• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL YAKLAġIM

2.2 Kentsel DönüĢüm Kavramının Ortaya ÇıkıĢı ve GeliĢimi

Neo–liberalleĢmenin önünü açtığı giriĢimcilik dalgası ile birlikte, özellikle çöküĢün en ağır hali ile yaĢandığı kent merkezine odaklı; turizm ve emlâk gibi farklı sektörleri eksen alan kentsel dönüĢüm projeleri uygulanmaya baĢlamıĢtır.1980‟lerden itibaren uygulanan kentsel dönüĢüm/yeniden canlandırma projelerinin ağırlıklı olarak “emlâk–eksenli” yaklaĢım çerçevesinde gerçekleĢtirilmiĢ olduğu görülmektedir. “Emlâk–eksenli yaklaĢımlar”ın yeniden canlandırma politikaları içinde ortaya çıkıĢı; özel sektörün piyasa dinamikleri içinde daha baskın olması ve kentlerin hizmet ekonomilerini kendilerine çekme istekleri ile söz konusu olmuĢtur. Bu projeler; modern ofis binaları, üst gelir grubu için lüks konut alanları, alıĢveriĢ merkezleri gibi küresel sermayeye cazip gelen mekânları yaratmak ve tıkanan sermayeyi 1. çevrimden, (daha kârlı olan) 2. çevrime – yapılı çevreye/kentsel geliĢmeye– aktararak sermaye hareketini sağlamak56

(ġengül, 2001) gibi amaçlarla öne çıkmıĢtır. Sermayenin bu hareketi, kâr ve kent mekânı arasındaki iliĢkiyi gözler önüne sermekte (ġengül, 2001), Lefebvre‟nin “kent mekânının metalaĢması” eleĢtirilerini Ģiddetlendirmektedir (Savage ve Warde, 1993).

Feagin ve Smith (1987), kentlerin yapılı çevrelerinin temel ekonomik yatırım ve lokasyon

56

Üretken sektörden kent mekânına sermaye akıĢı devlet stratejilerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Vergilendirme, özendirme ve benzeri politikalar çevrimler arasındaki iliĢkiyi sürekli olarak yeniden tanımlamaktadır. Türkiye örneğinde olduğu gibi, 1980 öncesinde sanayiye öncelik veren devlet stratejileri, ithal ikameci politikaların sona ermesi ve dıĢa açık geliĢme modeline geçilmesiyle birlikte, rant sektörlerini ve özel olarak da kent mekânını çarpıcı biçimde daha kârlı hale getirmiĢtir (ġengül, 2001).

kararlarınca biçimlendirdiğini ifade etmektedirler. Zukin (1996) ise, kent mekânının “üretimden ziyade tüketime bağlanması”nın; “küresel kentler”in, bölgesel ve ulusal kent merkezleri ile paylaĢtığı ortak kültürel bir strateji olduğundan söz eder.57

Lefebvre‟ye göre mekân artık coğrafi ve fiziksel özellikleri ile değil, kapitalist güçlerin bir ürünü olarak tanımlanmaktadır (Savage ve Warde, 1993).58

Sermaye, kentleri dönüĢtürmektedir.59 Sermayenin özellikle hizmetler sektörünün yükseliĢi ile sahip olduğu akıĢkanlık (hammaddeden bağımsızlaĢarak ucuz emeğe yönelmesi) kentleri bir yarıĢa sokmuĢ, bu süreci de küreselleĢme sürecinde “rekabet” ile meĢrulaĢtırmıĢtır. Süreç kenti; sermaye çekme oyununa saha konumuna getirmiĢtir. Böylece kent sermaye çekmek için yapılandırılır, gelen sermayenin (güç odakları) talepleri doğrultusunda yeniden yapılandırılır. Bu yeniden yapılanmalar, beraberinde yeni eĢitsizlikler getirir.60

Bu eleĢtirilerin çıkıĢ noktalarından biri olan emlâk–eksenli dönüĢüm projelerinde beklenti ve savunular; kent merkezlerindeki fiziksel ve ekonomik değiĢimin alanın imajını yenileyeceği ve bu sayede emlâk değerlerinde gerçekleĢen artıĢların giderek ekonomik aktivitelerin ve yatırımların bu alana çekilmesini sağlayacağı yönünde olsa da, bu projeler kent adına bazı temel problemler ortaya çıkarmıĢtır. Öncelikli problemleri Ģöyle özetlemek mümkündür:

 Projelerin bütüncül olmaması nedeniyle dönüĢümün ölçeğinin çok dar bir boyutta kalması,

57

ġüphesiz bu strateji “küreselleĢme sürecinde olan kentler” için de geçerlidir (Özkan, 2005).

58 Kentin sosyal, mekânsal ve ekonomik yapılarında “dönüĢüm” ihtiyacını ortaya çıkaran “endüstrisizleĢme”

olmakla birlikte, mekânı pasif bir uygulama alanı olarak ele alan “projeler bütünü olarak kentsel dönüĢüm”ün uygulanmaya baĢlamasında; yeni bir yatırım alanı olarak kent mekânına sermaye akıĢının Ģiddetlendiği 1980‟ler milat noktası olarak kabul edilebilir. Bu dönemde kent mekânı, kent ekonomilerini canlandırma adına yeni bir araç olarak gündeme gelmiĢ ve dönüĢümün “alanı” olmuĢtur.

59

“Yerin ve mekânın özellikleri… kapitalizm kendisini yeniden yarattıkça ve biçimlendirdikçe daha da önemli hale gelmektedir” (Dicken ve Lloyd, 1990). Lefebvre mekânın sosyal yapılanmasının salt mekânlara farklı değerler verilmesi ile değil; deneyimlenen, algılanan (temsil–i mekân) ve imgelenen (temsili mekân) mekânların diyalektiğinden oluĢtuğunu söylemektedir. Harvey ise, gerçek coğrafi farklılıkların erozyona uğraması ile sembollerin çok daha fazla önem kazandığını ifade etmektedir. Kentler bu semboller sayesinde süreçte kendilerini “pazarlar”. Kentlerin sembolleĢtirilmesi az sayıda sembolik temsilin seçilmesi ve bu sembollerin kentin kendisi olarak pazarlanmasını içerir. Binalar, süreçteki güçlü semboller olarak görülebilir.

60

Castells (2000) eĢitsizliği; “refahın farklı bireyler ve toplumsal gruplar tarafından görece farklı tahsis edilmesi” olarak tanımlamaktadır. Kentler arasındaki ve kent mekânındaki eĢitsizliği; a) hizmetler sektörünün “avantajlı” durumundan kaynaklanan “sektörel eĢitsizlik”, b) istihdamdaki eĢitsizlikten kaynaklanan “sosyal eĢitsizlik” ve c) üst düzey hizmetler sektörünün merkezileĢmesinden kaynaklanan “coğrafi/mekânsal eĢitsizlik” olarak gruplamak mümkündür. Badcock (1997); Sassen, Knox ve Taylor, Fieleke, Jolly, Warf ve Ericson‟un çalıĢmalarından hareketle, “sınırsız” ekonomiler arasındaki rekabetin direkt bir sonucu olarak, kentlerin kendilerini küresel ekonomi içinde yeniden konumlandırmakta olduğundan ve bölgeler, kentler ve kent içindeki topluluklar arasındaki eĢitsizliklerin artmakta olduğundan söz etmektedir.

 Yerel halkın ihtiyaç ve gereksinimlerini göz ardı eden, sadece ekonomik açıdan geliĢmeyi hedefleyen amaçların belirlendiği projeler olmaları,

 Ekonomik açıdan baĢarıya ulaĢmıĢ herhangi bir projenin bir model olarak alınması ve herhangi bir kentte çözüm yolu olarak kullanılmaya baĢlamasının kent dokularında özgünlüğün yitirilmesine yol açması,

 Emlâk piyasalarındaki hareketlerin büyük yatırımların gerçekleĢtiği bu projelerin baĢarısını etkileyen faktörlerden biri olması61

,

 GeliĢtirilen büyük ölçekli projelere yerel ve merkezi yönetimlerin çok fazla kamusal fon yatırması ve baĢarısız olan projelerin büyük kayıplara neden olması (“Dockland Canary Wharf Projesi” örneğinde olduğu gibi),

 GerçekleĢen yatırımların devamlılığının, projenin diğer ekonomik sektörlerde dengeli ve olumlu geliĢmesiyle mümkün olabileceği bilgisinden uzak olarak geliĢtirilen ticaret faaliyetlerle, üretimden çok tüketime odaklanılması,

 Alanda yaĢayan insanların da becerilerinin ve eğitim seviyelerinin geliĢtirilmemesinin sonucunda sosyo ekonomik açıdan problemlerin yaĢanmasıdır.

Emlâk dıĢında, dönüĢümün, süreçte ortaya çıkan öznelerinden biri de “turizm” olmuĢtur. “Turizm–eksenli dönüĢüm” projeleri, turizmin birçok sektörde çarpan etkisi yaratması, istihdam yaratılmasının düĢük maliyetli olması, kent ve çevresine fiziksel açıdan estetik katkıları, eğlence yerlerindeki artıĢın kent yaĢayanları için önemi ve bu yolla yerel vergilerden, perakende satıĢtan çok büyük gelirler elde edilebileceği umutları ile ortaya çıkmıĢtır.

GeniĢ turist kitleleri çeken Avrupa Kültür BaĢkenti, Olimpiyatlar, müzik festivalleri, sanat gösterileri gibi etkinlikler kenti pazarlama stratejilerini güçlendiren unsurlar arasında sayılmaktadır. Bu yaklaĢım çerçevesinde, Avrupa‟da bazı kentlerde yerel kültürlerin, turizm açısından bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Kültür ilk kez, “turizm eksenli dönüĢüm projeleri” ile birlikte kentsel dönüĢüme dâhil olmuĢ ve kente turist çekme amaçlı kullanılmıĢtır.

61

1989 yılında emlâk piyasalarının çöküĢü Londra Docklands‟daki Canary Wharf projesinin ve projeyi gerçekleĢtiren Ģirketin iflasına neden olmuĢtur. Canary Wharf, emlâk– eksenli projelerin ve özel sektöre güvenmenin sakıncalarını yansıtan örnekler arasında sayılmaktadır.

Ancak, “turizm eksenli dönüĢüm projeleri”nde de zaman içerisinde bazı problemler baĢ göstermiĢtir. Fainstein ve Gladstone‟un tanımladığı bu problemleri Özdemir (2003) Ģöyle sıralamaktadır:

 “Turizmin ekonomik büyümeye yaptığı etki söylenildiği kadar büyük değildir.

 Boston ve Baltimore‟da baĢarı ile uygulanan festival alanlarının benzerleri kopyalanarak, Ohio, Richmond, Virginia gibi kent merkezlerinde uygulandığında beklenen ziyaretçi hedeflerine ulaĢamamıĢlar ve yatırım açısından büyük kayıplara yol açmıĢlardır. Dolayısı ile her yerde baĢarı garantisi yoktur.

 Kongre merkezleri için yapılan ziyaretçi tahminleri beklenenin altında kalmaktadırlar ve artan rekabet karĢısında, bu kentler sundukları hizmetlerin devamlılığını sağlamak sürekli olarak yatırım yapmak zorundadırlar.

 Turizmden beklenen gelir elde edilse bile, bu gelirin bir kısmı turizm endüstrisini desteklemek için yeni yatırımlara dönüĢmek zorundadır.”

Özdemir (2003), Kotler‟in görüĢlerine de yer vermiĢtir:

 “Turistler doğaya ve çevredeki donatılara zarar vermektedirler.

 Turizmin desteklenmesi ile oteller ve restoranlarda düĢük ücretli servis sektörü iĢleri yaratır. Bu diğer faaliyetlerle karĢılaĢtırıldığında verimli bir yatırım biçimi değildir.” Kentte sosyal, ekonomik, kültürel ve fiziksel müdahale alanlarını kapsayıcı politikalar öne sürmekle birlikte, kent içinde küçük bir alan içinde gerçekleĢtirilen uygulamaların fiziksel yapının iyileĢtirilmesi ile sınırlı kalması ve süreç içinde bu temel hedeflerin göz ardı edilmesi kentsel dönüĢüm projelerinin yol açtığı temel problemler arasında sayılmaktadır. Yanı sıra, kent merkezlerindeki dönüĢüm bölgelerinin çevrelerindeki diğer mekânlardan sosyal ve fiziksel olarak ayrıĢmasına, kentsel dönüĢüm projelerinin yol açtığı artan emlak fiyatlarını ödeyemeyen düĢük gelir gruplarının alanı terk etmek zorunda kalmasına ve bu alanların üst gelir gruplarınca ele geçirilerek “soylulaĢtırılmasına” 62

zemin hazırlamıĢtır.

62

Uzun (2001) soylulaĢtırmayı; “kent merkezine duyulan ilginin yenilenmesi ve bunun orta sınıfın konut tercihine yansıması nedeni ile kent merkezdeki istila süreci” olarak tanımlamaktadır. Kent merkezini hedef alan sermaye, yükselen fiyatlar dolayısı ile endirekt olarak merkez sakinlerini (konut ve iĢyeri) terke zorlamaktadır. “Yeni sakinler” ; 80‟lerin yeni–liberal politikaları ile hayat bulan “yeni orta sınıf”tır. William ve Smith soylulaĢtırmayı “kentin coğrafi olarak kutuplaĢması” olarak tanımlamaktadır (Erkut, 2000). Dinçer‟e (2000) göre “...kötü koĢullarda yaĢayan kentsel toplulukların yaĢam koĢulları sağlıklaĢtırma çalıĢmaları – beklendiği ve amaçlandığı üzere– bu mekânların soylulaĢtırılması ile sonuçlanmakta, bu durum da bu mekânları yaratmıĢ ve

Turok (2004), endüstrisizleĢen kentlerde ekonomik yapının yeniden canlandırılması amacına dönük olarak uygulanan kentsel dönüĢüm projelerinin ekonomik ve sosyal yapıya katkılarının değerlendirilebilmesi için gerekli verilerin yetersiz olduğunu ifade etmektedir. Bununla birlikte mahalle ölçeğinde gerçekleĢen projelerin kent planlaması ve politikaları ile uyumlu olması gerekmektedir. Projelerin kaynak ve ilgi eksikliğiyle beraber zaman açısından da sınırlı süreçlerde gerçekleĢtirilmeye çalıĢılması amaçlara ulaĢılmasını zorlaĢtıran bir diğer etkendir. Merkezi yönetimin yerel sorunların çözümünde yetkiyi yerel otoritelere bırakmaması da önemli problemlerden biri olarak görülmektedir. Zira hükümetin belirlediği hedef ve öncelikler yerel sorunlardan oldukça farklılaĢabilmektedir. Yerel ve merkezi yönetimler arasındaki koordinasyon eksikliği; yerel teĢebbüslerin iĢlevsel programlardan izole edilmiĢ ve yerel koordinasyonun ve katılımın daha çok olduğu, devamlılığı olan uzun vadeli giriĢimler yerine, kısa vadeli giriĢimlerin tercih edilmesine neden olmaktadır.

Emlâk ve turizm ekseni ağırlıklı olan bu dönüĢüm projeleri kent ekonomilerinde beklenen etkiyi yaratmamıĢ, bunun yanında sosyal ve mekânsal olarak birçok problem ortaya çıkarmıĢ ve/veya var olan problemleri derinleĢtirmiĢlerdir. Böylece, 1990‟ların 2. yarısından itibaren “küreselleĢme” adı altında geliĢen, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kentlerinin içinden geçmekte olduğu ekonomik darboğazın “yeni kentsel ekonomiler” ile aĢılması sürecinde yeni bir dönüĢüm aracı olarak “avantajlı hizmetler” (FIRE: finans, sigortacılık ve emlâk) öne çıkmıĢ, kentler bu sektörleri çekebilme yarıĢına girmiĢtir.

Ancak, endüstri tarihinde ortaya çıkan ve endüstrisizleĢme sürecinde Ģiddetlenen “imaj problemi”, özellikle kent merkezlerinin sanayiden miras kalan “gri” çehreleri ile avantajlı hizmetleri çekebilmeleri önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. Dolayısıyla; kentin ekonomik anlamda iyileĢmesi, öncelikle fiziksel yapısında bir iyileĢmeyi, imaj değiĢikliğini gerekli kılmıĢtır.63

Bu noktada “kültür”, kentlerin yüzlerce yıllık endüstrilerinden geride kalan “çirkinlik” ile zedelenen imajlarını düzeltmek amacıyla, “turizm eksenli kentsel dönüĢüm”e bir araç olarak

kendini bu mekânlarla bütünleĢtirilmiĢ halkın buralardan ayrılmasına dolayısıyla mekânın yalnız fiziksel değil sosyo–kültürel yapısının da değiĢmesine neden olmaktadır. SoylulaĢtırma kavramı günümüzde, kentlerdeki mekânların sağlıklaĢtırılmasına ve yenilenmesine yönelik saf ve iyimser çabaların ardındaki tuzak olarak algılanabilir.”

63

Bu yaklaĢım, küreselleĢme ile baĢlayan ve Ģiddetlenen “pazarlama” anlayıĢı ile paralellik göstermektedir. Hall (1998) „Daha fazla iĢ daha iyi bir kent yaratır.‟ anlayıĢının, yerini; „Daha iyi bir kent daha iyi iĢler yaratır.‟ anlayıĢına bıraktığından söz etmektedir.

dâhil edilmiĢ, pazarlama, yarıĢmacılık, imaj gibi etkenlerle birlikte, özgün bir değer olarak yüceltilmiĢtir. “Post–modern, hi–tech, temiz sanayi” ve “Endüstriyel Turizm” baĢlığı altında birçok kentin turistik stratejilerini oluĢturan endüstriyel miras, endüstrinin bu kötü imajını değiĢtirmek amacıyla tercih edilmektedir (Hall, 1998). 1990‟ların 2. yarısından itibaren “kültür”, kentsel dönüĢümün öznesi haline gelmiĢ ve giderek yaygınlaĢmıĢtır.

ÇalıĢmanın bir sonraki bölümünde, “kültür”ün “kentsel dönüĢüm” anlayıĢı içerisinde değiĢerek geliĢen rolü ve ağırlığından söz edilmekte, kültürün bir araç olmaktan çıkarak dönüĢümün eksenine oturduğu “kültür eksenli dönüĢüm” kavramı incelenmektedir.

Kültür Eksenli DönüĢüm YaklaĢımının GeliĢimi

Kültür aktivitelerinin kentlerde yer alan tüketim aktivitelerinden ibaret olduğu görüĢü değiĢmekte ve giderek, kültürün üretim boyutunu da gözeten bir algı yerleĢmeye baĢlamaktadır (CURDS, 1999).

Kültürün kentsel dönüĢüme dâhil edilmesi süreci 3 ayrı yaklaĢım ortaya çıkarmıĢtır. Bunlar;  “Kültür ve DönüĢüm”,

 “Kültürel DönüĢüm” ve

 “Kültür Eksenli DönüĢüm” olarak ifade edilmektedir (Evans, 2005; Evans ve Shaw, 2004).

“Kültür ve DönüĢüm” anlayıĢında kültür, kentsel dönüĢüm ile tam olarak bütünleĢebilmiĢ değildir. Kültürü içeren müdahaleler küçük çaptadır. “Kültür” aktivite bazında (bina ve etkinlik olarak) yer alabilir. Planlarda yer almadığı durumlarda bile, yerel halk tarafından “katılımcı” bir anlayıĢla ortaya konabilmektedir (yerel sanatçıların tasarladığı sokak mobilyaları, müzik geceleri düzenlemek... gibi) (Evans, 2005).

“Kültürel DönüĢüm” anlayıĢında ise kültürel aktivite; çevresel, sosyal ve ekonomik aktivitelerin yanında “alansal bir strateji” olarak ele alınır. Bu noktada bazı sınırlar ortaya çıkabilmektedir. Örneğin kültürel dönüĢüm oldukça maliyetli olabilmekte ve etkisini göstermesi uzun zaman alabilmektedir. Kültürel dönüĢüm, kamu sektörlerinin desteğini gerektirmekte ve küçük kentlerin eriĢebilirliklerinin çok ötesinde bir anlayıĢla gerçekleĢtirilebilmektedir. Yerel halkla ve ihtiyaçlarıyla kolayca örtüĢemeyen “kültürel dönüĢüm” sosyal kutuplaĢmayı ortaya çıkarabilmekte/derinleĢtirebilmekte ve soylulaĢtırmaya yol açabilmektedir. Tamamen turiste ve yabancı sermayeye yönelerek, yerel halkı dıĢlayıcı

politikalar ortaya çıkarabilmekte, yereldeki iĢsizlik problemine karĢılık gelemeyebilmektedir (Evans, 2005).

“Kültür Eksenli DönüĢüm” yaklaĢımının kent ekonomisini canlandırmada bir strateji olarak kabul edilmesi ve uygulanmaya baĢlaması 1990‟lı yılların 2. yarısından sonra gerçekleĢmiĢtir. Bu yaklaĢımının özünde; avantajlı hizmetlerin, kentsel imajın kültür yolu ile iyileĢtirilmesi ve kentsel yaĢam kalitesinin arttırılması ile kente çekilebileceği; böylece ilk etapta ekonomik yapıda, süreçte ise kentin sosyal ve fiziksel yapısında iyileĢmeyi tetikleyeceği beklentisi yatmaktadır. Temel nokta, kültürün dönüĢüm sürecinde ya da sonrasında etkilenen ve/veya süreçte etkin olan faktörlerden biri olarak değil; bizzat dönüĢümün motoru olarak kabul edilmesidir. Kent, “emlâk” ya da “turizm”in değil, “kültür”ün egemen olduğu bir yaklaĢım çerçevesinde dönüĢmektedir (Evans, 2005).

Kültür– eksenli dönüĢüm; kültürel aktivitenin öncü projeler (flagship projects), etkinlikler (events) kültür mahalleleri (cultural quarters) olmak üzere 3 temel araçla kendisini göstermesi ve üretmesi yolu ile gerçekleĢmektedir. Kültür–eksenli dönüĢüm yaklaĢımının geliĢmesi sürecinde gerçekleĢen uygulamalarda, bu araçların bir ya da birkaçının bir arada kullanıldığı çeĢitli örneklere rastlamak mümkündür.

“Öncü projeler”, literatürde yaygın olan dönüĢüm araçlarından biri olarak karĢımıza çıkmaktadır. “Guggenheim Müzesi” (Bilbao–Ġspanya), “Ulusal Film ve TV Müzesi” (Bradford–Ġngiltere), “Tate Modern” (Londra–Ġngiltere), “Eden Projesi” (Cornwall–Ġngiltere), “The Lowry” (Salford Quays), “Milenyum Köprüsü”–“Baltic ÇağdaĢ Sanat Galerisi” ve uluslararası müziğin yuvası olan “Sage” (Gateshead Quays– Ġngiltere), “HMS Trincomalee” (Hartlepool–Ġngiltere) ve “Bournemouth Kütüphanesi” (Ġngiltere) “öncü projeler”le gerçekleĢen kültür–eksenli dönüĢüm projelerine örnek verilebilir (DCMS, 2004).64

Kentsel dönüĢümde tetikleyici olarak kullanılan öncü projelerin bağlamı ile iliĢkisi ve benzersizliği son derece önem taĢımaktadır65

.

64

DCMS (2004) çalıĢmasında yer verilen “Tate”, “Eden” ve “Lowry” Projeleri‟nin ekonomik hedeflere ulaĢılması anlamında ses getirdiği ifade edilmektedir. Tate Modern, 467‟si doğrudan galeriyle iliĢkili olmak üzere 3000 yeni iĢ yaratmıĢ, yereldeki otellerin ve yeme–içme yerlerinin sayısında %23 oranında artıĢ gerçekleĢmesini sağlamıĢ ve böylece –yaklaĢık 100 milyon pound ekonomik fayda ortaya çıkarmıĢtır. Eden Projesi, 650 yeni çalıĢan ve 250 yeni iĢ, –ilk 2 yılda 4 milyonun üzerinde ziyaretçi ile kente yaklaĢık 111 milyon pound ekonomik fayda sağlamıĢtır. Lowry Projesi‟nde ise 5700 yeni iĢ yaratılmıĢ ve 5000 yeni iĢ daha hedeflenmiĢtir. Proje için yapılan 300 milyon poundluk kamu ve özel sektör yatırımının 250 milyon poundu, 5 yıl içinde geri kazanılmıĢtır.

65

Birmingham, Montreal, Barcelona (Forum 2004), Bilbao, Salford, Sydney (Olimpiyatlar), Rotterdam– Lizbon– Glasgow– Liverpool (kültür baĢkentleri), Pittsburg ve Ulverston (festival) kentleri, “etkinlikler” yolu ile “kültür eksenli dönüĢüm” geçiren örnekler arasında sayılmaktadır. AKB (ECOC) etkinliklerin kentsel dönüĢümde araç olarak kullanıldığı etkili uygulamalar arasında sayılabilir. Palmer (2004) 1995–2004 döneminde AKB olan 21 kent66

üzerinde odaklanarak hazırlanan çalıĢmada, en çok hedeflenen unsurların baĢında; kentin/bölgenin uluslararası profilini yükseltmek, kültürel ve sanatsal aktivitelerin yer aldığı bir programı yürürlüğe koymak, kent/bölgede uzun dönemli kültürel geliĢmeyi sağlamak gibi unsurlar yer aldığı görülmektedir.

“Temple Bar” (Dublin–Ġrlanda), “Sheffield Kültür Endüstrileri Mahallesi” (Ġngiltere), “Hindley Caddesi” (Adelaide– Avustralya) ve “Manchester Kuzey Mahallesi” (Ġngiltere), kültür eksenli dönüĢümü “kültür mahalleleri” üzerinden gerçekleĢtirmiĢ örnekler olarak verilebilir (Montgomery, 2004). “Kültür mahalleleri” iki Ģekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, “kendiliğinden baĢlayan ve zaman içinde geliĢen/geliĢtirilen” mahallelerdir. Hoxton, bu türe örnek verilebilir (Evans ve Shaw, 2004). 1980‟lerin sonlarında sanatçıların bu bölgeye yerleĢmesi geliĢmenin ilk ivmesi olmuĢ, “City Challenge Fonu” ile desteklenen bölge; öncü projeler ve devamında bölgeye yatırım amaçlı gelen giriĢimciler ile gerçekleĢtirilmiĢtir. Projede barlar, cafeler, galeriler, klüpler gibi çeĢitli birimler ve üst gelir grubuna hitap eden konutlar mevcuttur. Ancak, yeni iĢ kolları oluĢmasına rağmen bölgedeki iĢsizlik düzeyinde düĢüĢ gerçekleĢmemiĢtir. Bununla birlikte, yükselen arazi değerleri burada çalıĢan yerel halkın alanı terk etmesine neden olmuĢtur. Devamında, bu alanın bir “kültür mahallesi” haline gelmesinin baĢat nedeni olan sanatçılar da, yükselen fiyatlar dolayısı ile alanı terk etmek zorunda kalmıĢlardır.

Kültür mahallesi oluĢturmak için ikinci bir yol ise “potansiyel bir sektörü/sektörleri harekete geçirmek”tir. Tüketimin yanı sıra, dönüĢümü sürdürülebilir kılacak olan üretimin de gerçekleĢmesi gerekliliği; bölgede mevcut ve/veya potansiyel taĢıyan sektör(ler)e destek verilmesini ve böylece “kültür mahalleleri” yaklaĢımı içerisinden “kültür endüstrileri”

Foster (2004).

66

Luxembourg (1995), Copenhagen (1996), Thessaloniki (1997), Stockholm (1998), Weimar, Avignon, Bergen, Bologna, Brussels, Cracow, Helsinki, Prague, Reykjavik (1999), Santiago de Compostela (2000), Porto ve Rotterdam (2001), Bruges ve Salamanca (2002), Graz (2003), Genoa ve Lille (2004).

kavramının yükselmesini sağlamıĢtır. Birmingham ve Nottingham kültür mahalleleri, bu eğilimin ilk örnekleri arasında sayılabilir. Birmingham örneğinde, yatırımın cesaretlendirilmesi ve yabancı ziyaretçi çekmek amacıyla yaĢama, çalıĢma, alıĢ–veriĢ, ziyaret amaçlı mekânlar tasarlanmıĢ, kültürel miras yerele yeni iĢ sahaları açabilecek “turist endüstrisi (tourist industry)” içinde değerlendirilmiĢtir. Bugün, mücevher imalatı ve perakende satıĢında, 1500 ayrı iĢkolunda yaklaĢık 6000 kiĢi istihdam edilmektedir. 19.yy sonları–20.yy baĢlarında dantel endüstrisinin üretim merkezi olan Nottingham ise, endüstriyel Ģöhretini ve ekonomik gücünü bugün moda endüstrisine dönüĢerek devam ettirmektedir. Bölge 450 firma ile moda tasarım ve üretim merkezlerinden biri haline gelmiĢtir (DCMS, 2004).

Evans ve Shaw‟un (2004) çalıĢmasında; kültür–eksenli, kültürel dönüĢüm ve kültür ve dönüĢüm yaklaĢımları altında gruplanan çalıĢmaların, dönüĢüme çevresel (fiziksel), ekonomik ve sosyal katkıları çizelgeleĢtirilmiĢtir (Çizelge 2.1).

Çizelge 2.1 Kültürün dönüĢüme katkısı (Evans ve Shaw, 2004) Kültür- eksenli dönüşüm Kültürel dönüşüm Kültür ve dönüşüm Çevresel

(Fiziksel) Ekonomik Toplumsal

1. Dantel Pazarı, Nottingham * * * * *

2. Güney Batı Bölgesi * * * * *

3. Acme Stüdyoları, Londra * *

4. Krema Fabrikası, Birmingham * * * *

5. Çikolata Fabrikası, Haringey * * * * *

6. Breighmet, Bolton * * * *

7. Ulverston, Cumbria * * * * *

8. Headland, Yorkshire * * * *

9. Hi8us (Film ve Video) * *

10. Sağlığın Kalbinde Sanat, Hull * * * *

İyi Gelişme

Proje Kültürün Dönüşümdeki Rolü Etkisi

İyi Sonuç

Buna göre kültür; her üç yaklaĢım da da çevresel, ekonomik ve sosyal etkiler yaratmaktadır. Bununla birlikte çalıĢmada, kültürün bu rolünün yanı sıra, bu rolün planlanması ve uygulanmasının önemine de dikkat çekilmektedir.

Scott (2004), kültür endüstrilerinin ortaya çıkıĢı öncesinde geliĢen ve kimi, dikkat çekici derecede baĢarı sağlayan “kültür” içerikli bu çabaları, “ilk kuĢak hamleler (first–generation