• Sonuç bulunamadı

1.3.1.Jones ve Berglas’ın Kendini Sabotaj Modeli

Kendini sabotajla ilgili kuramsal çalıĢmalar incelendiğinde iki farklı açıklamanın olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi temeli Kelley‟in yükleme teorisine dayanan, Jones veBerglas‟ın tanımladığı kendini sabotaj modelidir.Bu modelde kendini sabotaj kavramı, Kelley‟in (1973) artırma ve azaltma ilkelerine dayandırılmıĢ, kendini sabotajın, bireyin öz-saygıyla iliĢkili iki yüklemsel amaca ulaĢmasına yardımcı olduğu öne sürülmüĢtür (Jones ve Berglas, 1978; Tice, 1991). Kelley (1973), baĢarısızlığı Ģans veya durumsal faktörler gibi bireyin kontrolü dıĢındaki değiĢkenlere yükleyerek dıĢsallaĢtırmanın, öz-saygıyı koruduğunu iddia etmiĢtir. BaĢarıyı çaba ve yetenek gibi göreli, bireyin kontrolünde olan faktörlere yükleyerek içselleĢtirmek ise öz-saygıyı güçlendirmektedir. Buna bağlı olarak Berglas ve Jones (1978) kendini sabotajı “baĢarısızlığı dıĢsallaĢtırma (veya makul durma getirme) ve baĢarıyı içselleĢtirme olanağını artıran bir eylem veya performans ortamının seçilmesi” (s. 406) olarak tanımlamıĢlardır.

Kendini sabotaj baĢarı ve baĢarıya iliĢkin verilen dönütlerle yakından iliĢkilidir. Bağıntısız baĢarı dönütü; bireyin yeterli çabayı harcamamasına rağmen baĢarılı olduğuna iliĢkin dönüt almasıdır. Bu durumda birey baĢarılı olmasına hangi etmenin yardımcı olduğunu, çaba sonucu mu yoksa Ģans sonucu mu baĢarılı olduğunu kestirememektedir. Böylece birey harcadığı çaba ile elde ettiği sonuç arasında bir iliĢki kuramamaktadır. Jones ve Berglas (1978) kendini sabotajın,bağıntısız baĢarı dönütü ile bağlantılı olduğunu düĢünmüĢler ve yaptıkları deneysel çalıĢmalarla bu durumu test etmeyi amaçlamıĢlardır. Jones ve Berglas psikolojiye giriĢ dersi alan kız ve erkek öğrencileri üzerinde iki çalıĢma yapmıĢlardır. Bu çalıĢmalarında aynı

20

zamanda bireyin kendini sabote ederek, kendi ve diğerlerinin yüklemelerini manipüle etmeyi amaçlayıp, amaçlamadığını da incelenmiĢlerdir.

Ġlgili araĢtırmada katılımcılara bazı ilaçların zihinsel performans üzerindeki etkisinin inceleneceği söylenmiĢ ve onlardan çözülebilmesi mümkün olan ve olmayan problemleri çözmeleri istenmiĢtir.AraĢtırmanın temel bağımlı değiĢkeni ilaçların katılımcılar tarafından seçilmesidir. Katılımcıların cinsiyeti dıĢında, araĢtırmaya iki bağımsız değiĢken dahil edilmiĢ ve birinci testteki baĢarı, sürekli bağımsız değiĢken olarak ele alınmıĢtır. Katılımcılara çözülebilen ve çözülmesi son derece zor olan sorular sorularak, baĢarılı performanslarından kaynaklanabilecek güven duyguları manipüle edilmiĢtir. Diğer bir deyiĢle test, katılımcıların 70 veya 80 arasında puan alabilecekleri biçimde düzenlenmiĢtir. Çözülebilecek sorularla yüzleĢen katılımcıların yeteneklerine iliĢkin güven duygusu hissetmeleri, çözülemeyecek sorularla yüzleĢen ancak baĢarılı olan katılımcıların ise ĢaĢkınlık yaĢamaları beklenmiĢtir (çözülemeyecek sorularla çalıĢan katılımcılar, çözülebilecek sorularla çalıĢanlara göre baĢarılarını daha fazla Ģansa yüklemiĢler ve yeteneklerinden emin olmadıklarını ifade etmiĢlerdir).

Her bir problemden sonra katılımcılardan, cevaplarının doğruluk oranlarını derecelendirmeleri istenmiĢtir. Test tamamlandıktan sonra tüm katılımcılara son derece baĢarılı oldukları söylenerek bağıntılı (çözülebilen soruları çözen ve baĢarı dönütü alan katılımcılar) ve bağıntısız (çözülebilmesi mümkün olmayan soruları çözmeye çalıĢtıkları için baĢarısız olan buna rağmen baĢarı dönütü alan katılımcılar) baĢarı durumları oluĢturulmuĢtur. Daha sonra katılımcıların birinci testteki baĢarı düzeylerini bilen deneyci, bağıntılı baĢarı durumunda olan ve bağıntısız baĢarı durumunda olan katılımcıları ikiye bölmüĢ ve böldüğü grupta bulunan katılımcılardan performans artırıcı veya performans azaltıcı ilaçlar sunularak, builaçlardan birini seçmeleri istemiĢtir. Aslında plasebo olarak kullanılan bu ilaçların, katılımcıların performansları üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır (Abacı ve Akın, 2010).

Geriye kalan katılımcıların birinci testteki baĢarı düzeylerini bilmeyen bir yardımcı deneyci ise bu katılımcılardan performans artırıcı veya performans azaltıcı ilaçlardan birini seçmelerini istemiĢ ve böylece gizli ve açık durumlar oluĢturulmuĢtur. Açık puan bildirme durumunda, deneyci ve katılımcıların tümü birinci testin puanlarını öğrenmiĢlerdir. Buna bağlı olarak katılımcılar ikinci test için de aynı durumun

21

geçerli olacağını varsaymıĢlardır. Gizli puan bildirme durumunda ise ilk testte alınan puanları sadece deneyci ve puanın sahibi olan katılımcı öğrenmiĢtir. AraĢtırmadan elde edilen bulgular; bağıntısız baĢarı dönütü alan erkek katılımcıların hem gizli hem de açık durumlarda performans azaltıcı ilaçları tercih ettiklerini ve böylece performanslarına yönelik hem kendi hem de diğerlerinin yüklemelerini belirsizleĢtirmeyi amaçladıklarını göstermiĢtir. AraĢtırmacılar böylelikle bu katılımcıların ikinci testteki puanlarını mazur göstermeye çalıĢtıklarını öne sürmüĢtür (Abacı ve Akın, 2010).

Ġkinci deney, birinci deneyin sonuçlarını netleĢtirmek ve katılımcıların ilaç seçimi süreciyle iliĢkili soruları cevaplamak için yapılmıĢtır. AraĢtırmacılar birinci deneyde olduğu gibi, çözülemeyen problemlerle karĢılaĢtığı için baĢarısız olan katılımcıların, baĢarı dönütü aldıklarında performans azaltıcı ilaçları seçeceklerini varsaymıĢlardır. Ġkinci deneyde çözülebilen veya çözülemeyen problemlerin ardından herhangi bir dönütün verilmediği bir durum daha oluĢturulmuĢ ve böylece bağıntılı, bağıntısız ve belirsiz Ģeklinde üç baĢarı durumu iĢe koĢulmuĢtur. Ġkinci deneyde birinci deneyin sonuçlarını tekrarlayıcı nitelikte bulgular elde edilmiĢ ve kendini sabotaj davranıĢının ortaya çıkmasında baĢarı dönütünün etkili olduğu gözlenmiĢtir. Kolditz ve Arkin (1982) ile Weidner‟in (1980) çalıĢmaları, Jones ve Berglas‟ın (1978) bulgularını desteklemiĢ ve yeteneklerine güven duymayan bireylerin performans azaltıcı bir ilaç seçerek kendini sabote ettiklerini, yeteneklerine güvenenlerin ise performans artırıcı ilaçları tercih ettiklerini göstermiĢtir (Abacı ve Akın, 2010).

Berglas ve John‟un (1978) araĢtırması diğer araĢtırmacılar tarafından, alkol kullanımının kendini sabotaj stratejisi olarak ele alındığı benzer çalıĢmalarda tekrarlanmıĢtır. Örneğin; Tucker, Vuchinich ve Sobell‟in (1981) kendilerini sosyal alkol içici olarak tanımlayan erkek üniversite öğrencileri üzerinde yürüttükleri iki çalıĢmada katılımcılar, çözülmesi mümkün olan ve olmayan problemler içeren bir sınava alınmıĢtır. Ġlk denemenin ardından katılımcılara ya hiçbir dönüt verilmemiĢ veya baĢarı dönütü verilmiĢtir. Yani baĢarısız olsalar bile bu durum katılımcılara bildirilmemiĢtir. Daha sonra katılımcılar alkol almıĢ ve onlara yeniden teste girecekleri söylenmiĢtir. Ayrıca birinci çalıĢmada katılımcılara teste hazırlanmalarına yardımcı olacak ön hazırlık materyaller verilmiĢtir. AraĢtırmadan elde edilen bulgular, ikinci çalıĢmadaki katılımcıların ikinci teste girmeden önce daha fazla alkol tükettiklerini ortaya koymuĢtur. Tucker ve diğerleri, baĢarı olasılığını artıracak

22

olanaklara sahip olan bireylerin, kendini sabotaj stratejisi olarak daha az alkol kullandıkları sonucuna ulaĢmıĢtır (Abacı ve Akın, 2010).

Kendini sabotaj kavramı ortaya atıldığı andan itibaren sürekli ve farklı yönleriyle incelenmektedir. AraĢtırmalar kendini sabotajın temelindeki dinamikleri, kendini sabotaj açısından bireysel farklılıkları, çeĢitli kendini sabotaj stratejilerini, kendini sabotajın sonuçlarını ve bu kavramın doğasını boylamsal, iliĢkisel ve deneysel çalıĢmalarla ele almaktadır. Bununla birlikte insanın yapı olarak karmaĢık ve çok yönlü bir varlık olması araĢtırmaların sayısının artmasına paralel olarak yeni araĢtırmalara duyulan ihtiyacı artırmaktadır.

1.3.2. Kearns, Forbes, Gardiner ve Marshall’ın Kendini Sabotaj Modeli

Kendini sabotaja yönelik geliĢtirilen bir diğer model Kearns, Forbes, Gardiner ve Marshall‟ın (2008) kendini sabotaj modelidir. AraĢtırmacılar bu modellerinde kendini sabotaj ile mükemmeliyetçilik arasında bir iliĢki olduğunu savunmuĢlardır. Mükemmeliyetçilik; “gerçekçi olmayan standartlar belirleme ve bu standartlara ulaĢmak için çabalama, baĢarısızlığa seçici biçimde odaklanma ve baĢarısızlığı genelleme, benliğe zarar veren öz-değerlendirmeler ve sonucun sadece baĢarı veya baĢarısızlık olarak algılandığı ya hep ya hiç Ģeklinde düĢünme biçiminde tanımlanmaktadır (Hewitt ve Flett, 1991).Burns (1980) mükemmeliyetçileri kendilik değerinitamamıyla baĢarı ve verimlilik terimleriyle ölçen ve imkânsız amaçlaradoğru zorlayıcı ve ısrarcı bir Ģekilde çaba gösteren bireyler olaraktanımlamaktadır.Mükemmeliyetçilik kavramı, erteleme, aĢırı bağlanma, meĢguliyet ve çaba yetersizliği gibi kendini sabotaj eğilimine örnek olabilecek çok sayıda farklı davranıĢsal yansımalar içerebilmektedir.Mükemmeliyetçilik ile kendini sabotaj arasındaki iliĢki s. 23‟de, Ģekil 1‟degösterilmiĢtir.

23

Bu model mükemmeliyetçiliğin her zaman kendini sabotaja yol açacağını veya kendini sabotaj içeren davranıĢların her zaman mükemmeliyetçi inançların ürünü olduğunu öne sürmemekle birlikte, bu iki yapının birbiriyle paralel olduğunu savunmaktadır. Böylece bu model mükemmeliyetçilik ve kendini sabotajın entegre edilmesi için yararlı bir yöntem olarak kullanılabilir. Kearns ve diğerleri (2008) modellerini, bir buz dağına benzetmektedirler. Buz dağının suyun üstünde kalan bölümü, bireylerin kullandığı davranıĢsal kendini sabotaj stratejilerini, suyun altında kalan bölümünü ise bu davranıĢlarla iliĢkili düĢünceleri yansıtmaktadır.

Kearns ve diğerleri (2008) bu modele örnek olarak, sınava çalıĢmayı erteleyen öğrenci örneğini kullanmıĢlardır. Buna göre öğrenci “Biraz yorgunum, yarın daha iyi çalıĢırım” Ģeklinde bir düĢünceyle sınava çalıĢmayı erteleyebilir. Bu erteleme

Yeterince iyi olmayacak Yarın

yapacağım Kendini sabotaj davranıĢları

(örneğin, erteleme)

Temel Mükemmeliyetçi DüĢünceler

ġekil 2. Mükemmeliyetçi inançlar ile kendini sabotaj davranıĢları (Kaynak: Kearns ve diğerleri, 2008) DavranıĢsal Sonuçlar Hatalı BiliĢler Kendini sabotaj (Örneğin, erteleme, aĢırı bağlanma, meĢguliyet ve çaba yetersizliği) Mükemmeliyetçilik Diğer etkenler (Örneğin, baĢarısızlık korkusu)

ġekil 1. Mükemmeliyetçilik ile kendini sabotaj arasındaki iliĢki (Kearns ve diğerleri, 2008)

24

davranıĢının temelinde, ertelemenin gerçek nedenleri olan hatalı biliĢler vardır. Aslında bu öğrenci mükemmeliyetçi birisi olabilir ve yeteri kadar iyi olamayacağını düĢünebilir. Bu inanç sonuçta öğrencinin kendi yüksek standartlarını karĢılayamayacağını düĢünmesine, derse çalıĢmak için gönülsüz olmasına ve derse çalıĢmayı ertelemesine yol açar.

Bu model baĢka deneysel araĢtırmalarca da kanıtlanmıĢtır(Frost, Marten, Lahartve Rosenblate, 1990; Hobden ve Pliner, 1995). Bu araĢtırmaların sonuçlarına göre katılımcıların mükemmeliyetçilik düzeyi arttıkça, kendini sabotaj düzeyleri de artmaktadır. Kearns ve diğerleri (2008) modellerinde, buz dağının görünen bölümüne odaklanarak kendini sabotaj eğilimini azaltmaya çalıĢmanın etkili olamayacağını ve uzun süreli bir değiĢim için derine inmenin ve temel hatalı biliĢlerin irdelenmesi gerektiğini savunmuĢlardır. Diğer bir deyiĢle, ġekil 2‟de sunula modele göre eğer basitçe öğrencinin erteleme davranıĢı azaltılmaya çalıĢılsa, baĢarılı olunamayacak, onun temel mükemmeliyetçi inançlarını açığa çıkarma ve değiĢtirme ihtiyacı hissedilemeyecek ve kendini sabotaj eğilimi içeren davranıĢların tekrarlanma olasılığı artacaktır (Abacı ve Akın, 2010).