• Sonuç bulunamadı

Kişiler Arası İletişim ile İlgili Türkiye’de Yapılan Bazı Araştırmalar

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

1.3. İlgili Yayın ve Araştırmalar

1.3.2. Kişiler Arası İletişim ile İlgili Türkiye’de Yapılan Bazı Araştırmalar

Türkiye’de kişiler arası iletişim ile ilgili araştırmaların çoğu yurt dışında olduğu gibi kişiler arası iletişim becerileri ekseninde ele alınmıştır. Bu çerçevede ulaşılabilen araştırmalardan bazıları kronolojik sıralamaya göre özetlenmiştir.

Karadoğan (2003) kişiler arası iletişimde güven ve ikna olgusunun işlevselliğini incelemeye çalışmıştır. Araştırmada güven ve ikna arasındaki neden sonuç ilişkisi irdelenmiştir. Ölçekle geliştirilen çalışma, kişiler arası iletişimde başat olgu olarak alınan güven ve ikna olgularının salt işlevselliğini ölçmek için gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular güven ve ikna arasındaki neden sonuç ilişkisini açıkça ortaya koymuştur. Daha çok duygu dünyasına hitap eden güven olgusu, bu duyguları değerlendirip yorumlayan ve mantıklı bir sonuca ulaşarak, anlamlı bir sonuca bağlayan bilişsel mekanizmanın işleyişini gözler önüne sermiştir.

Başka bir araştırmada, Eskişehir merkezindeki liselere devam eden öğrencilerin kişiler arası iletişim becerileri ile akılcı olmayan inançları arasındaki ilişki, bazı değişkenler açısından incelenmişitir (Altıntaş, 2006). Araştırmada ele alınan bağımsız değişkenler cinsiyet, annenin eğitim düzeyi ve babanın eğtim düzeyidir. Araştırma 2004-2005 eğitim öğretim döneminde, Eskişehir merkezindeki liselere devam eden ögrencilerinden seçilen 395 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni olan kişiler arası iletişim becerilerinin belirlenmesi için İletişim Becerilerini Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Bağımsız değiskenler için, akılcı olmayan inançları ölçmek amacıyla Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği, diğer bağımsız değişkenler için ise Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır.

Araştırmada elde edilen bulgulara göre liseli ergenlerin iletişim becerileri ile akılcı olmayan inanç düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. Cinsiyetleri farklı liseli ergenlerin iletişim becerileri düzeyleri arasında kızların lehine anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Liseli ergenlerin annelerinin eğitim durumları ile iletişim becerileri arasında, anneleri ilkokul ve lise mezunu olanlarla anneleri üniversite mezunu olanlar arasında anneleri ilkokul ve lise mezunu olanların lehine anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Ayrıca annelerinin eğitim durumu ilkokul, ortaokul ve lise olanlarla üniversite olan liseli ergenlerin akılcı olmayan inanç düzeyleri arasında annelerinin eğitim durumu ilkokul, ortaokul ve lise olanların lehine önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucu elde edilen bir diğer bulguya göre babalarının eğitim durumu farklı olan liseli ergenlerin iletişim becerileri düzeyleri arasında ve babalarının eğitim durumu farklı olan liseli ergenlerin akılcı olmayan inanç düzeyleri arasında anlamlı farklılıklar bulunamamıştır (Altıntaş, 2006: 56).

Farklı bir araştırmada özel yetenekli öğrencilerin çevresi ile etkileşimlerini etkileyen özellikleri (dil becerisi, empati, oyun, arkadaşlık, liderlik, ahlaki yargılama, duygusallık, benlik saygısı, mükemmeliyetçilik, aşırı duyarlılık, hayal kırıklığı ve asilik) araştırılmış ve bu çocuklarla iletişim kurma ipuçları üzerinde durulmuştur. (Oğurlu ve Yaman, 2010). Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların kabul görmediği ortamlarda dünyaya uyum sağlamak için farklı yollar seçebildikleri ve gruptan kendilerini soyutlama, dikkat çekme ve kabul görmek için gösterilerde bulunma veya herkes gibi görünmeye çalışma eğilimi gösterebildikleri belirtilmiştir.

Erdem (2013) yapmış olduğu çalışmada Bilim ve Sanat Merkezine devam eden özel yetenekli çocukların sosyalleşme koşullarını incelemiştir. Çalışmada, zekâ ve sosyalleşme kavramları bağlamında; Antalya, Burdur ve Isparta Bilim ve Sanat Merkezine devam eden özel yetenekli çocukların sosyalleşme koşulları alan verilerinden faydalanılarak açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre “Bilim

ve Sanat Merkezine devam eden özel yetenekli çocukların doğuştan getirdikleri yeteneklerini geliştirebilecekleri aile, arkadaş ve okul çevresi gibi sosyalleşme koşullarına sahip olduğu” şeklindeki temel varsayım doğrulanmıştır. Araştırma

grubunun annelerinin ve babalarının meslekleri değerlendirildiğinde eğitim durumuna uygun olarak çoğunlukla beyaz yakalı diye ifade edilen orta ve üst sınıf mesleklerini icra ettikleri görülmüştür. Dolayısıyla özel yetenekli çocukların, eğitim seviyesi yüksek ebeveynlere sahip olmanın avantajıyla desteklenen bir aile ortamında sosyalleştikleri tespit edilmiştir.

Başka bir araştırmada özel yetenekli öğrencilerin aile içi iletişimleri ile benlik algısı arasındaki ilişki incelenmiştir (Karatay, 2018). Araştırmada karma model kullanılmıştır. Araştırmanın nitel aşamasında durum çalışması deseninden yararlanılmıştır. Araştırmanın nitel kısmında 28 öğrenci ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın nicel aşaması ise 46 özel yetenekli öğrenci ile ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın nicel aşamasında Bilgi Formu, Çocuklar İçin Aile İlişkileri Ölçeği ve Çocuklar İçin Benlik Algısı Profili (ÇİBAP) kullanılmıştır.

Özel yetenekli öğrencilerin, yaşları ile ÇİBAP ölçeği eğitsel yeterlilik alt boyutları arasında 10 yaş grubu ile 11 yaş grubu arasında 11 yaş grubu lehine anlamlı farklılık bulunmuştur. Bu durum, 11 yaş grubundaki öğrencilerin 10 yaş grubuna göre daha fazla

eğitsel yeterliliklerinin olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu duruma öğrencilerin özel yetenekli olarak tanılanması sonucunda alınan eğitimin, aile ve çevrenin öğrenciye yaklaşımının ve oluşturulan olumlu çevresel koşulların yol açtığı saptanmıştır. Buna karşın özel yetenekli öğrencilerin yaşları, sınıf düzeyleri, cinsiyetleri, kardeş sayıları, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu, ailenin aylık geliri ile ÇİBAP ölçeği sosyal kabul, atletik yeterlilik, fiziksel görünüm, davranışsal yönetim ve genel öz değerlendirme alt boyutları arasında anlamlı bir fark olmadığı ortaya çıkmıştır. Araştırmanın nitel kısmında özel yetenekli öğrencilerin kendilerine olan güvenlerinin yüksek düzeyde olduğu görülmüştür. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre özel yetenekli öğrencilerin aileleri tarafından değerli görüldükleri ve sağlıklı bir aile yapısı içerisinde bulunduklarına inandıkları tespit edilmiştir. Ayrıca özel yetenekli öğrencilerin aile içi ilişkileri ile benlik algıları arasında karşılıklı ilişkinin olduğu saptanmıştır (Karatay, 2018: 99).

Keleş (2020) çalışmasında Bilim ve Sanat Merkezlerinde eğitim alan özel yetenekli öğrencilerde gözlemlenen davranış problemlerinin neler olduğunu ve bu davranış problemleriyle başa çıkmada danışmanların kullandıkları yöntemleri incelemiştir. Araştırmanın ilk aşamasında BİLSEM’de görev yapan danışmanların davranış problemlerine ilişkin görüşleri tespit edilmiştir. Bu doğrultuda danışmanların davranış problemlerini nasıl tanımladıkları, özel yetenekli öğrencilerde en çok karşılaşılan davranış problemleri ve davranış problemleri sergilemedeki amaçları, sergiledikleri davranış problemlerinin nedenleri, sergiledikleri davranış problemlerinin bu bireylerin hangi özellikleriyle ilişkili olduğu, danışmanların özel yetenekli öğrencilerin davranış problemleri ile başa çıkmada kullandıkları yöntemler ve davranış problemleri karşısında kimlerden destek aldıkları belirlenmiştir. Araştırmanın ikinci aşamasında ise araştırmacı tarafından gözlemlerde bulunularak sıklıkla görülen davranış problemleri ve danışmanların davranış problemleriyle baş etmede kullandıkları yöntem ve teknikler belirlenmiştir. Çalışmanın bu bölümünde; katılımcı görüşlerinden, sınıf gözlemlerinden ve araştırmacı günlüğünden elde edilen bulgulardan yararlanılmıştır (Keleş, 2020: 89). Görüşme yapılan danışmanların özel yetenekli öğrencilerle çalışma deneyimlerinin 3-13 yıl arasında değiştiği tespit edilmiştir. Bu deneyimleriyle danışmanların özel yetenekli öğrencileri davranış problemleri anlamında değerlendirebilecek yeterli tecrübeye sahip

sınıflarında yürütülmüştür. Danışmanların özel yetenekli öğrencilerin davranış problemlerini ilkokul ve ortaokul kademesini birbirinden ayırmadan değerlendirdikleri belirlenmiştir. Danışmanlar, sınıflarında en çok karşılaştıkları davranış problemlerinin; öğrencilerin dinlememe, başkalarının sözünü kesme ve çok soru sorma olduğunu, davranış problemleriyle başa çıkmada en çok rehberlik servisi ve aileyle iş birliği yaptıklarını ifade etmişlerdir. Sınıf gözlemlerinde en çok karşılaşılan davranış problemlerinin sınıfta gürültü yapma ve izinsiz hareket etme olduğu, danışmanların sınıflarda davranış problemleriyle baş ederken en çok doğru davranışa yönlendirme tekniğini kullandıkları saptanmıştır (Keleş, 2020).

Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre görüşme ve gözlemler sonucunda Bilim ve Sanat Merkezinde eğitim alan özel yetenekli öğrencilerin birtakım davranış problemlerinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Bilim ve Sanat Merkezinde görev yapan danışmanların özel yetenekli öğrencilerde gözlemlenen davranış sorunlarının sebepleri, işlevleri ve bu sorunlarla başa çıkmada kullanılabilecek teknik ve stratejilere ilişkin bilgilerinin sınırlı olduğu görülmüştür. Bu bağlamda danışmanların geliştirilecek bir program ile desteklenmeleri gerektiği belirtilmiştir (Keleş, 2020: 97).