• Sonuç bulunamadı

Ulusların tarihinde bazı olaylar yakın erimli etki ve sonuçlarından çok, o ulusun geleceğindeki sembolik yeri ile ön plana çıkmaktadır. İzmir; işgali ve kurtuluşu ile tüm milli mücadelenin sembolü olmuştur. İzmir İktisat Kongresi de aynı kapsamda

değerlendirilebilir. İzmir İktisat Kongresi herhangi bir kongre gibi yüzeysel bir bakış açısı ile değil, toplanma amacı, biçimi, zamanlaması, dönemin siyasi ve iktisadi koşulları ve siyasal iktidarı yönlendiren unsurlar göz önünde tutularak değerlendirilmesi gereken bir konudur (Serçe, 2001, s.4).

17 Şubat 1923 tarihinde İzmir "kaybeden" bir şehir görünümündedir. Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmış, ardından yaşanan yangınla, çarşılarını, hanlarını, ticari kimliğini ve en önemlisi umudunu yitirmiştir (Feyzioğlu, 2006, s.10-12). İzmir İktisat Kongresi, Lozan’da yapılan barış görüşmelerinin özellikle iktisadi konulardaki uyuşmazlık nedeniyle kesintiye uğradığı oldukça zor bir dönemde ağır koşullar altında çalışmalarına başlamıştır.

Kongrenin toplanmasında büyük çaba harcayan dönemin İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt kongrenin toplanma amacını şu cümlelerle açıklamıştır: “Bu kongreyi

millet ve memleketimizin kabiliyet ve ihtiyacat-ı iktisadiyesini elbirliği ile tetkik ederek ona göre bir say ve ıttila usulü vaz ve tetkik eylemek ve aynı zamanda memleketimizin muhtelif ve şimdiye kadar yek diğerine yabancı kalmış iktisat amillerini birbirleri ile tanıştırmak için açıyoruz”. Açıklanan bu amaca uygun

olarak, İzmir’de toplanması uygun görülen kongreye çiftçi, tüccar, sanayi erbabı ve işçiler ile bütün şirket, banka, borsa ve diğer itisadi kurumlar davet edilmiştir (Serçe, 2001, s.4). Atatürk’ün kazanılacak zaferlerin içinde kadınların da dahil edilmesi gerekliliğini hassasiyetle vurgulaması ile Hamparsumyan Hanı'nda 1135 kişinin içinde yer alan çok sayıda kadın katılımcı, Mustafa Kemal'i büyük bir dikkatle dinlemiş ve oluşturulacak projelerdeki yerlerinin ne kadar önemli olduğunu çok iyi kavramışlardır (Feyzioğlu, 2006, s.10-12).

Türkiye İktisat Kongresi’nin İzmir’de toplanması kararının ardında işgalin tüm ağırlığını çekmiş, savaşın yıkımını yaşamış, büyük yangın ve nüfus yapısında meydana gelen değişikliğin sonucu iktisadi bakımdan çökmüş olan İzmir, Kurtuluş savaşının sembolü olması yatmaktadır (Serçe, 2001, s.4). Bu önemli sembol iktisadi kurtuluşun, kozmopolit ve yabancı sömürüye endeksli ekonomik yapıdan ulusal ekonomiye geçişin de bir sembolü haline gelecektir. Bu açıdan İzmir’i sadece

Kurtuluş Savaşı’ndaki konumu ile de değerlendirmemek gerekir; tarihin her döneminde ticari potansiyele sahip olagelmiş olan İzmir, XIX. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı kapitalizmi ile en önemli noktalardan biri haline gelmiştir (Serçe, 2001, s.5).

XIX. yüzyılda batı kapitalizmine eklemlenerek sanayileşmiş devletlerin at koşturduğu bir alan haline gelen Osmanlı topraklarında sürekli olarak iktisadi olanaklarını kaybeden insanlar, ilk kez sorunlarını ortak bir biçimde dile getirmek ve gelecekte uygulanacak iktisadi politikalar üzerinde etkili olmak şansını elde ediyorlardı (Serçe, 2001, s.5). Kongrede yapılan konuşma ve tartışmalar iktisadi konular hakkında var olan zihniyet ve tutumların büyük bir değişim içine girdiğine işaret etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk konuşmalarında ısrarla siyasal bağımsızlıkla iktisadi bağımsızlığın eşdeğer olduğunu bir başka ifade ile siyasal bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlıkla sağlanabileceğini vurgulamıştır (Serçe, 2001, s.7).

Cumhuriyet ile birlikte bu yeniden yapılanma sürecinde bir yandan Cumhuriyet Türkiye’sinin büyük unutuluşu gerçekleyecek devrimleri, kapitalist dünya sistemi tarafından bütünleşmeye giden yolda olumlu birer adım olarak görülürken, Osmanlı’dan devralınan artık izlerin tasfiyesine yönelik çabaların yarattığı çatışmayı simgelemesi açısından 1923 tarihinde yapılan İzmir İktisat Kongresi hükümet üzerinde bir yaptırım gücü taşımamasına karşın döneme ilişkin iktidar ilişkilerinde egemen olan tarafları dolayısıyla da seçilen ekonomik politikaları açıklaması yönünden önem taşımaktadır. Osmanlı’nın son dönemlerinden beri güçlenerek gelen ticaret sermayesinin etkinliği altında kongreden çıkan kararlar 1929’a kadar sürecek temel tercihlerin ağırlıkla dış ticarette liberal tutuma öncelik tanıyacağını vurgulamaktadır (DEÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Habitat II, 1996).

Ancak Lozan Antlaşması’nın sınırlamaları, Dünya Ekonomik Buhranı, ülkenin iktisadi koşulları yaklaşan savaş rüzgarları gibi birçok nedenle 1923 sonrası Türkiye’de izlenen iktisadi politikaların İzmir İktisat Kongresi kararlarına birebir uygun olabilmesi mümkün olmamıştır. Buna rağmen kongrenin yarattığı ruh; iktisadi hayata yön veren insanların, yani halkın bundan böyle iktisadi politikalar üzerinde

söz hakkına sahip olduğu görüşünün benimsenmesinde, iktisadi bağımsızlıktan yoksun olan bir ülkenin siyasal olarak da bağımsız olamayacağı anlayışının yerleşmesinde ve günümüze kadar uzanan benzer kongrelerin gerekliliğinin anlaşılıp kabullenilmesinde son derece önemli bir aşama olarak değerini her zaman korumuştur (Serçe, 2001, s.7-8)

Düzenlenen kongre, Atatürk Türkiyesi'nin kurucularının kendi milletine, hem dış dünyaya ekonomik ve toplumsal görüşlerini açıkladıkları bir kürsü, hem de halkın yeni yönetimden beklediklerinin tartışıldığı bir forum olmuştur. İzmir İktisat Kongresi'nin bir başka önemli özelliği ise, düzenlenen sergi ile İzmir Fuarı'na giden yolda ilk önemli adımın atılmasıdır (Aksoy ve Yurdkoru Özgünel, 2001, s.5). Kongre binasını süsleyen "İktisat Sergisi" ileriki yıllarda ulusal ekonominin gelişmesi ile 9 Eylül sergilerine ve panayırlara ve giderek İzmir Fuarlarına doğru önemli bir ilerleme gösterecek (Aksoy ve Yurdkoru Özgünel, 2001, s.5); Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir 1. İktisat Kongresi Yerli Malların Numune Sergisi açılışında yaptığı konuşmada belirttiği “ Bu şehirde fuarlar kurun, sergiler açın…” temennisi adım adım gerçeğe dönüşecektir (Feyzioğlu, 2006, s.10-12). 1923 İzmir İktisat Kongresi sergisi ile başlayıp, İzmir Enternasyonal Fuarı'na uzanan bu uzun yolculukta İzmir İktisat Kongresinin İzmir kent tarihi ve Kültüpark tarihi açısından ne kadar değerli ve sembolik bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır.

1936 yılında daha önce gerçekleştirilen Numune Meşheri, Dokuz Eylül Sergileri ve Dokuz Eylül Panayırları deneyimi ile İzmir’in sadece bölge içerisinde değil; ülke hatta uluslararası düzeyde tanınmasını sağlayacak uluslar arası fuar düzenleme hamlesi yapılmıştır. Bu organizasyon için özel olarak düzenlenen Kültürpark alanı yanında fuar etkinliğinin günden güne başarılı sonuçlar vermesi kente ekonomik anlamda büyük prestij kazandırmıştır.

Gelinen aşamada yaşanan gelişmeler kentin temel vizyonunu belirlemiş ve bu konuda önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

3.3 II. Dünya Savaşı Sonrası İzmir

1929 yılı Dünya Ekonomik Bunalımı ve ertesinde yaşanan 2. Dünya savaşı; savaş tarafları ülkeleri olduğu kadar savaşa girmeyen ülkeleri de etkilemiştir. Ancak bu dönemi Türkiye açısından daha da ağırlaştıran durum Osmanlı’dan kalan borçların ödenmeye başlama yılının beklenmedik biçimde krizin başladığı 1929 yılına rastlamasıdır (Gürsoy, 1993, s. 161).

3.3.1 1929 Dünya Ekonomik Buhranı

1929 Bunalımı ve ertesinde dünya yeni ve küresel bir sermaye paylaşımının kararlarını belirlerken; ulus devlet yapılanması tamamlama çabaları süren yeni cumhuriyet devleti savaş ve borçlar nedeniyle eriyen sermaye birikimini yeniden üretmeye çabalarken, tarımsal artı ürünün üretim alanı olan Ege Bölgesi Dünya Ekonomik Bunalımından en çok etkilenen bölge olmuştur. Bu noktada bunalım ile ağırlaşan ekonomik sorunların çözümü ucuz emek gücü ve kentsel kırsal taşınmaz sermayesini değerlendirebilecek yeni sermayedarlara yer açılması ile mümkün olmuştur.

1929–1931 yılları her açıdan İzmir için sıkıntılı geçen yıllar olmuştur. Yangın ve yerel sermaye gücünü oluşturan etnik grupların terki ile nüfusu yarı yarıya azalmıştır. Bu dönemde ekonomik açıdan iflas halinde bulunan İzmir ancak en basit ve en esaslı amme hizmetlerini idame ettirebilmektedir. Yangından sonra defalarca hazırlanmış olan yeni şehir planı uygulamasında hiç yol alınamamıştır. Yangın yerinin imarı, ulaşım sorununun otobüsler ile kısmen çözümlenmesi, bataklıkların büyük bir kısmının kurutulması, şehrin içinin mezarlıklardan arındırılması, sağlık sorununun çözümünde büyük adımlar atılmış olması ve Kültürpark’ın yapımı ancak 30 yıl sonrasında çözülen bazı kentsel sorunlardır (Serçe, Yılmaz ve Yetkin, 2003, s.9-11).

Şekil 3.14 Gazi Bulvarı

(http://www.math.umn.edu/~alayont/turkiye/ege/gazibulvari.html)

1932 yılına gelindiğinde himayeci bir dış ticaret politikasına ve kamu yatırımları ağırlıklı sanayileşme süreçlerine yönelinmesinin temelinde Osmanlı borçları nedeniyle oluşan dış ticaret açığı yer almaktadır. Bu durum Batı Anadolu Bölgesinde tarıma dayalı sermayenin tarım dışı alanlara transferini dolayısıyla krize yönelik telafi olanaklarını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Osmanlı borçları ve Dünya Ekonomik Bunalımı kentin ekonomik, mekansal ve toplumsal yeniden üretim sürecinin istenen verimlilik ve hızda ilerleyememesine ve dolayısıyla Osmanlı’dan ciddi bir kopuş sağlayarak dünya kapitalist sistemi ile bütünleşememesine neden olmuştur (DEÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, 1996, s.12).