• Sonuç bulunamadı

2.4. Yeni Keynesyen Teoride İş Çevrimleri ve Asimetrik İlişkiler

2.4.1. Yeni Keynesyen Ekolün Temel Varsayımları

İktisat teorisinde 1960’ların sonunda oluşan uzlaşma, petrol şokunun açıklanma konusundaki yetersiz ampirik bulgular ve makro sonuçların mikro temellere dayanmaması nedenleriyle çökmüş ve yeni teorik tartışmalar başlamıştır.

108

1970’lerin başında Lucas, Sargent ve Wallace’in öncülüğünde gelişen Yeni Klasik iktisat anlayışı kısa dönem içerisinde teorik tartışmalarda en önemli düşünce haline gelmiştir. Rasyonel beklentileri dikkate alan bu görüş, uygulanan iktisat politikalarının reel ekonomik aktiviteler üzerinde ancak eksik bilgilenme durumunda etkili olabileceğini ortaya koymuştur. Eğer uygulanan politikaya yönelik veriler iktisadi karar birimleri tarafından doğru bir şekilde algılanmışsa, beklenti ve göreli fiyatlar yeni politikaya uygun hale getirilerek iktisat politikalarının reel değişkenler üzerindeki etkisi de ortadan kalkmış olacaktır. Politika etkinsizliği olarak adlandırılan bu çıkarsama kısa zaman içerisinde iktisat politikası tartışmalarının da odak noktası haline gelmiştir. Ancak, rasyonel beklentiler varsayımına dayalı modellerin teorik düzlemde gösterdiği başarıyı ampirik alanlara taşıyamaması bu modellere yönelik eleştirilerin yükselmesine yol açmıştır. Yeni Klasik İktisat modellerinin ampirik açıdan başarısızlığı, teorik çalışmaların iki farklı yönde daha da hızlanmasına yol açmıştır (Yıldırım ve diğerleri, 2010:1270).

Yeni Keynesyen iktisatçıların yapmaya çalıştığı Neo-klasik Sentez ekseninde geliştirilen modellerde ihmal edilen ekonominin arz cephesini güçlendirmek ve yeniden modellemektir. Neoklasik iş çevrimleri teorisi, genel denge analizi olarak adlandırılmakla birlikte reel iş çevrimleri teorisinin açıklanması ve geliştilmesinde etkin bir rol oynayan, karar birimlerinin teknoloji ve faktör kısıtı altında maksimum faydaya ulaşmasına aracılık eden modellerdir (Ohanian, 2010:47). Neoklasik teori klasik ekolün bir revizyonu olarak görülmekle birlikte klasiklerden farklı olarak daha çok mikro ve matematiksel çözümlemelerden faydalanmaktadır. Yeni Keynesyen iktisatçılar bu amaç çerçevesinde Keynesyen makro iktisadın temellerini mikro açıdan değerlendirerek teorik çerçevenin oluşturulmasına olanak sağlamışlardır. Bu çerçevede, Yeni Keynesyen ekol, ortak amaçları 1970’lerde gözden düşen Keynesyen iktisada yeniden itibar kazandırmak ve bu amaçla Yeni Klasik iktisatçılar tarafından Keynesyen ekole yöneltilen eleştirilere ikna edici cevaplar sağlayacak şekilde Keynesyen iktisadı yeniden formüle etmeye çalışan heterojen bir iktisatçı grubu olarak tanımlanmaktadır (Büyükakın, 2007: 26)

Yeni Keynesyen İktisatçıların 1980’lerden itibaren geliştirdiği gerek nominal gerekse de reel katılıkları dikkate alan yaklaşımları, iktisat politikalarının kısa dönemde ekonomide istikrarı sağlamak için kullanılabileceğini ortaya koymuştur.

109

Yeni Klasik İktisat ve RİÇ kuramı yaklaşımlarının dönemler arası optimizasyon ve rasyonel beklentiler varsayımı ile Yeni Keynesyen İktisat yaklaşımının eksik rekabet ve maliyetli fiyat ayarlama unsurlarını bir araya getiren ortak görüşler daha ön plandadır. Kısa dönemde firmaların fiyat belirleme davranışından kaynaklanan bazı geçici nominal katılıklar vardır. Bundan dolayı parasal politikanın reel etkileri söz konusu olmaktadır, ancak uzun dönemde para yansızdır. Yeni Keynesyen Makro Modeller, kısa dönem fiyat katılıkları nedeniyle toplam talebin, reel ekonomik faaliyetlerin temel belirleyicisi olduğu düşüncesini ortaya koymaktadır. Bu anlamda parasal politikanın reel ekonomi üzerinde güçlü etkileri bulunmakta ve parasal politikaya atfedilen önem pozitif ve normatif sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Pozitif açıdan, konjonktür dalgalanmaları parasal politika uygulamalarından bağımsız olarak açıklanamaz ve yorumlanamaz. Normatif açıdan ise, toplam talebin, makro ekonomik istikrarın sağlanması amacıyla yönlendirilmesi gereğidir. Bununla beraber, uzun dönem çıktı düzeyini belirleyen talep güçleri değil arz güçleridir. Bu nedenle parasal politika ekonominin uzun dönem belirleyicilerine karşı dikkatli davranmalıdır (Yıldırım ve diğerleri, 2010:1270).

Keynes’e göre istihdam ve üretimdeki dalgalanmalar, büyük ölçüde nominal toplam talepteki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır. Nominal şokların önemli olması, nominal ücret ve fiyatların tamamıyla esnek olmasından kaynaklanmaktadır. Yeni Keynesyenler için en önemli sorun nominal katılıkların ekonomik birimlerin optimal tercihleri ile nasıl bağdaştırılacağıdır. Buna göre fiyat ayarlama maliyetleri ve farklı firmaların fiyat değişikliklerinin farklı zamanlarda gerçekleşmesi gibi ekonominin görünürde önemsiz olan bu olguların, büyük çaplı sapmalar ortaya çıkardığıdır (Akkuş, 2006:189). Yeni Keynesyen Teorinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

• Dengede gayri iradi işsizlik söz konusudur.

• Ekonominin arz kısmının yapısı denge işsizliği belirler.

• Toplam talep şokları ekonomideki çıktıyı denge düzeyinden uzaklaştırabilir: Bunun anlamı toplam talep şoklarına öncelikli olarak ücretler ve fiyatların değil çıktı ve istihdamın tepki göstermesidir.

• Toplam talep şoklarının ekonomi üzerindeki etkisi çarpan işleyişi üzerinden artabilir, yani tüketim çıktıdaki değişime tepki gösterir.

110

• Enflasyonun ataleti ekonomideki dengesizliğin çıktının denge değerinin üzerinde ya da altında olması sürekli olmasına yol açar.

• Merkez bankası ileri görüşlüdür ve enflasyon, toplam talep ve toplam arz şoklarına tepki olarak, faiz oranını değiştirip ekonomiyi yeniden dengeye getirmek için tepki fonksiyonunu kullanır.

• İşgücü verimliliği ya da yüksek ve düşük çıktı düzeyindeki talep esnekliği değişiminden dolayı çoklu denge oluşabilir.

• Çıktının dengeden sapması ya da dengesizliği ekonominin arz kısmını ve bundan dolayı da denge işsizliği etkileyebilir. Bu histeri olarak bilinir. • Tüketim ve boş zaman dışında işçilerin faydasını etkileyen, adalet

(eşitlik, dürüstlük) gibi hususların modele dahil edilmesi denge istihdam oranlarının belli bir aralıkta oluşmasına yol açabilir.

• Yeni Keynesyen temel modeli açık ekonomi, eksik bilgi ve öğrenme, işsizlik, kredi katılıkları pek çok özelliği içerecek şekilde genişletilebilme özelliğine sahiptir (Yıldırım, 2010:1271).

Yeni Keynesyenler’e göre fiyatların esnek olmadığı, aksine sık değişmeye karşı dirençli ve süreklilik özelliği göstermesi veya aksayarak değişebildiği ve uzun dönemli sözleşmelerle fiyat ve ücretlerin belirlendiği bir ekonomide, beklentiler rasyonel bile olsa, bu tür politikaların reel etkiler yaratacağı ve üretimde düşüşlere yol açacağı görüşü en önemli argümandır (Yay, 2001: 68).