• Sonuç bulunamadı

2.1 AKILCI DUYGUSAL DAVRANIġÇI TERAPĠ (ADDT)

2.1.6. AkıldıĢı Ġnançlar

AkıldıĢı inançlar, bireyin temel önemli amaçlarına ulaĢmasını sabote eden (Ellis 1984b), gereklilik, zorunluluk, emir ve beklenti içeren, bireye rahatsızlık veren ve duygusal sorunlar yaĢamasına neden olan biliĢler, düĢünceler ve algılardır(Ellis, 1984a; Ellis ve Bernard, 1985). ADDT kuramına göre psikopatoloji ve rahatsız edici duygusal durumlar, akıldıĢı inançlar ve düĢünce sürecinin ürünüdür.

Walen ve diğerlerine (1980) göre akıldıĢı inançlar; doğru olmayan, kesinlik, katılık ve emir içeren, deneysel olarak kanıtlanamayan, duygusal sorunlara yol açan, bireyin amaçlarına ulaĢmasını engelleyen inançlardır. Daha özel olarak akıldıĢı inançlar aĢırı abartmalar, mantıkdıĢı varsayımlar, aĢırı genelleĢtirmeler, hatalı çıkarımlar ve dogmatik düĢünceler içermektedir. Bu inançlar mantıksız ve gerçek dıĢıdır ve sıklıkla doğru olmayan bir öncül veya çıkarsamaya dayanır. Öncelikle öz-yıkıcı düĢüncelerin geliĢmesine ve psikolojik sorunlara yol açan bu inançlar, bireyin günlük yaĢamsal görevlerini yapmasını ve yaĢamından zevk ve mutluluk almasını engeller.Tablo 1 akıldıĢı ve akılcı inançların temel özelliklerini göstermektedir(Walen ve diğerleri, 1980).

53

Tablo 1. Akılcı ve AkıldıĢı Ġnançların Özellikleri

AkıldıĢı Ġnançlar Akılcı Ġnançlar

Hatalıdır. Doğrudur.

Katı ve kesindir. KoĢulludur ve duruma göre değiĢir. Gerçeklikle tutarlı değildir. Gerçeklikle tutarlıdır.

Kanıtlarla desteklenemez. Kanıtlarla desteklenebilir. AĢırı genelleĢtirmeler içerir. Mantıklıdır.

Emir veya zorunluluk içerir. Arzu, istek veya tercih içerir. Sert ve zorlayıcıdır. Esnektir.

Dogmatiktir. Bilimseldir.

Yoğun ve yıkıcı duygular üretir. Orta düzeyde ve yapıcı duygular üretir. Amaca ulaĢmayı engeller. Amaca ulaĢmaya yardımcı olur.

Ellis‟in (1962) öne sürdüğü 11 akıldıĢı inanç Ģunlardır:

1. Bir insan önemsediği ve değer verdiği herkes tarafından sevilmeli ve onaylanmalıdır. Bu inancın temelinde bireyin, her yaptığı Ģeyde baĢkaları tarafından kabul edilmenin ve sevilmenin bir ihtiyaç olduğu inancını taĢıması yatmaktadır. Bireyin kendine saygı duymaya odaklanması ve sevmekten çok sevilmeye odaklanması gerektiği halde bunun tam tersinin yaĢanmasıdır. Bu ulaĢılamaz bir amaç olduğu için mantıkdıĢı bir düĢüncedir. Çünkü birey bunu beklerse kendi kendini yönetemez, güvende hissedemez ve kendi benliğini tahrip eder.

2. Bir insan her bakımdan tamamen yeterli, yetenekli ve başarılı olmalıdır. Bireyin değerli olabilmesi için her yaptığı iĢte yeterli ve baĢarılı olması gerektiği düĢüncesi, bireyin bu inancı taĢımasına neden olmaktadır. Bireyin yaĢamında tamamen baĢarılı sonuçlara ulaĢması imkânsızdır. Bu baĢarısızlık korkusunu sürekli kılar. Aynı zamanda bireyin her durumdan zevk alması yerine yarıĢmacı bir tutum sergilemesine neden olur.

3. Bazı insanlar kötü, alçak ve haindir, bu insanlar suçludur ve cezalandırılmalıdır. Bu düĢünce mantıklı değildir çünkü doğru ya da yanlıĢın standart bir ölçüsü yoktur. Herkes hata yapabilir (aptallık, ihmal ya da duygusal dengesizlikten dolayı). Suçlama ve cezalandırma onların davranıĢlarını geliĢtirmez veya onları daha zeki ve duygusal açıdan daha dengeli hale getirmez. Aksine daha kötü davranıĢlara ve duygusal rahatsızlıklara neden olur.

4. İşler istenilen şekilde gitmezse bu bir felakettir. Bu inancın temelinde istediğim Ģeyler yolunda gitmezse bu bir felaket olur düĢüncesi bulunmaktadır. Her Ģeyin istediğimiz gibi gitmemesi hayatın bir gerçeğidir.

54

EngellenmiĢ hissetme normaldir ama Ģiddetli Ģekilde üzülme mantıklı değildir. ĠĢler yolunda gitmezse bu hoĢ olmayan, can sıkıcı bir durumdur ama bir felaket değildir. Bir olayı felaket olarak görme durumu değiĢtirmez ama bizim daha çok üzülmemize neden olur.

5. İnsanların mutsuzluğu dışarıdan kaynaklanır. Bunun temelinde mutsuzluğun bireyin kontrolü dıĢındaki olayların sonucu olduğu düĢüncesi bulunmaktadır. Ġnsanlar üzüntülerini kontrol etmede veya kendilerini negatif duygulardan kurtarmada ya az bir yeteneğe sahiptir veya bu konuda hiçbir yapabilirlikleri yoktur. DıĢarıda bizim zararlı olarak algıladığımız olaylar sadece psikolojik olarak zararlıdır. Birey kendine bir olayın ne kadar kötü olduğunu söyleyerek kendisini rahatsız eder. Eğer birey bu rahatsızlığının kendi algılarından ve içsel konuĢmalarından kaynaklandığını fark ederse bu rahatsız edici Ģeyleri kontrol edebilir ya da değiĢtirebilir.

6. Tehlikeli veya korku verici olabilecek bir şey hakkında zihni dehşetli bir şekilde meşgul etmek veya üzgün olmak doğrudur. Bu inancın temelinde bir Ģey tehlikeli ya da zararlı olabilecekse, birey onun hakkında düĢünmeli ve endiĢelenmelidir düĢüncesi yatmaktadır. Bu mantıklı değildir, çünkü bir Ģey hakkında düĢünmek sonuçta onu değiĢtirmeyebilir.

7. Yaşamın zorlukları ve sorumluluklarıyla yüzleşmekten kaçınmak, kendini disipline etmek ve sorumluluk üstlenmekten daha kolaydır. Bu inancın temelinde, güçlüklerle karĢılaĢmak ve yüzleĢmek onlardan kaçmaktan daha zordur düĢüncesi vardır. Bu mantıklı değildir çünkü güçlüklerden kaçmak onları çözmez.

8. Kişi başkalarına bağımlı olmalı ve güvenip danışabileceği birileri olmalıdır. Bu inanç, birey baĢkalarına bağımlı olmaya ihtiyaç duyar ve kendinden güçlü birine bel bağlamalıdır düĢüncesine dayanmaktadır. Hepimiz biraz baĢkalarına bağımlıyızdır ama bu bağımlılığı arttırmak için bir neden yoktur. Bu durum bağımsızlığın ve bireyselliğin kaybına neden olur. Bağımlılık daha büyük bağımlılıklara neden olur.

9. Geçmiş çok önemlidir. Çünkü bir şey birinin hayatını bir kez etkilerse bunu sonsuza kadar yapmaya devam edecektir. Bu inancın temelinde geçmiĢteki olayların bireyin Ģimdiki davranıĢının belirleyicisi olduğu ve bunun değiĢtirilemeyeceği düĢüncesi yatmaktadır. GeçmiĢ Ģimdiyi etkilemesine

55

rağmen, onu belirlemez. Sadece bireyin davranıĢlarını değiĢtirmekten kaçmasına neden olur. GeçmiĢ öğrenmeleri yenmek zordur ama imkânsız değildir.

10. Kişi başkalarının sorununa duyarlı olmalı ve bundan üzüntü duymalıdır. Bu mantıklı değildir, çünkü baĢkalarının problemlerine biz bir Ģey yapamayız. Bu nedenle bunun için endiĢelenmemeliyiz. BaĢkalarının davranıĢlarını tanımlayıĢımız bizi üzer. Onlara üzülmemiz bizim yardım etmemizi ve problemleri hakkında bir Ģeyler yapmamızı engeller.

11. Her problemin bir tek doğru çözüm yolu vardır. Bunu bulamazsak bu bizim için felakettir. Bu mantıklı değildir, çünkü her problemin mükemmel bir çözüm yolu yoktur. Mükemmel çözüm yolu aramak sadece kaygımızı arttırır. Bu Ģekilde birey doyum sağlayamaz ve devamlı kayıp çözümü arar (Akt. Akın, 2009).

Ellis (1979), daha sonra akılcı olmayan inançlar üzerindeki çalıĢmalarını geliĢtirmiĢ, bunları bireyin kendine, baĢkalarına ve içinde yaĢadığı dünya ve koĢullara iliĢkin talepler Ģeklinde üç baĢlık altında toplamıĢtır:

1. “Yetenekli, yeterli ve baĢarılı olmalıyım ve yaĢamımdaki tüm önemli insanların onayını kazanmalıyım. Eğer böyle olmazsa, bu korkunç bir durumdur. BaĢarısız olmaya tahammül edemem”. Bu inanç bireylerin yetersiz, değersiz, depresif ve kaygılı hissetmelerine neden olmaktadır.

2. “Diğer insanlar bana karĢı nazik, dürüst ve uygun biçimde davranmalıdırlar, böyle davranmazlarsa bu korkunç bir durumdur. Bana böyle çirkin davranmalarına tahammül edemem”. Bu inançlara sahip kiĢiler, öfke, kin, düĢmanlık duyguları yaĢama eğilimine sahiptirler.

3. “YaĢadığım Ģartlar oldukça düzenli ve olumlu olmalı. Ġsteklerim çok fazla zorlukla karĢılaĢmadan kolaylıkla ve acilen yerine getirilmeli. YaĢadığım Ģartlar böyle olmasa bu korkunç bir durumdur”. Bu tür bir inanç bireylerde, kendine acıma, depresyon, erteleme, tahammülsüzlük ve disiplinsizlik gibi problemlere neden olur (Akt. Çivitçi, 2009)

Zorunluluk ve talepkarlık içeren akıldıĢı inançlar bireylerde akılcı olmayan üç farklı tutuma neden olmaktadır. Bunlardan biri olan felaketleştirmeler, kiĢinin içinde bulunduğu durumu abartarak, olduğundan çok daha kötü bir Ģekilde görmesidir. Tahammülsüzlük, bireyin istemediği bir durumla karĢılaĢtığında bu Ģartlar altında

56

hiçbir zaman mutlu olamayacağına iliĢkin geliĢtirdiği akıldıĢı diğer bir tutumdur. Kınama ya da suçlama ise bireyin kendisi ya da baĢkaları, olmaması gereken bir Ģey yaptığında ya da baĢarısız olduğunda, kendini ya da baĢkalarını aĢırı biçimde eleĢtirmesi, içinde bulunduğu koĢulları yaĢanmaz olarak değerlendirmesidir. Ellis, daha sonratalepkarlığı da akıldıĢı bir tutum olarak yorumlamıĢtır (Çivitçi, 2009). AkıldıĢı inançlar, bireylerin sağlıklı düĢünebilme yeteneklerine zarar verirler ve sağlıksız ve olumsuz duygular yaĢamalarına neden olurlar. AkıldıĢı inanma eğilimi doğuĢtan olduğu kadar sonradan da kazanılmaktadır. Bu noktada aile, kültür ve çevrenin etkisi büyüktür. Özellikle çocukluk yaĢantıları akıldıĢı inançların geliĢmesi bakımından son derece önemli bir zaman dilimidir. Akılcı olmayan inançları, öğrenme yaĢantıları ile beslenen birey, daha sonraları bu inançlara sımsıkı sarılmakta ve yaĢamı boyunca bunlara inanma eğilimi göstermektedir. Ġnsanların biyolojik altyapıları, duygusal tepkileri, bilimsel düĢünme eksikliği, toplum, kiĢisel değerlendirmeleri, savunucu ve sert tutumları, cahillik, esnek olamamaları vb. nedenlerle akıldıĢı inançlar sürdürülmektedir. Ancak bireyler, akıldıĢı inançlarını değiĢtirebilme ve bunların yerine daha akılcı, alternatif inançlar koyabilme yeteneğine de sahiptirler (Walen ve diğerleri, 1980). Tablo 2‟de bu durumu örnekleyenifadeler yer almaktadır.

AkıldıĢı ve Alternatif Akılcı Ġnançlar

AkıldıĢı Ġnançlar Alternatif Akılcı Ġnançlar

1. Yaptığım her Ģeyi en iyi biçimde yapmalıyım.

Yaptığım iĢleri iyi yapmayı tercih edebilirim ancak en iyi biçimde yapmak zorunda değilim.

2. Ġyi Ģeyler yapmazsam bu değersiz ve kötü bir insan olduğumu gösterir.

Ġyi Ģeyler yapmazsam bu kötü insan olduğumu değil kötü Ģeyler yaptığımı gösterir.

3. Önem verdiğim insanlar tarafından kabul görmeli ve onların onayını almalıyım.

Benim için önemli olan insanlar tarafından onaylanmayı tercih ederim, ancak kesinlikle onların onayını kazanmam gerektiğini gösteren herhangi bir kanıt yoktur. 4. Ġnsanlar beklentilerime uygun davranmazsa bu

bir felakettir.

Ġnsanların beklentilerimi karĢılamasını tercih ederim, ancak böyle olmazsa bu bir felaket değildir. Ayrıca onlar beklentilerime uygun davranmak zorunda değildir.

5. Sıkıntılı durumlara katlanamıyorum. Sıkıntıları sevmiyorum, ancak onlara katlanabilir ve onlarla mücadele edebilirim. 6. Önemli Ģeylerin yolunda gitmemesi berbat bir

Ģeydir.

ĠĢlerimin yolunda gitmemesi elbette kötü bir Ģeydir, ancak bu bir felaket değildir. 7. YaĢamımda çok az sıkıntı ve olumsuzluk

olmalıdır.

Sıkıntıları ve olumsuz yaĢantıları sevmem, ancak bunlar yaĢamın bir parçasıdır ve onlara dayanabilirim.

57

Bu araĢtırmacılar, akıldıĢı inançların değiĢtirilebilmesi için yine bu inanç sistemleri üzerinden gidilmesi gerektiğini ifade ederler. “Eğer sıkıntı ve problemler akıldıĢı inancın bir ürünüyse, bunu yenmenin en iyi yolu, bu düĢünce biçimini değiĢtirmektir” önerisini savunurlar. Bu bakıĢ açısına dayanarak, ADDT yönelimli terapistlerin en önemli görevi, danıĢanlarının akıldıĢı inançlara sahip olup olmadıklarını saptamak ve onlara akıldıĢı inançlarını tartıĢmalarını ve bu inançların yerine daha sağlıklı inançlar geliĢtirmelerini öğretmektir. Böylelikle danıĢanlar, iĢlevsel olmayan inançlarını iĢlevsel olanlarla değiĢtirmeyi ve sonuç olarak duygusal problemleri azaltarak, iĢlevsel davranıĢlarını artırmayı öğrenebilir. ADDT yaklaĢımına göre danıĢan ve terapist akıldıĢı inançları reddetmek, çürütmek ve bu inançları akılcı inançlarla değiĢtirmek için birlikte çalıĢırlar (Moriarty, 2002).