• Sonuç bulunamadı

Kişilik Kanıtlama ve Saygınlık Kazanmada Sanat

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

10. İşbirliği yapma, paylaşma, sorumluluk alma, kendine saygı duyduğu kadar başkalarına da saygı duyma bilinci ve duyarlılığı kazandırmak,

3.10. Kişilik Kanıtlama ve Saygınlık Kazanmada Sanat

Günümüz çağdaş sanat eğitimi ve öğretim anlayışı; bireyi yaratıcı düşünmeye analiz yapmaya, kavram elde etmeye, buluş yapmaya ve bulduğunu değerlendirmeye götürmeyi amaçlar, sanat eğitimi , uygulamalar esnasında öğrenciyi destekleyen ve birtakım bilgileri ona kazandıran çalışmaları kapsamaktadır. Yöntemin ana ilkesi; kişinin kendi kendine “seziş”, “görüş”, “anlayış” veya sanat yoluyla kişilik kazanmasını sağlamaktır (Karayağmurlar ve Tan, 2003, s.70).

Topses, (2005, s. 30)’ da ifadesinde konuyla ilgili olarak, “İnsan yaşamının gelişimsel sürecinde benlik ve benliğin olgunlaşması son derece önemli olur. Sağlıklı bir benlik yapısı, davranışsal olarak, özgüven duygusunun yanında, özerkliğin olağan gelişimiyle

29

yakından ilişkilidir. 2-3 yaşlarında belirginleşebilecek olan benlik, ergenlik döneminde ileri bir aşamaya ulaşır ve öz kimliğin oluşmasında temel bir rol oynar” şeklinde belirtmiştir.

Erinç, (2011, s. 43)’de konuyla ilgili olarak, “Kişilik kanıtlama ve saygınlık kazanma birbirleriyle sebep-sonuç ilişkisi içindeymiş gibi gözükmektedir. Kendini kanıtladın mı ya da kanıtladığını zannettin mi saygınlık da duyduğundan emin olursun; ya da biz genellikle kendini kanıtlamış kişilere saygı duyarız.Özellikle bir kimseyi sanat üretmeye motive eden / güdüleyen en önemli etmenlerden biri sayılan kendini kanıtlama ve saygınlık kazanma dürtüsü, bu bağlamda psikologların ortaya attığı savdan oldukça farklıdır” ifadesi yer alır.

“Ben Neyim?” , “Kimim?” Yeteneklerim nedir, neler yapabilirim?” sorularına verilen olumlu yanıtlar, benlik gelişiminde etkili olabilecek temel süreçlerdir. Bireyin kendini tanıması ve bilmesi geleceği adımlamada, gelecekteki problemleri çözme yeterliliğine ulaşmada son derece önemlidir. İdeal ve gerçek benlik arasındaki denge, bu sorunlara verilebilecek gerçekçi yanıtlarla sağlanabilir. Bu dengenin sağlanabilmesi ise, bireyin kendi yeterliliklerinin ayrımında varmasını, kendisiyle bütünleşmesini, buna bağlı özgüven duygusunun gelişmesinin ön koşulunu oluşturur. Bireyin yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının bilincinde olması, olumlu ve olumsuz özelliklerini tanıması, kişiliğin sağlıklı gelişmesinin temelidir (Topses, 2005, s. 30).

Sevinç, (2005, s. 77)’e göre; Yedi yaşından itibaren çocuğun becerileri farklılaştığı için çocuklar olaylar arasında neden-sonuç ilişkileri kurmaya ve mantıksal düşünmeye başlarlar. Çocuk kendisine verilen tepkilerin nedenlerini anlayabildiği, analiz edebildiği sürece davranışlarını değiştirme şansını elde edebilir. Yeni tanıştığı insanlarla etkileşimi ona farklı bir benlik saygısı kazandırabilir. Zedelenmiş benliği tamir etme, kendinde olan yetenekleri keşfetme ve geliştirme olanağı bulabilir.

3.10.1. Kişilik Ölçütü Olarak Resim

Varlığımızı, tartışmasız pek çok tür faktör etkileyebilir. Bu etkilerin pek çoğu da gelecek yaşamın tümünü kapsayacak ölçüde kalıcı izli olabilir. Fakat özellikle hem kişiliğin

30

kurgulanışında, hem de ruh sağlığının istendik düzeyde oluşmasında sanatın rolü, diğer yaşantılara oranla hem daha fazla, hem de daha etkinmiş gibi görünmektedir (Erinç, 2011, s. 32).

Buyurgan ve Buyurgan, (2012, s. 4)’a göre; Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden önemlidir” der. Günümüzde ise birçok okul fen derslerine zaman ayırabilmek için resim derslerini müfredattan çıkarmaktadır. Baskı altındaki çocuklar büyüdüğünde tarihteki en agresif, en asi nesille karşılaşacağız. Birer yetişkin olmaya hazırlanan bu çocukların pek çoğu kendilerini ifade etme ve dinletme kaygısı içindedirler. Şu anda çocuğa boya yapabileceği bir yer ve malzeme sunmamız belki ileride onun asi olmasını engelleyemez ama ona şu an için kendini ifade etme olanağı verir ve bunun için sanatı kullanmayı öğretir. Çocuğun gelişiminde tek yönlü eğitime ağırlık verilmesi belki anlık başarılarını beraberinde getirebilir, ama ilerisi için bir daha telafi edilmeyecek eksiklikler oluşturur.

Eisner’e (2002) göre, Grup etkinlikleri duygusal karakterde olup, oldukça ve dinamik bir süreçtir. Çocuklar sanat etkinliklerinde bireysel süreçten öte sosyal süreç olarak değerlendirmelidir. Bu yaklaşımda; çocukların etkinlik sürecinde sanatsal materyalleri nasıl kullandıkları ve ne çizdiklerinden öte grubun bir üyesi olarak diğerlerinden farklı ne gibi becerilerin elde edebileceği, neler öğrenilebileceği sorgulanmaktadır. Dolayısıyla öğrenciler arasında bilgi paylaşımının gerçekleşmesi, sosyal becerilerinin gelişimi, duyuşsal, bilişsel, kültürel ve beceri farklılıkları işbirlikli öğrenme ile anlam kazanmakta, hedef davranışlara ulaşılmasında önemli unsur olarak görülebilmektedir (Artut,2009, s. 99).

Sanat, duygu ve düşünce arasındaki iç içe geçmiş bağlantıyı vurgularken, öğrenme ve gelişim sürecinin de etkin bir yardımcısıdır. Kendisine sanatla ilgili alanlar erkenden açılmış, evinde, yuvada, anaokulunda sanat eğitimi almaya başlamış çocuk, ilkokulda sınıflar ilerledikçe, çevresindeki sanat olaylarını, biçimlendirmeleri değerlendirebilir; güzeli anlamaya ve aramaya başlar. Çocuğun bir yaşından okula başladığı sürece kadar yaptığı sanat çalışmaları, onun okuldaki öğrenme başarısını etkiler ve gerek duygusal gerekse zihinsel gelişimine sayısız fayda sağlar. Okulöncesi dönemde sanatla ilgilenmek çocuğun kendini ifade etmesine yardım ettiği gibi, karalamalar ve serbestçe yapılan çizimler, ileride yapacağı okuma yazma çalışmalarına temel oluşturur (Okan, 2011, s. 368).

31

1. Sanat Eğitimi yoluyla çocukların psiko-sosyal gelişimlerine katkı sağlamak. 2. Sanat Eğitimi yoluyla toplumda, ruhsal bakımdan sağlıklı, katılımcı,

girişimci, özgüvenli, kendini ifade edebilen, estetik değer yargıları gelişmiş bireyler ortaya koyabilmek.

3. Alt-orta sosyo-kültürel ve ekonomik çevrelerden gelen çocukların, toplumla bütünleşmelerini, etkin iletişim ve insan ilişkileri konularında deneyim kazanmalarını sağlamak. Geleceğin gençleri olarak dışlanmış, soyutlanmış topluluklara yönelmelerini önlemek aktif katılımları ile sanat alanında gizil güçlerini ortaya koyan, yaratıcı, üretken, paylaşımcı, sorumluluk bilinci yüksek bireyler yetiştirmek.

4. Türkiye’deki benzer gruplarla ve daha sonra dünyadaki benzer çocuk gruplarıyla iletişim ve işbirliğini sağlamak.

5. Takım çalışmasını, ortaklık, iletişim konularında bilinçlenmelerini sağlamak.

6. Sanat eğitimi yoluyla, çocukların psiko-sosyal gelişimleri konusunda kamuoyunu bilgilendirme, ilgiyi çekme, böylece toplum kökenli, toplumla bütünleşen değişim programlarını gerçekleştirmek. Avrupa Birliğine katılım sürecinde Türkiye-Avrupa arasında bir kültür köprüsü kurma düşüncesine katkıda bulunurken kendi toplumunun geçmiş zenginliklerine sahip değerleri benimsemesini ve özümsemesini sağlamak. Sanat alanıyla ilgili özel yeteneklerini geliştirebilecekleri planlı, programlı bir eğitimin uygulanması sonucunda, sanatı meslek olarak seçenlerin yanında estetik algı ve yargıları gelişmiş, sanatsal birikimi olan kültürlü bireyler yetiştirmek. Çalışmalara katılacak çocukların ve ailelerin sanat eğitimine verdiği önemi arttırma ve bilinçlendirme (Okan, 2011, s. 371).

Yarını yüklenecek olan çocuklarımızı, eksiksiz ve tam yetiştirmek istiyorsak, rasyonel veobjektif düşüncenin gelişimini; duygunluğun, hayal gücünün ve kişisel dünyanın gelişimi ile dengelemek; ilimle sanatın temelinde yaratıcılık yattığına göre, her iki güçten

32

de çocukları ve gençleri faydalandırmak zorundayız. Yükselmenin şartı, iki kanatla uçmaktır (Yetkin, 1968, s. 129).

3.10.2. Çocuğun Kendisini İfade Etmesinde Resimin Önemi

Başarının anahtarı kendini tanımak ve en iyi şekilde ifade edebilmektir. Çocuklar genel olarak ailelerinin ve yakın çevresinin dikkatini çekmek ve onaylanmak isterler. Yetişkinlerin dikkatlerini çekebilecek birtakım etkinlikler yapma gayreti içine girerler. Resim yapma etkinliği, bu isteklerinin gerçekleşmesi için büyük bir fırsattır. İki boyutlu yüzeylerde tüm duygu dünyalarını, yaşantılarını çizgi ve renklere dönüştürerek şekillendirmeye çalışırlar. Onları bu süreçte desteklemek, yaptıklarını önemsemek bizler için küçük bir adım olsa da onlar için derin bir önem taşımaktadır.

Yavuzer, (2012, s. 5)’e göre; Varlığının, duygularının önemsenmesi çocuklarda, hassas bir yer teşkil etmektedir. Çocuğun bize kendisini yansıtması ve olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde, yalın bir anlatım aracı olan resmin önemi büyüktür. Resim etkinliğinin aynı zamanda sözsüz dili oluşturması ve bu yolla anlatımın kolay olması, yaşı ya da kişilik özellikleri dolayısıyla sözlü iletişim kurmakta güçlük çekilen çocukları tanımada da önemli teşhis aracı olmasını sağlamaktadır. Resmin önergelik dönemine kadar çocukların bilişsel yeteneklerini güvenilir ve geçerli bir biçimde ölçebildiğini kabul eden uzmanlar, resmi, kişiliğin duygusal yönünün bilinçaltı yansımalarının ifadeleri olarak değerlendirdiklerinde aynı kabulü göstermemişlerdir. Çünkü resimlerin yorumlanmasında söz konusu olan öğesi neredeyse denetlenemez bir değişkene yol açmaktadır. Deneysel desteklerin bulunmamasına rağmen uzmanlar resimleri bir yakınlık kurma aracı ve kişilik özellikleriyle, algılama yetilerinin dışa vurulması olarak değerlendirmeye devam etmektedirler.

Kendini gerçekleştirme ise yaşamı anlamlı kılmak, yani yaşanılan anda ve yaşanılan yerde elde edilen, elde edilebilen içsel ve dışsal tüm yaşantıların, kişinin varlığını etkileyebilmesi; bu etkinin de tutum ve davranışlarında gözlenebilir olması demektir. Varlığımızı, tartışmasız pek çok tür faktör etkileyebilir. Bu etkilerin pek çoğu da gelecek yaşamın tümünü kapsayacak ölçüde kalıcı izli olabilir. Fakat özellikle hem kişiliğin

33

kurgulanışında, hem de ruh sağlığının istendik düzeyde oluşmasında sanatın rolü, diğer yaşantılara oranla hem daha fazla, hem de daha etkinmiş gibi görünmektedir (Erinç, 2011, s. 32).

Benzer Belgeler