• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL YAKLAġIM

2.1.1 SanayisizleĢme ve Esnek Üretim TartıĢmaları

SanayisizleĢmeye neden olan faktörler; fabrikaların kapanması, teknolojinin emeğin yerini alması ve iĢ olanaklarının kent merkezinden taĢınması15

(Hall, 1998) olarak sayılmaktadır. Bu üç faktör birbirini tetikleyerek, sanayi kentlerinde çöküĢü hızlandırmaktadır. Nitekim fabrikalar; iflas, üretim değiĢikliği ve lokasyon değiĢikliğine bağlı olarak kapanmaktadır. 1970‟ler, çöküĢün en belirgin yaĢandığı dönemdir. Ġç kent (inner-city) çöküĢten ağır biçimde etkilenmiĢtir (Hall, 1998).

Lokasyon değiĢiminde, üretim teknolojilerindeki geliĢmeler önemli bir etken olarak gösterilmektedir. Dick, teknolojik geliĢmelerin, (fordist) üretim süreçlerinin parçalanabilmesini ve üretim birimlerinin, iĢgücü avantajlarına duyarlı olarak yeniden

15

Kent içi lokasyonla ilgili problemler ve çeperin sunduğu avantajlar iş olanaklarının kent içinden çepere taşınmasında iki önemli etken olarak sayılmaktadır (Hall, 1998). Kent içinde, ofis talebine bağlı olarak fiyatlarda ortaya çıkan patlama, merkezdeki fabrika alanlarının ofis amaçlı satılması ve ilave imalat tesislerinin çepere taĢınması ile sonuçlanmıĢtır. Bunun yanı sıra, kent içindeki endüstri sermayesi eski ve kötü durumdadır. Yeni makineler ile çepere taĢınmak, mevcut yapıyı dönüĢtürmekten daha olanaklıdır. Ek olarak, geliĢen ulaĢım ağlarının da etkisiyle çeper, imalat sektörüne ucuz arazi ve ucuz, yarı zamanlı ve örgütlenme kültürü olmayan (ağırlıklı olarak kadın) bir iĢgücü sağlamaktadır. Lokasyon değiĢiminin ikinci ayağında, üretimin yer değiĢtirmesine bağlı olarak iĢ olanaklarının yurtdıĢına kayması yer almaktadır. Ulus ekonomilerinden bağımsız hareket eden çokuluslu/ulusötesi Ģirketler, üretim birimlerini; ucuz, vasıfsız ve örgütlenmemiĢ iĢgücünün yer aldığı, yeni–endüstrileĢen ülkelerin metropollerine yöneltmiĢlerdir (Hall, 1998).

organize olabilmesini olanaklı kıldığından söz etmektedir (Hall, 1998). Sassen, Graham ve Marvin‟e göre mekânsal bölünme ve telekomünikasyon teknolojilerindeki geliĢmeler birbirlerine kenetlenmiĢ durumdadır16

(Hall, 1998). Bu geliĢmeler, fordist sonrası süreçte, sanayinin içinde bulunduğu darboğazın aĢılmasında anahtar rol üstlenmiĢtir. Harvey‟e (1990) göre fordizmden esnek birikime geçiĢ her türden teori açısından ciddi sorunlar yaratmakla birlikte, 1970‟den bu yana kapitalizmin iĢleyiĢinde önemli bir değiĢim yaĢandığı konusunda ortak görüĢ vardır17

.

Fordist sonrası süreç farklı teorisyenlerce, farklı parametreler kullanılarak kavramsallaĢtırılmaktadır. Halal‟ın “Eski Kapitalizm (sınaî paradigma)–Yeni Kapitalizm (sınaî– sonrası paradigma)” tanımlaması, Lash ve Urry‟nin “ÖrgütlenmiĢ Kapitalizm– ÖrgütlenmemiĢ Kapitalizm” tanımlaması ve Swyngedouw‟un “Fordist Üretim (ölçek ekonomileri temelli)– Esnek Üretim (çeĢit ekonomileri temelli)” tanımlaması bu kavramsallaĢtırmalar arasında sayılmaktadır (Harvey, 1990).

Konuya genel parametrelerle bakan Halal‟ın çalıĢması bir yana bırakıldığında, diğer iki çalıĢmada iĢgücü piyasasına ve mekân kullanımına iliĢkin ortak noktalar olduğu görülmektedir. Lash ve Urry belirli bölgelerdeki güçlü yoğunlaĢma ve uzmanlaĢmanın yerini; bölgesel–mekânsal iĢbölümünde dağılma ve farklılaĢmanın aldığından söz etmektedir (Harvey, 1990). Fabrikanın iĢgücü büyüklüğünü artırma yoluyla ölçek ekonomisi arayıĢı, yeni dönemde, fabrika ölçeğinde, coğrafi dağılma, artan ölçüde taĢerona iĢ verme, küresel üretim sistemleri aracılığıyla küçülme olarak karĢımıza çıkmaktadır. Lash ve Urry tarafından “örgütlü kapitalizmin sona ermesi” olarak ifade edilen olgunun merkezinde kitlesel üretimin girdiği kriz yatmaktadır (Kumar, 1995). “Örgütsüz kapitalizm”in, Piore ve Sabel‟in kuramının ana dayanağı olan esnek uzmanlaĢmadan fazlasını kapsadığı açıktır (Harvey 1990; Kumar, 1995). Swyngedouw‟un esnek uzmanlaĢma tezine göre ise iĢlevsel mekânsal uzmanlaĢmanın yerini mekânsal kümeleĢme ve yığılma almakta, iĢgücü piyasası farklılaĢmakta, parçaların ve

16

Bu geliĢmeler Ģüphesiz, farklı endüstri kentlerinde farklı sonuçlar doğurmuĢtur ve bu durum genellemeler yapmayı zorlaĢtırmaktadır. Bununla birlikte, 1960‟lardan beri süregelen endüstrisizleĢmenin Avrupa‟daki ve Kuzey Amerika‟daki büyük kentleri etkileyen en belirgin ekonomik süreç olduğunu söylemek doğru görünmektedir (Hall, 1998). Bu süreçte orta sınıf banliyölere taĢınırken, ekonomik açıdan dezavantajlı olması dolayısıyla böylesi bir mobiliteye sahip olmayan gruplar kent içinde kalmıĢtır. Bu durum, kent içi alanların ekonomik geliĢmelerden ayrı düĢmesine, nüfusun ve mekânların arkada bırakılmasına neden olmuĢtur. Banliyö nüfusu ve kent içi nüfus arasında gelir, hayat biçimi ve fırsat unsurları temelli mekânsal polarizasyon ortaya çıkmıĢtır (Hall, 1998).

17

taĢeron firmaların dünya çapında aranması yerine dikey olarak hemen hemen bütünleĢmiĢ firmaların mekânsal yakınlığı öne çıkmaktadır (Harvey, 1990).

Harvey (1990), esneklik konusunda üç ana konum belirdiğinden söz eder. Bunlar; 1) Piore ve Sabel tarafından savunulan (ve tartıĢılmakla birlikte esnek uzmanlaĢma alanında çok sayıda teorisyenin taraf tuttuğu) “ikinci sınaî dönüm noktası (the second industrial divide)” görüĢü, 2) esneklik fikrinin ampirik ya da materyalist bir dayanağa sahip olmadığını savunan görüĢ18 ve 3) Fordist üretim ile zanaat türü üretim iliĢkilerine dayanan daha geleneksel üretim sistemlerinin bileĢimi olan görüĢtür.

Piore ve Sabel tarafından gerçekleĢtirilen çalıĢma, Üçüncü Ġtalya örneği üzerinden “esnek uzmanlaĢma” tartıĢmalarını baĢlatmıĢ ve daha önce Marshall tarafından ortaya atılan “Endüstri Bölgeleri” teorisini (toplumsal içerikli katkılarla) yeniden gündeme getirmiĢtir. Piore ve Sabel, “esnek uzmanlaĢma”yı, vasıflı iĢçiler ve genel amaçlı makineler kullanılarak çeĢitli ürünlerin küçük ölçekli imalatı olarak tanımlanmaktadır (EĢiyok, 2001). Smith‟e göre esnek uzmanlaĢma yaklaĢımında “esneklik” kavramı, emek piyasasındaki yeniden yapılanmayı, “uzmanlaĢma” kavramı ise, kitle üretiminin standartlaĢmasının sonunu ifade etmektedir19 (EĢiyok, 2001). Ekonomik değiĢim konusundaki post–fordist çözümlemenin merkezinde “esnek uzmanlaĢma” ve “esnek firma” kavramları yatmaktadır (Kumar, 1995). Castells (1991) esnekliği, yeni sistemin anahtar özelliği olarak tarif eder. Esneklik genellikle büyük organizasyonlar ya da geliĢmiĢ organizasyonel ağlarla iliĢkili büyük ölçekli üretim,

18

Konuyla ilgili olarak bkz. Harvey (1990).

19

Esnek üretim biçiminin istihdam yapısında yarattığı etkiye bakıldığında, Taylorist–Fordist emek sürecinin makineyle iliĢkisinin değiĢmiĢ olduğu görülmektedir. Kumar‟a (1995) göre, müĢterinin taleplerine duyarlı kısa vadeli üretim, hem makinelerin hem de iĢçinin vasıflı ve esnek olmasını gerektirmektedir. Piore ve Sabel bu durumu, zanaat üretiminde olduğu gibi, emeğin makine üzerindeki kontrolünün tekrar baĢlaması, kitlesel üretimde olduğunun aksine, çalıĢanların makinanın bir uzantısı değil, onun efendisi haline gelmesi olarak yorumlarken (ki bu süreç çalıĢanların yaratıcılığını ve entellektüel kapasitesini artırmaktadır ve sayılan nedenlerle emek sürecinde bir üst aĢamayı ifade etmektedir) (EĢiyok, 2001), Harvey (1990) esnekliği, sermayenin iĢgücü üzerindeki denetimini ve baskısını artırıcı bir güç olarak değerlendirmektedir.

Harvey (1990) esnek birikim koĢullarında iĢgücü piyasası yapılarını tarif etmek üzere C.Curson‟un çalıĢmasından yararlanır. Buna göre iĢgücü yapısı; çekirdek iĢgücü ve çevre iĢgücü olarak tarif edilmektedir. Çekirdek iĢgücü “tam zaman çalıĢan, sürekli statüye sahip ve kurumun uzun vadeli geleceği için merkezi önem taĢıyan” çalıĢanlardan oluĢmaktadır. Çevre iĢgücü ise, “büro iĢi, sekreterlik, rutin iĢler ve daha az vasıflı bedensel iĢler gibi, iĢgücü piyasasında her an bulunabilecek vasıflara sahip tam zaman çalıĢan” personelden oluĢan ilk çevre grup ile “yarım zaman çalıĢanları, ihtiyaç oldukça istihdam edilenleri, sabit süreli sözleĢmeyle çalıĢanları, geçici iĢçileri, taĢeron iĢçileri, kamu sübvansiyonuyla çalıĢan stajyerleri” kapsayan ikinci çevre gruptan oluĢmaktadır. Harvey (1990), günümüz iĢgücü piyasalarının, çekirdek iĢçilerin sayısını azaltmak ve süratle iĢe alınabilen, aynı süratle ve masrafsız biçimde iĢten çıkarılabilen bir iĢgücüne yaslandığına dikkat çekmektedir.

tüketim ve yönetim bağlamında yer almaktadır. Piore ve Sabel‟e göre yeni teknolojiler, sürekli değiĢen Ģartlara sürekli bir adaptasyon sağlayarak katılığın üstesinden gelmekte ve bu, Fordizmin dönüĢmesine ve ölçek ekonomilerinin ve organizasyonel gücün korunmasına katkıda bulunmaktadır (Castells, 1991).

“Ölçek ekonomileri”nin, yerini “alan ekonomileri”ne20

bıraktığı bu süreçte (Harvey, 1990; Kumar, 1995), firmaların sektörel ve mekânsal örgütlenme biçimleri açısından yeni formlar ortaya çıkmaktadır. Harvey (1990), bu formları “…küçük firmaları büyük ölçekli, hatta çokuluslu iĢlere bağlayan, karmaĢık ve çeĢitli taĢeron düzenlemeleri; çeĢitli küçük iĢletmelerin bir araya toplanmasının önemli alan ekonomilerine yol açan sanayi sitelerinin oluĢumu; küçük iĢletmelerin güçlü finans ya da pazarlama örgütlerinin Ģemsiyesi ve hâkimiyeti altında bütünleĢmesi” olarak özetlemektedir. Esnek uzmanlaĢmanın; küçük ölçekli ve farklı taleplere etkin bir Ģekilde cevap verebilen küçük ve orta ölçekli iĢletmeler için olduğu kadar, büyük ölçekli iĢletmeler için de yönlendirici olduğu görülmektedir. Büyük firmalar açısından bakıldığında; “…coğrafi yayılma kapasitesinin artması, küçük ölçekli üretim ve sipariĢe dayanan piyasaların hedeflenmesi, büyük sermayenin gücünün kaçınılmaz olarak azalması anlamına gelmemiĢtir” (Harvey, 1990).21

Bu noktada, Krugman, Venables ve Martin‟e göre, üretim sürecinde gerçekleĢen bu organizasyonel değiĢikliğin, ekonomik aktivitelerin mekânsal yapılanmasında iki karĢıt kuvvetin– yığılma kuvveti (merkezcil “centripetal”) ve çözülme kuvveti22 (merkezkaç “centrifugal”)– sonucu olarak ortaya çıktığını (Bekele ve Jackson, 2006) söylemek mümkündür.

20

Kavram, çalıĢmanın Türkçe çevirisinde “yakınlık ekonomisi” olarak geçmektedir. Ancak burada, daha genel bir kavram olan “alan (scope) ekonomisi” terimi tercih edilmiĢ ve kullanılmıĢtır. Alan ekonomileriyle ilgili detaylı açıklama için bkz. Kumar (1995) ve EĢiyok (2001).

21

Kumar (1995)‟a göre, esnek uzmanlaĢmadan büyük firmaların da yararlanmaması için hiçbir neden olmadığı gibi, büyük firmaların bu konuda çarpıcı bir baĢarı gösterdiklerine iliĢkin kayda değer kanıtlar bulunmaktadır. Kumar (1995), büyük firmaların, Taylorist türde büyük ölçekli, merkezileĢmiĢ ve hiyerarĢik olarak eĢgüdümlenmiĢ birer örgüt görüntüsünden ziyade, gitgide birer küçük firma konfederasyonu görüntüsü verecekleri bir geleceğe gözlerini dikmiĢ olduğundan söz etmektedir. Olivetti ve Xerox (Kumar, 1995) ve doğrudan üretime girmek yerine bağımsız üreticiler ordusuna komutalar aktaran güçlü bir pazarlama aygıtı olarak çalıĢan Benetton (Harvey, 1990; Kumar, 1995), büyük Ģirketlerin önemli bir ölçüde esnek uzmanlaĢmaya yönelmelerinin bilinen örnekleri arasında sayılmaktadır.

22

Krugman, Venables ve Martin, büyük ölçekli firmaların üretim süreçlerinin parçalanması ile ortaya çıkan “çözülme”yi tetikleyen faktörleri; iĢgücünün, üretim süreçlerindeki parçalanmaya ayak uyduramayan hareketsizliği (immobility), arazi fiyatlarında artıĢ ve artan yoğunluktan kaynaklanan trafik ya da çevre sorunları gibi dıĢsal eksi ekonomiler olarak saymaktadır (Bekele ve Jackson, 2006).

“Yığılma”23

kiĢi ve ekonomik aktivitelerin mekânsal yoğunlaĢması olarak ifade edilmektedir (Bekele ve Jackson, 2006). Belussi (2004), (“yığılma” baĢlığı altında kavramsallaĢtırılan) endüstri bölgeleri ve kümelenme yaklaĢımlarının kökenini 5 temel yaklaĢıma dayandırmaktadır. Bunlar; 1) Marshallian teori, 2) Lokasyon teorisi, 3) ĠĢlem maliyeti ve kurumsal teori, 4) Uluslararası iĢ teorisi ve 5) Bölgesel çalıĢmalar teorisidir. Marshallian teori24, bu yaklaĢımlar arasında söz konusu çalıĢmaları yönlendirme açısından en etkili olandır.

Marshall‟a göre, en azından belli üretim tipleri için, iki etkin imalat sistemi vardır. Bunlar; a) büyük, düĢeyde örgütlenmiĢ üretim birimi ve b) aynı üretim sisteminin farklı aĢamalarında uzmanlaĢmıĢ birçok küçük fabrikanın yoğunlaĢmasına dayalı olan “endüstri bölgesi” olarak ifade edilmektedir. Ġlk kez, modern ekonomilerin babası kabul edilen Marshall ile literatüre giren ve aynı aktivitede uzmanlaĢan kentsel bölgeleri ifade eden “endüstri bölgesi/endüstriyel bölge” olgusu, 1980‟li yıllarda (esnek uzmanlaĢma tartıĢmaları ile) yeniden ilgi odağı olmuĢtur (Çetin, 2006).

Storper, endüstri bölgeleri ve kümelerin coğrafi yoğunlaĢmalar Ģeklinde yer seçmemiĢ firmalar için geçerli olmayan çok sayıda fayda yoluyla rekabetçi avantaj sağladığından söz etmektedir (Belussi, 2004). Diğer aktivitelere mekânsal yakınlık sağlayan kümelenme sayesinde, firmalar belirli dıĢsal ekonomilerden faydalanmaktadırlar (Dicken ve Lloyd, 1990). Marshall‟ın hipotezinde, iliĢkili firma ve endüstrilerin yığılmasında etkili olan (ve aynı zamanda firmaların yığılmasıyla oluĢan) bu unsurlar “pozitif dıĢsallıklar” (“positive externalities”) olarak kavramsallaĢtırılmıĢ ve üç temel baĢlık altında toplanmıĢtır. Bunlar;

a) firmalar arası bilgi yayılması,

b) destek endüstrilerden elde edilen uzmanlaĢmıĢ girdi ve hizmetler ve

23

Literatürde “Klasik Yığılma Teorisi”nin kurucuları; Marshall (1890), Weber (1929), Adam Smith, Von Thünen (Lambooy, 1998), Ohlin (1933) ve Hoover (1937) olarak geçmektedir (Bekele ve Jackson, 2006). Teorisyenler, “dıĢsal ölçek ekonomileri”, “yığılma ve endüstri lokasyonu”, “endüstriler arası iliĢki ve bağımlıklık” teorileri üzerine çalıĢmalar gerçekleĢtirmiĢ; “Yeni Ekonomik Coğrafya”, “Esnek UzmanlaĢma”, “Bölgesel Yenilikçi Sistemler”, “Rekabetçilik” ve “Dinamik DıĢsallıklar” tartıĢmalarının yolunu açmıĢlardır. Klasik yığılma teorisi ile ilgili ilk çalıĢmalar firmaların mekânsal yoğunlaĢmasına odaklanmıĢken, endüstri yığılması ve kümeler üzerine gerçekleĢtirilen sonraki çalıĢmalar endüstriler arasında var olan üretim, hizmet ve pazarlama bağlantılarına dikkat çekmiĢtir (Bekele ve Jackson, 2006).

24

Marshall‟ın hipotezi; “dinamik bütünleyiciliğin” varlığı üzerine kuruludur. Böylece bir ekonomik birimdeki yenilik ve büyüme, sistemin diğer kısımlarında yenilik ve büyümeyi harekete geçirebilmektedir. Bu nedenle de endüstriyel kompleksler kümesinin, dağılmıĢ bireysel birimlerin toplamından daha iyi iĢlemesi ve endüstrinin mekânda yoğunlaĢtığı alanlarda üretkenliğin daha yüksek olması beklenmektedir (Peneder, 1999; Isbasoiu, 2007). Marshall‟ın hipotezi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Belussi (2004), Peneder (1999) ve Çetin (2006).

c) uzman becerilerden oluĢan ve coğrafi olarak bir havuz oluĢturan istihdam pazarı olarak ifade edilmektedir.

Marshallian yaklaĢım; sürekli yenilikçiliğin bir aktörden diğerine kesintisiz aktığı “endüstriyel atmosfer” üzerine kuruludur. Lambooy (1998) Marshall‟ın, coğrafi yakınlık ve bilgi transferi arasında, tüm firmaların üretkenlik düzeyini ilerleten, doğrudan bir iliĢki kurduğunu söyler. Lambooy (1998) “atmosfer”i; ana amacın fırsatçı davranıĢtan öte ortak güvene dayalı olduğu ağ iliĢkilerin (networks) varlığı olarak açıklamaktadır. Bir baĢka deyiĢle avantajlar ortamın “havasında”dır (the advantages are “in the air”) (Lambooy, 1998). Marshall, bir bölgede yoğunlaĢan dıĢsal ekonomilerin ve firmalar arası ağların rekabet gücünü arttıracağını ifade etmektedir (EĢiyok, 2001).

Martin ve Sunley (2003) “sistemli bilgi”ye (codified knowledge) karĢıt olarak, lokalize olmuĢ yüz–yüze temaslara, enformasyon yayılımına ve paylaĢılan kültürel, linguistik ve sosyal norm ve değerlere dayanan “örtük bilgiden” (tacit knowledge) söz etmektedir. Lambooy (1998) örtük bilgiyi; deneyimin birey iliĢkili doğası (individual–related nature of experiences) olarak tanımlamaktadır. Sistemli bilgi, standart kitle üretimi ya da Fordizm ile iliĢkilendirilirken, örtük bilgi, esnek uzmanlaĢmıĢ yenilikçi aktivite için daha değerlidir. Örtük bilgiyi iletmenin maliyeti mesafe arttıkça arttığından, yeniliğin, etkileĢim düzeyinin en yüksek olduğu yerde olması beklenir. Audretsch ve Feldman‟a göre bu durum coğrafi yakınlığın büyüme ve yenilik için önemini kanıtlamaktadır (Bekele ve Jackson, 2006). Özellikle taklit ederek ve deneyimleyerek öğrenmede “mekânsal yakınlık” (Lambooy, 1998) ya da “ağ iliĢkiler” (Belussi, 2004) önemli bir önkoĢul olabilmektedir.

Sternberg ve Tamasy‟e göre, örtük bilgi transferinin gerçekleĢtiği üretim zincirleri de firmaları birarada bulunmaya teĢvik etmektedir (Evren, 2005). Zira “ürün geliĢtirme konusunda yan sanayilere daha fazla sorumlulukların verilmesiyle birlikte, tasarım sürecinin neredeyse tamamında ve üretim sürecinin özellikle ilk aĢamalarında ortaya çıkan pürüzlerin giderilmesi için, ana firmalar ile yan firmalar arasında sürekli buluĢmaların gerçekleĢmesi gerekmektedir. Bu durum, üretim zincirinde bir tür ticari nitelikli olmayan karĢılıklı bağımlılık yaratarak, firmalar arasında fiziksel yakınlığın önemini artırmaktadır” (Evren, 2005).

Marshall‟ın hipotezi; Scott, Amin ve Thrift, Harrison vd., Markusen ve Asheim gibi ağırlıkla ekonomik coğrafyacıların üzerinde çalıĢageldikleri “endüstriyel bölgeler (industrial districts), yeni endüstriyel mekânlar (new industrial spaces), neo–marshallian nodları (neo–marshallian

nodes), ağ bölgeleri (network regions), öğrenen bölgeler (learning regions)…” (Martin ve Sunley, 2003) ve Porter tarafından üne kavuĢturulan “küme/kümelenme/endüstri kümeleri (cluster/clustering/industrial clusters)” gibi kavramların (Porter, 1998a; 1998b; Isbosoiu, 2007) hareket noktasını oluĢturmaktadır.

Bu kavramlar arasından; 1) “esnek uzmanlaĢma” tartıĢmaları çerçevesinde Piore ve Sabel‟in gündeme getirdikleri “Yeni Endüstri Bölgeleri (Neo/Post Marshallian)” yaklaĢımı ve 2) KüreselleĢme tartıĢmaları ile birlikte öne çıkan “rekabetçilik” unsuruna odaklanan “Kümelenme” yaklaĢımı, bu çalıĢmanın kavramsal ve yöntemsel kurgusunu oluĢturmaktadır. Bu aktarımın izlenmesinde, “Endüstri Bölgeleri” ve “Kümelenme” yaklaĢımlarının iç içe geçtiğini hatırlamak önem taĢımaktadır. Bu alanda literatürde üç temel eğilim gözlenmiĢtir. Bunlar; 1) Kavramlar arasında çizgi çekme çabasında olan çalıĢmalar (Bekele ve Jackson, 2006), 2) Bu iki kavramın birbirlerine çok yakın olduğunu aktaran çalıĢmalar (Belussi, 2004)25 ve 3) Bu iki kavram arasında ayrım yapmamayı tercih eden ve kavramları birbiri yerine kullanan çalıĢmalar (Lambooy, 1998; Isbasoiu, 2007) olarak ifade edilebilir.

1980‟li yıllarla birlikte Piore ve Sabel, Saxenian, Bellandi, Becattini, Brusco, Alberti, Vertova, Ferri ve White gibi yazarlar yeni endüstriyel bölgeler26

üzerinde, özellikle Üçüncü Ġtalya bölgesinde yoğunlaĢarak, endüstriyel bölgelerin oluĢumu ve geliĢiminin sadece ekonomik faktörlerle açıklanamayacağını savunmuĢlardır (Çetin, 2006). Yazarlar, endüstriyel bölgenin sosyo–ekonomik yönüne değinmiĢ, disiplinler arası çalıĢmalara özel bir yol açan perspektifleri bu konuda yeni bir yaklaĢımın ortaya çıkması ve geliĢmesinde önemli rol oynamıĢtır. Kalıcı yenilikleri endüstriyel bölgelerin hayati bir özelliği ve bölgesel büyümenin ön Ģartı olarak kabul eden Piore ve Sabel Marshall‟ın görüĢlerine ayrı bir boyut kazandırmıĢtır (Çetin, 2006). Bu yazarlara göre, üretim aktivitesinin yayılması yenilikler ve yeni teknolojilerin uyumu kadar, iĢbirliği ve rekabet arasındaki denge oluĢumuna bağlıdır. Burada asıl üzerinde durulan nokta, endüstriyel bölgenin sosyal ve ekonomik bir bütün olarak değerlendirilmesidir (Çetin, 2006). Bir baĢka deyiĢle endüstriyel bölgenin baĢarısı dar

25

Belussi‟ye (2004) göre, “küme ve bölge çoğunlukla eĢanlamlı olarak kullanılmakta, bu nedenle her iki terim de coğrafi yakınlığa (yığılma) ve tanımlanabilir yerel sistemlerde (spontane ve planlı kurumlar ve belirli ekonomik bağımsızlık ile desteklenen) belirli bir biçimde sarılmıĢ sosyo–ekonomik etkileĢimlere referans verir”.

26

Alberti, bu bölgelerin, geleneksel iĢgücü yoğun endüstriler kadar, geliĢmiĢ endüstrilere sahip dünyanın farklı yerlerindeki bölgeleri kapsadığı ifade etmektedir (Çetin, 2006). Amerika‟nın Hollywood bölgesi, Silikon Vadisi; Ġngiltere‟de Londra ve Bristol arasında kalan bölge; Fransa‟da Grenoble, Montpellier ve Sophia– Antipolis; Ġsveç‟in Gnosjo; Almanya‟nın Baden– Württemberg; Japonya‟nın Ishikawa ve Ġtalya‟nın Üçüncü Ġtalya bölgesi bu tür endüstriyel bölgelere örnek olarak verilebilir (Çetin, 2006).

çerçevede ekonomik faktörler, geniĢ çerçevede sosyal ve kurumsal faktörlere özellikle de güven unsuruna bağlı olarak açıklanmaktadır (Çetin, 2006).

Sosyal sermaye ve güven olgularının ön plana çıktığı Üçüncü Ġtalya‟daki endüstriyel bölgeler27, “yeni endüstriyel bölge”, “Neo–Marshallcı endüstriyel bölge”, “Post–Marshallcı

bölge” gibi çeĢitli Ģekillerde adlandırılmaktadır (Çetin, 2006). Uluslararası piyasalarda büyük performans sergileyerek ihracatta ülke ortalamasının üzerine çıkan Üçüncü Ġtalya‟nın ekonomik baĢarısının temelinde sosyal, ekonomik ve politik iĢbirliği olduğu, bölgeyi diğer Ġtalyan endüstriyel bölgelerinden ayıran en önemli özelliğin bu iĢbirliği ruhu ile bölgenin sosyal sermayesi içerisinde olduğu vurgulanmaktadır (Çetin, 2006).28

Piore ve Sabel‟in 3. Ġtalya üzerinden tartıĢmaya açtıkları esnek uzmanlaĢma yaklaĢımı; kavramsal, yöntemsel, mekânsal, iĢlevsel ve örgütsel açılardan pek çok eleĢtiriye konu olmuĢtur.29

Bu eleĢtiriler arasında, post–fordist bakıĢın tek tip sanayi bölgesi tarif etmesine de yer verildiği görülmektedir. Oysaki Belussi ve Gottardi‟nin çalıĢmalarında yer aldığı üzere endüstri bölgelerinin/kümelerinin kökeni çok farklı olabileceği gibi (Belussi, 2004), birden fazla sanayi bölgesi de olabilmektedir. Örneğin Markusen (1996) çalıĢmasında en az 4 tip sanayi bölgesi30

tanımlamaktadır. Bir endüstri bölgesi, bu türlerin iki veya daha fazlasının özelliklerini taĢıyabilmekte ve/veya zaman içerisinde bir baĢka endüstri bölgesi tipine dönüĢebilmektedir (Markusen, 1996). Coe (2001) Vancouver film endüstrisini bu duruma örnek göstermektedir.

27

Kumar (1995), Üçüncü Ġtalya‟yı “… bir yandan Torino, Milano ve Cenova sanayi üçgeninde yoğunlaĢan büyük ölçekli kitlesel üretimin yapıldığı Birinci Ġtalya‟dan, öbür yandan … daha az geliĢmiĢ güney bölgesinden (İkinci İtalya) ayrılan,… ülkenin orta ve kuzeydoğu bölgelerinde yer alan küçük firmalar ve atölyelerin oluĢturduğu (her biri birbiriyle gevĢek bir Ģekilde bağıntılı bir ürün dizgesinde uzmanlaĢan bölgelerden oluĢan) dinamik bir alan (Toscana, Umbria, Marche, Emilia–Romagne, Veneto, Friuli, Trentino– Alto Adige)” olarak tanımlamaktadır.

28

Güvene dayalı yerel iliĢkiler küçük firmaların rekabet gücünü belirlemede hayati fonksiyona sahip iĢbirliği mekanizmalarını desteklemektedir (Çetin, 2006). Üçüncü Ġtalya‟daki endüstriyel bölgelerin en temel sosyo– kültürel özelliği; iĢ, aile, giriĢimcilik, ticaret ve karĢılıklı iliĢki etiğini içine alan homojen bir değerler sisteminin paylaĢılmasıdır. Mistri ve Solari‟ye göre, bu tür değerler yeterli ölçüde sınırlı bir coğrafi bölge ile doğrudan ilintilidir (Çetin, 2006). (K)üçük iĢletmelerin coğrafi ve sektörel yakınlığı esnek uzmanlaĢmanın oluĢması açısından gerekli bir koĢul olarak ileri sürülmektedir. (EĢiyok, 2001). Mistri ve Solari, kurumların da bölge kültürünün içine iĢlemiĢ olduğunu ve bölgenin ayrılmaz bir parçası olduğunu savunmaktadır (Çetin, 2006). Esnek uzmanlaĢmaya iliĢkin detaylı tartıĢmalar için bkz. Harvey, 1990; Kumar, 1995; EĢiyok, 2001; Çetin, 2006.

29

Esnek uzmanlaĢma hakkındaki tartıĢmalar için bkz. Kumar (1995), EĢiyok (2001) ve Belussi (2004).

30

Bunlar, “Marshallgil Sanayi Bölgeleri (Marshallian Industrial Districts)”, “Merkezcil Sanayi Odakları (Hub– and–spoke Industrial District)”, “Uydu–sanayi Üsleri (Satellite Industrial Platforms)” ve “Kamu–Çapalı Sanayi