• Sonuç bulunamadı

Kazan Tatar Türkçesi, Türkçenin Kıpçak grubu şivelerinden biridir. Mustafa Öner, Kıpçak lehçelerini mukayese ederken, bugünkü Kıpçak lehçeleri arasında yazı dili geleneği en köklü olan şivenin Tatar Türkçesi olduğunu belirtir. Ayrıca Tatar Türkçesi tarihi macerası bakımından Türkiye Türkçesiyle benzerlik göstermektedir. XX. yüzyıl öncesi dilimizde görülen Arapça ve Farsçanın –özellikle kelime hazinesi bakımından – etkisi yakın ölçüde Tatar Türkçesinde de görülmektedir. Geçmişten günümüze Tatar Türkçesinin tarihsel gelişimi şu şekildedir:

“Tatar Türkçesi, Türk dili’nin üç büyük kolundan (Karluk, Kıpçak, Oğuz) biri olarak Kıpçak grubu içinde yer alır. Yönlere göre yapılan lehçe tasnifleri bakımından ise, Kuzey Türkçesi içerisinde değerlendirilmektedir. Kuzey Türkçesi olarak adlandırılan bu gruptaki lehçeler, Kıpçak kökenli lehçelerdir. Tatar Türkçesinin de yer aldığı Kıpçak grubu içerisine şu lehçeler girmektedir.” (Öner, 1998:23)

“I – Karadeniz-Hazar Bölgesi 1 – Karaim (Karay) 2 – Kırım Tatar 3 – Karaçay-Balkar 4 – Kumuk II – Đdil-Ural Bölgesi 1 – Tatar 2 – Başkurt III – Aral-Hazar Bölgesi

1 – Kazak 2 – Karakalpak 3 – Nogay 4 – Kırgız

Bugünkü Kazan Tatar Türkçesinin üç ayrı ağzı bulunmaktadır.

I – Merkez ağzı (orta ağız) Tataristan’da 1.800.000’e yakın insan tarafından konuşulmaktadır. Tatar Türkçesinin bugünkü edebi dilini oluşturmaktadır. Bu ağzın temsilcileri Tataristan, Başkurdistan ve Uralların doğusunda yaşamaktadır.

II – Batı veya Mişer ağzı: Đdil yakınlarında ve Garkı, Tambov, Voronej, Ryzan, Penza, Kuybışev, Saratov ve Orenburg’da kullanılır.

III – Doğu ağzı: Batı Sibirya’da 320.000’e yakın insan tarafından konuşulmaktadır. Bunlar Baraba, Tomsk, Tümen, Đşim, Yalutorovski, Tabol, Taro Tatar Türkleridir. (Ganiyev, Ehmetyanov, Açıkgöz, 1997:8)

“ Bunlardan başka karışık bazı ağızlar da vardır: I – Astrahan ağzı: Yaklaşık 45.0000 kişi konuşur.

II – Kasım(Ryzan) ağzı: Kasımov Bölgesi’nde 5.000 kişi konuşur. ,

III – Tipter ağzı: Perm, Grazov ve Başkurdistan’da yaklaşık 300.000 kişi konuşur.

IV – Ural ağzı: Yukarı Ural Bölgesi’nde yaklaşık 2.685 Kreyşin tarafından konuşulur. Merkez ağzına dayanan Kazan Tatar Türkçesi yazı dili, Tatar Türklerinin daha önce kullandıkları Uygur Türkçesi ve onu takip eden Çağatay Türkçesinin yerine ihdas edildi. Bu nedenle bu iki tarihi Türk şivesinden önemli unsurları taşır. (Nadir Devletin Türk Dünyası adlı eserinden www.nihatyigit.com/turkDny.htm )

“Kazan-Tatar Türklerinin ilk ve en eski köklerini oluşturan Đdil Bulgarları Türkçenin iki büyük dil grubundan, bugünkü Çuvaş Türklerinin devam ettirdikleri r-l grubuna dahildirler. Daha önceleri Runik alfabesini kullanırken Şelkey oğlu Almas Silke Han’ın halkıyla birlikte Đslamiyeti kabul etmesiyle birlikte Bulgar Türkleri Arap alfabesini almışlardır. XI. yüzyılda başlayan Kıpçak-Bulgar karışması ve daha sonraki dönemlerde giderek artar. Kıpçak yayılmasıyla Müslüman Bulgar Türkleri r-l grubundan z-ş grubuna geçmişlerdir.

XIII.- XIV. yüzyıla ait 150 kadar Đdil-Bulgar kitabesi, Đdil Bulgar Türkçesinden Tatar Türkçesine geçişin en önemli tanıklarıdır. Üçü Arapça olan bu mezar kitabelerinde 43 ana Bulgarca kelime, 37 Arapça ibare, 150 kadar kişi adı olmak üzere çok sayıda Tatar Türkçesi kelime tespit edilmiştir.

XIII. yüzyılın sonu XIV. yüzyılın başlarında kaleme alınmış olan, Toktamışhan ve Temir Kutlug yarlıkları ile Ulug Muhammed Han, Mahmud Han, Ahmed Han bitigleri Altın Ordu döneminde bir diplomasi dilinin ortaya çıktığını da göstermektedir.

XV. yüzyılın ortalarında XVI. yüzyıl başlarına kadar olan dönemlerde kaleme alınan Đbrahim Han ve Şahin Giray Han yarlıkları gibi resmi belgelerden Altın Ordu döneminde başlayan resmi yazışma ve diploması dilinin Kazan Hanlığı döneminde de devam ettiği anlaşılmaktadır.” (Özkan, 2003:212)

Kazan Hanlığı dönemini ve daha sonrasını içine alan XV.-XVI. yüzyıllarda Kazan merkezli olarak gelişen yazı dili, Çağatay Türkçesinin klasik özelliklerini

yansıtmakla birlikte, Đdil boyu Bulgar-Kıpçak yazı dilinden, hatta Oğuz ve Uygur Türkleri’nden de bazı özellikler taşımaktadır.

“Kazan Tatar Türk dilcileri eski Tatar edebi dilini XVI. yüzyılda yaşamış olan Muhammedyar’ın Tuhfe-i Merdan ve Nur-ı Sudur adlı eserleri ile başlatmak istemektedirler. Ancak bazı eserlerde ufak-tefek farklılıklar görülmesine rağmen Đdil- Ural bölgesinde teşekkül eden edebi dil, Türkistan’daki edebi dil ile ortak esaslara dayanan bir “Türki” yazı dilinden başka bir şey değildir.

Bu ortak dil ve kültür, XVI. ve XVIII. yüzyıllar arasında Avrupa etkisinden uzak olarak varlığını sürdürmüştür.” (Özkan,2003:212)

Tataristan ağızlarından Orta ağız (Kazan ardı ağzı) diğerlerinden, “a” yı o’laştırma (balalar>bololar), “y” sesini c’leştirme, kalın k, ğ seslerinin olması ve c sedalısının sedasız ç varyantı olmasıyla ayrılır. Morfolojik açıdan orada mastar şekli çok varyantlı (barırga, barmalı, barmaga, barma v.b) olarak kullanılır.

Bugünkü umumi halk dilinden pek fazla ayrılmayan dili, biz yazılı edebi dile giren atasözlerinden de bulabiliriz. Bu çeşit folklorun dili Bulgar, Altın Ordu, Kazan Hanlığı ve ondan sonraki dönemlerde de hemen hemen aynıdır. (Öner, 2001:55)

“Bu asrın sonlarında, Kayyum Nasirî, Şehabeddin Mercani gibi aydınların öncü olduğu milli kimlik arayışları ve yenileşme hareketi esnasında, bilhassa yeni dille, yeni halk yığınlarına ulaşıp eğitim öğretim ve basın faaliyetlerini yaymak maksadından ötürü mahalli eski yazı diline yavaş yavaş girmeye başlanmıştır. Kazan Tatar lehçesinin esas olduğu bu yeni dil, bilhassa 1905 ihtilalinden sonra Çağatay ve Osmanlı unsurlarının ağırlıkta olduğu eski kitabi dilin yerini almaya başlamıştır. Bu mahallileşme ve uyanış hareketinde buradaki zengin basın faaliyetinde Kazak bozkırlarına kadar yayılan “ Usül- i Cedid” deki mekteplerin ve Abdullah Tukay, Derdmend, Segiyst Remiev, Fatih Kerimi, Galimcan Đbrahim, Mecid Gafuri, Fatih Emirhan, Hesen Tufan, Hadi Toktaş, Mehmüd Galev, Musa Celil gibi güçlü ediplerin rolü büyük olmuştur.” (Öner, 1998:28)

Bugünkü Kıpçak lehçeleri içinde, yazı dili geleneği en eski olan Kazan Tatar Türk lehçesidir. Bu bölgedeki edebi gelenek, Rus işgali ile bir kopukluk yaşasa da Türkistan ve daha sonra Osmanlı tesirleriyle devam eden klasik yazı dili XIX. asra kadar devam etmiştir. Kazan Tatar Türkçesi, Rusçanın zorunlu baskısına maruz kalmasına rağmen Eski Türkçeden gelen dil yapısını korumuştur. Rusça sadece kelime ihraç etmekle kalmış Tatar Türkçesinin cümle yapısını, fiillerini, sözcük türlerini bozamamıştır.

Benzer Belgeler