• Sonuç bulunamadı

1.7. PEYZAJ KARAKTER DEĞERLENDİRMESİ (PKD)

1.7.5. Kentsel Açık ve Yeşil Alanlar

Açık ve yeşil alan kavramları, farklı araştırmacılar tarafından birbirine benzer şekillerde tanımlanmıştır. Öztan ve Özbilen’e göre açık alan kavramı, kent dokusunun önemli esas ögelerinden biridir. Mimari yapılar ve ulaşım alanları dışında kalan açıklıklar veya boş alanlar olarak tanımlanmaktadır. Dış mekân üzerinde herhangi bir amaca göre yapılaşmanın bulunmadığı ve herhangi bir rekreasyonel kullanımı için uygun şartları sağlayabilecek alanlar olarak da ifade edilebilir. Örneğin su yüzeyleri, üzerinde bitkisel doku olmayan veya çok az miktarda olan meydanlar ve ulaşım aksları açık alan olarak tanımlanmaktadır [120].

Çeşitli çalışmalarda, açık alanlar genel anlamıyla iki başlık içinde değerlendirilmektedir. Açık mekânları negatif ve pozitif açık mekânlar olarak ayırarak; binalar arasında kalan, artık ve biçimsiz mekânları negatif mekânlar olarak tanımlamaktadır. Eğer açık alanlar

belirgin ve tanımlanabilir bir forma sahipse bu mekânları da pozitif mekânlar olarak adlandırmaktadır (Şekil 1.10). Negatif mekânlarda binalar figür iken, açık mekânlar fon olarak bulunmakta ve bunun tam tersini görmek yani açık mekânları figür, binaları fon olarak görmek mümkün değildir. Buna karşın pozitif mekânlarda her iki durumu da görmek mümkün olmaktadır. Tanımlanan bu iki mekân arasındaki en belirgin fark kullanıcıların o mekânda hissettikleri duygulardır. Farklı işlevlerdeki bu iki alanda, insanların pozitif mekânlar da, kendilerini rahat hissettikleri ve severek kullandıkları görülürken, negatif mekânlarda kendilerini daha rahatsız hissettikleri ve kullanma eğilimlerinin daha az olduğu görülmektedir [121].

Şekil 1.10. Negatif ve pozitif kentsel açık alanlar [121].

Öte yandan kayıp alan kavramı, yüksek binaların çevresinde yer alan düzenlenmemiş veya kullanılmayan, kentteki aktif yaya hareketlerinden uzak alanlar olarak tanımlanmaktadır. Pek çok büyük kentte görülen işlevini yitirmiş, terkedilmiş alanlar, iş merkezi ile konut alanlarını birbirinden ayıran ve yaya akışını kesen alanlar da kayıp alan olarak tanımlanmaktadır [122].

Ayrıca bu tanımlara ek olarak, ülkemizdeki sosyo-kültürel ve fiziksel koşullar göz önünde bulundurularak kayıp alanlar [122];

• Tanımlanmış fonksiyonu dışında kullanılan alanlar,

• Fiziksel açıdan kullanılmaya uygun olmayan alanlar (topoğrafya, zeminin yapısı vb. özellikler bakımından)

• Özellikle mülkiyete bağlı olarak, çok katlı binaların oluşturduğu yapı adaları içinde yer alan kullanılmayan açık alanlar olarak belirlenmektedir.

Kayıp alanlar genel olarak çevreye ve kullanıcılara olumsuz etki yapan, yeniden tasarlanmaya ve düzenlenmeye ihtiyacı olan kentsel alanlar olarak ta tanımlanmaktadır [122].

Açık ve yeşil alanların mekânsal açıdan bir sistem oluşturması, mekânsal süreklilikleriyle bağlantılıdır. Mekânsal süreklilik “kesintisiz bağlantı, birbirini izleme, ardışıklık veya birleşme” şeklinde ifade edilir. Mekânsal süreksizlik ise, herhangi bir düzen ya da ritm bünyesinde bulunmayan mekânların birlikteliği şeklinde ifade edilebilir [123].

Kevin Lynch’in açık ve yeşil alanların dağılımıyla ilgili bahsettiği iki temel unsurdan birincisi “bağlantılı açık ve yeşil alanlar”dır. Lynch bu alanların birbirleriyle bağlantılı ve aynı zamanda bir dizi meydana getirecek biçimde planlanmaları gerektiğini düşünmektedir. Fakat bu düşünce, ancak bir su kaynağının yada topografyanın yönlendirmesi ile anlam ifade etmektedir [124].

Açık ve yeşil alanlar "fiziksel" ya da "mekânsal" ilişkileri (haritadaki konumları) bakımından yeşil kuşak, yeşil kama, yeşil örgü ve yeşil kalp olmak üzere dört başlıkta ele alınmıştır.

Yeşil kuşak kısaca yerleşim alanlarını çevreleyen açık alan sürekliliği şeklinde ifade edilebilir. XVI. Yüzyılla birlikte tarihi derinliği içerisinde ilk izlerine rastlanan yeşil kuşak; tarım, hayvancılık, sosyal aktiviteler, spor, düşman saldırıları ile bulaşıcı hastalıklardan korunma gibi amaçlarla uygulanmıştır. Yeşil kuşak kavramına ait güncel yaklaşımlarının temelleri Ebenezer Howard'ın bahçe kenti ile atılmıştır [123].

Merkezi kent karakterinde olan yıldız kent formu ile birlikte yeşil kama fikri ortaya çıkmıştır. Daha çok yeşil dokunun, kent içine uzanan çizgisel doğal ortamların (akarsu, vadi vb.) varlığına bağlı olarak oluşturulmasıdır. Yeşil kuşağa göre erişilebilirlik oranı daha yüksek bir planlama şekli olan yeşil kama, genellikle kırsal nitelikli alanlardan kent merkezine doğru daralarak sokulur. 1971 Moskova Master Planı'nda açık ve yeşil alanlar yeşil kama şeklinde planlanmış, kent merkezinin hemen yakınından radyal bir açılım oluşturup kente yıldız formu kazandırmıştır. Aynı zamanda kent iklimi üzerinde de olumlu etkileri görülmüştür [124].

XX. Yüzyıl’ın II. yarısında açık alanların uyumuna yönelik olarak en çok üstünde konuşulan yaklaşım yeşil örgü sistemidir. Bu sistemde açık alanlar birbirleriyle bağlantılı olarak düşünülüp tasarlanırlar. Bu bağlantıları ise "yeşil yollar" (yürüme izleri, lineer parklar, köprüler, vadiler, bisiklet yolları, su kemerleri vb.) sağlamaktadır [125].

Bu bölümde yeşil yol kavramından da bahsetmek doğru olacaktır. Ahern'e [126] göre ise yeşil yol bir sistemdir. Yeşil yol ekolojik, rekreasyonel, kültürel, estetik ve diğer amaçları içeren çoklu amaçlar için planlanan, tasarlanan ve yönetilen, lineer elementleri içeren alanların bir "ağ sistemi"dir [123].

Little ise 5 sınıfta yeşil yolları tanımlamıştır:

- Kentsel nehir boyu yeşil yollar: Genellikle daha önceleri üstünde durulmamış ve düzenleme planı yapılan kentsel su kıyıları,

- Rekreasyonel yeşil yollar: Terkedilmiş demiryolları, kanallar gibi koridorlar boyunca devam eden, doğal özellikleriyle ön plana çıkan, uzun mesafeli yürüme izleri ve patikalar,

- Ekolojik açıdan ilgi çekici doğal koridorlar: Nehirler, dere boyları ve sırtlar boyunca uzanan yaban hayatı, doğa çalışmaları ve uzun yürüyüş faaliyetlerine imkan tanıyan doğal koridorlar,

- Manzara rotaları ve tarihi rotalar: Önemli ve ilgi çekici obje ve görünümlerin izlenmesine olanak tanıyan yollar yada bir otoyol güzergahı boyunca oluşturulmuş yaya aksları,

- Kapsamlı yeşil yol sistemleri: Genellikle vadi ve sırt gibi doğal arazi formlarına dayanan, kentsel ya da bölgesel ölçekte farklı kullanımlar sunan yeşil yol ve açık alanlarla ilişkili olan yeşil yol sistemleri [127], [128], [129].

Yeşil kuşak sisteminin kent ve banliyö yerleşimlerini birbirinden ayıran bir tampon görevi üstlenmesine karşılık yeşil kalp sistemi ise bölgesel ölçekte kentleri birbirine bağlayan bir sistemdir. Diğer bir deyişle yeşil kuşak için seperator (ayırıcı), yeşil kalp için ise connector (birleştirici) denilebilir. 1930’lu yıllarda ortaya atılan kent organizması metaforu, yeşil kalp sistemi ile yeniden kullanılmaya başlamıştır. 1950’li yıllarda Almanya ve Batı Avrupa ülkelerinde kentler, kalbi, kan damarları ve hücreleri olan organizmalar şeklinde betimlenmiştir [123].

Kentsel açık-yeşil alanlar; kullanım amaçları, şehir merkezine uzaklıkları, işlevleri, mekansal dağılımları, büyüklükleri, rekreasyon tipleri vb. özelliklerine göre farklı araştırmacılar tarfından farklı sınıflandırmalara ayrılmışlardır.

Şehir plancısı Samuel Zisman açık alanları 3 başlıkta değerlendirmiştir:

1. Faydalanılan açıklıklar (baraj gölleri, drenaj ve sel kontrolü, hava ulaşım alanları vb.)

2. Yeşil alanlar (park ve rekreasyon alanları, yeşil kuşaklar, yeşil yollar, yapıları çevreleyen açıklıklar, tabiatı ve peyzajı koruma alanları)

3. Koridor açıklıklar (hareket, ulaşım ve geçit yerleri) [130]. Diğer bir sınıflandırma ise;

1. İşlenmemiş açık alanlar: Doğal yeşiller, doğa koruma alanları

2. İşlenmiş açık alanlar: İnsanın kültürel eylemleri şekillenmiş alanlar

3. Nokta sosyal alanlar

b. Topluma açık alanlar (pasif olarak yararlanılan park, bakı noktaları ve görsel yeşiller),

c. Topluma yarı açık alanlar,

d. Özel mülkiyetteki açık alanlar şeklinde yapılmıştır [130].

Ankara Nazım İmar Bürosu’nun yaptığı çok genel bir sınıflandırmaya göre açık-yeşil alanlar;

1. Kentsel ölçekteki açık-yeşil alanlar: Kent parkı, botanik bahçesi, stad vb.

2. Yerel ölçekteki açık-yeşil alanlar: Çocuk bahçesi, çocuk oyun alanı, spor alanı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır [130].

Bir başka sınıflandırmaya göre, kentsel açık-yeşil alanlar, kullanım durumuna göre genel, yarı özel ve özel alanlar olarak 3 başlık altında incelenmiştir [130]:

1. Kamusal (Genel) Açık-Yeşil Alanlar, insanların tüm rekreasyonel ihtiyaçlarının karşılandığı ya da yararlandığı kamusal alanlardır. Kent ve mahalle parkları, kent ormanları ve koruluklar, mezarlıklar, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, fuar ve sergi alanları, yol-bulvar ve refüjler, spor alanları gibi alanlar bu başlık altında değerlendirilebilir.

2. Yarı-Özel Açık-Yeşil Alanlar, sadece kurum ve kuruluşların çalışanları, aileleri veya belirli bir kesim tarafından bazı şartlarda kullanıma açık, genellikle toplumun tümüyle yararlanamadığı alanlardır. Okullar, askeri alanlar, kamu kurum ve kuruluşlar, fabrika bahçeleri gibi.

3. Özel Açık-Yeşil Alanlar ise sadece özel mülkiyetli ve sadece sahipleri tarafından kullanılabilen alanlardır. Özel mülkiyetli konut veya toplu konutlar gibi.

Kent içindeki açık-yeşil alanlar, hizmet ettikleri kent birimine ve işlev - etkinliklerine göre 4 ana başlık altında incelenebilir. Bunlar; bina düzeyinde, komşuluk düzeyinde, mahalle düzeyinde ve kent düzeyinde yeşil alanlardır [120], [131].

1. Konut Düzeyinde Yeşil Alanlar: Yeşil alanların en küçük birimidir. Konut bahçeleri, balkon düzenlemeleri ve teras ve çatı bahçeleri bu başlık altında düşünülebilir. Genellikle ön, yan ve arka bahçe şeklinde tanımlanırlar. Konut sahiplerinin kültür ve ekonomik durumu ile kentin fiziksel ve toplumsal özellikleri, büyüklüklerini, işlevlerini ve estetik etkinliklerini etkiler.

2. Komşuluk Ünitesi Düzeyinde Yeşil Alanlar: En fazla 15 ha’lık bir alanı kaplayan, bu alan içerisinde yaklaşık 6 ile 400 konutu bulunduran ve 30 ile 5000 nüfusu barındırabilen kent birimidir. Bu başlıktaki yeşil alanlar, çocuk bahçelerini, spor ve oyun alanlarını ve toplu konut bahçelerini kapsamaktadır.

3. Mahalle-Semt Düzeyinde Yeşil Alanlar: 15 ha’lık alanı kapsayan, nüfusu en az 15.000 olan, üç komşuluk ünitesi kapasitesine sahip alanlardır. Bu başlık altında mahalle parkları, spor alanları, çocuk bahçeleri, oyun alanları ve okul bahçeleri örnek verilebilir.

4. Kent Düzeyinde Yeşil Alanlar: Tüm kent halkına hizmet edebilecek büyüklük ve işleve sahip etki alanı vardır. Nüfus ve yapı yoğunluğunun artması ile birlikte yeşil alan ihtiyacı da artmaya başlamaktadır. Bu nedenle mahalle düzeyindeki yeşil alanların en az 3 katı olmalıdır. En az 135 ha’lık bir alana sahip, hektar başına en az 350 kişilik kapasiteye ve 45 bin nüfusa hitap edebilmelidir. Bu başlıktaki yeşil alanlara örnek olarak, kent parkları, rekreasyonel alanlar, kent içi yol-bulvar ve refüjler, fuar ve sergi alanları, spor kompleksleri, kent ormanları, botanik bahçeleri, hayvanat bahçeleri, yaya yolları, koruluklar, yeşil kuşak ve mezarlıklar gösterilebilir [120], [131].

Yapılan mekân tasarımı, insanın yaşam kalitesini, sağlık, güvenlik ve refahını en üst düzeyde karşılamalıdır. İnsanın insanla ve insanın nesneyle olan ilişkileri, tasarlanan mekânlarda gerçekleşir. Tasarımcının görevi, bireyin özellikleri doğrultusunda gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayacak olan ve etkinliklerini kolaylıkla yapılabileceği mekânları oluşturmaktır. Kısaca, mekânlar kullanıcıları tarafından erişilebilir, kullanılabilir ve yaşanabilir olmalıdır [27].

Erişilebilirlik, farklı gereksinimleri olan kişilerin evlerinden çıkabilmeleri, başkalarına ihtiyaç duymadan çeşitli binalara ve açık alanlara ulaşabilmeleri ve bunları kullanabilmeleri olarak tanımlanmaktadır. Bütün bireylerin toplumsal yaşama katılabilmeleri için erişilebilirlik, yapılı çevrede ve kent ölçeğinde gereken tüm fiziksel ve mimari tedbirlerin alınmasını kapsar. Kaldırımlarda, yaya geçitlerinde, parklarda, çocuk oyun alanlarında, kamunun hizmet verdiği ve kamu kullanımına açık tüm binalarda ve ulaşım hizmetlerinde erişilebilirlik tedbirlerinin alınması, yalnızca engelliler için değil hareketlerinde kısıtlılık yaşayan yaşlılar, hamileler, çocuklar, bebek arabalılar, çok uzun veya çok şişman kişiler için de büyük önem taşıyan bir gerekliliktir [27].

Fiziksel, fonksiyonel ve estetik prensipler göz önünde tutularak, standartlara göre yeterli ölçüde ve uygun yerlere dağıtılan açık ve yeşil alanlar kentte başarılı bir rekrasyonel sistemin meydana gelmesini sağlar. Böyle bir sistem kurulmasında, açık ve yeşil alanların hizmet edeceği bölgeyi belirleyen etki alanını dikkate almak gereklidir. Etki alanı, yürüyerek gidebilme uzaklığı, içinde yer alan sosyal ve kültürel tesislerin çeşit ve büyüklüğü, halkın sosyal durumu ve sayısı ile yakından ilgilidir [132].