• Sonuç bulunamadı

Keynesyen Görüş (Dolaylı Aktarım Mekanizması)

1.3. PARASAL AKTARIMIN TEORİK ÇERÇEVESİ

1.3.2. Keynesyen Görüş (Dolaylı Aktarım Mekanizması)

1930’lu yıllarda ABD’de başlayıp Avrupa’ya yayılarak bütün dünyayı etkileyen ve Büyük Buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz kapitalist sistemin sorgulanmasına neden olmuştur. Bu dönemde John Maynard Keynes, devletin ihtiyaç halinde toplam talebi genişletici veya daraltıcı mali politikalar uygulayarak ekonominin stabilizasyonunun sağlanabileceğini öne sürmüştür. Klasik düşüncenin etkisini yitirmesine neden olan Keynesyen görüşte faiz oranı para arzı ve para talebini eşitlemektedir. Bu görüş 1970’li yıllara kadar başta ABD olmak üzere tüm dünyada etkili olmuştur (Erim, 2011: 181-192).

Keynesyenler paranın ekonomik faaliyetler üzerindeki etkisini yapısalcı bir model inşa ederek göstermişlerdir. Bu modeller pek çok sektörde firma ve tüketicilerin davranışlarını ifade eden denklemler kullanarak ekonominin nasıl çalıştığını tanımlamaktadır. Daha sonra bu denklemler para ve maliye politikalarının toplam

çıktı ve harcama düzeyini nasıl etkilediğini gösterecektir. Buna para politikasının ekonomiye aktarım mekanizması denilmektedir. Keynesyen yapısalcı model para politikasının aktarım mekanizmasını şöyle açıklamaktadır: Para arzı (M) faiz oranlarını (r), faiz oranları yatırım harcamalarını (I), yatırım harcamaları da toplam üretimi (Y) etkilemektedir. Keynesyen yapısalcı model aşağıdaki gibi gösterilebilir (Mishkin, 2004: 604).

M →

→ Y

(1.5)

Parasal aktarım mekanizmasının geleneksel Keynesyen görüşü genişletici bir para politikası uygulandığında aşağıdaki gibi ifade edilebilir (Mishkin, 2004: 617):

M ↑ => i

r

↓ => I ↑ => Y ↑

Genişletici bir para politikası uygulanması durumunda para arzı (M) artar, piyasada dolaşan para miktarının artması reel faiz oranlarını (ir) düşürür. Bu durumda sermaye maliyetlerinin düşmesi yatırım harcamalarının (I) artmasına yol açar. Artan yatırımlar toplam talebi arttırarak toplam çıktının (Y) artmasını sağlar.

Keynes’in çalışmaları para talebi psikolojisi ve bireylerin gelecek beklentilerini sorgulamaktadır. Analizi bireylerin elde para tutma motivine yoğunlaşmıştır. Likit bir varlık olan para, bireylerin likidite tercihine göre finansal portföylerinde yer alır. Bu çerçevede faiz oranları yeni bir anlam kazanır. Klasik ekonomistler faiz oranlarının bugün ve gelecekteki tüketim tercihinde belirleyici olduğunu kabul etmişlerdir. Keynes’in analizinde ise faiz oranları likit veya likiditesi düşük olan varlıkların tercihinde belirleyicidir (Lewis ve Mizen, 2000: 100).

Keynes 1936’da yayımlanan ünlü “İstihdam Faiz ve Para Genel Teorisi” kitabında, paranın dolaşım hızının sabit olmadığını öne sürmüş ve faiz oranlarının vurgulandığı bir para talebi teorisi geliştirmiştir. Bireyler neden para tutarlar sorusunun cevabı

olarak “Likidite Tercihi Teorisi” ni ortaya koymuştur. Bireylerin toplam para talebi M, işlem ve ihtiyat amaçlı para talebi M1ve spekülasyon amaçlı para talebi M2 olarak

gösterilirse, likidite fonksiyonları L1 ve L2 olarak iki fonksiyona ayrılabilir. Bu durumda L1 gelir seviyesine (Y) bağlı, L2 faiz oranı (r) ve beklentilere bağlı olacaktır. Keynes para talebini aşağıdaki gibi şematize etmiştir (Keynes, 1997: 199):

M = M

1

+ M

2

= L

1

( Y) + L

2

(r)

(1.6)

Buna göre, bireyler 3 sebepten dolayı para tutarlar (Mishkin, 2004: 521): 1. İşlem amaçlı para talebi

2. İhtiyat amaçlı para talebi 3. Spekülatif amaçlı para talebi

İşlem ve ihtiyat amaçlı talep edilen para miktarı gelir düzeyi ile doğru orantılı, spekülatif amaçlı para talebi ise faiz oranlarıyla ters orantılı olarak ilişkilidir. Keynes, klasik iktisatçıların işlem ve ihtiyat amaçlı para talebi görüşlerine spekülatif amaçlı para talebini eklemiş, para talebinin faizle ters orantılı olduğunu belirtmiştir. Bu durumda reel para talebi fonksiyonu aşağıdaki gibi gösterilebilir (Mishkin, 2004: 523):

M/P = f ( i, Y )

(1.7)

− +

Burada M para talebini, P fiyat genel düzeyini, i faiz oranını ve Y toplam hasılayı göstermektedir. Faiz oranları arttığında tahvillerin getirisi artacağından elde para tutmanın fırsat maliyeti artar, bireyler ellerinde bulunan fazla nakdi faiz getirisi sağlayan tahvile aktarmayı tercih ederler ve para talebi azalır. Faiz oranları düştüğünde tersi durum geçerlidir. Faiz oranları düştükçe para talebi artacaktır. Para arzı ise, düzeyi merkez bankası tarafından belirlenen dışsal bir değişken olduğu için sabittir. Denge faiz oranının üstündeki faiz oranı seviyelerinde piyasada para arzı para talebinden fazla olduğu için paranın değeri düşerek faizleri aşağı doğru düşmeye

zorlayacaktır. Denge faiz oranının altındaki faiz oranı seviyelerinde ise para talebi para arzından fazla olduğu için faiz oranları artacaktır. Denge faiz oranı seviyesinde ise piyasadaki para arzı ile para talebi birbirine eşittir.

Keynes’in çalışmasına en önemli katkıyı IS-LM analiziyle John Hicks yapmıştır. IS- LM analizi fiyatlar veri iken, faiz oranları ve toplam gelir arasındaki ilişkiyi gösterir. IS-LM analizi ekonominin toplam talep yönüyle ilgilidir, mal ve para piyasalarındaki eş anlı denge durumunu gösterir. Bu durumda mal piyasalarındaki denge durumu IS eğrisi yardımı ile açıklanırken, para piyasalarındaki denge durumu ise LM eğrisi yardımı ile açıklanır (Goodhart, 1989: 264-265).

IS eğrisi tasarrufların yatırımlara eşit olduğu faiz oranı ve gelir miktarını, LM eğrisi ise para talebi fonksiyonundaki faiz oranı ve gelir arasındaki ilişkiyi gösterir. (1) noktasında, faiz oranı i0 ve toplam çıktı Y0 iken, mal ve para piyasaları aynı anda dengededir. IS ve LM eğrilerinin kesişme noktası Genel Denge olarak adlandırılır (Hicks, 1937:156-157).

Şekil 5: ISLM Modeli - Mal ve Para Piyasalarında Birlikte Denge.

Kaynak: Hicks, J. (1937). Mr. Keynes and the Classics: A Suggested Interpretation.

IS-LM modeli para ve maliye politikaları uygulandığında hem faiz oranları hem de toplam çıktının ne olacağını önceden tahmin etmek için uygun bir araçtır. Bu nedenle hem ekonomik tahminlerde kullanıldığı hem de hükümet politikalarının ekonomiyi nasıl etkileyeceği konusunda bilgiler verdiği için önemlidir. Örneğin genişletici bir para politikası uygulandığında IS-LM modeliyle ekonomiye etkilerini gösterilebilir. Genişletici bir para politikası uygulandığında açık piyasa işlemleri sonucu para arzı M1’den M2’ye çıkar. Para piyasasındaki denge (1) noktasından (2) noktasına gelmektedir. Bu durumda faiz oranı i1’den i2’ye düşer. Aynı anda analiz IS-LM de uygulandığında, toplam çıktı sabitken para arzı arttırıldığında faiz oranları düşer, LM eğrisi LM1’den LM2 konumuna gelir. Sonuç olarak faizler düşer, gelir artar. Daraltıcı para politikası uygulandığında ise tersi durum geçerlidir. LM sola kayar, faizler artar ve gelir düşer (Mishkin, 2004:566-567).

Şekil 6: Genişletici Para Politikasının Ekonomiye Etkisi - ISLM Analizi Kaynak: Mishkin, F. S. (2004). The Economics of Money, Banking & Financial