• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KBRN (KİMYASAL, BİYOLOJİK, RADYOLOJİK, NÜKLEER)

2.6. KBRN Afetlerinin Yönetimi

Bütün afet çeşitlerinde olduğu gibi KBRN afetlerini yönetebilmek ve kontrol altına alabilmek için “Tanım ve Planlama”, “Korunma”, “Hazırlık”, “Karşılık Verme” ve “

İyileştirme” aşamalarını barındıran bütünleşik bir afet yönetim sistemi şekline sahip

olması ve buna uygun planlamaların yapılıp ilgili kurumlar arasındaki organizasyonların tam olması gerekmektedir. Ayrıca kurumlar arasındaki bilgi alışverişi “gerçek zamanlı” olarak sürdürülmeli ve sürekli güncel kalmalıdır (Stojmenovic ve Lindgaard, 2014).

45

KBRN afetleri bakımından bakıldığında bu afetlerle mücadele etmek için bazı kurum ve kuruluşlar kurulmuştur. Bunların bazıları uluslararası bazıları da ulusaldır.

Uluslararası olanlar; “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı”, “Uluslararası Radyasyondan

Korunma Komitesi”, “Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu”, “Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi”, “Nükleer Tedarikçiler Grubu”, “Zangger Komitesi” ve “Uluslararası KBRN Sözleşmeleri” şeklinde sıralanmaktadır. Ulusal olanlar; “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu”, “Türk Silahlı Kuvvetleri”, “Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı”,

“Ulusal Zehir Merkezi” şeklinde sıralanmaktadır (MEB, 2011).

Ulusal KBRN mevzuatı;

KBRN olaylarında birden çok kurum ve kuruluşun beraber çalışması gerekmektedir. Bu nedenle KBRN ile alakalı tüm kurum ve kuruluşların kendilerine ait mevzuatları bulunmaktadır.

Bahsedilmesi gereken bir diğer konu ise ülkemizde KBRN afetlerini yönetebilmek için oluşturulan organizasyon şemasıdır. Bu şemada; her il, kendine ait olan KBRN risklerini belirlemek ve buna uygun müdahale yöntemlerini hazırlamak ile yükümlüdür (AFAD, 2015). Bunların hepsi İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri” tarafından yürütülmektedir. Bu organizasyon şeması aşağıdaki Şekil 5‘da detaylı olarak gösterilmektedir.

Şekil 5: İl Bazında Organizasyon Şeması

46

Ülkemizde yaşanabilecek her türlü tehlikelere karşı halkı uyarmak ve engelleyici önlemler alabilmek adına kullanılan bazı “ikaz ve alarm işaretleri” bulunmaktadır. AFAD tarafından kurulan, ülke içerisindeki il ve ilçelerde 580 adet siren sistemi bulunmaktadır. İkaz ve alarm işaretleri 2 çeşittir. Bunların ilki “Hazırlık İkazı” olarak belirlenmiştir. Bu ikaz çeşidi; herhangi bir savaş olasılığında görevliler tarafından gerekli durumlar ele alınarak yayın araçları aracılığıyla insanlara duyuru yapmak ve insanları uyarmak amaçlı kullanılmaktadır. İkinci ikaz çeşidi ise “Tehlike İkazları” olarak belirlenmiştir. Bu ikaz türleri renklendirme ile ifade edilmektedir. Her bir renk bir tehlike çeşidini temsil eder ve her birinin siren sesi farklıdır. Bu ikazlar; “Sarı ikaz”, “Kırmızı ikaz”, “Radyoaktif serpinti ikazı”, “Kimyasal savaş maddeleri tehlikesi ikazı” ve “Beyaz ikaz” şeklindedir (AFAD, 2015).

2.6.1. KBRN Afetlerine Karşı Korunma Malzemeleri ve Korunma Düzeyleri

KBRN afetlerine ya da tehditlerine karşın bazı malzemeler kullanılmaktadır. Bu malzemeler; “Gaz Maskesi”, “Koruyucu Eldiven”, “Koruyucu Bot ve Kılıfı” ve “Koruyucu Elbise” şeklindedir. Tek tek açıklayacak olursak;

Gaz Maskesi; “Koruyucu Maske” olarak da bilinmektedir. Kişilerin yüzlerini, gözlerini

ve solunum yollarını dışarıdaki tehditlerden korumaktadır. Havada bulunan zararlı maddeleri süzerek temiz oksijen alınımını sağlamaktadır. Bu maskeler; “Maske

Başlığı”, “Maske Filtresi”, “Maske Taşıma Çantası” şeklinde 3 kısımdan oluşurlar.

Koruyucu Eldiven; Koruyucu eldivenin dış ve iç olmak üzere iki katmanı vardır. Dış

katman “Geçirgen Olmayan Butil Kauçuk” maddesinden, iç katman ise beyaz pamuktan yapılmaktadır. Her ikisi birlikte kullanılmaktadır. Kimyasal ajanlardan ve radyoaktif serpintilerden korumaktadır.

Koruyucu Bot ve Kılıfları; bu botlar “Butil Kauçuk” maddesinden yapılmaktadır. Bütün

KBRN tehditlerinden ayakları koruma özelliğine sahiptirler. Kılıflar botların üzerine geçirilerek kullanılmaktadır (MEB, 2011).

Koruyucu Elbise; tüm KBRN tehlikeli maddelerine karşı korunma sağlayabilme amaçlı

hazırlanan özel giysidir. Koruyucu elbiselerin genel özellikleri; iç ve dış olmak üzere iki ayrı yapıdaki kumaşın birleşmesinden oluşmaktadır. Dıştaki polyesterle karıştırılmış normal kumaş, içindeki ise aktif karbon kömürü aracılığıyla basınç yoluyla sıkıştırarak dokunan kumaştır. Bu kumaş dışarıdaki tehlikeli maddelerin içeri girmesini

47

engellemektedir. Çoğunlukla tulum yapısında hazırlanır ve normal giysinin üzerine geçirilebilmektedir (MEB, 2011).

KBRN tehditlerinden korunma amaçlı kullanılan koruyucu elbiselerin kendi içlerinde düzeyleri bulunmakta ve bunlar farklılık göstermektedir. Her koruyucu malzeme kendi korunma düzeyi içerisindeki maddelere karşı koruyucu olabilmektedir. Yani doğru giysi doğru düzeye ait olmalıdır. Bu düzeyler bazı faktörlerle belirlenir. Bunlar; KBRN tehlikelerinin tanımlanması, hangi yolla vücuda girmiş olması ve var olan koruyucu elbisenin yeterliliğinin belirlenmesi şeklinde 3 başlıktan oluşmaktadır. Ayrıca olayın yaşandığı bölgeyi inceleyen görevli topladığı bilgilere bağlı olarak korunma seviyesini belirleyebilmektedir.

Bu düzeyler alfabetik olarak temsil edilmiştir.

İlk düzey “A” olarak belirlenmiştir. Bu düzey; en üst seviyede korunma gerektiren durumlar için kullanılmaktadır. “Sıvı sıçraması”, “zehirli buhar tehlikesi ihtimali” ve “tanımlanamayan ajan” tehlikeleriyle karşılaşıldığında A düzeyine ait koruyucu elbise giyilmelidir. İkinci düzey “B” olarak belirlenmiştir. Bu düzey; en üst “solunum düzeyi” ve orta seviyede “deri koruması” durumları için uygulanmaktadır. Üçüncü düzey ise “C” olarak belirlenmiştir. Bu düzey; kirlenme seviyesinin en az olduğu bölgelerde kullanılan elbiseleri temsil etmektedir. Dayanıklılık açısından en düşük korunma düzeyini oluşturur (MEB, 2011).

2.6.2. KBRN Afetleri ve Sivil Savunma

Diğer afetlerin yönetiminde olduğu gibi KBRN afetlerinin yönetilmesinde ve yarattığı etkilerin azaltılmasında sivil savunma kavramının oldukça büyük desteği bulunmaktadır. Alt başlıklar halinde kısaca ne olduğundan, tarihçesinin nereye dayandığından ve görevlerinin neler olduğundan bahsedilecektir.

2.6.2.1. Sivil Savunma Tanımı, Tarihçesi ve Görevleri

Sivil savunma kavramı; savaşlar ve afetler karşısında vatandaşların canını ve malını korumak veya cana ve mala yönelik oluşacak hasarı en aza indirgemek, kurum ve kuruluşların iyileştirmesini yapmak, halkın desteği ile silah kullanmadan her çeşit koruyucu önlemi gerçekleştirmek ve halka moral sağlamak amacıyla yapılan faaliyetlerin tümünü yürüten teşkilatlanma olarak ifade edilmektedir (AFAD, 2016).

48

Sivil savunmanın tarihçesinden bahsedilecek olursa; ilk 1928 tarihinde çıkarılan “Cephe

Gerisinin Havaya Karşı Müdafaa Ve Muhafazası Talimnamesi” üzerinde yapılan

düzenlemeler aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Daha sonra 1938 tarihinde “3502 sayılı Pasif

Korunma Kanunu” yürürlüğe girmiş ve il bazında “seferberlik müdürlükleri”

kurulmuştur. 1959 tarihinde ise “586 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sivil

Savunma Kanunu” yürürlüğe girmiştir. 2009 yılında “5902 sayılı” kanun yürürlüğe

girmiş ve bu kanun içerisindeki düzenlemeler sonucunda “Sivil Savunma Dairesi

Başkanlıkları” kurularak “İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri” bünyesinde yer almıştır.

Sivil Savunma Dairesi Başkanlıklarının; devlet kurumları ve özel kuruluşlar adına planlama yapmak, uygulamak ve denetimini gerçekleştirmek, savaş esnasında gerekli olacak sivil kaynakları belirlemek, tüm silahsız koruma ve kurtarma önlemlerine ek olarak ilk yardım faaliyetlerini hazırlamak, KBRN tehlikelerine karşı alınması gereken önleyici faaliyetleri ve yapılacak çalışmaları belirlemek, ilişkili bakanlıklarla ve özel kurum kuruluşlarla işbirliğini gerçekleştirmek gibi görevleri bulunmaktadır (AFAD, 2016).

49