrik tüketimi 2015 yılı sonu itibariyle yaklaşık 260 milyar kWh seviyesine ulaşmış olup 2023 yılında 450 milyar kWh civarında olacağı öngörülmektedir. 31 Ağustos 2015 tarihi itibari ile Türkiye toplam elektrik kurulu gücü 71,858.5 MW’a ulaşmıştır. Bu toplam içinde, termik yakıtlı santraların payı yaklaşık olarak % 62 ve yenilenebilir yakıtlı santrallerın payı % 38’dir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise 2023 yılına kadar, 25,325.6 MW olan Hidroelektrik potansiyelimizin tamamını kullanmayı, Rüzgar enerjisi santrallarında 20.000 MW, Jeotermal santrallarda 600 MW, Güneş enerjisi santrallarında 600 MW kurulu güce ulaşmayı ve Elektrik arzındaki yenilenebilir enerji payını % 30’un üzerine çıkarmayı hedeflemektedir. Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyeli içinde en önemli yeri tutan hidrolik kaynaklarımız bakımından incelendiğinde Türkiye’de teorik hidroelektrik potan- siyel 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyel 216 milyar kWh olarak ve ekonomik hidroelektrik enerji potansiyel 140 milyar kWh/yıl’dır. Türkiye hidrolik enerji potansiyelinin yüzde 37’lik kısmı işletmede, yüzde 15’lik kısmı ise yapım aşamasındadır. Türkiye’nin teorik hidroelektrik potansiyeli dünya teorik potansiyelinin %1’i, ekonomik potansiyeli ise Avrupa ekonomik potansiyelinin %16’sıdır. Jeotermal enerji ise yerkürenin iç ısısıdır. Bu ısı merkezdeki sıcak bölgeden yeryüzüne doğru yayılır. Türkiye’de bulunan 16 Jeotermal Enerji Santrallerinin toplam kurulu gücü 523,60 MW’dır. 2014 yılında Jeotermal Enerji Santralleri ile 523.6 MWh elektrik üretimi yapılmıştır. Biyokütle enerjisi tükenmez bir kaynak olması, her yerde elde edilebilmesi, özellikle kırsal alanlar için sosyo-ekonomik gelişmelere yardımcı olması nedeniyle uygun ve önemli bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. Biyokütle için

mısır, buğday gibi özel olarak yetiştirilen bitkiler, otlar, yosunlar, denizdeki algler, hayvan dışkıları, gübre ve sanayi atıkları, evlerden atılan tüm organik çöpler kaynak oluşturmaktadır. Petrol, kömür, doğal gaz gibi tükenmekte olan enerji kaynaklarının kısıtlı olması, ayrıca bunların çevre kirliliği oluşturması nedeni ile biyokütle kullanımı enerji sorununu çözmek için giderek önem kazanmaktadır. Türkiye’de bulunan 65 Biyogaz, Biyokütle, Atık Isı ve Pirolitik Yağ Enerji Santrallerinin toplam kurulu gücü 317,00 MW’dır. Rüzgâr enerjisi ise hem çevreyi kirletmeyen hem de temiz ve doğada var olan bir enerji kaynağı olmasından dolayı ülkemizdeki önemli enerji kaynaklarından biri olarak yer almaktadır. Türkiye rüzgâr bakımından zengin yöreleri olan bir ülkedir. Marmara Bölgesi 10 m yükseklikteki yıllık ortalama rüzgâr hızı ve güç yoğunluğu (3.29m/sn ve 51.91 W/m²) bakımından en yüksek değere sahip bölgedir. En düşük değer ise, 2.12 m/sn hız ve 13.19 W/m² güç yoğunluğu ile Doğu Anadolu Bölgesi’ndedir. Türkiye’nin % 64,5‘inde rüzgâr enerjisi güç yoğunluğu 20 W/m²’yi aşmazken, % 16.11’inde 30-40 W/m2 arasında, % 5,9‘unda 50 W/m²’nin ve % 0.08’inde de 100 W/m²’nin üzerindedir. Türkiye’de 2005-2015 yılları arasında rüzgar enerjisi 20 MW’tan 4052 MW’a çıkmıştır. Çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olan güneş enerjisi, güneşin çekirdeğinde yer yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir. Güneş enerjisinin atmosfer dışındaki şiddeti 1370 W/ m2 değerindedir. Fakat dünyamıza gelen güneş enerjisi şiddeti ise 0-1100 W/m2 arasındadır. Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970’lerden sonra hız kazanmış, güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiştir. Güneş Enerji Santralleri temelde iki farklı yapı ile çalışır. Bunlar fotovoltaik sistem ve termal sistemdir. Fotovoltaik sistemde, güneşten gelen radrasyon, paneller vasıtası ile enerjiye çevrilmekte, elde edilen enerji inverter cihazı ile kullanıma uygun hale getirilerek kullanılmaktadır. Termal sistemlerde özel aynalar vasıtası ile güneş ışınları belli bir noktaya iletilmekte, bu noktada bulunan yağ, su vb. sıvı ısıtılmakta, ısıtılan bu sıvı ile termik sistemlerde olduğu gibi buhar basıncı vasıtası ile mekanik enerji kinetik enerjiye çevrilmektedir. Türkiye’de bulunan Güneş Enerji Santrallerinin toplam kurulu gücü 155,03 MW’dır. Bu çalışmada, yukarıda verilen bilgilere göre Kilis İli yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli bakımından değerlendirildiğinde; Hidroelektrik enerji bakımından Kilis’te herhangi bir akarsu kaynağı bulunmadığı için hidroelektrik enerji santrali mevcut değildir ve bu yenilenebilir enerji kaynağından faydalanmak mümkün olmamaktadır. Türkiye’deki coğrafi yapısı bakımından jeotermal enerji santralleri arasında Kilis’te bulunan mevcut santral bulunmamaktadır. Biyokütle enerjisi bakımından ise yine herhangi bir mevcut santral bulunmamakta fakat tarımsal ürün üretme durumu düşü- nüldüğünde Biyokütle enerjisinden faydalanılarak enerji santrali yapılabileceği düşünülmektedir. Rüzgar enerjisinin

BAUHAUS OKULU VE EĞİTİM ANLAYIŞI