• Sonuç bulunamadı

Arkeolojik Yığılma Açısından Bir Fırsat: Beyazıt Boşluğu Fiziksel Değişim

4. ĐSTANBUL TARĐHĐ YARIMADA BOŞLUKLARINDA KENTSEL

4.2 Beyazıt Boşluğu

4.2.1 Arkeolojik Yığılma Açısından Bir Fırsat: Beyazıt Boşluğu Fiziksel Değişim

Beyazıt boşluğunda imar hareketlerinden oluşan fiziksel değişimler, arkeolojik kalıntıların kimi zaman zemin altına geçmesine, kimi zaman da zemin yüzeyine çıkmasına aracılık etmiştir. Fiziksel değişimler, 19. yy.dan itibaren yıkımlardan oluşan bir müdahaleler bütününü

içerir (Şekil 4.19). Alanda gerçekleşen yıkımların, daha erken dönemlere ait fiziksel - arkeolojik- izlerin ortaya çıkmasına fırsat yarattığı söylenebilir. Alanın; topografik yapısı, iktidarlar tarafından sembolleştirilmesi, muhalif gruplar tarafından kullanılması gibi etkenler alandaki yıkımların ve fiziksel değişimin gerekçelerini oluşturmaktadır.

Beyazıt boşluğunda bilinen ilk değişimler, alanın topografik yapısı ile ilişkilidir. Boşluğun kuzey ve güney yönlerindeki eğim ve arazi içindeki engebelerin düzleştirilmesi, Bizans Dönemi’nde Forum Theodosius’un inşası ile başlar. Bu amaçla alanın güneyinde çok sayıda altyapı ve sarnıç inşa edilmiştir (Müller-Wiener, 2002). Sözü edilen altyapılara 1957 yılında, kapalı sarnıçlara da 1961 yılında gerçekleştirilen müdahaleler sırasında ulaşılmıştır. Alanda birbirine yakın konumlanmış üç adet sarnıçtan birinin* üzeri kapatılarak, zemin altında varlığını sürdürmesi sağlanmıştır. Ancak bu sarnıcın bulunduğu yığılma ortamının saydamlaştırılmamış olması nedeniyle, kent yaşantısına dahil edilememiştir. Arkeolojik kazı raporunda yer alması dışında üzerinden yeni bilgiler üretilememektedir. Dolayısıyla sarnıcın korunduğundan söz edilemez. Diğer iki sarnıç da farklı dönemlerde yıkılmıştır** (Ataçeri, 1965). Bizans Dönemi’nde sarnıçların bulunduğu yerlerde binalar olduğu düşünülmektedir (Ataçeri, 1965). Ancak kalıntıların yok edilmesi ya da zemin altında bulunması nedenleriyle yapılaşmalara ilişkin bilgi bulunmamakta, boşluğun cadde ile olan ilişkisi çözümlenememektedir.

Forum alanının 1454 yılında Eski Saray’ın sınırlarına dahil edilmesinin ardından güvenlik nedeniyle saray dışında kalan ağaçlar kesilmiştir (Müller-Wiener, 2002). 1450’lerde ağaçların kesilmesi ile oluşan boşluk, 1500’lerin başında külliye inşaatı ile dolmaya başlar. Beyazıt Külliyesi’ne ait yapılar mevcut sosyal yaşantının canlanmasına katkıda bulunmuştur. Canlanan sosyal yaşantı yeni yapıların inşasını da beraberinde getirmiştir. Bu yapılardan kıraathane, berber gibi dükkanlar, 19. yy.ın sonlarına kadar boşlukta varlıklarını sürdürmüştür (Şekil 4.20). Bu yapılar yukarıda sözü edilen muhalefet olgusunun şekillendiği mekanlar olarak karşımıza çıkar. Muhalif eylemlerin boşluktaki mekansal yansımalarına aşağıda tekrar değinilecektir.

15. yy.dan 19. yy.a kadar süregelen nesne inşaatı süreci, 20. yy.ın başlarından itibaren

*

Alanın kuzeydoğusunda eski Fuat Paşa Konağı, Beyazıt Medresesi (kütüphanesi) ve Đstanbul Üniversitesi giriş kapısı arasında bulunan sarnıç, Erken Bizans Dönemi sonlarına tarihlenmiştir (Ataçeri, 1965).

**

Beyazıt’ta tahrip edilmiş Bizans sarnıçlarına ait bilgiler, TAY Projesinin 2008 Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu kapsamında “Marmara Bölgesi Bizans Dönemi’ne Ait Tahribat Sonuçları” başlığı altında yer almaktadır (Tanındı, 2009).

yıkımlar sürecine dönüşür. 1927 yılında Ordu Caddesi’nin genişletilmesi için güney yöndeki yapı bloklarının yıkımı ile boşluk tekrar genişlemeye başlar (Şekil 4.21-22). 1517 yılında yıkılan forum alanındaki sütunlara ait bazı kalıntılar* ve zafer anıtının** üst kısmı 1927-28 yıllarındaki yıkımlar ve ardından gerçekleştirilen kazılar ile ortaya çıkmaya başlamıştır*** (Müller-Wiener, 2002). 1943 yılında bu kez Beyazıt Camisi’nin batısında, Laleli ve Vezneciler arasındaki Fen ve Edebiyat Fakülteleri binalarının temel kazılarında ve üniversite merkez binası ile Süleymaniye arasında yapılan ek binaların bulunduğu alanda, bu bölgeye yayılmış olan Antik Byzantion Nekropolü’ne ait çok sayıda arkeolojik nesne ortaya çıkmıştır (Başgelen, 2007). Đstanbul Üniversitesi’ni genişletmek için 1952 yılına kadar süren müdahaleler sırasında da arkeolojik kalıntılara**** ulaşılır. 1957-58 yıllarında gerçekleştirilen yıkımlarda Hasan Paşa Hanı ve Simkeşhane’nin bir bölümünün yıkımları gerçekleştirilir (Cerasi, 2006). R. Duyuran, bu yıkımlar sırasında ulaşılan arkeolojik kalıntılara ait detaylı ölçü ve malzeme bilgisi aktarmıştır*****. 1961–62 yıllarında, Bakırcılar Caddesi’nden girilen alt geçit yapımı için yıkılan dükkanların altında da farklı ölü gömme biçimleri ile ilgili yeni teknikler içeren mezarlar bulunmuştur (Müller-Wiener, 2002). Alandaki yıkımların tamamlanması ile meydan bugünkü boşluk sınırlarına ulaşılırken Ordu Caddesi’nin genişliği de önemli ölçüde arttırılmıştır (Şekil 4.23). 20. yy.ın ortalarına dek süren yıkımlar, boşluğun sınırlarını genişletmiş, aynı zamanda boşluğun Antik Dönemi’ne ait kalıntıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. 1950’li ve 60’lı yıllarda gerçekleşen yıkımların çoğu, döneme ait kentleşme politikalarının sonucudur.

*

1928 yılında Đstanbul Arkeoloji Müzesi ve bir Đngiliz Akademisyen grubun beraber katıldıkları araştırma kazılarında 2 kaide -podia- ve taşları dağılmış durumda olan sütun parçaları, 1.25 metre çaplı ve 1.45 metre yükseklikteki sütun başlıkları ve kornişler bulunuştur (Öz, 1985).

**

Theodosius Forumu’nun merkez noktasını oluşturan anıtsal sütun ve ağaç dalları desenli 4 sütun grubu tarafından taşınan zafer takı hakkında detaylı bilgi için bkz C. Mango (2006) “Bizans Mimarisi”

***

Sütunlara ait daha fazla kalıntının bulunması için 1950’li yıllardaki yıkımların gerçekleşmesi gerekecektir. Bu yıkımlar kapsamında birer kayıp olarak değerlendirilebilecek pek çok yapıya verilen zarar, arkeolojik kalıntılara ulaşmak için bir fırsat olmuştur.

****

Antik Dönem’e ait kubbeli ve kapılı dikdörtgen yapılara ait Hypogaeum kalıntıları, 4. ve 5. yy.lara, lahitler ise M.Ö. 4. ve 3. yy.lara terihlenmektedir (Müller-Wiener, 2002). Ayrıca, 100’den fazla mezar steli, 15 kadar lahit ve çeşitli küçük eşyalar da bulunmuştur (Başgelen, 2007).

*****

Kalıntılar ait oldukları yapıların planimetrik özelliklerine ait ipuçları vermemekle birlikte topografyaya dair bilgi vermektedir. Burada bir kısmına maddelerle yer verilen kalıntılar ile ilgili malzeme içeriği R. Duyuran’ın raporunda detaylarıyla yer almaktadır: 1. Beyazıt Camisi’nin güney-batı köşesiyle Beyaz Saray iş hanının arasındaki alanın toprak hafriyatı sırasında, beyaz mermerden yapılmış sütun gövdeleri, arşitrav ve korniş blokları bulunmuş, bunlar müzeye gönderilmiştir. Bu kalıntıların ait olduğu düşünülen yapının bir köşe duvarı da görülmüştür. 2. Meydanın güneyinde Beyaz Saray iş hanının sol bitişiğindeki binanın yanından Marmara’ya doğru inen caddenin başlangıç noktasında bulunan moloz taş temeller üzerine oturtulmuş stylobat bloklar ve tuğla ayaklar bulunmuştur. 3. Beyazıt Kütüphanesi’nin güneyinde korint başlıklar, döşemeye ait mermer parçaları, sütun gövdeleri; ayrıca, bu kalıntıların ait oldukları yapılara ait duvar kalıntılarına ulaşılmıştır. 4. Beyazıt Kütüphanesi’nin doğusunda iki sarnıç kalıntısına rastlanmıştır (Dururan, 1958).

20. yy.ın ortalarında sonlanan yıkımların ardından meydan düzenleme süreci başlamıştır. 1923 yılında Vali ve Şehremini Ali Haydar (Yuluğ) Bey döneminde, mimar A. Körmükçü tarafından boşluğun ortasında bir havuz inşa edilmiştir. Sözü edilen havuz inşaatı basında, haber ve karikatürlerle yer almıştır (Şekil 4.24). “Vali Haydar Bey, Beyazıt Meydanı’nda küçük bir Marmara inşa ediyor!” başlığı ile ölçeği ve biçimi eleştirilen havuz kadar araç trafiğine getirilen düzenleme de eleştirilmiştir. Sedat Hakkı Eldem’in 1957 yılındaki projesi ile araç ve tramvay trafiğinin havuzun etrafından dönerek Aksaray’a devam ettiği güzergah değiştirilmiş, havuz da ortadan kaldırılmıştır. 1960 yılında T. Cansever projesi ile alan trafik meydanı olmaktan çıkmıştır. T. Cansever’e ait projenin kriterlerinden biri “tramvay ve motorlu taşıtlar ile sükuneti bozulan meydanın, durgun bir saha olma isteğinin meydana geri verilmesi” (Cansever, 1961) olarak belirtilmiştir. Cansever’in burada vurguladığı durgunluk, kendisinin benimsediği ontolojik bir mimari yaklaşımın kökenini de oluşturan dinsel referansları içermektedir. Bu nedenle, özellikle meydandaki cami ve meydanın tarihi göz önüne alındığında, T. Cansever’in yaklaşımı buradaki ikilemler bağlamında, belirli bir tavır sergiler niteliktedir. Dolayısıyla, mimari bir kararın ötesinde siyasi bir karar olduğu kabul edilebilir. Bir diğer deyişle yıkımlar kadar meydan düzenlemelerin de siyasi kararlar doğrultusunda gerçekleştiği söylenebilir. Bir sonraki bölümde bu kararların sosyolojik boyutları ve fiziksel-mekansal sonuçları arasındaki ilişkiler incelenecektir.

4.2.2 Beyazıt Boşluğu’ndaki Sosyal Yığılma: Sosyal Yapıdaki Mekansal Süreklilikler