• Sonuç bulunamadı

Kelimelerin Nahvî Özelliklerini İzah Etmes

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. DİRAYET YÖNÜNDEN MECMA’U’L-ENVÂR TEFSİRİ

3.1. NAHİV İLMİNDEKİ YERİ

3.1.3. Kelimelerin Nahvî Özelliklerini İzah Etmes

3.1.3.1. Kelimelerin Ayet İçindeki Fonksiyonlarına İşaret Etmesi 3.1.3.1.1. Mübteda-Haber:

Örnek 1:

} ُباَوْ بَْلأا ُمَُلذ ًةَحَّتَفُم ٍنْدَع ِتاَّنَج{

ayetindeki489

ٍنْدَع ِتاَّنَج

terkibi mübteda;

ًةَحَّتَفُم

kelimesi ise haberdir.490

481

Bakara Suresi, 2/49.

482 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, SK, Carullah, vr. 138a. 483 Zümer Suresi, 39/29.

484

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 152a.

485 Fussilet Suresi, 41/2.

486 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 200a. 487 Zümer Suresi, 39/17.

Örnek 2:

} ِمي ِحَّرلا ِنَْحَّْرلا َنِم ٌليِزْنَ ت{

ayetindeki491

ٌليِزْنَ ت

lafzı mübteda olup,

ِنَْحَّْرلا َنِم

ِمي ِحَّرلا

onun haberidir.492

Örnek 3:

}...مُكاَدْرَأ ْمُكّْبَرِب ْمُتْنَ نَظ يِذَّلا ُمُكُّنَظ ْمُكِلَذَو{

ayetinde493

ْمُكِلَذ

mübteda olduğu

için merfû,

ُمُكُّنَظ

ve

مُكاَدْرَأ

kelimeleri de, iki haberdirler. Bununla beraber “zannukum”

kelimesinin “zalikum”den bedel, “erdâkum” kelimesinin ise haber olması

mümkündür.494

3.1.3.1.2. Takdim-Tehir:

Örnek 1:

} ٌقاَّسَغَو ٌميَِحْ ُهوُقوُذَيْلَ ف اَذَى{

ayetinde495 bir takdim-tehir söz konusu olup, kelamın takdiri

} ُهوُقوُذَيْلَ ف ٌقاَّسَغَو ٌميَِحْ اَذَى{

Ģeklindedir.496

Örnek 2:

} َنوُرُفْكَتَ ف ِناَيِِْلإا َلىِإ َنْوَعْدُت ْذِإ ْمُكَسُفْ نَأ ْمُكِتْقَم ْنِم ُرَ بْكَأ ِوَّللا ُتْقَمَل{

“Allah‟ın

(size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana

çağırılırdınız da inkâr ederdiniz” 497

ayetinde takdim-tehir olup, ayetin takdiri Ģöyledir:

} ْمُكَسُفْ نَأ ْمُكِتْقَم ْنِم ُرَ بْكَأ َنوُرُفْكَتَ ف ِناَيِِْلإا َلىِإ َنْوَعْدُت ْذِإ)ْمُكَل(

ِوَّللا ُتْقَمَل{

“Allah‟ın, imana çağrılıp inkar ettiğiniz zaman, size olan buğzu, sizin kendinize olan buğzunuzdan

elbette daha büyüktür.”498

489 Sâd Suresi, 38/50.

490

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 133a.

491

Fussilet Suresi, 41/2.

492 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 200a. 493 Fussilet Suresi, 41/23.

494

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 208a.

495 Sâd Suresi, 38/57.

496 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 131a. 497 Mü‟min Suresi, 40/10.

Örnek 3:

}... ْمُهَ نْ يَ ب اًيْغَ ب ُتاَنّْ يَ بْلا ُمُهْ تَءاَج اَم ِدْعَ ب ْنِم ُهوُتوُأ َنيِذَّلا َّلاِإ ِويِف َفَلَ تْخا اَمَو{

ayetinde499 AhfeĢ‟e göre takdim-tehir olup, takdiri

ُهوُتوُأ َنيِذَّلا َّلاِإ ْمُهَ نْ يَ ب اًيْغَ ب ِويِف َفَلَ تْخا اَمَو{

ُتاَنّْ يَ بْلا ُمُهْ تَءاَج اَم ِدْعَ ب ْنِم

}

Ģeklindedir.500

3.1.3.1.3. Bedel:

Örnek 1:

}... ِْينَ نْ ثا ُمِهْيَلِإ

اَنْلَسْرَأ ْذِإ َنوُلَسْرُمْلا اَىَءاَج ْذِإ ِةَيْرَقْلا َباَحْصَأ ًلاَثَم ْمَُلذ ْبِرْضاَو{

ayetinde501 geçen

اَنْلَسْرَأ ْذِإ

kelimesi

اَىَءاَج ْذِإ

ifadesinden bedeldir. Buna göre Allah Teâlâ: “Biz o Ģehir ahalisine, iki peygamberi gönderdiğimiz zamanı, onlara misal

getir” demiĢtir.502

Örnek 2:

} َنوُع ِجْرَ ي َلا ْمِه ْيَلِإ ْمُهَّ نَأ ِنوُرُقْلا َنِم ْمُهَلْ بَ ق اَنْكَلْىَأ ْمَك اْوَرَ ي َْلمَأ{

ayetindeki503

َلا ْمِهْيَلِإ

َنوُع ِجْرَ ي

cümlesi, mana bakımından

اَنْكَلْىَأ ْمَك

ifadesinden bedeldir. Çünkü mana, “Ne de çok helak ettik, onlar helak ediĢimizin çokluğunu görmediler mi?” Ģeklindedir ki, bunda, “Onlar, bizim çokça helak etmiĢ olduğumuz o kimselerin, onlara dönemez

olduklarını görmediler mi?” anlamı yatmaktadır. Zira, “Bunların bir daha onlara dönmez olduklarını...” ifadesi, helak edilenlerin hallerinden bir haldir. Yani, “Onlar,

artık onlara bir daha geri dönmeleri mümkün olmayacak biçimde helak edildiler”

demektir.504

Örnek 3:

}... َنيِرَخَآَو ٍصاَّوَغَو ٍءاَّنَ ب َّلُك َينِطاَيَّشلاَو{

ayetindeki505

ٍءاَّنَ ب َّلُك

kelimesi,

َينِطاَيَّشلا

lafzından bedeldir.

َنيِرَخَآ

lafzı da

ٍءاَّنَ ب َّلُك

kelimesine matuftur. Buradaki bedel,

499 Bakara Suresi, 2/213.

500 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, SK, Carullah, vr. 372b. 501

Yasin Suresi, 36/13-14.

502 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 65b. 503 Yasin Suresi, 36/31.

504 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 71a-b. 505 Sâd Suresi, 38/37-38.

“bedelü‟l-kül mine‟l-kül”506

dür. Yani, “O Ģeytanlar, Hz. Süleyman‟a dilediği binayı

yapıyorlardı. Onun için denize dalıyor ve inciler çıkarıyorlardı” demektir.507

3.1.3.1.4. Atıf:

Örnek 1:

}... ًةَروُشَْلز َرْ يَّطلاَو ِقاَرْشِْلإاَو ّْيِشَعْلاِب َنْحّْبَسُي ُو َعَم َلاَبِْلجا اَنْرَّخَس اَّنِإ{

ayetindeki508

َرْ يَّطلا

lafzı

َلاَبِْلجا

üzerine atıf olup, takdiri, “KuĢları da toplanmıĢ olarak, ona

musahhar kıldık” Ģeklindedir.509

Örnek 2:

}... ُوَّبَر ىَداَن ْذِإ َبوُّيَأ اَنَدْبَع ْرُكْذاَو{

ayetindeki510 “Eyyûb” kelimesi, “atf-ı

beyan”511dır. “Ġz” edatının baĢına geldiği cümle ise, bundan “bedel-i iĢtimal”512

dir.513

Örnek 3:

}... ُبوُقْعَ يَو ِويِنَب ُميِىاَرْ بِإ أَِّ ىَّصَوَو{

ayetteki514

ُبوُقْعَ يَو

kelimesi,

ُميِىاَرْ بِإ

kelimesi üzerine atıf olup, manası, “Ġbrahim‟in vasiyet ettiği gibi o da vasiyet etti”

demektir.515

3.1.3.1.5. Takdîr:

Örnek 1:

}... َنيّْدلا ُمُكَل ىَفَطْصا َوَّللا َّنِإ َِّنَِب اَي{

ayetindeki516 nida harfinden önce

ْنَأ

edatı takdir edilir. Ayette Hz.Yakub‟un evlatlarına vasiyeti, kavl ile aynı anlamda

olduğundan bu durumda

ْنَأ

edatının hazfedilmesi caizdir.517

506

Bu bedel çeĢidine bedel-i mutabık da denir. “Bedel” ile “mübdelün minh” birbirine mutabık veya eĢit olduğunda gerçekleĢir. Bkz. Abbas, Hasan, a.g.e., III, 665-666.

507 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 127a. 508 Sâd Suresi, 38/18-19.

509

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 117b.

510 Sâd Suresi, 38/41.

511 Kendinden önceki kelimeyi izah etmek ve daha çok açıklamak için getirilen kelimeye atf-ı beyan

denir. Atf-ı beyan i‟rabda, müzekker-müenneslikte ve müfred tesniye cem hususunda metbûuna uyar. Bedel-i mutâbık aynı zamanda atf-ı beyandır. Bkz. Abbas, Hasan, a.g.e., III, 538-550.

512 Bedel, mübdelün minh‟in bir parçası değil de ona ait bir özellik ise buna bedel-i iĢtimâl denir. Bkz.

Abbas, Hasan, a.g.e., III, 668-669.

513

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 127b.

514 Bakara Suresi, 2/132.

515 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, SK, Carullah, vr. 191b. 516 Bakara Suresi, 2/132.

Örnek 2:

} ٍمي ِحَر ٍّبَر ْنِم ًلاْوَ ق ٌم َلاَس{

ayetinde518 geçen “selâm” lafzı mübtedadır, haberi ise hazfedilmiĢtir. Burada “selamun” lafzından sonra “aleyhim” kelimesi takdir edilerek,

ٍميِحَر ٍّبَر ْنِم ًلاْوَ ق

ْمِهْيَلَع ٌم َلاَس

denilmiĢ olur.519

3.1.3.2. Kelimelerin İ‘rabını Beyan Etmesi 3.1.3.2.1. Lâfzen Mû’rab Olanlar:

Örnek 1:

} ٌميِلَأ ٍزْجِر ْنِم ٌباَذَع ْمَُلذ َكِئَلوُأ{

ayetinde520 geçen

ٌميِلَأ

kelimesi iki Ģekilde okunmuĢtur. Birincisi, “azab”ın sıfatı sayılmasından dolayı merfû okunmuĢtur. Buna göre, “Onlar için azabın en kötüsünden, elîm bir azap vardır” denilmek istenmiĢtir.

Ġkincisi, mecrûr okunuĢudur ki, “ricz” kelimesinin sıfatı sayılmasından ötürüdür.521

Örnek 2:

}... ُوَسْفَ ن َوِفَس ْنَم َّلاِإ َميِىاَرْ بِإ ِةَّلِم ْنَع ُبَغْرَ ي ْنَمَو{

ayetindeki522 “nefs”

kelimesi temyiz olarak mansuptur. Bunun manası,

ًاسْفَ ن َوِفَس

“Nefis cihetinden kendini

bilmez…” Ģeklindedir.523

Örnek 3:

} ِميِحَّرلا ِزيِزَعْلا َليِزْنَ ت{

ayetinde524 geçen “tenzîl” kelimesi masdar olarak mansûb Ģeklinde okunmuĢtur ki manası “Kur‟an, Azîz ve Rahîm‟in indirmesi olarak

indi” Ģeklindedir.525

3.1.3.2.2. Mahallen Mû’rab Olanlar:

Örnek 1:

}... ِسْنِْلإاَو ّْنِْلجا َنِم ْمِهِلْبَ ق ْنِم ْتَلَخ ْدَق ٍمَمُأ ِفي ُلْوَقْلا ُمِهْيَلَع َّقَحَو{

ayetteki526

ٍمَمُأ ِفي

ifadesi,

ْمِهْيَلَع

‟deki “hüm” zamirinden hal olmak üzere mahallen mansuptur.527

518 Yasin Suresi, 36/58.

519

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 79a.

520

Sebe Suresi, 34/5.

521 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 2a. 522 Bakara Suresi, 2/130.

523

Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, SK, Carullah, vr. 191a-b.

524 Yasin Suresi, 36/5.

525 Hacı PaĢa, Mecma‟u‟l-Envâr, ĠÜK, vr. 58b. 526 Fussilet Suresi, 41/25.

Örnek 2:

} َنوُلَسْرُمْلا اَىَءاَج ْذِإ{

ayetindeki528 “iz”, mahallen mansuptur. Müfessir bu kelimeyi kendinden önce geçen “Ashab-ı Karye”den bedel olarak almıĢ ve anlamının “Onlara peygamberlerin geldiği vakti örnek yap ve o vakti senin geliĢ

vaktine misal getir” Ģeklinde olacağını beyan etmiĢtir.529

Örnek 3:

}... ُوَّبَر اَّيِرَكَز اَعَد َكِلاَنُى{

ayetinde530 geçen

َكِلاَنُى

kelimesi, duruma ve

zamana iĢaret etmektedir ki, zarf olarak mahallen mansubtur.531

3.1.3.3. Bazı Harf ve Edatların Fonksiyonlarına İşaret Etmesi

Örnek 1:

}... ٍتاَغِباَس ْلَمْعا ِنَأ{

ayetindeki532 en lafzı, edat-ı tefsirdir. Bu en-i müfessire olup, kendinden önceki

“دي ِد ْلحا

ُو َل ا

َأ َل َّن”

ifadesini tefsir mahiyetinde “uzun

zırhlar yapması için demiri ona yumuĢattık” manasınadır.533

Örnek 2:

}... َرْحَبْلا ُمُكِب اَنْ قَرَ ف ْذِإَو{

ayetine534 “Hatırlayın size olan nimetimi, sizin için Nil denizini on ikiye bölmüĢtüm ve her yarık koca bir dağ olmuĢtu.” Ģeklinde mana verdikten sonra “feraknâ” fiilini “biküm”e ta‟diye ettiren “ba” için Ģöyle denmektedir:

“Bâ harfi için iki vecih vardır: Ġlki “lâm” manasına olup “sizin için ayırdı” demektir. Bu tarzda kullanıldığı ayetler vardır. Ġkincisi, sizin girmeniz için ayırdı”

Ģeklindeki mana olup “bâ” hakikî anlamındadır.535