• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Kentin Genel Özellikleri

Küreselleşme denen olgu ile kentler günden güne farklılaşarak parçalanmaktadır, kent içinde yaşayan her birey kendisi için kuşatılmış bir yaşam alanı yaratmaya çalışmaktadır. Kentler bu farklılaşma içinde tıpkı modernizmde olduğu gibi ister istemez bir batılılık kimliğine bürünmekte, batı tipi yaşam tarzlarından etkilenmektedir. Küreselleşme; ekonomik, siyasal ve kültürel olarak hayatımızı çok yönlü bir etkileşim sürecine açmaktadır. “Küreselleşme sürecinde ise bu üç alanın mekânla kurdukları ilişki kentin siluetini değiştirmektedir, küreselleşme zaman ve mekân açısından, kentte yoğunlaşma ve sıkışma duygusunu da beraberinde getirmektedir” (Akıncı ve diğ.,2004:93).

Kentlerin gelişim evriminin üç süreçte olduğunu söyleyebiliriz: Kırdan kente göçün eski kent merkezinin çevresinde gecekondulaşmanın gelişimiyle kuşattığı ilk dönem; ulusal kalkınmanın orta sınıf konutları için bir ikamet alanı farklılaşması yarattığı ikinci dönem ve küreselleşmenin çeşitli parçalayıcı dinamiklere yol açtığı bugünkü durum (Aslanoğlu, 1998:154).

Bu gelişim evrelerinde “daha çok göze çarpan değişimlerdir ki bu da küreselleşmeyle gerçekleşmiştir”(Aslanoğlu, 1998:155). Kent tanımlarının genelinden de anlayacağımız üzere kent çok sayıda insanın birlikte yaşadığı ve yaşam biçimleriyle şekillendirdiği, tarihî, sosyal ve kültürel özellikleriyle insanları birbirine bağlayan bir yerleşim yeridir. Wirth’in belirttiği gibi; “kent birinden diğerine ani geçişlerin olduğu toplumsal dünyaların bir mozaiğini andırmaktadır” (Özdemir, 2010: 55).

Adeta dinamizm üssü olan kentlerin genel özellikleri Yörükhan tarafından yapılan köy-kent ayrımlarını çerçevesinde düzenlenmiştir, çalışma dâhilinde sadece kentin özelliklerini öne çıkarılmıştır. Bu özellikler şu şekildedir; (Yörükhan, 2005:58)

• Şehir heterojen bir sosyal gruptur. (Çeşitli etnik gruplar, meslek ve kültür grupları, sosyo-ekonomik sınıflar vs.)

• Büyük nüfusuna rağmen yerleşim alanının sınırlılığı sonucu nüfus yoğunluğu vardır.

• İnsanlar mekân bakımından yakın olmalarına rağmen sosyal mesafe bakımından birbirine uzaktırlar.

• Şehir şahsiyetinin, ferdiyetin ve hürlüğün gelişmiş olduğu bir çevredir.

• Şehirde insanlar arasındaki ilişkiler geleneklerin hâkim olduğu informel yollarla değil, resmi ve rasyonel kanunlarla düzenlenir. ( Aile, akraba ve hemşehri gibi gruplarla informel ilişkiler varlığını sürdürür. Ancak genel belirleyici olan hukuksal, resmi düzenlemelerdir.)

• Uzmanlaşmaya dayalı, farklılaşmış resmi iş organizasyonları yaygınlaşmıştır. • Yol ve ulaşım imkânları ile sosyal unsurların mekânsal hareketliliği ve sınıflar

arası sosyal hareketlilik ileri düzeydedir.

• Şehir kültürü dinamik bir yapıya sahiptir. Şehirler sosyal ilişkilere açık, sosyal – kültürel değişimin yoğun yaşandığı yerlerdir.

• Şehir ekonomik imkânlar, sağlık, eğitim, bilim, sanat vb. bakımdan gelişmiştir. • Diğer taraftan kazalar, suç işleme, alkol, uyuşturucu bağımlılığı, sefalet,

anomi(kuralsızlık), yabancılaşma vb. bakımdan sorunları da üretmektedir

Yerleşim birimlerinin hangi özellikleri taşıdığı takdirde kent ismini alacağı, kentleşeceği üzerine Kaya ve arkadaşlarının bakış açısı ise şu şekildedir; (Kaya ve diğ.,2008:10);

• Tarımsal üretimden daha ileri bir üretim düzeyi olan sanayi üretimine geçmiş olması ve bununla birlikle hizmet sektörünün gelişmiş olması,

• Yerleşim yerinin fiziksel alt yapısının belli bir düzeye ulaşmış olması,

• Geleneksel aile yapısının çözülerek yerini çekirdek aile yapısına bırakmış olması,

• Nüfusun büyük oranda örgütlenmiş karmaşık iş bölümüne ve yüksek uzmanlaşma düzeyine erişmiş olması,

• Yerel değerlerin yerini ulusal değerlerin veya evrensel değerlerin almış olması, • Geleneksel ilişkilerin(cemaat toplum tipinin) çözülüp bireysel ilişki ya da

bireysel çıkarların ön plana çıkmış olması,

• Eğitim düzeyini kırsal kesimdeki eğitim düzeyinden yüksek olması ve çocuk bakım ve eğitiminde aile dışı kurumların gelişmiş olması,

• Sosyal normların yerini resmi denetleme kurumlarının almış olması.

Ayrıca bir diğer kent olma şartını da Erkan şu şekilde belirtmiştir; “Statülerin aileden gelmeyip, bireylerin kendi çabaları ile kazanılmış olmaları”(Erkan, 1999:18).

İki genel kent özellikleri analizini karşılaştırdığında çeşitli ortak noktalar fark edilmektedir, bu noktalar şu şekilde maddelendirilebilir;

• Belli bir nüfus yoğunluğu ve büyüklüğüne sahip olmak,

• İmkânların çeşitliliği,

• Formal normların informal normlardan daha düzenleyici oluşu,

• Uzmanlaşmayı gerektiren iş organizasyonları,

• Ticaretin çok yönlülüğü,

• Belli bir düzeye ulaşmış fiziksel altyapı yeterliliğine sahip olunması.

Kentlerdeki üniversiteler ise kentin taşıması gereken genel özellikler kapsamında değerledirilebilir.

Küreselleşmenin de etkisi ile batılı kavramlar geliştiren ve gittikçe bireysel yaşamın, ön plana çıktığı kentler yanlışlaşan kalabalıkların göstergesi olabilir mi? İmkânların çeşitliliği insan ilişkilerini nasıl etkileyip bu iletişimi kent hayatına nasıl yansıtmaktadır? Toplu taşıma araçlarında ve kafeteryalarda git gide artan tek kişilik

oturma mekânları, kent içinde hızla gelişen izole şehirler kişileri yalnızlaştırmakta mıdır yoksa kendi kalabalıklarında yaşama imkânını mı sağlamaktadır? Şüphesizdir ki söz konusu kent olduğu zaman bunlar gibi birçok soru üretmek görecelilik adı altında farkı bakış açılarını gözler önüne serip, kent hayatında memnuniyet ölçütlerini çeşitlendirilmesine olabilir. Dolayısıyla kent “farklı olma izni” anlamında “özgürlük adasıdır” (Demirkan, 1996). Farklı bireylerin bir araya geldiği mekânlarda bir süre sonra bireysel farklılıkların kaybolması süreci de devreye girmekte ve böylece şehir hayatı adeta renkli bir mozağiye dönüşmektedir.