• Sonuç bulunamadı

Kentsel Boşluk: Koruma Disiplininde Dışlanmış Bir Alan

2. KENTSEL YIĞILMANIN KORUNMASINA ĐLĐŞKĐN KAVRAMLAR

2.3 Kentsel Boşluk: Koruma Disiplininde Dışlanmış Bir Alan

Çalışma kapsamında kentsel boşluk, nesneden bağımsız, başlı başına bir koruma varlığı olarak değerlendirilmekte. Tarihsel çevre içerisindeki kent boşlukları, zeminindeki nesneleri yitirmiş olsa da, geçmiş dönemlerdeki yapılaşmalara ait izleri ve yığılmaları zeminaltında barındırabilir. Kentsel boşluklardaki birikim, zemin altında gerçekleşip arkeolojik araştırmalarla çalışılabileceği gibi, zemindeki izler üzerinden de okunabilir. Kent boşluklarındaki mekansal hafıza, arkeolojik ve fiziksel yığılmalardan olduğu kadar, ortamdaki sosyal yaşama ait karakteristiklerle de oluşabilir. Geçmiş dönemlere ait ritüeller, işlevsel alışkanlıklar ya da sosyo politik olaylar, kent boşluklarında bir anlamda birikir. Kentsel

*

boşluklara ait bu sosyal yığılmanın izleri de koruma disiplinince değerlendirilebilir. Tarihsel çevrede bulunan nesneler için alınan koruma kararları ve uygulamaları, bu müdahalelerin fiziksel ve sosyal etkileri, nesne kadar boşluğa da yansır. Kentsel boşlukta gözlenebilen sosyal yığılmalar, geçmişten günümüze değişerek ulaşır, bir anlamda gelenekselleşir. Geçmişten gelen ritüeller, gelenekselleşen pratikler ve nesneler aracılığı ile sağlanan aidiyet duygusu, boşluktaki gündelik hayata dahil olur.

Boşluk, kentsel mekanda bir eksiklik, doldurulması gereken bir açıklık değildir. Geleneklerin, yaşananların hafızasını oluşturacak mekanı içerir. Nesneler gibi boşluklar da birer anı yığınlarıdır. Kentsel boşluk, bu yığılmanın yorumlanmasına olanak sağlar. Sonsuz ve sürekli bir alan olduğundan, boşlukta; sosyal ve fiziksel yığılma ile birikim sınırlanmamakta, geçmiş gittikçe artmaktadır. Korunamayan, yıkılan nesneler de bıraktıkları izlerle, nesneye ait bilgiyi boşluğa aktarır*. Kente ait bilgilerin biriktiği bu boşluklar, arkeolojik izler aracılığı ile bulundukları kentsel alanın tarihselliğinin kurgulanmasına katkı sağlar.

Tarihi çevrede yer alan kentsel boşlukların, koruma alanında değerlenirilmesi bazı güçlükleri barındırır. Kentsel boşluk söz konusu olduğunda, nesnenin statikliğinden dinamik bir yapıya geçilir. Nesnelerin sınırları tanımlanabilirken, kentsel boşluk sonsuz ve sürekli bir alan olarak sınırlara sahip değildir. Sınırsız olması ile her yeri çevreler; içi, dışı, merkezi yoktur ve temsil edilemez. Temsil edilmeme özelliği korunmasındaki karmaşayı yaratır. Temsilin maddi araçları olan nesneler ve nesnelerin maddesel bileşenleri boşlukta bulunmaz. M. Ferraris, mekandaki somutluğun algılanmasının bir zorluk içermediğini, güç olanın mekanın boşluklar olarak temsil edilmesi olduğunu belirtmekte (Ferraris, 2008). Boşluğun, koruma alanında bir varlık olarak temsil edilmeye çalışılması öncelikle tanımlama, ardından uygulama sorunlarına neden olmaktadır. M. Foucault, temsili; insanla kurulan dış ilişkinin açık edilmesi ile bağlantılandırmakta (Foucault, 2006). Boşluktaki temsil edilme durumu, nesne düzeninin sergilenmesi değil, özneler arası ilişkilerin anlatımı ile ifade edilebilir. Maddi nesnelerle teori ve pratik geliştiren koruma, sosyal yaşamdaki rolleri ile de ele alınabilen boşlukta, araçlarından yoksunlaşır. Korumanın tarihsel nesneleri düzene sokma hedefi ve geleneğinin ötesinde, boşluktaki nesnesizliğe rağmen teori geliştirilmesi koruma alanı için zorluklar içerir. Koruma disiplininde tarihsel bir izden söz edildiğinde, reaksiyonel olarak bu izi temsil eden

olmayabileceğini, çünkü, biri için iyi olanın diğerleri için olmayabileceğini belirtmektedir (Vinas, 2005).

*

Ayrıca buradaki bilgi iletişimini sağlayan izler, nesnelere ait kalıntılar olabileceği gibi, kurgu izler de olabilir. Gözden kaybolan nesne her zaman bir iz bıraktığından bu da bazı nesnelerin diğerlerine dönüşerek anlatımını bulur. Böylece fiziki ve kurgu izlerin dönüşümü ile gerçekleşen bir birikimden söz edilebilir (Lektorsky, 1998).

bir nesne, mutlaka maddi bir kalıntı arayışı belirir. Geçmişte varlığı bilinse de üzerinde tarihsel bir nesne barındırmayan kentsel mekanla korumanın ilişkisi bulunmaz. Bunun başlıca nedenleri şu noktalarda aranabilir:

Sınırları olmayan ve temsil edilemeyen boşlukta, koruma disiplini, nesnenin korunmasında kullandığı analiz araçlarını da kaybetmiş durumdadır. Nesne korumasında kullanılan (malzeme ve teknoloji araçlarına dayalı) analiz yöntemleri, kentsel boşluğun korunması konusunda anlamını yitirir. Analiz edilecek fiziksel nesne yitirildiğinden ve korunacak statik bir nesne bulunmadığından, korunacak olgu bulanıklaşır. Korumada nesneye odaklanılmasından dolayı yığılmanın korunmasında yaşanan sorunlar gibi, nesnelerin yitirildiği kentsel boşluğun korunması da problemli bir alanı oluşturur. Bu sav, yasal çerçevenin gelişiminin incelendiği bir sonraki üçüncü bölümde konferans metinleri çerçevesinde ortaya konacak, dördüncü bölümdeki alan çalışmalarında da örneklendirilecektir. Korumanın kuramsal altyapısında, yasal çerçevede ve koruma uygulamalarında birer problem alanı oluşturan yığılma olgusunun ve kentsel boşluğun korunması, koruma konusu için, yeni dinamikler taşıyan potansiyel çalışma alanlarını oluşturur.

Kentteki dinamik kullanımı düşünüldüğünde, boşluk sürekli yenilenen aynı zamanda yinelenen yapısı ile kesintisiz değişim ve birikim platformudur. Kırılmalara açık yapısı ile gelişmeye veya dönüşmeye elverişli, genişleyebilen açık bir sistemdir (Doğan, 2006). Bir varlık olarak boşluk da tıpkı nesne gibi sürekli değişikliğe uğrar. Nesnenin değişiminde, malzemesinden kaynaklanan yapısal bozulmalar da birer etkenken, boşluktaki değişim; fiziksel müdahaleler kadar sosyal yaşamdan da kaynaklanır. P. Gökgür, boş alanların anlamını, boşluktaki nesne miktarı ile değil, kullanılabilir mekandaki hareketlilik ve mekandaki aktivite ile ölçülmesini önerir (Gökgür, 2008). Nesneler birbirlerini (ve özneleri) hareket aracılığı ile etkilerken, söz konusu etki boşlukta gerçekleşmektedir (Bergson, 2007). Sosyal hareketlilik ve aktivite ile boş alan; kendini sürekli karmaşıklaştırır ve zenginleştirir. Boşlukta gerçekleşen fiziksel ve sosyal yapılanmadaki değişimin sürekliliği, fiziksel aynı zamanda sosyal yığılmayı da sağlar. Boşluktaki birikim ve tarihsellik, biriken nesnelerin çokluğundan olduğu kadar, biriken nesnelerin azlığı ya da ortadan kalkması üzerinden de araştırılabilir. Zaman içerisinde nesleneler birikirken, bazıları da yok olur. Birikim için zamana ihtiyaç duyulduğu gibi yok oluş için de tarihsel sürece gereksinim duyulur.

Koruma söylemindeki, tarihsel çevrenin nesnelerden ve nesnelerin yakın çevrelerinden oluştuğu görüşünün, boşluk ve yığılma olgularının korunamamasına neden olduğu, çalışmada

geliştirilen argümanların başında yer alır. Bu hipotez, koruma yasa ve tüzüklerindeki yasal gelişmeler incelenerek geliştirilecektir. Koruma kanunu ve tüzükleri; arkeoloji, nesne ve boşluk kavramları çerçevesinde incelenecektir.

3. KENTSEL YIĞILMANIN KORUNMASINA ĐLĐŞKĐN KAVRAMLARIN